|
Konu Kimliği: Konu Sahibi kamer34,Açılış Tarihi: 02 Mayıs 2011 (20:02), Konuya Son Cevap : 18 Ocak 2021 (13:25). Konuya 28 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
02 Mayıs 2011, 20:02 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” “Bismillahirrahmanirrahim” Mustafa islam oğluna sordular seçimlerde oy kullanalımmı? “Mustafa islamoğlunun cevabı ”Peki oy vermeyinde koy mu verin mi diyeyim” DEDİ. Önümüzde haziran seçimleri var. Ben bir müslüman olarak üzerime düşen hakkı açıklamak üzere bu konuyu gündeme getirme ihtiyacı duydum. Benim görevim hak bildiğim gerçeği olduğu gibi ortaya koymaktır dileyen dilediği gibi davranmak selahiyetine sahiptir. Öncelikle demokrasi ve seçimlerin ne manaya geldiğini anlamaya çalışalım inşallah. Demokrasi ve seçimler Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.Demokrasi yunanca bir kelimedir ve dimokratia (dimos, halk zümresi + kratia iktidar) sözcüğünden türemiştir. Halk hakimiyeti veya halk iktidarı olarak tanımlanabilir. Bugün mevcut demokrasi (dolaylı demokrasi)’nin olmazsa olmazı seçimlerdir. Çünkü halkın yönetimde fert fert bulunması mevcut nüfus ve imkanlarla mümkün değildir. Her fert kendini yönetim de temsil edecek, kendi yerine yasamada (teşri) bulunacak birilerini seçer. Anayasasının 6. Maddesi : Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini,Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır Anayasasının 7. Maddesi : Yasama Yetkisi Türk Milleti adına:Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir. Bu yetki devredilemez. Tc de yasama eylemi demokrasi (halk iktidarı) denilen sistem ile yapılımaktadır: Yani insan...insan...insan toplum ,insan devlet vb ilişkileri düzenleyen kanunlar Kuran ve hadis kaynaklı Şeriat kanunları olmayıp mecliste milletvekillerinin oylaması ile yapıldığı kanunlar oluyor bu sistemde Batının laiklik, özgürlük vb. hemen tüm kavramları gibi demokrasi kavramı da kaypaktır. Sınırı, tanımı çok belirgin değildir. İsteyen istediği yere çekebilir. Yöneticiler ve etkin güçler, içini istedikleri gibi doldurabilir. "Halkın kendi kendini yönetmesi" belki tek ortak tanım. Onun da nasıl olacağı ve müslümanlıkla nasıl bağdaşacağı konusunda ortak görüş yoktur. Ama bu tahterevallinin üzerine binilip oturulan yerinde gıcırdayan tahta kalas değil inleyen halk vardır. Hangi doktrin, rejimde hakimse, onun koyduğu kurallar işlemekte, hakim gücün çarkının işlemesi için halkın desteğine ihtiyaç duyulduğundan, senaryosu önceden yazılmış oyunda, halka sadece figüran roller verilmektedir. Halkın seçmek mecburiyetinde olduğu düzenin memurları, isteseler bile hakim gücün/derin devletin sistemini değiştirme hakkına sahip olmadıklarından, halkı temsilen seçilenlere düşen iş, mevcut sistemin çarkının başında durmaktan öteye gitmez. Bu olayda halka düşen ise, düzenin bazı yerlerine idareciler tayin ederek onların suçuna ortak olmaktır. Demokrasi bir yönetim biçimidir; yönetimleri belirleme biçimi değil! Kendisi bir düzendir; başka düzenlere kapı değil! Davul tutanları seçme işidir, tokmakları değil! Egemen güçler tarafından kuralları belirlenmiş oyundur, oyun kurallarını belirleme işi değil! Demokrasi, kitabına uydurma rejimidir. Kitab'a uyma değil! Demokrasi ile disiplini esas alan rejimler arasındaki fark, önemsizdir.Totaliter rejimlerde kral veya general "Ben böyle istiyorum!" der; Demokrasi ise, "sen böyle istiyorsun!" der. Güçlünün hakim olduğu rejimin adıdır demokrasi. Çağdaş bir masaldan ibarettir. Her ne kadar tersi iddia ediliyor olsa bile, seçenlerin ve hatta seçilenlerin değil, seçtirenlerin ve derindekilerin iradesi önemlidir. Demokrasi, bir Truva