|
Konu Kimliği: Konu Sahibi medinelii,Açılış Tarihi: 11 Ağustos 2008 (17:21), Konuya Son Cevap : 11 Ağustos 2008 (17:34). Konuya 1 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
11 Ağustos 2008, 17:21 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | Sevdim Seni Diyemedim Sevdim Seni Diyemedim Sevdim seni hep canlara canan diye sevdim Bir ben değil âlem sana hayran diye sevdim.” Bir çoğumuzun aşina olduğu bu ilahiyi ilk duyduğum zaman çok hoşuma gitmişti. Teypten defalarca dinledim. Sonra dilime dolanan nakaratını mırıldanmaya başladım. “Sevdim seni, sevdim seni, sevdim Ya Resulallah” der demez... Birden bire sustum. Ne diyordum ben?!!! Hayalen O’nu; Peygamberimi (s.a.) karşımda hissetmeye çalıştım. Sanki kulaklarına inanamamş bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Bu öyle bir bakıştı ki, gözlerinden gözlerime oradan da kalbime; yo yo yalnız kalbime değil tâ iliklerime kadar işleyen tarif edilmez bir enerji yansıyor... Ve bana soruyor: - Gerçekten sevdin mi beni? Utandım... Bir şey diyemedim. Nasıl diyebilirdim ki? Ya “isbat et sevgini” dese! Nasıl isbat edebilirim ki O’nu sevdiğimi? Hayalen bile böyle bir soruya muhatap olmak beni bir çıkmazın içine sokmuştu. Kendi kendime bile yüzleşemediğim bu gerçek beni içten içe rahatsız etmeye devam ediyordu. Yıllar sonra beni çok iyi anlayan, bir çok şeyi aynı duygu frekansında yaşadığımız bir arkadaşım, bu ilahiyi mırıldanmaya başlayınca ona bütün hislerimi açtım. O da bana, kendisinin de aynı duyguları yaşadığını söyledi. Bundan sonra kendi kendimle yüzleşmeye başladım. Kitaplardan okuyup öğrendiğim sevgi kahramanlarını bir bir gözümün önüne getiriyordum: Peygamberin (s.a.) yanında bile ona olan hasret duyguları içinde kıvranan, ondan ayrı iken de onun hayalini gözünün önünden hiç ayıramayan Hz. Sıddıyk. Peygamberin vefat haberini alır almaz kılıcına sarılan Hz. Ömer. “Şimdi sen aramızdasın, istediğim zaman gelip seni görebiliyorum. Ahirette ise cennete girebilsem bile sen peygamberlerle beraber olacaksın, ben ise seni görebilecek miyim” diye günden güne eriyen Sevban. Peygamberinin yüzünü göremeyecek olan gözlerinin dünyada başka şeylere de bakmasına razı olmayan, bunun için de Hz. Peygamberin vefatından sonra gözlerinin kör olması için dua eden ve hayatının geri kalan kısmını kör olarak yaşayan sahabi Abdullah Bin Zeyd (r.a.) (Kurtubî, El-Cami V, 271) - Bunlar Peygamber’i (s.a.v) görmüşlerdi. Fakat biz görmedik, dedi içimden bir ses. - Üveys el-Karânî, dedim bahaneci nefsime. O ki aynı devirde yaşadığı halde O’nu (s.a.) göremedi. Peygamberinin Uhud’da kırılan bir dişine bedel otuz iki dişini kurban etti. - Hayır, dedi nefsim senden bu istenmiyor. - Biliyorum, benden bu istenmiyor. İstenseydi zaten, çoktan kaybetmiştim bu imtihanı. - Şair Nâbî’yi hatırla, dedim nefsime. - Ya da İmam-ı Âzâm Ebu Hanife’yi. Hani defalarca hacca gittiği ve her defasında Medine’yi ziyaret ettiği halde utancından Kabr-i Şerifine yaklaşamadığı Peygamberinden (s.a.) özel davet almıştı. Bir fakirin rüyasında “Ümmetimden falanca beni ziyaret etsin” şeklinde ismen büyük imamı davet etmiş. İmam-ı Âzâm da sevinç ve heyecan içinde o fakiri madden ihya etmişti. Dehşete kapıldım. Ben bu sevda yolunda yaya kalmıştım. Hem de çıplak ayakla. Ertesi gün yine o arkadaşımla beraberiz; bulunduğumuz ortam feyiz alış-verişinin daha farklı olduğu bir ilmî meclis. Derse ara verilmişti, teneffüste idik. Arkadaşım yine o ilahiyi mırıldanmaya başladı, yüzüme bakarak... Gözlerinin içi gülüyordu... Diktim gözlerimi gözlerine. Gözlerimiz konuşmaya başladı; dilimizin aciz kaldığı, kelimelerin kısır, anlatmaktan aciz