|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Kara Kartal,Açılış Tarihi: 18 Aralık 2022 (13:08), Konuya Son Cevap : 18 Aralık 2022 (13:38). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Aralık 2022, 13:08 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 59105 Üyelik T.:
03 Şubat 2018 | Sokak Hayvanlarını ne Yapalım? Sokak Hayvanlarını ne Yapalım? Son yıllarda büyük şehirlerimizde sokak hayvanları meselesi gittikçe tırmanan bir sorun halinde. Özellikle başıboş köpeklerin insanlara saldırma vakaları sosyal mecralarda etkisi çığ gibi büyüyen tepkilere yol açıyor. Diğer yandan hayvanseverlerin sokak hayvanlarına yapılan kötü muamelelere dair gösterdikleri haklı tepkiler, yine dijital sosyal mecralarda dalga dalga bir öfke seline dönüşebiliyor. Geldiğimiz noktada sokak hayvanlarının yok edilmesini isteyen radikal bir grupla insanları yok edecek derecede hayvanları savunmaya duran bir başka radikal grup arasındaki çatışmada herkes kendine uygun bir taraf bulmaya çalışıyor. Fakat her zaman olduğu gibi, tepkilerde aşırılaşma, sorunları çözme yeteneğimizi hızla elimizden alıyor. Bilgi, akılla çözülmesi gereken sorunlar için en temel zeminimizdir. Bilgimizin olmadığı alanlarda konuşmamayı öğrendiğimizde, hem bilgilenme kapısı bizim için açılır, hem de bilenlerin dediklerini duyabilmek için gereksiz gürültüleri azaltmaya katkı sağlamış oluruz. Beyin ameliyatı olacak bir yakınınızın muayenesinde konuyu bilen bilmeyen onlarca kişinin o yakınınıza olacaklar hakkında aynı anda ve bir ağızdan farklı fikirler beyan etmesi ne kadar sinir bozucu ise, sokak hayvanları gibi teknik konularda da herkesin kafasına göre tepki vermesi ve bu tepkinin gereğini talep etmesi, kaosa ve çözümsüzlüğe zemin hazırlar. Sokak hayvanları, özellikle sokak köpekleri hakkında ne biliyoruz? Benim alanıma düşen bilgileri size kısaca aktarayım; belki konu hakkında daha sağlıklı düşünmemize yardımcı olur. Sokak hayvanları nereden geldi? Bugün kentlerimizde rastladığımız kedi ve köpek gibi sokak hayvanları, doğada var olan canlı türleri değildir. Evet, bunu ilk söylediğim seferlerde etraftaki insanların bazılarında çeşitli hayret ve inanmazlık mimiklerini çok görürüm. Halbuki gerçek budur. Kedi ve köpekler, bugün etrafımızda pek görmediğimiz vahşi bazı memeli türlerinin insan tarafından binlerce yıldır “ıslah edilerek” seçilmiş ve ayrıştırılmış yeni versiyonlarıdır. Aynen inekler, koyunlar, domuzlar veya ıslahla yetiştirdiğimiz sayısız tarım bitkisinde olduğu gibi. Tabiatta bugün insanın etrafında olan bu tip hayvanların uzak akrabaları yaşar. Bu hayvanlar ise sadece insan yüzünden ve insanla birlikte var olabilen canlılardır. Özellikle köpekler, muhtemelen kabaca 15 bin yıl kadar önce atasal bir kurttan evrilmiş canlılardır. Yapay seçilim, yahut bitki veya hayvan ıslahı olarak bilinen konuya biraz aşina olanlar, insanların canlılarda her bir nesilde yapacağı belli bir amaca yönelik seçimlerin mucizevi sonuçlar yaratacağını iyi bilirler. Köpekler de kurtlardan ürettiğimiz canlılardır ve insan ihtiyaçlarına göre yönlendirilerek türetilmiştir. Bugün dünyanın farklı yerlerindeki yüzlerce farklı köpek ırkı aynı atasal kurttan türemiş, atası ortak olan canlılardır (bunu özellikle genetik çalışmalardan gelen bilgilerle çok iyi biliyoruz). Her ne kadar tipleri