atıdır. Halka, oy vermeme hürriyeti bile vermeyen çağdaş dayatma rejimidir. %51 delinin % 49 akıllıya galip getirilmesinin adıdır. Müslümanla kafirin, mücahidle İslam düşmanının, alimle cahilin, aydınla avamın eşit olduğu adaletsiz rejimin adıdır demokrasi. Demokrasi açısından, oy veren insanlar, eşit olmasına eşittir, ama bazıları daha çok eşittir. Elli bir pirenin kırk dokuz file galip getirilmesidir demokrasi. Kazanan ve kaybedenin maçtan önce belli olduğu şikeli bir karşılaşmadır. Hakka rağmen halk idaresi olmasının yanında,aslında halka rağmen egemen çevrelerin halkın inancına ters dayatmalar rejimidir. Teorisiyle pratiği birbirine bu denli ters bir anlayış, başka hiçbir ideolojide bu kadar sırıtmaz. Demokrasi, bilindiği gibi Batı kültürünün ürünü olan bir sistemdir. Batı medeniyetinin en önemli özelliği, insanın kendini ilahlaştırarak, tek olan “ilah’a” başkaldırı, nefse, hevaya ve şeytana tabi olmaktır. Demokrasi anlayışında da bu özelliği görürüz.Yüce Allah'ın nizamını kabul etmeyip, yönetimde insanların hüküm koyması ve Allah'ın indirdiğini bırakıp kendi hükümleriyle kendilerini yönetmek istemeleridir. Bunu demokratların ifadeleriyle (daha doğrusu, halk dilleriyle) söyleyecek olursak: "Sen kim oluyorsun ey ilah! Biz kendi hayatımızı kendimiz düzenleyebiliriz. Kendimiz düzenlemek için yöntemler buluyor ve uyguluyoruz" demekteler dilleriyle veya tavırlarıyla. Basite indirgeyecek olursak demokratik söylemin içeriği ve anlamı işte budur. Haliyle, başka bir batıl gaye için, insanı/halkı putlaştırma amacıyla batıl ilahlara başkaldırılınca, hak “ilah” olan Allah Teala'ya da baş kaldırılmış oluyor. "Hevasını ilah edinen kimseyi gördün mü? Onun koruyucusu (bekçisi, vekili) sen mi olacaksın?"Furkan/43 İster "hümanizm" adıyla, ister "demokrasi" ideolojisiyle, Batının anlayışı, insanı “ilah” yerine koymaktır, insanı, yani kendi hevasını ilahlaştırmak. Batıda düşünce, inanış, ideoloji ve sistemlerin hepsi hakkında bu yargı geçerlidir bu hüküm, ortak bir değerlendirmedir. Devamı var
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
Konu Sahibi kamer34 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
“..Allah’ın velileri kimlerdir..?” | Allah(c.c) | Kara Kartal | 14 | 6658 | 17 Mart 2012 02:37 |
“İbn-i Teymiyye/ve/vahdeti-vücut “ | Tevhid Ve Şirk Konuları | Esadullah | 6 | 3355 | 16 Mart 2012 20:24 |
""Velayet..Şirki"" | Tevhid Ve Şirk Konuları | kamer34 | 0 | 1894 | 06 Mart 2012 19:05 |
"Seyyid Kutub kimidir...?" | Alimler(Rh) | bilinmez | 42 | 16431 | 20 Şubat 2012 23:31 |
""Tasavvuf/Büyüklerinin/Şirkleri""... | Tasavvuf-Tarikat | hiranur86 | 52 | 21102 | 08 Şubat 2012 21:11 |
02 Mayıs 2011, 20:20 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” Batı uygarlığının karşısında İslami davet vardır. İslami mesaj, Allah'a başkaldırı yerine ibadeti öngörür. Fakat birilerine de başkaldırmayı emreder. Bu da nefsi, hevayı ve şeytanı kapsamına alan "tağut"a başkaldırmaktır. "De ki: Şüphesiz ki bu, benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. Diğer yollara uymayın. Sonra o yollar sizleri O'nun yolundan ayırıp darmadağın eder. İşte sakınasınız diye size bunları emretti." (En'am,/153 Ayet-i kerime, gerçekten müslümanın hayatını, herhangi bir gedik bırakmaksızın tamamıyla Allah'a tahsis etmiştir. İşte Allah'a teslimiyet bu demektir. Ölüm ile noktalanıncaya kadar, hayatımızın tümünü, inanç ve kanaatlerimizden başlayarak tüm eylemlerimizi Allah için, Allah'a teslimiyet suretiyle ortaya koyacağız. İslam budur; böyle bir teslimiyettir. Bütün siyasi sistemlerin, ideolojilerin olduğu gibi, demokrasinin de can alıcı noktası; hakimiyet/egemenlik meselesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi, hâkimiyet, daha ilerisi düşünülemeyen, siyasal bir güç ve etkinliği ifade eder. Yani siyasal güç ve etkinliğin, iktidar ve muktedir oluşun en ileri derecesini ifade eder. Bu en üstün kabul edilen otorite, kanunları yapar. Yöneticiler ona göre belirlenir. Yönetimin nasıl olacağını ve bu esasların ayrıntılarını o belirler. Hakimiyet anlayışı itibarıyla İslam bir tarafta, diğer bütün sistemler bir taraftadır. İslâm, hâkimiyeti mutlak olarak sadece Allah'ta kabul eder; Allah'ın hakkı olarak bilir. Bunun dışındaki diğer bütün sistemler, hakimiyeti kimde görüyorlarsa ona göre isim alırlar. Demokrasi, hâkimiyetin halkın elinde olmasının adıdır. Krallık, hakimiyetin kralın elinde olmasıdır. Teokrasi, hakimiyetin Allah adına konuştuğunu iddia eden din adamı sınıfının ya da kendini tanrı yerine koyanların elinde olmasıdır. Buna benzer diğer bütün sistemler de böyledir. Yani siyasi sistemler, hakimiyeti elinde bulunduranlara göre tanımlanır ve ona göre isimlerini alırlar. Yalnız İslam, hakimiyeti Allah'ta görür, hakimiyeti Allah'ın hakkı olarak kabul eder. Bunun dışındaki diğer bütün beşeri sistemlerin (dinlerin) özelliği ise, hakimiyeti Allah'ta görmeyip insanda görmeleridir. Hakimiyeti insanda görmek gibi ortak bir paydaya sahip olduktan sonra, bu insanların "kim veya kimler?" sorusuna verdikleri farklı cevaplara göre isim alsalar da, müslümana göre bütün bunlar tağutî ideoloji ve şeytani düzenlerdir. Hâkimiyet noktasında demokraside yetki; halkın veya milletindir. Yani, toplumun geneli, egemenliğe sahip kabul edilir. Hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar, fertler birbirlerine eşit olduklarına göre de, her bir şahıs, o hakimiyetin bir birimine, bir parçasına sahiptir. Yani 73 milyonluk bir ülkede hakimiyet, 73 milyon eşit parçaya bölünmüş demektir. Bunun Kur'anî ifadesi 73 milyon “ilah” kabul ediliyor, demektir. Herkes hakimiyetin eşit bir parçasına sahip olduğundan, zamanı gelince hakimiyet parçalarının sahipleri oylarını bir tarafta toplar ve ittifakın mümkün olmadığı halde, çoğunluğu teşkil eden parçaların toplamı doğrultusunda icraatlar yapılır, kararlar alınır. Bu noktada hakimiyetin kullanılması gündeme gelir. Devamı var
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
02 Mayıs 2011, 20:51 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” Beşerî Sistemlerin Dünyevîliği; İslâm'ın Uhrevîliği Beşerî sistemler eksiklerini başka sistemler vâsıtasıyla tamamlasalar bile âhirete yönelik hiçbir şey söylemezler. İnsanın ölümünden sonrasıyla ilgilenmezler. Dolayısıyla beşerî sistemler ne kadar ileri olurlarsa olsunlar, ilgilendikleri özel alanda bile mükemmel olamazlar ve insanın ölümden sonraki hayatı için bir şeyler verme iddiasında bulunamazlar. Müslüman ise, âhireti hesaba katmadan en ufak bir davranışta bulunamaz. Müslüman, dünya hayatıyla âhireti hedefleyendir. Dünyadaki olumlu veya olumsuz gelişmeler, imtihan kabul edildiğinden, müslümanın istikameti üzerinde etkili değildir. "Tâ ki, elde ettiğinizle sevinmeyesiniz, kaybettiğiniz dolayısıyla da üzülmeyesiniz." Hadîd/23 Dünya hayatında ele geçirdiklerimize sevinmeye değmez; kaybettiklerimiz için üzülmeye değmediği gibi. Önemli olan, müslüman olarak kişinin kendi sorumluluğunu yerine getirmesidir. Müslüman için en mühim şey, amellerinin salih olması, eylemlerinin kabul edilecek vasıfta bulunmasıdır. Bu gerçekleşince, önde veya arkada olmak önemli değildir. Netice almış, dünyada başarılı olmuş veya mağlup düşmüş, marjinal kalmış, hiç önemli değildir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: "Kıyâmet gününde kimi peygamber yanında iki üç mü'minle birlikte gelecek." Yani iki üç tane, hatta tek başına gelen peygamberleri biz marjinal kaldı diye dâvetlerini tebliğ etmede kusurlu davrandıklarını mı kabul edeceğiz? Nuh (a.s.) 950 yıl istikamet üzere yaptığı tebliğde dünyevi açıdan netice alamadı veya çok küçük bir sonuç aldı diye, yaptıklarını küçümseyecek, marjinal kaldı diye tenkit edebilecek miyiz? Dolayısıyla biz hakkı ve hakikati başarılarda, çoklukta, azlıkta, önde ve arkada olmakta değil; Allah'ın kitabına ve Rasulün sünnetine mutabakatta ararız. Allah'ın Kitabına ve Rasûlün sünnetine uygun oldumu bir iş güzeldir; neticesi dünyevî olarak hiç olsa bile. Önemli olan Allah'ın vereceği değerdir. Dünyevî sonuçları Allah verirse ne âlâ, vermezse vermez. Hayatımız ve ölümümüz, Allah için olabiliyorsa, netice odur. İşte bu anlamıyla hayatı kuşatan biricik sistem, kâmil din, sadece Allah Teâlâ'nın dinidir. (Demokratik seçimlere katılan) Her vatandaş seçtiği insanın mahiyetinde meclistedir. Cismen olmasa da sembolik olarak oradadır. Öyleyse her insan vekalet verip kendine vekil tayin ettiği milletvekilinin her fiilinden sorumludur ve ona ortaktır. Yetkili organların eliyle tagutlara (siyasi partilere) verilen iktidar yetkisiyle tagutlar Allah’ın haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını haram kılmaktadır ve oy verme eylemiyle bu hakkı onlara veren kişi seçmendir. “Yoksa onların Allah 'in izin vermediği şeyleri dinde kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi (azabımın ertetenmesine dair ezelde geçen söz) olmasaydı aralarında hüküm verilir (işleri) bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.” (Şura 21 ) Rızık veren (Er-Rezzak) nasıl ki Allah’ın ismi ise, hüküm koyan (El-Hakim) de Allah'ın özelliklerindendir. Allahın hakkı olan bir yükümlülüğü beşere tanımak islam dinine göre tanımı “şirk” kavramıdır. “Sonra emirden (olan) bir ŞERİAT ile seni vazifelendirdik; onun için sen o şeriata uy'da ilmi olmayanların arzularına uyma!(Casiye 18) Mekke ve diğer geçmiş kavimler de bulunan Allah'ın varlığına olan inancın delileriyle ilgili (Bakınız "Müşriklerde olan Allah inancının delilleri" diye) not var. Ama o kavimler Allah'a ortak koştukları için müslüman değil müşrik olarak adlandırıldılar. “.....Buna göre insanlardan değil, benden korkunuz da ayetlerimi bir kaç para karşılığında satmayınız. Kim Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm vermez ise onlar Kafirlerin ta kendileridir”(Maide 44 ) Not: Bu yazıyı hazırlarken günümüz meşhur alimlerin görüşlerinden yararlanmış bulunmaktayım. Bundan dolayı kendlierine teşekkürlerimi sunarım
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
03 Mayıs 2011, 04:02 | Mesaj No:4 |
Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” Mademki oy kullanmak dinimizce caiz değildir diyorsunuz. o zamn diyanet işleri başkanlığı neden bunu açıkça anlatmıyor.yada geçmiş zamanlardaki alimlerimiz bu konuda ne diyor nasıl fetva veriyor.peki o zaman islam dini için nasıl mücadle edeceğiz. neden bu islam dininde bu kadar görüş farklılıkları vardır. falan..falan..filan... bizim niyetimiz daha kötüsü gelmesin diye islama yakın olanı tercih etmek. | |
