Durumu: Medine No : 21422 Üyelik T.:
08 Kasım 2012 Arkadaşları:35 Cinsiyet: Mesaj:
3.297 Konular:
784 Beğenildi:132 Beğendi:34 Takdirleri:141 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Suriye 3 yıldır kan ağlıyor Suriye 3 yıldır kan ağlıyor Suriye'de yüzbinden fazla kişinin ölümüne ve milyonlarcasının göç etmesine neden olan iç savaş üçüncü yılını geride bırakırken, Suriye'de iktidar 40 yıldır Esed ailesinin elinde bulunuyor. Sultan Çoğalan/Ali Demir'in haberi: Suriye'de yüzbinden fazla kişinin ölümüne ve milyonlarcasının göç etmesine neden olan iç savaş üçüncü yılını geride bırakırken, Suriye'de iktidar 40 yıldır Esed ailesinin elinde bulunuyor. Suriye tarihinde bir ilke imza atarak 30 yıl kesintisiz bir şekilde ülkeyi yöneten Hafız Esed'in oğlu Beşşar Esed'e bıraktığı iktidarla ülkede yarım yüzyılı yakın süredir tek bir aile hakim durumda. Kamuoyunda ''Arap Baharı'' olarak bilinen Ortadoğu'daki halk hareketlerinin Suriye'ye 15 Mart 2011'de sıçraması üzerine öncelikle bölgesel olarak başlayan ancak kısa sürede ülke çapına yayılan halk gösterileri, muhaliflerle rejim güçleri arasında devam eden iç savaşa dönüşerek dördüncü yılına girdi. Bu noktada, Suriye siyasi hayatına yaklaşık 40 yıldır hakim egemen olan, kendilerine muhalif olacak tüm kesimleri etkizleştiren ve mensup oldukları azınlık kesimi iktidara taşıyan Esed ailesi kim olduğuna bakmak gerekiyor. Ülkenin ilk Nusayri kökenli devlet başkanı AA muhabirinin çeşitli kaynaklardan derlediği bilgiye göre, Nusayrilerin yoğun yaşadığı bölge olan Lazkiye doğumlu olan Hafız Esed, genç yaşlardan itibaren Baas Partisi içerisinde faaliyet gösterdi ve 1951'de eğitimine başladığı askeri akademiden hava subayı olarak mezun oldu. O dönemlerde Sovyetler Birliği'nde pilot eğitimi alan baba Esed, ülkesinde askerin politikayla içiçe olan yapısından yararlanarak Baas'taki faaliyetlerine de devam etti. Dönemin Mısır Devlet Başkanı Cemal Nasır hayranı olmasına rağmen, 1958'de kurulan ve 1961'e kadar devam eden Birleşik Arap Cumhuriyeti'nde Nasır'ın Baas'ı kapatması ve Suriye'yi yönetmeye kalktığı için Nasır'ın politkaların eleştiren Esed, Kahire'de görev yaptığı dönemlerde Mısır hükümeti için potansiyel sorun haline gelmişti. Suriye'nin 1961'de Birleşik Arap Cumhuriyeti'nden ayrılmasıyla daha rahat faaliyet ortamı bulan Esed,1963 Mart'ında arkadaşlarıyla düzenlediği darbe sonucu Baas'ın iktidara gelmesini sağladı. Esed, genç yaşına rağmen Hava Kuvvetleri Komutanı olarak Baas'ın çekirdek kadrosunu oluşturan önemli isimlerden biriydi. Baas'ın iktidara gelmesiyle yönetim kademelerinde mezheplere göre önemli ölçüde tasfiye operasyonu yapılırken, 1965'ten itibaren çok sayıda şirket millileştirildi ve geniş çaplı toprak reformu yapılarak çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu ekonomik elitin bir güç olmaktan çıkarılması amaçlandı. 1966'dan itibaren eski Sünni bürokrasi tasfiye edilerek yerlerine çoğunluğunu Nusayrilerin oluşturduğu Baas üyeleri yerleştirildi. Aynı yıl Devlet Başkanı Emin Hafız iktidardan uzaklaştırılırken, Savunma Bakanlığı görevini de ele geçiren Esed ve partinin başındaki Salih Cedid ülkeyi yöneten iki önemli isim haline geldi. Suriye'nin dahil olduğu 1967'deki İsrail'e olan savaşta, ülkenin ağır yenilgiye uğramasınını faturasını başkalarına çıkaran Esed, 1970'de Cedid başta olmak üzere pekçok hükümet üyesinin tutuklanmasını sağlayarak tüm denetimi kendinde topladı ve 1 yıl sonra yapılan göstermelik seçimle 7 yılığına devlet başkanlığa seçilen baba Esed, Suriye’nin ilk "Nusayri kökenli" devlet başkanı oldu. Şii-Sünni