ve özellikleri çok farklı olsa da aynı atadan gelen bu birbirinden ilginç canlıların hepsinin ortak bir yönü vardır: İnsana bağımlıdırlar ve insan olmadan hayatta kalamazlar. Neden? Çünkü biz onları öyle seçtik, öyle türettik. Nasıl ki vahşi tabiatta bizim tarlalarımızdaki gibi mısırlar yahut kabaklar göremezseniz, köpekler de öyledir. İnsanın çevresi için türetilmişlerdir ve atasal kurt özelliklerinden gelen tüm içgüdüleri, bugün insanlara uyumlu davranış biçimlerine dönüşmüştür. Çoban köpeklerinin sahadaki maharetleri, tazıların avlardaki becerileri, yahut gözcü köpeklerin koruyucu sadakat ve saldırganlıkları hep kurt atalarından miras kalan sürü özellikleriyle ilgilidir. Bu nedenle insan yoksa bu hayvanların tabiatta pek şansı yoktur. Öte yandan kendi ihtiyaçlarımıza yardımcı olması için ürettiğimiz bu hayvanlar özellikle son yüzyılda süs, statü veya dostluk amaçlı olarak şehirli insanların hayatlarının bir parçası olmaya başladı. Pratik bir faydası olmasa da şehirlerde yaşayan insanlar bildiğimiz eşlikçi özelliklere sahip sevimli ve küçük boyutlu köpeklerin yanında “kurt köpekleri”, “danua”lar, “pitbull”lar, “golden revtriever”lar hatta “Saint Bernard”lar beslemeye başladı. Bu hayvanların çeşitli nedenlerle ilgi görmesi şaşırtıcı değil; annemin iki yılı aşkın süre boyunca sahiplendiği “Balım” (bir golden idi) benim gibi köpeklere mesafeli olan birisinin kalbini bile dost canlısı ve oyuncu yanıyla fethetmişti. O günlerden beri köpeklerle ilişkim bambaşkadır. Bir Saint Bernard’ın yüzüne bakıp da kendinizi bilge bir varlıkla sohbet ediyormuş gibi hissetmemeniz zordur. Fakat her şey sonuçta bu kadar toz pembe olmadı. Ev köpekleri çoğu zaman çok iyi dosttur ama beslenmeleri, bakımları da bazen bir hayli meşakkatlidir. Elbette ki herkesin becerebileceği bir iş de değildir. Bir hevesle barınaklardan veya başka bir kaynaktan sahiplenilip (veya daha kötüsü evcil hayvan dükkanlarından satın alınıp) genelde “çocuğu sevindirmek” amacıyla eve getirilen köpekler, bir süre sonra birer birer sokağa bırakılmaya başlandı. Sokaklarda, ihtiyaç duydukları “alfa önder”lerden, yani insanlardan nispeten uzakta, onların periyodik bakımı olmadan hayatta kalmaya çalışan köpekler, hızla bu “önder” ihtiyaçlarını, gruplar halinde hayatta kalmaya çalışarak giderme yoluna gittiler. Kendi aralarında hızla buluşup üremeye başlayan bu hayvanlar, bugün sokak köpekleri dediğimiz sürecin de başlangıcı oldu. Sokakta “seçilim” Bunlar olurken bir konuyu daha akılda tutmamızda fayda var: Sokaktaki belirsiz ve zor koşullarda hayatta kalmak zorunda olan köpeklerin hepsi aynı özelliklere sahip değil. Saldırgan olmayan, bedensel ve duyusal olarak kırılgan veya özel bakım isteyenler sokakta çok fazla dayanamayacaktı. Dayananlar, görece daha sağlam, daha saldırgan ve daha dirençli olanlardır. Ayrıca kendi aralarında hızla üremeye başlayarak, insanların kontrolü altında bugünlere gelen evrimsel çizgilerini artık sokağın şartları tarafından yönlendirilen bir evrimsel sürece bırakmak durumunda kalacaklardır. Durum aynen böyle seyrediyor; sokakta kendi hallerine bıraktığımız köpekler birkaç nesil içinde artık bizim bildiğimiz köpeklerden farklı özellikler sergilemeye başlayabiliyor. Neyse ki evrim o kadar hızlı bir süreç değil ve halen bu dönüşümün çok başlarındayız. Fakat