06 Mayıs 2011, 01:11 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” Tağutların Çeşitleri Tağutlar sayı bakımından oldukça çoktur. Ancak bunlardan beş tanesi önemli yer tutar. Sırasıyla bunları görelim: 1 - İnsanları Allah'tan başkalarına ibadete çağıran şeytan. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Ey Ademoğlu! Ben size, şeytana ibadet etmeyin, çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır, diye bildirmedim mi?" (Yasin: 36/60) 2 - (İnsanları Allah'ın hükmünden başka hükümlerle muhakeme olmaya zorlayan ve) Allah'ın hükümlerini değiştiren zalim idareciler. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Sana indirilene ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Oysaki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor."(Nisa: 4/60) 3 - Allah'ın indirdiklerinden başka hükümlerle hükmedenler. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Kim Allah'ın indirdiğiyle hüküm vermezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridirler." (Maide: 5/44) 4 - Gaybı bildiğini iddia eden kişi. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyeni kimseye göstermez. Ancak rasullerinden razı olduğu kimseler başka...Çünkü O, onun önüne ve arkasına izleyiciler (koruyucu melekler) dizer."(Cin: 72/26-27) "Gaybın anahtarları O'nun katındadır; O'ndan başka kimse O'nu bilemez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi bilebilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır."(En'am: 6/59) 5 - Kendisine ibadet edilen ve buna rıza gösteren. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: "Onlar içinde kim, ben Allah'tan başka bir ilahım derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını işte böyle veririz."(Enbiya: 21/29) Şurası çok iyi bilinmelidir ki, bir kimse tağutu reddetmediği müddetçe Allah'a iman etmiş sayılmaz. Çünkü yüce Allah, bu hususta kitabında şöyle buyurmaktadır: "O halde kim Tağut'u reddedip Allah'a inanırsa, kopması mümkün olmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Muhakkak ki Allah Semi'dir, Alim'dir."(Bakara: 2/256) Yukarıda sunduğumuz ayetin baş kısmında şu ifadeler yer almaktadır: "Artık rüşd ile ğayy birbirinden ayrılmıştır." Rüşd: Muhammed (sav)'in dinidir. Ğayy: Ebu Cehil'in dini, sistemi, rejimidir. Urvetu'l-vuska (sağlam kulp): Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah olmadığına şehadette bulunmaktır. Çünkü "La ilahe illallah" kelimesi hem reddi, hem de isbatı içermektedir. Bu itibarla:La ilahe Allah'tan başka ibadet edilenleri reddetmek "İllallah" ise, her türlü ibadeti, eşi, dengi, benzeri ve ortağı bulunmayan, bir olan Allah (c.c)'a yapmaktır. Bu önümüzdeki seçimlerde sizce kim kazanacak BENCE HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ ALLAHIN PARTİSİ KAZANACAK
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
06 Mayıs 2011, 17:46 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” İnsanlara itaatin sınırları "Ey müminler, Allah'a itaat ediniz; Peygambere ve sizden olan devlet yetkililerine de itaat ediniz...."Nisa/59- Allah buyuruyor ki Allah'a itaat edin kayıtsız şartsız Rasule itaat edin yine kayıtsız şartsız Bunun dışında kalan insanlara şart edatı vardır oda "Sizden olanlar kısmı" yani müslüman idarecilere onlar ancak Allah'ın hükümleri ile hüküm verdiklerinde itaat söz konusudur. Cenabbi Allah itaati yasakladığı bir konuda kullara itaat şirk kapsamı içerisinde yer alır. Peki o zaman hangi konularda itaat şirk kapsamına girdiğine bakalım. Allah teala hazretleri kuran ve sünnette belirtmiş olduğu herhangi bir emir dururken insanların çıkarmış olduğu emirlere itaat etmek onları benimsemek yeni emirlerin çıkması için mercilere kişilere yetki vermek şirk kapsamı içerisinde yer alır. Böyle bir durumda kişi şirk işlemek suertiyle müşrik sıfatını kazanır. Allah’u teala şöyle buyuruyor: “Şüphesiz ki şeytanlar sizinle mücadele etmeleri için dostlarına vahyeder. Şayet onlara itaat ederseniz muhakkak müşriklerden olursunuz.” (En’am: 121) Bu ayet müşriklerin adetlerinden olan hayvan boğazlarken üzerine Allah’ın adını anmamalarını