mücadelesinin sokağa taşmaya başladığı yıllar Yönetime gelir gelmez içerde iktidarın siyasal altyapısında yeni düzenlemelere giden Esed, siyasal katılım adına küçük bir adım olarak 173 üyeli Halk Meclisini oluşturdu. Baas'ın 87 üyeyle temsil edildiği mecliste diğer sandalyeler küçük gruplara ayrıldı. Halk Meclisi, devlet başkanı tarafından istenildiğinde feshedildiğinden ve seçimlere sadece Baas partisi katılabildiğinden bunun gerçek bir demokratik yapılanmadan uzak olduğu belirtiliyor. Arap ülkeleriyle de ilişkiler kuran Esed'ın Suriyesi ile Mısır ve Libya arasında 1971'de kısa süren ve ''Arap Cumhuriyetleri Federasyonu'' adı altında bir birleşme daha gerçekleşti. Sünnilerin başlattığı 1973 Şubat'ın da Hama ve Humus gibi kentlerde yoğunlaşan gösterilerdeki halk ve ordu arasındaki çatışmalarda çok sayıda insan öldü. Bu çatışmaların iktidar içindeki Şii-Sünni mücadelesinin sokağa taşınmasının başlanğıcı olarak yorumlanıyor. Öte yandan 1973 Mart'ında, 1962'den bu yana yapılamayan parlamento (Halk Konseyi) seçimleri yapıldı. 1980’den sonra SSCB’nin dağılması sonrasında Sovyetler'in yardımının kesilmesi sonucu Esed pragmatik olarak ülkenin uluslararası platformda izole edilmesi ve döviz sıkıntısının giderilmesi için ABD ile yakınlaştı. Körfez savaşında ABD’nin yanında yer aldı ve Irak’a asker gönderdi. Suriye'nin 1976'da Lübnan'a müdahalesi Arap dünyasında özellikle Mısır ve Irak'ta rahatsızlık yaratmasına rağmen, Lübnan'a ilişkin Arap ülkelerinin ortak kararıyla oluşturulan ''Arap Caydırma Gücü'' büyük ölçüde Suriye askerlerinden oluşuyordu. Askeri bürokrasiye Nusayri ve Lazkiye kökenliler 1978 ikinci defa devlet başkanlığına seçilen baba Esed, Baas'ı iktidarını devam ettirmenin en temel aracı olarak görmüş ve bu nedenle devlet başkanlığının yanısıra parti genel sekreterliği görevinin de sürekli elinde bulundurmuştur. Esed'ın diğer güç kaynağı araçları ise askeri ve istihbarat olmuştur. Yönetiminin devam ettirmek amacıyla devletin üst kademelerine kendi güvendiği adamların yanısıra yakın akraba çevresini yerleştirmiştir. Bu nedenledir ki Esed'ın iktidarı zamanla Suriye'de ''küçük bir Nusayri azınlığın'' iktidarı olarak haline gelmiştir. Hükümet dışında askeri bürokrasinin önemli bir kesimi ve istihbarat çalışanlarınını büyük bölümü Nusayri ve Lazkiye kökenlilerden oluşmuştur. Ülkede savunma sanayini oluşturan şirketlerin başınıa yakın çevresini getiren Esed'ın kardeşi Rıfat'ın 1984'a kadar birçok savunma şirketinin başında olduğu belirtiliyor. Baba Esed'ın kardeşi Rıfat Esed'ı ordunun başına getirerek iktadarını daha da güçlendirdi. Bazı istisnalar olsa da özellikle Şam kökenli politikacıları da yönetim kademelerinde görevlendiren Esed, bu şekilde Sünni kesimin muhalefetini kontrol altında almaya çalışmıştır. Sünnilere göre azınlıkta kalan ve ülke nüfusunun küçük bir bölümünü oluşturan Nusayriler, iktidarı elinde tutması ülkenin tarihi ve siyasi dinamikleri üzerine inşa edilen bir geleneğin sonucu olarak çıktı. Rejimini Nusayri azınlığın elindeki bir diktatörlük görüntüsünden kurtarmak amacıyla yönetim kademeleri içinde Sünni Müslümanlara yoğun biçimde yer veren Esed, kendisi için stratejik önemi haiz birimler hariç, ordudan Baas Partisine kadar birçok devlet kuruluşunda bu dengeyi gözetmeye özen göstermiştir. Suriye ekonomisi Baas'ın başa geldiği 1960'larda özel sektörün serbest faaliyet gösterdiği bir ekonomiye sahipken, millileştirme girişimleri sonucu bankaların, sanayi ve ulaşım sektöründe faaliyet gösterene şirketlerin devletin denetimine geçmesiyle devletçi bir ekonomiye