|
Konu Kimliği: Konu Sahibi limansız,Açılış Tarihi: 12 Nisan 2015 (19:40), Konuya Son Cevap : 12 Nisan 2015 (19:40). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Nisan 2015, 19:40 | Mesaj No:1 |
Ankara İLİTAM osmanlı türkçesi 1-2 üniteler Ankara İLİTAM osmanlı türkçesi 1-2 üniteler 1.ünite Osmanlı Türkçesine Giriş 2.ünite Osmanlı Türkçesi Yazım Kuralları 3.ünite Osmanlı Türkçesine Arapçadan Geçen Unsurlar 4.ünite Osmanlı Türkçesine Farsçadan Geçen Unsurlar 5.ünite Transkripsiyon ve Ebced Hesabı 6.ünite Seçme Metinler 1.Ünite Osmanlı Türkçesine Giriş: Dil; insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendi kanunları içinde yaşayan ve gelişen canlı bir varlık, milletleri birleştiren, koruyan ve onun ortak malı olan sosyal bir müessese; seslerden örülmüş muazzam bir yapı; temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış gizli antlaşmalar ve sözleşmeler sistemidir.” Dil olgusu insanlık tarihi kadar eskidir. Dille ilgili olarak; 1. Tabiîlik: Dil tabiî bir iletişim aracıdır. 2. Canlılık: Dil kendi kanunları olan canlı bir varlıktır. 3. Millîlik ve Sosyallik: Dil bir toplumda meydana gelir ve gelişir. 4. Seslilik: İşaret, jest ve mimik gibi anlaşma vasıtaları olsa da, dil dediğimiz zaman ilk akla gelen sestir. 5. İttifak: Bir dilin dil olarak ortaya çıkmasındaki en önemli husus, kelimelerin anlamları üzerinde meydana gelen anlaşmadır. Dille İlgili Bazı Kavramlar: Dilbilim: Yeryüzündeki dilleri, harflerinin ses özelliklerini (Ses Bilgisi- Fonetik); kelimelerinin türetilişini (Yapı bilgisi -Morfoloji), kökenini (Kök Bilgisi-Etimoloji), kelimelerin taşıdığı anlamları (Anlam Bilim-Semantik) ve cümle yapılarına göre (Cümle Bilgisi-Sentaks) inceleyen bilim dalıdır. Lehçe: Bir dilin, tarihî seyri içinde çok eski zamanlarda ayrılan kollarına denir. Meselâ: Çuvaşça ve Yakutça Türkçenin lehçeleridir. Şîve: Bir dilin tarihî seyri içerisinde daha yakın zamanlarda ayrılmış olan kollarına denir. Günümüzde Türk cumhuriyetlerini oluşturan, Kazak, Kırgız, Azerbaycan, Özbekistan vb. toplumların dilleri Türkçenin şiveleridir. Ağız: Bir dilin çok yakın zamanlarda ayrılmış, küçük bölgesel kollarına denir. Türkiye Türkçesinde Karadeniz, Ege, Erzurum, Konya, İstanbul vb. ağızlar bulunmaktadır. Anadil: Bir kişinin içinde doğduğu ve büyüdüğü milletinin dilidir. Yabancı dil: Bir kimsenin anadilinin dışındaki bütün diller yabancı dildir. Resmî dil: Bir milletin, bir devletin resmî yazışmalarda ve eğitimde kullandığı dil. Resmî dil, aynı zamanda devlet dili demektir. Yazı dili: Bir toplumun eğitim ve öğretim işlerinde ve günlük hayatta kullandığı dildir. Tarih boyunca Türkçenin ve lehçelerinin yazı dili, Göktürkçe, Uygurca, Karahanlıca, Çağatayca, Eski Anadolu Türkçesi vs. gibi isimlerle anılmış; Göktürk, Uygur, Arap alfabeleriyle yazılmıştır. Konuşma dili: Bir toplumu meydana getiren fertlerin günlük hayatlarında kullandıkları