kaldığı manaları. Kalplerimiz anlamaya başladı; kulaklarımızın duymaktan, zihinlerimizin anlamaktan aciz kaldığı duyguları. Sonra, - Çıkmazdayım, arkadaşım, dedim ve devamla, çıkmazdayım “seviyorum” desem. Bu büyük bir iddia... “Sevmiyorum” demek. Bu büyük bir cür’et... Ne demek istediğimi –zannettiğimin de ötesinde- çok iyi anlamıştı. Gözlerinin içi gülümser bir halde, - Haklısın, dedi. “Ama şimdi “seviyoruz” diyebiliriz. Fakat bunu her zaman söyleyemeyiz” diye de ilave etti. Bu sefer de ben onun ne demek istediğini çok iyi anlamıştım. Anlamıştım ya; bu cevap, benim gönül fırtınamı dindirmek yerine şiddetini artırmıştı. Şimdi “seviyorum” diyebilmek, daha sonra unutuvermek bu sevgiyi... - Sevgi unutulabilecek bir şey miydi ki? Şimdi sev sonra unut, olur mu? Bu soruyu bütün gün sordum kendi kendime. Sonra, - Bir anne çocuğunu unutuyor mu? Bir aşık sevgilisini unutuyor mu? Ah arkadaşım! Yaramı sarmaya kalkıştın, daha çok kanattın! Ayet-i Kerime’nin tehdidi geldi aklıma “De ki: Eğer, babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” (Tevbe, 9/24) Eyvah; eyvah ki ne eyvah! İki tarafı keskin bıçak! Sevmek... Ki, ne yaptım, sevgi adına... Sevmemek... Ki, buna gönül isyanda, - Hayır; seviyorsun, diyor. Nefis ise kendini münafık gibi hissetmekte... İşte bu hengamda gönlümün kulaklarında bir ses yankılanmaya başladı, asırlar öncesinden, - Hanzala münafık oldu! Hanzala münafık oldu! Kulak verdim heyecanla bu eninli haykırışa. Hz. Sıddıyk da dahil oldu bu sarsıcı haykırışın sahibine, sonra birlikte gittiler O gönüller tabibine. Yaraları sarıldı O’nun eliyle. Meğer öyle olurmuş insan sohbet meclisinde. Sonra dünya meşgalesi girince, o feyiz yoğunluğu azalırmış. Eğer azalmamış olsa, o hal korunabilse melekler o kullarla yataklarında, sokaklarda gezerlerken musafaha ederlermiş. (Kandehlevi, Müslüman Şahsiyeti) Biraz hafifledi yüreğimdeki fırtına. Ey gönüller sultanı! Ey tabibler tabibi! Çaresizim, çıkmazdayım, sıvazla sırtımı, okşa başımı ve teselli et beni. Gel rüyalarıma da göreyim seni. Belki o zaman bulurum aradığım sevgi kıvamını. Davet et beni Medine’ye. Misafirin olayım her sene. Allahümme salli alâ seyyidina Muhammed. |
Konu Sahibi medinelii 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
nişan sohbetimde anlatılan örnek hadıse | Serbest Kürsü | sevginin_bedeli | 20 | 9999 | 14 Ekim 2009 15:31 |
huzzam yayında | Serbest Kürsü | medinelii | 6 | 2452 | 12 Ekim 2009 21:59 |
Ve RABBİM.... | Allah(c.c) | su damlası | 9 | 3017 | 10 Şubat 2009 01:47 |
efsunlu.... | Makale ve Köşe Yazıları | medinelii | 0 | 1629 | 08 Şubat 2009 21:51 |
bu hayata çıplak gözle bakılmaz(mış) | Makale ve Köşe Yazıları | KARAKÖSE | 1 | 1917 | 08 Şubat 2009 21:47 |
11 Ağustos 2008, 17:34 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: Sevdim Seni Diyemedim
Sevdim seni, Mâbuduma cânan diye sevdim... Bir ben değil âlem sana, hayran diye sevdim... diye başlıyor bir Peygamber aşığı şiirine ve sonra şöyle devam ediyor: “Mahşerde nebîler bile Senden meded ister, Gül yüzlü melekler sana hayran diye sevdim.’’ Ne mümkün onu sevmemek? Hem de annemizden, babamızdan, eşimizden çocuğumuzdan daha fazla? Yoksa kâmil mü’min nasıl oluruz! İnsan sevdiğine bir şeyler söylemek, anlatmak istediğinde dili dolaşır, duygularını tarifte zorlanır ya. Söz sultanları da o sevgiliye muhabbetini arz ederken kelimeleri bir dantela gibi işleyip, duygularıyla süsleyip örmüşler. Buyrun Yunus’a kulak verelim: “Canım kurban olsun senin yoluna Adı güzel kendi güzel Muhammed Gel şefaat eyle kemter kuluna Adı güzel kendi güzel Muhammed.’’ Yunus böyle der de Zekai Dede gibi muhteşem bir bestekâr Beyati makamında seslenmez mi asırlar ötesinden? “Ey risâlet tahtının şâhı cihan peygamberi Vey nübüvvet tâcının dürrü sedefle gevheri Zâtı pâkindir cihanın misk ü bûy-i anberi Ey enbiyalar serveri hem evliyalar rehberi Esselatü vesselâm ey hâdi-i cümle ümem Essalatü vesselâm ey sahib-i lütf-u kerem.’’ Ya Seyyid Seyfullah’ın aşkına ne demeli acaba? Bağrımdaki biten başlar Muhammed’in (a.s.m) aşkındandır. Bu akan yaşlar Muhammed’in ( a.s.m) aşkındandır. Hakkı Efendi gibi meded isteyenler onun dilinden şöyle yalvarıyor O Sultan’a; Bahr-i aşkda bî kararım ya Resulallah meded Âşık-ı bî ihtiyarım ya Resulallah meded Hakkiya dil hastedir göster cemalin ey tabib Bu recada muzdaribe ya Resulallah meded Şeyh Galip ise Dellalzade Hacı İsmail’in Irak makamındaki bestesinde ise duyduğu hürmeti şöyle izhar ediyor; Sultan-ı rüsûl şâh-ı mümeccedsin efendim Bîçarelere devlet-i sermedsin Efendim Divan-ı İlahide seramedsin Efendim Menşur-i “Leamrük’’ le müeyyedsin Efendim. Sen Ahmed ü Mahmud ü Muhammedsin Efendim Hakkdan bize Sultan-ı müeyyedsin Efendim. 1847 yılında vefat etmiş bir hanım şair olan Leyla Hanım sevgili Peygamberinden bakın ne istiyor: Alil-i derdi isyana devasın ya Resulallah Bize sûy-i cinane rehnümasın ya Resulallah Ne yüzle varacak Leyla huzura ruz-i mahşerde Ona rahm eyle şah-ı enbiyasın ya Resulallah. 1847-1930 yılları arasında yaşamış Şeyh Erbilli Es’ad Efendi de Leyla Hanım gibi niyaz ediyor: Yetiş imdade ey Şah-ı Risalet, rûz-ı mahşerde Ki, derd-i bî devayı masiyyet senden şifa ister. Sarıldım dâmen-i ihsanına ey şâfi-i ümmet, Dahilek ya Muhammmed (a.s.m) hasta canım bir deva ister. N’ola bir kerre şâd olsun cemâl-i bâ kemalinle, Ki, kemter bendeniz Es’ad sana olmak feda ister. Ömer Nasuhi Bilmen Hocaefendi’ye de bir kulak verelim: Vücudundur senin timsal-i hikmet ya Resulallah Kudümün kâinata verdi nüzhet ya Resulallah Günahkârım peşiman bir kulum gayet perişanım Niyaz etmeyim senden şefaat ya Resulallah Gelin bu faslı hem bir söz sultanı hemde Osmanlı Sultanı Sultan III. Ahmed Han’ın dizeleriyle bitirelim: Zat-ı pâk-i Mustafa’ya aşıkım, Can ile Fahr’u-l verâya aşıkım, Muksim-i feyz-i nevadır ol şerif, Menba-ı cûd ü atâya aşıkım. Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Rabbimizden duâmız bizi O Sultanlar Sultanının şefaatine nail eylemesidir. Amin. Mevlîd’den... Cümle huri vü melek idüp sada Zemzemeyle didiler kim merhaba Merhaba ey bülbül-i bağ-ı cemâl Merhaba ey aşinâ-yi Zü’l-Celâl Merhaba ey can-ı bâki merhaba Merhaba uşşaka sâki merhaba. Merhaba ey Rahmeten li’l-âlemîn Merhaba sensin şefî’ül-müznibîn Merhaba ey padişah-ı dü cihan Senin için oldu kevn ile mekân. Süleyman Çelebi Gönülden Dile... “Ben sözlerimle Muhammed’i (a.s.m) övmüş, güzel göstermiş olmadım; aksine Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dan bahsetmekle sözlerimi güzelleştirmiş oldum.’’ ( İmam-ı Rabbani, Mektubat, 1:58) Evet, şu söz güzeldir. Fakat onu güzelleştiren, güzellerin güzeli olan evsaf-ı Muhammediyedir. Sözler, 19. Söz.
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Seni sevdim | Sükutu-Ezber | Sükutu-Ezber | 0 | 14 Nisan 2016 13:39 |
Ben Seni Görmeden Sevdim(Anneme) | İslaminesil | Şiirler ve Şairler | 7 | 22 Nisan 2014 23:13 |
Ben seni sevmeyi sevdim.... | su damlası | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 25 Mart 2014 18:26 |
Osman Yanardağ - Sevdim Seni Ya Rasüllallah (istek & ilahiyatçı 1) | enderhafızım | İlahiler/Ezgiler | 2 | 07 Nisan 2013 10:35 |
seni nasıl olursan sevdim | gün ışığı | Şiirler ve Şairler | 2 | 19 Eylül 2012 12:26 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|