bir konu önemli: Köpekler, ataları olan kurtlar gibi aslında sürü canlılarıdır. Tüm sürü canlıları gibi onlar da sürünün kalabalık olmasıyla değil, önderin, yani “alfa”nın kim olduğuyla ilgilenir. Davranışları, alfa önderin davranışlarına göre şekillenir. Evlerde veya bahçeli yerleşim yerlerinde bu köpeklerin alfa önderleri insanlardır. O nedenle onların hareket ve davranış kalıpları, köpeklerin davranış kalıplarını belirler. Fakat sokakta alfa önderlik bir güç ve saldırganlık konusudur. Bu nedenle sokak hayvanları arasında önderliği sıklıkla saldırgan ve testosteronu yüksek bireyler devralır. Bu da sokak köpeklerinden oluşan grupların gittikçe neden daha saldırgan olacaklarını anlamamızı sağlar. Şu anda her ne kadar medyaya yansıyan vakalar infial uyandıracak kadar fazla gözükse de, köpekler nedeniyle zarar gören insan sayısı henüz çok düşük seviyededir. Fakat biraz biyolojiden anlıyorsanız, böyle giderse bu günlerin daha iyi günlerimiz olduğunu fark edersiniz. Önlem alınması kaçınılmaz ve ivedi bir zorunluluktur. Yapılması gerekenler 》Öncelikle köpek sahiplenme konusu çok ciddi olarak tekrar ele alınmalı. Bir köpekle birlikte yaşamak demek onun tüm sorumluluğunu da almayı taahhüt etmek anlamına gelir. Bu konuda gerek yasal gerek ahlaki anlayışımızı hızla gözden geçirmek ve iyileştirmek zorundayız. Sahiplenilen köpeğin terk edilmesi çok ağır şartlara; uyulmadığı takdirde de ağır cezalara bağlanmalıdır. 》Halkın bu hayvanlar konusunda doğru bir biçimde bilgilendirilmesi sürekli olarak ciddiye almamız gereken en önemli meseledir. Tepkisel olarak bağrışan insanların suçlamalarını bilgi zannettiğimiz bu günlerde doğru bilgilendirme ve şeffaflık her zamankinden önemlidir. Sokakta yaşayan hayvanlar için merhametle mama kampanyaları yapmanın da sokakta saldırıya uğrayan insanlar yüzünden hayvanlara zarar verilmeye kalkışılmasının da sonuçları pek istenen sonuçlar değildir ve bunu ancak doğru bir şekilde bilgilendirilen insanlar anlayabilir. Elbette anlamak istemeyenler her zaman olacaktır ama bizim görevimiz bilgiyi olabildiğine sağduyulu insanlara doğru bir biçimde ulaştırarak radikalleşmenin önünü tıkamaktır. 》Eş zamanlı olarak gittikçe büyüyen sokak hayvanları sorunu için acil eylemler gerekiyor. Bunlardan birincisi, çok hızlı ve medeni bir şekilde yapılacak kısırlaştırma çalışmalarıdır. Öncelikli işimiz bu hayvanların doğal güdüsü olan üreme sürecini yavaşlatmak ve hatta engellemek olmalı. Zira sokak koşullarındaki zorluklar bu hayvanları normalin üzerinde çiftleşme ve üremeye de teşvik eder; bu hayvanlarda çok sık gördüğümüz bir reflekstir. Dolayısıyla işler çığırından çıkmadan hızla kısırlaştırma çalışmalarını bilimsel ve etkin yöntemlerle devam ettirmeli ve artırmalıyız. 》Sokak hayvanlarının sokaklardan uzaklaştırılması şarttır. Bunun tartışılacak bir tarafı yoktur. Tartışma, bu hayvanları nereye taşıyacağımız ve nasıl bakacağımız konusudur. Evet, hayvan barınaklarının çoğunun durumu pek de iç açıcı değil ve kapasiteleri oldukça sınırlı. Fakat bu nedenle hayvanları sokaklardan toplamayı geciktirdikçe onların sayıları artacak ve barınaklar gittikçe yetersiz hale gelirken bu mücadelenin maliyeti de gittikçe karşılanması daha imkansız seviyelere yükselecek. O nedenle kaliteyi yolda düzeltmeyi programlayarak hayvanları güvenli