dildir. Eğitim-Öğretim ve Bilim Dili: Bir bilim dalının öğretim ve eğitim diline denir. Edebî dil: Bir milletin edebî eserlerde kullandığı dile denir. Özellikle Selçuklular devrinde Edebiyat dilimiz Farsçadır. Dil bilimcileri diller kökenine ve yapısına göre sınıflandırmışlardır. Kökenlerine Göre Diller: 1. Hint-Avrupa Dilleri Ailesi: Macarca, Fince ve bazı küçük Avrupa devletleri dışındaki bütün Avrupa dillerini içine alan büyük bir dil ailesidir. a. Avrupa Kolu: Bu kol da kendi içinde, Germen, Roman ve İslav dilleri olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır. b. Asya Kolu: Hint ve İran dilleri, bu dil ailesinin Asya kolunu oluşturmaktadır. 2. Hâmî-Sâmî Dilleri Ailesi: Akadca, İbranice ve Arapça bu dil ailesinde bulunan dillerdir. 3. Bantu Dilleri Ailesi: Orta ve Güney Afrika‟da konuşulan Bantu dilleri, bu dil ailesini meydana getirir. 4. Çin-Tibet Dilleri Ailesi: Çin ve Tibet bölgesinde konuşulan dillerden meydana gelir. 5. Ural-Altay Dilleri Ailesi: Bizim dilimiz olan Türkçenin de içinde bulunduğu bu dil ailesi, Ural ve Altay olmak üzere iki kola ayrılmaktadır. a. Ural kolu: Ural kolu; Fin-Ugur ve Samoyed olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır: b. Altay kolu: Bizim dilimiz olan Türkçe, Moğolca ve Mançuca, Altay kolunu oluşturan dillerdir. Son yıllarda bazı araştırmacılar Japonca ve Kore Dili de Altay grubu dilleri arasında saymaktadır. Yapılarına Göre Diller: Tek Heceli ve Çekimsiz Diller Çin-Tibet dilleri, bu gruptadır. Çekimli Diller Arapça bu guruptadır. Eklemeli Diller Macarca ve Türkçe bu gruba giren dillerdendir Türk Dilinin Tarihî Gelişimi: Türk diliyle ilgili elimizdeki en eski yazılı belgeler, Yenisey ve Orhun Kitabeleridir. Daha çok mezar taşlarından oluşan Yenisey kitabelerinin yazıldıkları tarih tam olarak bilinmemektedir. Orhun Kitabelerinin yazıldığı tarihler ise tam olarak bilinmektedir. Bu kitabelerden Tonyukuk Anıtı 720; Kül Tigin Anıtı 732 ve Bilge Kağan Anıtı ise 735 senesinde yazılmıştır. Türk dilinin tarihi gelişimini göstermek amacıyla dil bilimcilerce bazı tasnifler yapılmıştır. Türkolog Laszio Razonyi, Türk dilini, Ana Türkçe Çağı, Eski Türkçe Çağı (VI-IX. Y.y.), Orta Türkçe Çağı (IX-XV. Y.y.) ve Yeni Türkçe Çağı (XVI. Y.y.‟dan günümüze kadar.) olmak üzere dört döneme ayırmıştır. Türk dilcilerinin önde gelenlerinden Ahmet Caferoğlu ise, Türk dilini daha ayrıntılı bir şekilde şu yedi döneme ayırmıştır: 1.Altay Çağı (Ana Altayca): Altay çağı, Türkçenin henüz ayrı bir dil olarak oluşmadığı düşünülen bir dönemdir. Türkçenin yanı sıra, Altay dil grubunda yer alan Moğolca ve Mançuca da henüz ayrı bir dil olarak meydana çıkmamıştır 2.En Eski Türkçe Çağı (Proto Türk): Türkçe dilinin, Ana Altaycadan ayrıldığının ve müstakil bir dil hâline geldiğinin düşünüldüğü dönemdir. 3.