|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medineweb,Açılış Tarihi: 18 Mayıs 2014 (16:05), Konuya Son Cevap : 18 Mayıs 2014 (16:24). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Mayıs 2014, 16:05 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | İbadet yükümlülüğü İbadet yükümlülüğü İbadet Yükümlülüğü İbadet insanın yaratılış gayesidir. Evrendeki bütün varlıklar yaratıcı olan Yüce Allah’a ibadetle yükümlüdürler. Bunlar arasında insanın özel ve önemli bir yeri vardır. Allah’ın esas muhatabı da insandır. Çünkü en geniş anlamıyla akıl nimeti sadece ona verilmiştir. Aynı zamanda nimet ve imkânlarla donatılmış olan evren onun istifadesine sunulmuştur. İnsan güçlü bir varlık olsa da, her şeye gücü yetmemektedir. Belli noktalarda yetersizliği bulunduğu için her zaman yaratıcısına, O’ndan yardım almaya ve iletişim kurmaya muhtaçtır. İnsanın, sahip olduğu üstün özellikleriyle yetersizlikleri arasında dengeyi sağlayacak en temel eylem ibadettir. Bu sebeple Kur’ân insanın yaratılış gayesinin Allah’a ibadet olduğunu açıkça ifade etmektedir (ez-Zâriyât 51/56). Aynı zamanda ibadetin en doğru yol ve yöntem olduğu da Kur’ân’da defalarca anlatılmaktadır (Âl-i İmrân 3/51; Meryem, 19/36). Buna göre insanın yaratılış gayesini yerine getirmesi için yapması gereken temel görev, geniş ve özel anlamıyla ibadettir. İslâm’da ibadetin alanı geniş tutulmuştur. Ancak keyfiliğe yer bırakmamak için namaz, oruç gibi sistematik ibadetler denilen bir takım yükümlülükler belli özellikleri taşıyan Müslümanlar için zorunlu kılınmıştır. Mükellef ve Şartları İbadet önemli bir dinî yükümlülük olduğu için bunu yerine getirebilecek nitelikteki kişilerden istenmektedir. İbadetle yükümlü ve sorumlu olan kimselere “mükellef” yani yükümlü denir. Yükümlü olabilmek için akıl ve beden bakımından belli bir olgunluğa erişmek gerekir. Buna âkil ve bâliğ olma şartı denilir. Mükellef olabilmek için akıllı ve ergin olmak gerekir. Bunun yanında mükellef olma ile ilgili başka bir kavram da ehliyettir. Ehliyet, kişinin dinî ve hukukî bakımdan sorumluluk taşımaya elverişli olmasıdır. Bu durumda olan kimseler artık kendi iradeleriyle hareket edebilecek olgunluğa eriştikleri için yaptıkları fiillerden, söz ve davranışlardan da kendileri sorumlu olurlar. Yaptıkları iyi işlerin sevap ve mükâfatı, kötü işlerin ise günah ve cezası kendilerine ait olur. Dinin emir ve yasaklarına muhatap olacak ehliyete sahip olmak için bir takım şartlar vardır. Yaşıyor olmak bunların başında gelir. Diğer bir şart, akıl ve temyiz sahibi olmaktır. Temyiz, iyiyi kötüden, yararlıyı zararlıdan ayırt etme özelliğidir. Bunlar yanında teklif edilen dinî yükümlülüğü yerine getirecek güç ve imkâna sahip olmak da gereklidir. Kendi iradesiyle hareket edebilecek yaş ve olgunluğa gelmiş olan mükellef kimselerin söz, fiil ve davranışları dinî bakımdan değerlendirmeye tabi tutulur. Bu değerlendirme sonucunda her bir davranışa bir değer yargısı ya da nitelik verilir. Mükellefin davranışlarına “mükellefin fiilleri” (ef’âl-i mükellefîn), bu davranışlara dinin verdiği nitelik veya değer yargısına ise “hüküm” denilir. |
Konu Sahibi Medineweb 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Medinewebli önlisans İlahiyat 1.sınıf öğrencileri... | İlahiyat Öğrencileri İçin Genel Paylaşımlar | nurşen35 | 87 | 34067 | 23 Mayıs 2015 21:53 |
Gülmek isteyenler tıklasın :))) | Videolar/Slaytlar | Kara Kartal | 3 | 4100 | 10 Mayıs 2015 16:16 |
Cumartesi Anneleri’nin ahı/Can Dündar | İslami Haberler | Medineweb | 0 | 2750 | 10 Mayıs 2015 16:13 |