gözler öününe sermektedir. Ve cenabbi Allah bu adetin nüslümanlar tarafından red edilmesi gerektiğini bildirmiş ve ayetin devamında sizler eğer bu tarz hususlarda onlara itaat ederseniz müşrik olursunuz buyurmaktadır. Günümüzde kullanmış olduğumuz rey ile Allah’ın kitabının ( şeriatinin) tamamını devre dışı yaptığımızı hatırlatır ve böyle bir meselede kullara itaatin şirk kapsamı içerisinde olduğunun bilincinde olmalıyız. “O gün tam doğru tartı vardır. Kimlerin tartıları ağır çekerse, onlar kurtuluşa ermişlerdir. “Kimlerin tartıları hafif kalırsa, onlar ayetlerimiz karşısında takındıkları zalimce tutumları yüzünden kendilerini mahvetmiş olurlar. "Araf/8-9 Allah'a isyanda kula itaat söz konusu değildir kim olursa olsun Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur. "Allah'a isyan söz konusu olan yerde kula itaat yoktur" (Buharî, Ahkâm, 4; Müslim, İmâre, 39) Şeytan, isyankarlığı ve enaniyeti (kibri) nedeniyle Allah’a itaat etmemiş ve Adem’e secde edilmesi emrine karşı gelmiştir. " Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu." (Bakara Suresi, 34) Ayetiyle bildirildiği gibi, kibrinden kaynaklanan bu sapkın mantığı onu küfre sürüklemiştir. Dolayısıyla kafirlerin ilki olan İblis’in yandaşlarına itaat, insanı sonsuz azaba sürükleyecek bir yola sokar. Allah, bu nedenle kâfirlere itaati yasaklar ve ayetin devamında ifade edildiği gibi küfre karşı Kuran’la mücadeleyi emreder: "Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur’an’la) büyük bir cihad ver." (Furkan/52) Kur’an’ın Kalem Suresi’nde, itaat edilmesi yasaklanan diğer kimselerden şu şekilde söz edilir: Şu halde yalanlayanlara itaat etme. Onlar, senin kendilerine yaranmanı (uzlaşmanı) arzu ettiler; o zaman onlar da sana yaranıp-uzlaşacaklardı. Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık, Alabildiğine ayıplayıp kötüleyen.....”(Kalem/8…….16) Hüküm verenlerin Hakimi Allah, ayetlerde özellikleri belirtilen bu günahkar kişilere itaat edilmemesini emrederken, “damga vurarak”, onlara kendilerinden silinmeyecek çirkin bir iz bırakacağını da bildirir. Yüce Yaratıcı Rabb’imiz, Kendisine nankörlük eden günahkarlara itaat etmeyi de “Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabır göster. Onlardan günahkar veya nankör olana itaat etme. (İnsan/24) ayetiyle yasaklar. Kur’an’da ayrıca, Semud Kavmine gönderilen Salih Peygamber’in dilinden, yeryüzünde düzeni bozan kişilere itaat etmeme konusunda da uyarı vardır: "Artık Allah’tan sakının ve bana itaat edin. Ve ölçüsüzce davrananların emrine itaat etmeyin. Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor ve dirlik-düzenlik kurmuyorlar (ıslah etmiyorlar)." (Şuara/150-151-152) Her nefis kendine basirettir. İtaatten çıkmış şeytanın konumuna düşmek istemiyorsak, tağutlara itaat etmemeli ve desteklememeliyiz.... Dikkat çekilen kişilere itaat edilmemesi konusunda da Allah’a kararlılıkla itaat etmeliyiz. Onun için kıyametimiziz (ölümümüz) kopmadan evvel “rey”yimizin rengini iyice belli ettirmeliyiz. Oyumuzun rengi allahın boyası ilemi boyalı yoksa tağutların boyası ile boyalı olduğuna dikket etmeliyiz. ‘’(Biz)ALLAH’ın boyası ile boyandık.ALLAH’tan daha güzel rengi kim verebilir.Biz ancak ona kulluk edenleriz.’’(Bakara /138 Davetçi müslümana düşen hakkı hak olarak ortaya koymak hiçbir kınayacının kınanmasından korkmamaktır. “”De ki: İşte benim yolum budur; basiret üzere Allah'a davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar (işte böyleyiz). Ben Allah'ı tesbih ederim ve ben müşriklerden değilim””Yusuf/108 “”De ki: "Ben ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na şirk koşmamakla emir olundum. Ben O'na davet ediyorum, dönüşüm de O'nadır."” Rad/36