İlk Türkçe Çağı: Türkçenin, ilk iki dönemde olduğu gibi, yine metinlerle ortaya konamamış bir devresini ifade etmektedir. Doğu ve Batı olarak iki bölgeye ayırmışlardır. Bu iki bölgede konuşulan dilleri de, l/ş ve r/z ses değişiminden hareketle; batıdakini lir-Türkçesi, doğudakine ise şaz-Türkçesi olarak isimlendirmişlerdir. Günümüzde Çuvaşça olarak bilinen Türk lehçesi, batıdaki lir- Türkçesinden; bizim konuştuğumuz da dâhil olmak üzere öbür Türk lehçe ve şiveleri ise doğudaki şaz-Türkçesinden doğmuştur. 4.Eski Türkçe Çağı: Türk dilinin yazılı belgelere dayandığı ve Türk adıyla ortaya çıktığı en önemli devresidir. Türk yazı diline ait örnekleri içeren Yenisey ve Orhun yazıtları ile Uygur metinleri bu döneme ait belgelerdir. Türk dilinin bu devresi, yazılı metinlerde kullanılan alfabe ve lehçelerden hareketle, a. Kök-Türk (Göktürk), b. Uygur ve c. Karahanlıca olmak üzere üçe ayrılmaktadır. 5.Orta Türkçe Çağı: Türk dilini konuşan kavimlerin farklı coğrafyalara yayıldığı, İslâm dininin geniş Türk kitlelerince kabul edildiği ve Türk yazı dilinin farklılıklar göstermeye başladığı bir dönemdir. 6.Yeni Türkçe Çağı: Türk dilinin XVI-XX. asır arasında var olan lehçelerini ifade eder. Bu dönem, günümüzde konuşulan Türk lehçe ve şivelerinin oluştuğu bir devredir. 7.Modern Türkçe Çağı: Türk dilinin hâlen devam etmekte olan son devresidir. Yukarıdaki sınıflamanın ilk üç dönemi, yazılı belgelere dayanmamaktadır. Hangi zamanda başlayıp ne zaman sona erdikleri ile ilgili bilgiler tamamen tahminîdir. Türk dili hakkında daha sağlıklı ilmî bilgiler, ancak yazılı belgelere dayanan Eski Türkçe Çağı‟ndan itibaren verilebilmektedir Günümüz Türk lehçeleri : Azerbaycan Türkçesi Başkurt Türkçesi Kırgız Türkçesi Kazak Türkçesi Özbek Türkçesi Tatar Türkçesi Türkmen Türkçesi Uygur Türkçesi Tarih boyunca Türk milletine bağlı boylar, yazı dilinde beş büyük alfabe kullanmış; tarihini, inancını, kültürünü ve dilini bunlar sayesinde hem kendi nesillerine hem de başka topluluklara aktarabilmiştir. Bu beş alfabe şunlardır: Köktürk (Göktürk) Alfabesi Uygur Alfabesi Arap Alfabesi Latin Alfabesi Kiril Alfabesi Yazı Çeşitleri Osmanlı Türkçesi öğretiminde üzerinde durulması gereken önemli noktalardan birisi de, kitap, belge ve kitabelerde kullanılan farklı hat çeşitlerinin öğretilmesidir. Osmanlı Türkçesinde kullanılan harfler, farklı hat çeşitlerinde değişik şekillerde yazılmış ve bu hat çeşitleri bilinmeden bunlarla üretilen yazılı metinlerin okunması mümkün olamamıştır. Sülüs: Aklam-ı sitte adıyla meşhur olan yazı çeşitlerinin en eskisi kabul edilen Sülüs hattını, Abbasî Halifelerinden Muktedir Billah‟ın vezirlerinden Abdullah Muhammed İbn-i Hüseyin İbn-i Mukle (ö. 328/940) icat etmiştir. Bu vezir, İmâmü‟l-Hattatîn ünvanı ile şöhret bulmuştur. Kufî hattından sonra, bütün yazı çeşitlerinin için bir başlangıç oluşturan Sülüs hattı, hat öğretiminde başlangıç yazısıdır. Nesih: Sülüs hattının yazıldığı kalemin üçte bir kalınlığında bir kalemle yazılan ve en işlek yazı