Ayın Üyesi ''zeynepnm'' | Ayın Üyesi | 9Esra | 13 | 9047 | 30 Nisan 2015 14:29 |
Müzemmil suresi bize ne anlatıyor | Tefsir Çalışmaları | Medineweb | 0 | 3359 | 19 Nisan 2015 15:45 |
18 Mayıs 2014, 16:24 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: İbadet yükümlülüğü Teklîfî Hükümler Hükümler, fiilin mükellefin gücü dâhilinde olup olmaması ve hükmün oluşmasında mükellefin katkısı bakımdan iki kısma ayrılır. Allah ve Resulü, mükellef adı verilen sorumlu kimselerden bir fiili yapmalarını veya yapmamalarını ister. Bazen de bir fiili yapıp yapmama arasında onları serbest bırakır. Yapılması veya yapılmaması istenen fiil mükellefin gücü dâhilinde ise, yani onu yapma veya yapmama imkânına sahipse bu gibi fiillere verilen hükümler “teklîfî hüküm” adını alır. Mesela, “namaz kılmak farzdır”, “yalan söylemek haramdır” gibi ifadeler birer teklîfî hüküm bildirmektedir. Burada teklif, hükmü veren tarafından gelmektedir. Mükelleften istenen, emredilen fiili yapması, yasaklananı ise yapmamasıdır. Meydana gelen fiilde mükellefin gücü ve katkısı önemli değilse bu gibi hükümlere de “vad’î” hüküm denilir. “Abdestsiz namaz kılınmaz”, “Ramazan ayı girmeden ramazan orucu tutulmaz” gibi hükümler vad’î hükmün örneklerindendir. Bu örneklerde namaz için abdestin, oruç için ramazan ayının girmesinin şart olduğunu belirleyen Allah ve Resulüdür. Bu konuda mükellefin hiçbir katkısı yoktur. Burada konumuz bakımından doğrudan ilgili olduğu için sadece teklîfî hükümler ele alınacaktır Mükellefin Fiilleri Az önce de belirtildiği gibi, teklifî hükümlere fıkıhta “mükellefin fiilleri” adı da verilir. Hanefi fıkıh bilginlerine göre mükellefin fiilleri şunlardır: Farz, vacip, sünnet, müstehap, mubah, haram ve mekruh. Diğer mezheb bilginlerine göre ise bu sayı; vacip, mendub, haram, mekruh ve mubah olmak üzere beştir. Burada Hanefilerin taksimi esas alınıp diğerleri ile aradaki farka işaret edilecektir. 1. Farz Allah veya Resulü tarafından kesin delille emredilen ve ifade ettiği anlamda tereddüt bulunmayan eylemlerdir. Farzlar, başka anlama gelme ihtimali bu- lunmayan ayet, mütevatir veya meşhur hadis, ya da icmâ gibi kesin delillere dayanır. Farzın yapılması kesin olarak gereklidir. Terkeden ağır cezayı haketmiş olur; farz olduğunu inkâr edenin dinden çıktığına hükmedilir Farzlar; farz-ı ayn ve farz-ı kifâye olmak üzere ikiye ayrılır: Farz-ı ayn: Mükellef olan her Müslümanın kendisinin yerine getirmesi gerekli olan farzlardır. Bir kısım mükellefin yapmasıyla diğerlerinden yü- kümlülük kalkmaz. Beş vakit namaz ve ramazan orucu böyledir. Farz-ı kifâye: Mükellef Müslümanlara ayrı ayrı değil, topluca emredilen şeylerdir.bir kısım müslümanlar bunu yerine getirince diğerleri sorumluluktan kurtulur. Kur'an-ı Kerim'i ezberlemek,şahitlik yapmak,insanların ihtiyacı olan sanatları ve ilimleri öğrenmek ve cenaze namazı kılmak gibi. 2. Vacip İslâm hukukçularının çoğunluğuna göre farzla vacip eşanlamlıdır Hanefilere göre ise, farz ve vacip birbirinden farklı anlam taşır. Vacip; Allah veya Resulü tarafından yapılması kesin olarak istenilen ancak dayanağı farz kadar kesin olmayan fiillerdir. Fiilin dayanağının farz kadar kesin olmaması, bazen bize gelişi kesin fakat farklı yoruma müsait olmasından (delâletinin zannîliğinden) kaynaklanır. Bazen de fiilin dayandırıldığı delil bize kesin olan yollardan gelmemiş (sübutu zannî) olabilir. Fıtır sadakası vermek, kurban bayramında kurban kesmek, vitir ve bayram namazları, namazda Fâtiha sûresini okumak gibi. 3. Sünnet Fıkıh usûlünde sünnet, delil olması yönüyle ele alınmıştır. Buna göre dinde