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
08 Mayıs 2011, 01:39 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” Allah’u teala, kafir olan kitap ehline, müşriklere, ateistlere, mürtedlere ve bütün kafirlere kitabında küfür hükmü vermiştir. Buna göre kesin bir şekilde onlar ile imanı bozucu amellerde bulunmamak gerekir. Bu ise tevhidin gereğidir. Allah’ın şu ayeti kafirlerin yasalarının rejimlerinin red edilmesi gerektiğinin en açık örneğidir: “İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve Allah’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mümtehine: 4) “İyilik yaparak kendisini Allah’a teslim eden ve İbrahim’in hanif dinine tabi olandan din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim’i bir dost edinmişti.” (Nisa: 125) İşte bu ayetlerde İbrahim aleyhisselam’ın milleti zikredilmektedir. Ve Allah o milleti örnek almamızı emretmektedir. Bu nedenle her kim İbrahim aleyhisselam’ın milletini örnek almayıp kendisini bu milletten soyutlar, ondan yüz çevirirse ve onların takındığı tavrı takınmazsa aslında o kimse gerçekten kendisini cehennem ehl-i kılmıştır. Ayrıca her müslümanın mutlaka imanı bozan şeyleri bilmesi gerekir. Büyük küfürleri ve sınırlarını bilmeyen kişi, bu küfürlere çok kolay düşebilir. Bu yüzden Allah (c.c) ayetlerinde kafirlerin yolunu, bütün şirk ve küfür çeşitlerini açıklamıştır. Ta ki onlardan kaçınabilelim, onlardan ve onları işleyenlerden sakınabilelim. Allah (c.c) şöyle buyurdu: “Böylece (mücrimlerin) suçluların yolu belli olsun diye ayetleri açıklıyoruz.”(En’am: 55) Ayrıca tağutu inkar etmek de imanın gereklerinden ve sıhhatinin şartlarındandır. Sizlere yol su maddi refahlık gibi bir takım vaadlerle aklımızı başımızdan almalarına müsade etmemek gerekmektedir. Şeytan ve yandaşları asla bizlere gelin bize secde edin ibadet edin demezler. Çünkü bunu yapmayacağımızı bilirler. Fakat aynı fiili bizlere kurani kavramların içini boşaltarak yaptırırlar. Müslüman şunu bilmelidirki yasama yetkisini Allah’a tanımak tevhidin gereğidir bunun islamdaki tanımı Allah’a ibadettir. Tıpkı namaz gibi oruç gibi hac ifası gibi.O halde bizler tağutlara ibadet etmeyelim. .......Sadece rabbimize ibadet edelim................
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
11 Mayıs 2011, 16:49 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 13038 Üyelik T.:
14 Aralık 2010 | Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” "Gördün mü hevasını ilah edineni? Onun üzerine sen mi vekil olacaksın?" (el-Furkan, 25/43) “Onların (ilahlıkta) ortak koştukları,Allah izin vermediği halde,onlar için din cinsinden bir şeriat mı koymuşlar?” (Şura, 21) Burada,ilahlaştırılmış olanlarda herhangi bir olağan üstünlük söz konusu değildir.Onlar ya insandır ya da insanın kendi nefsidir.Bunlar,kendilerine niyazda bulunuldukları,fayda ya da zarar vermeye kadir oldukları ve himaye gücü taşıdıkları için ilahlaştırılmamışlardır. Bilakis,onlar,koydukları hükümler kanun olarak kabul edildiği,emir ve nehiylerine itaat edildiği,helal kıldıkları helal,haram kıldıkları haram olarak benimsendiği için ilahlaştırılmışlardır. Aynı şekilde bunların yalnız başlarına hüküm koyma ve yasaklama yetkilerine haiz olduğu ve bunlardan daha üstün kendisine başvurulacak ya da izin alınacak bir otorite olmadığı düşüncesi revaç bulmuştur. "Gördün mü hevasını ilah edinip Allah'ın bir ilim üzerinde saptırdığı ve kulağı ve kalbi üzerine mühür koyup görme gücünün üzerine de perde çektiği kimseyi? Artık, Allah'tan sonra onu kim hürriyete erdirir? Düşünüp hatırlamaz mısınız?" (el-Casiye: 45/23) Yüce