çeşitlerinden birisi olan nesih yazısının mucidi de İbn Mukle (ö. 328/940)‟dir. Muhakkak: Hat sanatının en eski tiplerinden birisi olan Muhakkak‟ta harflerin yazımı çok nettir ve okunmalarında herhangi bir tereddüt yoktur. Bu yazıyı icad eden kimsenin İbn-i Bevvâb (ö. 423/1032) olduğu nakledilmiştir. Reyhânî : Muhakkak hattına tâbi olan Reyhânî hattı da, Muhakkak hattı gibi, İbn-i Bevvâb tarafından icad edilmiştir. Muhakkak yazıdan şekil bakımından değil imlâ yönüyle farklılık gösteren Reyhânî yazıda uzun harfler amûdî, yassı harfler ise ufkî istikâmette uzatılmıştır. Tevki': Harflerinin şekline göre, yarısı düz yarısı yuvarlak, olarak tarif edilen tevki„ hattında elif harfinin uzunluğu beş noktadır. Kalem kalınlığı Sülüs‟e yakın olan tevki„ hattı, Sülüs‟ün fazla özen gösterilmeden süratle yazılmış şekli, olarak da tarif edilmiştir. Bu yazıyı Ahmed İbn-i Muhammed ibnü‟l- Fazl (ö. 518/1124) adlı bir şahıs icad etmiştir. Rıkaa': Bu hat çeşidine bazı araştırmalarda rik'a denilmişse de, Bedreddin Yazır Kalem Güzeli adlı eserinde aslının Rıka olduğunu yazmıştır. Bu hat çeşidini, Tevki„ hattının da mucidi olan, Ahmed İbn-i Muhammed ibnü‟l- Fazl (ö. 518/1124) icad etmiştir. Ta'lîk: Kelime anlamı asma, asılma gibi anlamlara gelen ta‟lîk‟e, bu isim yazı karakterine uygun olarak verilmiştir. Harflerinin tamamı yuvarlak olduğu için, harflerinin tamamı düz olan Ma‟kilî yazısının tersi bir yazıdır. İran‟da XII. Yüzyılda Pehlevî ve Kûfî yazılarının bir karışımı olarak ortaya çıktığından Acem hattı adıyla da anılır. Nesta‘lîk: Adından da anlaşıldığı gibi nesih ile ta„lîk hattının karışımından icad edilen bu yazının mucidi, Hoca Mir Ali adlı İranlı bir hattattır Siyâkat: İranlıların şikeste, Türklerin kırma, Arapların da siyakat adını verdikleri bu hat çeşidi, Osmanlı arşiv belgelerindeki yazılar içinde, okunması en güç olan bir yazıdır. Bir nevi şifreli yazı kabul edilen siyakat hattının okunmasında kelimenin öncesi ve sonrası yani sibak ve siyakı ipuçları verir. Dîvânî: Çok süslü ve gösterişli bir yazı çeşidi olan Dîvânî hattı, Osmanlıdevletinin resmî yazısı olarak bilinmektedir. Dîvân-ı Hümâyûnda tutulankayıtlar bu yazıyla yazıldığı için Dîvânî hattı denilmiştir. Rik’a: Hat çeşitleri en yaygın kullanım alanı bulan rik‟a hattı, süratli ve çabuk yazılma özelliği sebebiyle günlük yazışmalarda en çok tercih edilen bir yazı çeşididir. Arap yazısının temel hat çeşitlerini oluşturan altı çeşit hat vardır. Ümmü’l- Hutût/yazıların anası olarak nitelenen Kûfî yazıdan doğduğu kabul edilen bu hatlara, aklâm-ı sitte veya şeş kalem/altı kalem adı verilmektedir 1. Yazı dilinde konuşma dilindeki farklılıklar görülmez. Yazı dili eğitim-öğretim işlerinde ve günlük yazışmalarda kullanılır. Dillerin zamanla unutulmaması yazı dili sayesinde olur. Yazı dili, bir dilin bozulmasını önler. 2. Yenisey ve Orhun yazıtları, Eski Türkçe Çağı‟na ait yazılı belgelerdir. 