delil olan sünnet, Hz. Peygamber’den nakledilen söz, fiil ve onaylardır. Başkasının yaptığı ve Hz. Peygamber’in de haberdar olduğu zaman onayladığı davranışlar da sünnet kapsamına dâhil edilmiştir. Bu gibi sünnetlere onaya dayalı olmaları sebebiyle “takrîrî sünnet” adı verilmiştir. Hz. Peygamber’in yaptığı her davranış ve söylediği her söz dinen bağlayıcı bir delil olmasa da, geniş anlamıyla sünnet olarak adlandırılmaktadır. Bu manada sünnet, Kur’ân’la birlikte İslâm’ın iki temel kaynağından ve dinî hükümlerin delillerinden biridir. Fıkıhta ve ibadet alanında sünnet ise, Hz. Peygamber’in farz ve vacip kapsamı dışında kalan yani kesin ve bağlayıcı olmayan ancak tavsiye ve örnek olma niteliği taşıyan söz ve fiillerinin genel adıdır. Sünnet; müekked ve gayri müekked sünnet olmak üzere iki kısma ayrılır. Bu ayırım Hz. Peygamber’in dine dâhil olan davranışlarının diğer Müslümanları bağlayıcılık derecesine göre yapılmıştır. Hz. Peygamber’den sâdır olan davranışların dine dâhil olup olmaması bakımından ise sünnet, sünnet-i hüdâ ve sünnet-i zevâid kısımlarına ayrılmaktadır. Müekked Sünnet: Pekiştirilmiş ve güçlü sünnet demektir. Bunlar, Hz. Peygamber’in devamlı olarak yaptığı ve sırf mecburi olmadığını göstermek için ara sıra terk ettiği fiillerdir. B Gayr-ı müekked sünnet: Hz Peygamberin çok defa eda edip bazen terkettiği sünnetlerdir.İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetleri gibi. Gayr-ı müekked sünnetlere, “müstehab” veya “mendub” adı da verilir. Sünnet-i hüdâ: Sünnetin müekked ve gayr-i müekked çeşidine “Sünnet-i hüdâ” da denilir. “Sünnet-i hüdâ” ile daha çok, dinî vecibeleri tamamlayıcı özellik taşıyan fiiller kastedilir. Cemaatle namaz kılmak, ezan ve kâmet okumak bu kabildendir. Sünnet-i zevâid: Hz. Peygamber’in insan olması itibariyle yaptığı, dini tebliğ maksadı taşımayan, normal insanî davranışlarıdır. Bunlara âdet sünneti de denir. Mesela, Hz. Peygamber’in beyaz elbise giymesi, saç ve sakalını kınalaması, yeme, içme gibi hususlardaki alışkanlıkları zevâid sünnettir. Bu fiiller dinî yükümlülük kapsamında değildir. Yapılması dinen tavsiye de edilmiş değildir. Mükellef bu nevi sünnetleri, Hz. Peygamber’e olan sevgisi ve bağlılığından ötürü ve Resûlüllah’ın yolunu takip etmek niyetiyle yaparsa sevap kazanmış olur. Bu gibi sünnetleri terkeden ise, kötü bir davranışta bulunmuş olmaz, kınama ve cezalandırılmayı da haketmez. 4. Müstehab Güzel görülen, sevimli ve tercih edilen amel demektir.Hz.Peygamberin bazen işleyip bazen terkettiği İslam almlerinin dini bakımdan uygun ve güzel bulup işlediği işlere denir. Nâfile namaz ve oruçların bir kısmı bu niteliktedir. İbadetlerin yapılışında; farz, vacip ve sünnetlerin dışında kalan bazı davranışlar müstehabtır. Sabah namazının, ortalık aydınlanıncaya (isfâr) kadar, sıcak mevsimde öğle namazının serin vakte (ibrâd) kadar geciktirilerek kılınması, akşam namazında ise acele edilmesi müstehaba örnek verilebilir. Müstehabın yapılmasında sevap vardır, terkinde ise kınama yoktur. 5. Mubah Allah veya Resulü’nün, mükellefi yapıp yapmamakta serbest bıraktığı fiile “mubah” denir.Mubahın yapılmasında ve yapılmamasında sevap veya günah yoktur. Yapılıp yapılmaması, sevap veya günah açısından eşittir. 