Allah'ın müslüman ümmet için hayat sistemi olarak öngördüğü prensibin daha önce Hz. Nuh'a, İbrahim'e, Musa ve İsa'ya tavsiye edildiği, aynı prensibin Hz. Muhammed'e -salat ve selam üzerine olsun- de vahyedildiği açıklanmıştı. Bu bölümde ise içinde yaşadıkları durumu, uydukları hayat sistemini kınama, yerme amacı ile, yüce Allah kendilerine hayat sistemi belirlemediğine göre, ve şu anda uydukları hayat sistemi de bundan önce yüce Allah'ın gönderdiği tüm dinlere, onun koyduğu tüm kanunlara aykırı olduğuna göre kimdir onların uydukları kanunları koyan? Kimdir hayat sistemlerini belirleyen? şeklinde bir soru yöneltiliyor: "Yoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara kanun kılacak ortakları mı vardır?" Kim olursa olsun yüce Allah'ın yarattığı hiç kimsenin yüce Allah'ın kanun olarak koymadığı ve izin vermediği bir şeyi kanun olarak koyma yetkisi yoktur. Kulları için kanun koyma yetkisi sadece yüce Allah'a aittir. Çünkü bütün evreni yoktan var eden ve kendi seçtiği yasalar sistemi ile tüm evreni yöneten O'dur. Bu gerçek olanca çıplaklığı ile gözler önünde olmasına rağmen, birçokları bunu tartışma konusu yapıyorlar veya inanmıyorlar. Halkları için iyiliği seçtiklerini ileri sürerek yüce Allah'ın koyduğu kanunların dışında kanunlar koymaya yelteniyorlar. Bunu yaparken de içinde bulundukları şartlarla, kendi kafalarından uydurdukları kanunlar arasında bir paralellik kuruyorlar. Sanki yüce Allah'tan daha çok biliyorlarmış, ondan daha iyi hüküm verebiliyorlarmış gibi! Ya da sanki, Allah'ın izin vermediği konularda onlar için kanun koyan Allah'ın dışında ortakları varmış gibi! Bundan daha çirkin bir davranış, Allah'a karşı bundan daha küstahça bir tutum olamaz. Kafirler için hazırlanmış olan ateşten sakının. (Ali-İmran/131) O yaptıklarına sevinen ve yapmadıkları şeylerle de övülmek isteyenlerin (onacaklarını) sanma! Onların azaptan kurtulacaklarını da sanma! Onlar için can yakıcı bir azap vardır. (Al-i İmran/188) "Yaptıkları işler başlarına inerken zalimlerin, korkudan titrediklerini görürsün."
__________________ Kimin Ne Dediği Değil / Allah'ın Ne Dediği Önemli. |
14 Mayıs 2011, 20:50 | Mesaj No:9 |
Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:” ALLAH c.c sizlerden razı olsun KAMER34 ve MÜSLÜMANLARDAN kardeşlerim... Anlatılması gereken ne varsa yazmışsınız, anlatmışsınız... | |
09Haziran 2011, 16:58 | Mesaj No:10 |
Cevap: “Oy Vermeyinde/Koy Mu Verin Diyeyim:”
S.a müslim , 1-Bu ülkede müslümanlar kızılderilili muamelesi görmüştür sistem kurulduğundan beri.zulme karşı nasıl koyacaksınız projeniz ne? Nasıl bitecek bu zülum oy vermeyerek mi? 2-Bunu dillendirenler vergi veriyor mu? Sistemin müfredatını okup/okutuyorlar mı çocuklarına? Tc kimlik no ile ev/arsa tapu alırmısnız?Reddediyorsanız eyvallah. 3-Bir gecede devrim mi olacak? Bir günde memlekete şeriatmı hakim olacak? Bunun için ne yapıyorsunuz? Sadece reddettim demekle iş biter mi? 4-Devrim dille reddederek mi gelecek?
__________________ İmanı olanın, imkanı tükenmez. | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
“”içimizdeki putlar”” | kamer34 | Muhtelif Konular | 5 | 08 Ekim 2017 22:31 |
“aşk’ın çilesi” | TELMİHA | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 2 | 29 Kasım 2012 08:58 |
“”Hey millet/ibn-i arabi/ MARSTA”” | kamer34 | Videolar/Slaytlar | 6 | 03 Şubat 2012 14:40 |
“”Tağut’u../..Red../..Etmek”” | kamer34 | Tevhid Ve Şirk Konuları | 1 | 28 Kasım 2011 14:58 |
Kemalist TSK’ya, Taarruzda da “Allah Allah” Yerine “Atatürk Atatürk” Demek Yakışır | YaŞuHa | Muhtelif Konular | 0 | 09Haziran 2011 21:29 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|