3. Osmanlı Türkçesi Türkçenin belli bir dönemde kullanılan yazı dilidir. Osmanlı Türkçesi, Yeni Türkçe Çağına aittir. Osmanlı Türkçesi, Arap alfabesi kullanılarak yazılmıştır. Osmanlı Türkçesi, Batı Türkçesinin Anadolu merkezli olarak XV. asrın sonundan XX. yüzyılın başlarına kadar devam eden dönemidir. Osmanlı Türkçesinin gramer yapısı, esas olarak günümüz Türkçesi ile aynıdır. 4. Türkçenin bütün lehçelerinde Arap alfabesi ile yazılı metinler vardır. 5. Aklam-ı sitte Arap yazısının temel hat çeşitlerini oluşturan altı çeşit hattına denir 6. Rik‟a hattı için Osmanlıda XVIII. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlamıştır. Osmanlıda günlük yazışmalarda en çok tercih edilen bir hattır. Osmanlının son dönemlerinde basılan kitaplarda da kullanılan bir hattır. Osmanlıda XIX. asırdan itibaren arşiv belgelerinin çoğunda kullanılmıştır. 2.Ünite Osmanlı Türkçesine Yazım Kuralları: Osmanlı Türkçesi’nde kullanılan alfabenin aslını Arap alfabesi teşkil eder. Bu yazı Türklerden önce İranlılar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Onlar, Arap alfabesine Farsçanın gerekli kıldığı bir takım harfler ilave etmişlerdir. İslâmiyet, İran üzerinden Türklere ulaşınca, Türkler tarafından da aynı yazı kullanılmaya başlanmıştır. Ancak Türkler Türkçeye ait sesleri ifade etmek üzere bazı harfler katarak bu alfabeyi daha da genişletmişlerdir. Kelime sonlarındaki “he”lerle, Türkçe kelimelerin sonunda “e” ve eklerin sonunda “a” ve “e” sesi veren “he”lere “hâ-i resmiyye” adı verilir. Hâ-i resmiyyeler okunmaz, sâdece “a” veya “e” sesi verirler ve kendisinden sonra gelen başka bir harfle bitiştirilmez. Arapça ve Farsçadaki Ünlü Sesler Arapça ve Farsçadan dilimize geçmiş kelimeler, bizim dilimizde asıllarından farklı olarak telaffuz edilebilmektedir. Bu dillerden geçmiş kelimeler Türkçede nasıl telaffuz edilirse edilsin, Arapça ve Farsçadaki asıllarına uygun olarak yazılır. Arapça Ve Farsçadaki Kısa Ünlü Sesler Arapça ve Farsçada ünlüler kısa ve uzun olmak üzere iki çeşittir. Kısa ünlüler yazıda görülmez. A: Türkçe kelimelerin başındaki A’lar ( آ ) şeklinde yazılır. E: Türkçe kelimelerin başındaki E’ler ( ا ) ile gösterilir I ve İ: Bunların yazılışları arasında fark yoktur. I ve İ Türkçe kelimenin başında olduğu zaman ( ي ا) ile yazılır O ve Ö: Bunların yazılışları arasında fark yoktur. O ve Ö Türkçe kelimenin başında olduğu zaman () ile yazılır U ve Ü: Bunların yazılışları arasında fark yoktur. Hatta bunların yazılışları ile O ve Ö’nün yazılışları da aynıdır Osmanlı Türkçesi metinlerinde ( ( ، ل ، ك ، ا harflerinin kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu harfler Türkçe kelimede yer alan ünlü sesi göstermek için kullanılmışlardır. İşte bu harflere topluca“hurûf-ı hareke – hareke harfleri” veya “hurûf-ı imlâ” denir. Türkçe Eklerin Yazılışlarıyla İlgili Genel İlkeler 1. Osmanlı Türkçesi’nde eklerin yazılışlarında