bir şekilde mevcut ve uygun barınaklara aktarmak zorundayız. Hayvanların itlafı yahut “uyutulması” mümkünse en uzak durmamız gereken ve belki de en hazin çaredir diye düşünüyorum. Zira toplumda yaratacağı infial bir yana, insanlığımızı derin bir biçimde zedeleyecek bir gaddarlığın da kapısını açabilecek en zor karardır. Elbette henüz konunun oraya geldiğini sanmıyorum ama insanların hayatı saldırgan köpekler ve köpeklerle bulaşan kuduz gibi hastalıkların salgın hale gelmesi gibi ciddi sorunlara dönüşürse, o durumda bir savaş hali kaçınılmazdır ve tüm canlılar gibi insan da hayatta kalmak için elinden geleni yapacaktır. İş o noktalara gelmeden medeni insanlar gibi çözüm bulabilmek için oturup konuşabilmeyi, birbirimize havlamak yerine birbirimizi dinlemeyi öğrenmemiz gerekiyor. Özgür medya tutsaklığı Son ama çok önemli bir konu da bugünkü iletişim yöntemlerimizle ilgili. Maalesef ben de sıklıkla sosyal medya ortamlarında bu tip tartışmaların içinde kendisini bulanlardanım. Bu mecraların temel karakterine dair sıklıkla unuttuğumuz bir gerçeği de burada hatırlatayım: İnsan bir sürü canlısıdır; aynen kurtlar ve köpekler gibi. Bu atavi özelliklerimiz kendini en iyi sosyal medyada gösterir. Günümüz dijital iletişim imkanları bize farklı fikir ve görüşlere sınırsız erişim özgürlüğü veriyor gibi gözükse de insan beyni “fabrika ayarları” nedeniyle bu kadar çok insan ve fikirle baş edebilecek donanıma sahip değildir. Sonuç olarak hepimiz, bu sonsuz gözüken iletişim ortamında “kendi anlayabileceğimiz ve onaylayabileceğimiz” görüşlere yakın durma, o tip haber ve insanları takip etme dürtüsüne yenik düşeriz. Böylece adına “yankı odaları” denen sanal gruplar ortaya çıkar ve kendimizi, bize benzer insan ve görüşlerden oluşan bu yankı odalarında buluveririz. Bunu içindeyken pek farketmeyiz; çünkü herkes benzer şeyleri söyler göründüğü için “aklın yolu” ve sağduyu, bizim yanımızdaymış gibi hissederiz. Bu da aklı selim ile düşünüp karar verebilmenin, yeni şeyler öğrenebilmenin ve bakış açımızı geliştirebilmemizin en kötü yoludur. Ayrıca nasıl ki sokak köpekleri bir süre sonra en saldırgan tiplerin hükümranlığı altına giriyor; benzer bir eğilim bizde de vardır. Güçlü olanın arkasında durmak kalabalıklara kendini güvende hissettirir. Sosyal medyada bu gücün karşılığı belli görüşleri amansız bir biçimde savunan ve proaktif bir şekilde saldırganlaşan tiplerdir çoğu zaman. Eğer aklımızı başımıza almazsak, çoğu kez kendimizi bu sorunlu zihinlerin ateşlediği kavgalarda bir taraf olarak bulabiliriz. Bu elbette ki hiç de verimli ve akılcı bir yol değildir. Biliyorum, bu yazıyı okuyan kimse kendine “bir sürü canlısı olarak sosyal medyada ağır manipülasyon altında bir kurban” statüsü yakıştıramayacak. Elbette bu durum tam zamanlı bir hal değildir; ama hepimiz ara sıra, özellikle bizim için duygusal olarak önemli konularda bu tongaya çok hızlıca düşebiliriz. O nedenle tepkilerimizi göstermek, doğru bilgileri elde etmek için sosyal mecraların iyi bir seçenek olmadığını aklımızdan çıkarmayalım. Dahası, bu mecralarda herhangi bir konuda açık şekilde taraf olmanın, muhtemelen ciddi sorunların çözümünde “çözümün” değil sorunun bir parçası olma ihtimalimizi güçlendirebileceğini unutmayalım. Sosyal medyada kötü haber paylaşarak sorumlu ve duyarlı davranış