dönüşmüş, sınırlı da olsa özel sektöre haraket serbestiyeti tanınmıştı. Suriye'de eğitim sistemi ise tamamen toplumu Baas ideolojisi doğrultusunda biçimlendirmek ve kitlelerin rejime olan sadakatini ve itaatini sağlamanın aracı olarak görülmüştür. Hama katliamı Suriye'de 1970'li yıllar Esed'e karşı muhalefetin yeraltında örgütlenmesini hızlandırdığı yıllar olmuş, bu gruplar içerisinde en geniş taraftarı olan örgüt ise Müslüman Kardeşlerdi. Ülkede rejime karşı olan muhalefet sesler yalnızca örgütlerde değil, meslek gruplarından da muhalif hareketler de bulunuyordu. Esed yönetimine karşı en somut gösterilerden biri de Müslüman Kardeşler öncülüğünde başlayan ve Hama ayaklanması olarak tarihe geçen olaylar, İslami Cephe'nin Hama'nın bir kısmında denetimi sağlaması üzerine yayıldı. Halep ve Humus'ta denetimin Sünni Müslüman grupların eline geçmesi üzerine 1982'de Rıfat Esed komutasındaki rejim kuvvetleri aşırı şiddet kullanarak olayları önledi. Hükümet tarafından girişilen operasyon Hama ile sınırlı kalmamış ve tüm ülkede muhalefet olarak düşünülen binlerce insan öldürülmüş veya tutuklanarak hapse gönderilmiştir. 2 Şubat 1982'de Hama katliamında sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, bazı kaynaklarda 38 bin, bazıların da ise 10-20 bin arasında kişinin öldüğü belirtiliyor. Bir çok cami yerle bir edilmiş ve 3 ay boyunca ezan sesi duyulmamıştır. Katliamdan kurtulan Hama sakinlerinin büyük kısmı yurt dışına kaçtı. Katliam uzun süre dünya kamuoyundan gizlendi, açığa çıktıktan sonra da Müslüman Kardeşler örgütünün gerici ayaklanma çıkartmaya hazırlandığı iddiasıyla katliam haklı çıkartılmaya çalışıldı. Ülkede 1985'te yapılan seçimlerde Esed yeniden seçilerek Suriye'ye 7 yıl daha yönetecekti. Hafız Esed'in 10 Haziran'da aniden ölümü üzerine Baas Partisi'nden aday gösterilen Beşşar Esed yapılan refarandum sonucu yüzde 97,2 oy alarak ülke yönetimine geldi. Babadan oğula geçen diktatörlük 11 Eylül 1965’te Şam'da doğan Beşşar Esed, Suriye halkınca kibar ve sönük biri olarak tanımlamaktaydı. Okul hayatında sessiz ve okumaya meraklı olarak bilinen Beşşar'ın çocukluk yılları Hafız Esed’ın yönetimi ele geçirdiği İsrail’le savaşa girdiği yıllara rast gelir. 1973’te İsrail kuvvetlerinin Şam’a dayanmasıyla dağlık bölgelere sığınmış, bu durumun kişiliği üzerinde etkili olduğu düşünülür. Şam Üniversitesi Tıp Fakültesini 1988’de bitiren ve 1992’de göz ihtisası için İngiltere'ye giden Esed, Londra bu dönemde onun dünya görüşünü önemli derecede etkilemiştir. Bu esnada babasına halef olarak gözüken abisi Basil'in 1994’de ani tarafik kazasında ölmesi sonucu Esed, Suriye’ye döndü. Babasının koltuğuna hazırlanmak için Zırhlı Birlikler Okulu kurmay binbaşılığa, 1996’da yarbaylığa, 1999’da albay rütbesine getirilir. Kısa sürede cumhuriyet muhafız alayının başına geçen Esed, babasının direktifleri doğrultusunda iç politikadan uzak durur. Dış politikaya yönelen Esed, Lübnan, Ürdün, Bahreyn, Kuveyt, BAE, Suudi Arabistan ziyaretlerinde bulunur. Babasının ölümünden sonra Suriye meclisi ve Baas Partisi, Beşşar Esed’in devlet başkanı olabilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmış, bu bağlamda devlet başkanı olma yaşını 40’tan 34’e çekmişti. 10 Temmuz 2000’de Baas Partisi tarafından aday gösterilen ve yapılan referandumda oyların yüzde 97’sini alarak Suriye Devlet Başkanı olan Esed, iktidara geldikten sonra 1964’ten beri yürürlükte olan toplumun farklı kesimlerince imzalanan 4 maddelik sıkı yönetim ve olağan üstü hal yasalarını kaldırdı, sürgün dahil tüm siyasi tutuklulara af çıkardı ve 600 siyasi tutukludan oluşan Şam’da ki Mezzah Hapishanesini kapattı. 