en temel ilke, aynı fonksiyonu yerine getiren eklerin, telaffuzu nasıl olursa olsun tek şekilde yazılmasıdır. Buna –di’li geçmiş zamanın üçüncü tekil şahıs ekini örnek gösterebiliriz: -dı, -di, -du, -dü, -tı, -ti, -tu, -tü. Görüldüğü üzere anılan ekin konuşmamızda sekiz ayrı telaffuz şekli vardır. Ancak Osmanlı Türkçesi metinlerinde karşımıza tek yazılış şekli ile çıkar: (د ي) 2. Şimdiki zaman ve geniş zaman dışında, eklerin ortasındaki ünlü sesler için hurûf-ı imlâ genellikle kullanılmaz: dır, -dir, -dur, - dür, - tır, -tir, -tur ve -tür: ( در) lar ve -ler ; ( لر ) -mış ve -müş ;( مش) -sınız, -siniz, -sunuz ve -sünüz ( ) 3. Eklerin sonundaki ünlüler hurûf-ı harekeden “ye - ” ve “hâ-i resmiye - ” ile yazılır. 4. Eklerde yer alan bütün C ve Ç’ler, “cim - ج” ile yazılır: 5. Eklerdeki bütün D ve T’ler “dal - د” ile yazılır. 6. Eklerdeki kalın Ğ’ler “gayın - غ” yazılır. Eklerdeki ince Ğ’ler de “gef - گ” ile yazılır. 7. Eklerdeki kalın K’lar “kaf: ” yazılır. Eklerdeki ince K’lar da “kef -” ile yazılır 8. Eklerdeki bütün S’ler “sin - س” ile yazılır. 9. Eklerdeki bütün Z’ler “ze - ز” ile yazılır. 10. Fiillerin kiplerini belirten ekler, birden fazla heceden oluşsa da tek bir ek olarak kabul edilir ve ortasında hurûf-ı imlâ kullanılmaz: 11. Birden fazla ek arka arkaya geldiklerinde her ek, tam olarak, tek başına yazıldığı haldeki gibi yazılır 12. Fiil kökü ile ek arasında, kaynaştırma için gelen -e ve -a, -ye ve ya, şeklinde yazılır: 13. Kelimenin son harfi ile, o kelimenin sonuna gelen ekin ilk harfi aynı olduğu zaman, Arapça kelimelerde olduğu gibi harf tek olarak yazılıp üzerine şedde ( ـّ ) konularak yazılmaz, aynı harf iki kere yazılır: | |
Konu Sahibi limansız 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Ankara İLİTAM osmanlı türkçesi 1-2 üniteler | ANKARA İlitam | 0 | 3563 | 12 Nisan 2015 19:40 | |
Din Psikolojisi Kitab Özeti | Din Psikolojisi | 1 | 3820 | 12 Nisan 2015 19:30 | |
Temel islam bilimleri/genel | İslam Bilimlerinde Yöntem | muratbey09 | 1 | 3109 | 12 Nisan 2015 19:27 |
Yeniçağ felsefesi düşünürleri | Yeniçağ Felsefesi | 0 | 4420 | 12 Nisan 2015 19:23 | |
Yeniçağ felsefesi /Genel | Yeniçağ Felsefesi | 1 | 3192 | 12 Nisan 2015 19:20 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Sakarya ilitam 2013 Osmanlı Türkçesi Sınav Soruları | Medineweb | SAKARYA İlitam | 5 | 06 Temmuz 2019 14:06 |
1. SINIF YENİ SİSTEM ARAPCA TERCÜMESİ 1-8 arası Üniteler(ANKARA İLİTAM ) | Medine-web | ANKARA İlitam | 1 | 15 Eylül 2015 14:30 |
ANKARA İLİTAM İslam Tarihi ve Medeniyeti Ders Özetleri 1.2.3.4.5 Üniteler | Medine-web | ANKARA İlitam | 4 | 09 Ocak 2014 20:33 |
Fırat ilitam osmanlı türkçesi 2. ünite özet ve sorular | Medineweb | FIRAT İlitam | 0 | 20 Aralık 2013 15:01 |
Osmanlı türkçesi 2. ünite özet ve sorular | Medine-web | Osmanlı Türkçesi | 0 | 14 Aralık 2013 15:14 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|