gösterdiğini zannetmek, sosyal medyanın en büyük illüzyonudur. Gerçek duyarlı ve sorumlu davranış, “kendini” ciddiye alıp ilgilendiği konuda bilgisini derinleştirmeye, gerçek hayatta bizzat yapabileceklerine odaklanmakla ortaya konabilir. İlhamını sosyal medyadan alan herkesin en sorumlu davranış olarak sokaklarda bağırıp çağırmayı düşünebilmesine şaşırmamak lazım; çünkü o mecraların işi, sosyopatlara kendilerini ifade şansı vermesidir ve biz o insanların zihinsel sağlık düzeylerini bilemediğimiz için, sırf kullandıkları argümanlar bize doğru geliyor diye onların yanlarında yer alma ihtiyacı hissederiz. Halbuki o insanlar, çok veciz şiirler ve haklı argümanlar seslendirirken uçuruma doğru atlamak üzere koşuyor olabilir. Unutmayalım: Takip ettiklerimiz, kaderimizi belirler. Sokak hayvanları ciddi ve gittikçe de ciddileşen bir sorundur. Çözüm, hepimizi doğrudan ilgilendirir. Hepimizin ortak sorumluluk alanına giren ve hepimizin ihmallerinden beslenen böyle bir sorunu duygusal patlamalar ve karşılıklı suçlamalarla değil, ancak akılla ve istişare ile çözebiliriz. İnsana yakışan budur ve bunu sokak hayvanlarından bekleyemeyiz Sinan Canan
__________________ Ben yalnızca sevdiklerimden korkarım. Çünkü beni sadece onlar incitebilirler |
Konu Sahibi Kara Kartal 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Beğendiremiyoruz | Kara Kartal/Kişisel | Kara Kartal | 10 | 94 | 16 Aralık 2024 15:47 |
Bu nasıl çorap kokusu dayı=) | Komik Paylaşımlar | Kara Kartal | 3 | 58 | 14 Aralık 2024 18:04 |
Hep Otuz üç Yaşında Teaser | Film Kutusu | Kara Kartal | 0 | 39 | 14 Aralık 2024 13:04 |
Suriye kıyamını zaferle taçlandırdı | İslami Haberler | Kara Kartal | 1 | 45 | 11 Aralık 2024 19:44 |
Esad nerede? | Gündem/ Manşetler | Kara Kartal | 0 | 54 | 06 Aralık 2024 22:00 |
18 Aralık 2022, 13:38 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 |
Nacizane fikrim sokak hayvanlrı sokakda kalmalı! Allah c c onlrı sokakda yasayacak şekilde yaratmış evde kedi köpek beslemek insanı yalnızlaştırmak için yapılan bir proje olabilir diye düşünüyorum herkesin evinde kedi var sorduğunuzda arkdş oluyor bize cevabı geliyor insanlardan çok garip 😳 onlra yiyecek verin burada sorun yok ama kanka edinmeninde alemi yok diye düşünürüm .. Arkadaş oluyormuş muş oturup karşılıklı çay kahve içebiliyormusunuz? Bir konu üzerinde tartışabiliyormusunuz? Kalk çarşya gidelim diyebiliyormusunuz ? Düşünsenize hadi kedicik kahve içelim senle şöle krşılıklı eee anlat bakalım..? MİYAVVV )))))
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Sokak Köpekleri Yasa Tasarısı | Mihrinaz | Gündem/ Manşetler | 5 | 29 Mayıs 2024 12:59 |
Bayramda Ne Yapalım | menemenli | Cuma-Bayram-Kandiller | 8 | 10 Nisan 2024 08:31 |
Üç aylarda Ne Yapalım? | NUR | Cuma-Bayram-Kandiller | 2 | 07 Mart 2019 18:53 |
Bu Duayı Her Gün Yapalım... | KardelenGül | Dua Bölümü | 16 | 21 Mayıs 2018 14:28 |
SoKaK LaMBaSı | NaZeNDe | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 05 Eylül 2008 09:35 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Şüphesiz Allah, kalblerin özünü iyi bilir.(Mülk-13) | عن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال Gerçek zenginlik, mal çokluğunda değildir. Fakat gönül ve kanaat zenginliğindedir. |
Gücünü firavunu değil;Firavunluğu öldürmeye harca. M.Arslan |
|