2000’lerde siyasi, ekonomik,kültürel alanlarda sorunlarla karşılaşan Suriye yeniden yapılanma ihtiyacı ve beklentisi mevcuttu. Halk vaad edilen değişim programının uygulanmasını istemekteydi. Beşar Esed'ın profesyonel geçmişi ve vazifeye geldiği ilk aylardaki nispeten özgürlükçü yaklaşımı sebebiyle bir kesim Suriyeli ve uluslararası gözlemci, Beşşar Esed'in reformcu bir lider olduğuna inanmakta ve gereken reformları hayata geçirme noktasındaki gecikmeleri, aksaklıkları ve engellemeleri Esed'in çevresindekilere bağlamaktaydı. Oğul Esed, baba Esed zamanından kalma isimlerin tasfiyesiyle boşalan mevkilerin tayininde reform odaklı kişileri değil, kendisi ile çalışabilecek kişileri seçmesi ve kan bağı olanları tercih etmesi, babasının geleneğini devam ettirdiğini gösteriyor. Esed ailesi, hükümet içinde, istihbarat ve güvenlik gibi üst düzey kritik görevlerin dağılımında Nusayrilere öncelik veriyor, Sünniler ve Nusayriler arasında fark olmadığı vurgusunu yapsa da kendilerini iktidarda tutabilecek mevkilere güvenlikleri kişileri atamaya özen gösteriyorlardı. Bu strateji, Esed ailesini 50 yıla yakın iktidarda tutmaya yetiyordu. Suriye’yi babası gibi Nusayri azınlığa sırtını yaslayarak yönetmeyi tercih eden Beşşar Esed, Mart 2011'da ülkesinde başlayan halk gösterilerini kanlı şekilde bastırmış ve ülkesini iç savaşlara sürüklemişti. Ülkenin batıya açılan yüzüydü Ülkenin genç lideri Beşşar, 2001’de annesinin itirazlarına rağmen dünyaca ünlü kardiyolog Dr. Fariz el Ahras’ın kızı Esma el Ahras ile evlendi. Sünni aileye mensup fakat doğumu, çocukluğu ve yaşamı İngiltere'de geçen Esma, 1996’da King’s College Üniversitesi bilgisayar bölümünden mezun oldu ve Deutsche Bank’ta çalışırken Beşşar Esed ile tanışmıştı. Esma'nın, modern görüntüsü ve Sünni oluşu ile Beşşar Esed’in reklam aracı olduğu belirtiliyor. İngiltere’nin sevilen figürlerinden Prenses Diana’yı rol modeli olarak aldığı söylenen Esma Esed’in, kocasını reformlar konusunda teşvik ettiği ancak bu konuda çok da başarılı olamadığı bildiriliyor. Suriye'li bir yetkili Esma Esed için ''Beşşar Esed’le evlendiği zaman ona 'First Lady' diyemezdik, o Devlet Başkanı’nın karısıydı çünkü Hafız Esed’in ölmesine rağmen First Lady hala Enise Esed’di'' ifadelerini kullanıyor. ''Dera kasabı: Mahir Esed'' 18 Temmuz 2012'de muhalifler tarafından Şam'daki güvenlik noktasına yapılan saldırıda yaralanan ve getirildiği Lazkiye'de hayatını kaybeden Hafız Esed'in oğlu Genelkurmay Başkanı Mahir Esed'in, Beşşar döneminde ülkenin ikinci en güçlü adamı olarak görülüyordu. Dera kentinde yüzlerce insanı öldürmekten sorumlu olduğu ifade edilen Esed’in lakabı “Dera Kasabı” olarak biliniyor. Ana Kraliçe: "Enise Esed'' Baba Hafız Esed’in eşi olan Enise Esed'in Beşşar Esed’in üzerinde büyük bir etkisi olduğu ve her zaman son sözü söylediği ifade ediliyor. Kocasının ölümünün ardından Enise Esed’in Suriye için önemli bir figür haline geldiği belirtilirken, gelini Esma Esed ile iktidar yarışı içine girdiği de öne sürülüyordu. Beşar Esed’ın kardeşi Büşra ile evli olan Asıf Şevket, Suriye istihbarat örgütünün başında bulunuyordu. Esed ailesinin bu evliliğe karşı çıktıkları bilinmesine rağmen Şevket'in bu evliliğin ardından ordu içerisindeki yükselişi hızlandı ancak Mahir Esed ile yıldızları hiç barışmadı. Şam'da iki yıl önce Ulusal Güvenlik Binası'na düzenlenen intihar saldırısında o dönem Genelkurmay Başkan yardımcısı olan Şevket ile birlikte Savunma Bakanı Davud Racha ve General Hasan Türkmani öldürülmüştü. alıntıdır AA |