6. Haram Allah veya Resulü tarafından yapılmaması ve vaz geçilmesi kesin olarak istenen fiildir. Bir fiilin haram niteliğinde olabilmesi için ayet ya da mütevatir veya meşhur hadisle kesin ve bağlayıcı şekilde yasaklanması gerekir. Başkasının malını haksız yere yemek, adam öldürmek, evlilik dışı cinsel ilişki (zina), alkollü içki içmek, yalan söylemek, dinin kesin haram kabul ettiği ve yasakladığı bazı fiillerdir. Haramı yapmayan ve terkeden, mükâfat ve sevap kazanır, yapan ise âsî ve günahkâr olur. Haramı inkâr eden dinin sınırları dışına çıkar. Haramın çeşitleri İslâm dininin “haram” diye nitelediği fiiller gözden geçirildiği zaman, her birinin pek çok zarar içerdiği görülür. Haram fiil, ya kendisi bizzat kötü olduğundan veya kötülüğü iyiliğinden daha fazla olduğu için yasaklanmıştır. Bu kötülük ve fenalık, ya fiilin bizzat kendisindedir veya fiilin beraberindeki diğer hususlardadır.işte bu sebeple haram,doğrudan ve dolaylı larak ikiye ayrılır. a. Doğrudan haram: Allah ve Resulü’nün geçici ve bir sebebe dayalı olmaksızın baştan itibaren ve temelden yani kendi yapılarındaki kötülük veya zarardan dolayı haram kıldığı fiildir b. Dolaylı haram: Esasen meşru olduğu halde, haram kılınmasını gerektiren bir durum sebebiyle haram kılınan fiildir. Buna “haram li-ğayrihî” denir. Gasbedilmiş arazide namaz kılmak, kendisine cuma namazı farz olanlar için cuma vaktinde alış-veriş yapmak, bayram gününde oruç tutmak böyledir. Mesela, oruç tutmak aslı itibariyle meşru bir fiildir, fakat bayram gününde oruç tutmak haram kılınmıştır. Çünkü bu günlerde insanlar Allah’ın misafiri sayılırlar. Ayrıca bayram sevincini birlikte yiyerek içerek yaşarlar. Oruç ise bu sevinci yaşamaya aykırıdır. İşte bu haricî unsur sebebiyle, bayramda oruç tutmak meşru sayılmamıştır. 7. Mekruh Allah ve Resulü’nün, kesin ve bağlayıcı olmayan bir tarz ve üslupla yapılmasını ı istediği fiile mekruh denir. Hem haram hem de mekruh, yasaklanan ya da hoş karşılanmayan veya çirkin olan fiilleri ifade eder. Ancak haram ve mekruh kavramları Hanefilerde, diğer mezheplere göre bazı farklılıklar gösterir. Haram; ayetle ya da mütevatir veya meşhur sünnetle kesin ve bağlayıcı şekilde yapılmaması istenen fiili ifade eder. Mekruh ise; ya yine bu delillerle fakat kesin ve bağlayıcı olmayarak yapılmaması istenen fiilleri; ya da haber-i vahid gibi sübut bakımından kesinlik ifade etmeyen bir delil ile terk edilmesi istenen fiilleri ifade eder. Mekruhun kısımları Mekruh Hanefîlere göre, tahrîmen ve tenzîhen mekruh olmak üzere ikiye ayrılır. a. Tahrîmen mekruh Allah ve Resulü’nün, yapılmamasını kesin ve bağlayıcı tarzda istediği, ancak haber-i vahid gibi kesin olmayan zannî delile dayanan fiildir. Harama yakın mekruh demektir. b. Tenzîhen mekruh Allah ve Resulü’nün kesin ve bağlayıcı olmayan bir üslupla yasakladığı fiildir. Helala yakın mekruh demektir. Namaz için mescide gidecek kimsenin soğan vaya sarmısak yemesi bu çeşit bir mekruhtur. Bu yasağı bildiren deliller ağır tehdit içermeyip ilgili fiillerin yapılmamasının yapılmasından daha iyi olacağını bildirdiği için, bunlara helala yakın mekruh denilmiştir. Tenzîhen mekruhu işlemek cezayı ve kınanmayı gerektirmez. Fakat bu kapsama giren bir şey yapan, daha iyi ve faziletli olan şekle aykırı davranmış olur. Her iki mekruhu terkeden kimse de övgüyü hak eder |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Kabirlere İbadet Etmek | MusabBinumeyr | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 0 | 29 Temmuz 2012 23:33 |
İbadet | KuM TaNeSi | Bilgi Dağarcığı | 0 | 09 Nisan 2009 18:33 |
İbâdet Kaç Kısma Ayrılır? | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 16:13 |
İbadet İle İlgİlİ Bİlgİler | KuM TaNeSi | Soru Cevap Arşivi | 0 | 09 Nisan 2009 13:20 |
İşyerinde Gizli İbadet | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 2 | 18Haziran 2008 16:36 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|