|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Mevlüt HÖNÜL,Açılış Tarihi: 05Haziran 2010 (15:42), Konuya Son Cevap : 05Haziran 2010 (22:40). Konuya 2 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
05Haziran 2010, 15:42 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 18779 Üyelik T.:
20 Mayıs 2012 | Sorguluyorum!!/Mevlüt Hönül Sorguluyorum!!/Mevlüt Hönül Yarının İslam’ı Mefatih-ul Cinan’ın gelenekçi) İslam’ı değil, Kur’an İslam’ıdır. Yarının Şiiliği artık Şah Sultan Hüseyin Şiiliği değil, İmam Hüseyin Şiiliği dir. Yarının dini cehalet, zulüm, taassup, avam, köhnecilik, telkin, gelenek, tekrar, ağıt, zaaf, zillet değil, şuur, adalet, bilinç, özgürlük, devinim, devrimci hareket, yapıcılık, ilim, medeniyet, sanat, edebiyat, toplum, sorumluluk, ilerleme, yeni düşünme, geleceğe bakış, zamana, tarih yazgısına egemen olma dinidir. Hüseyniye bir yer, bir olay, bir grup değil, bir “akım”dır. Zamanın ihtiyaç ve zaruretinden doğan bir varlıktır. Topluma ve zamana hakim ilahi yasalar, “Teslis İslam’ını ve “Kara Şiiliği” ortadan kaldırıp “Tevhid İslam’ını ve “Kızıl Şiiliği” yerleştirme görevini yerine getirmesi için yaratmıştır onu.” (Şehid Dr. Ali Şeriati, Ba Muhatabhay-i Aşina/Aşina Yüzlerle, Türkçesi Fecr. Yay. 2007 sf.140-141) İmam Hüseyin hakkında günümüze kadar binlerce kitap yazılmıştır. Lakin bu kitaplardan okuduğumuz kadarı ile objektif sorgulayıcı bir tavırdan ziyade duygu yüklü masalımsı anlatımlar ile şehitlik ve ehlibeyte olan sevgiden ötürü her daim yüceltici örnekler ile anlatılmaya çalışılmıştır . Efsanevi , masalımsı ,duygu sömürülü edebi anlatımlar duygusallıktan öteye bir yol bulamıyor, acaba ders alınması gereken hususlar nelerdir, niçin ders almalıyız? Kerbela’da verilmek istenen mesaj nedir? Birileri bu günleri yas ilan ederek, alınması gerekli dersi anlamayarak, kendini zincirleme, kafasını kanatma, emanet vücuda eziyet ederek sözüm ona matemlerini dile getirmeye çalışıyorlar. İkinci bir kesim; bu günlere kutsallık atf ederek bu orucu onlardan başka kimsenin tutamayacağını iddia ederek ramazan ayında oruç tutmayıp, bu günleri kendi tekellerine alarak kendilerinden başkasının bu günlerde oruç tutamayacağı hurafe ve bidatler ile icat etmiş oldukları yönündeki söylentileri ile dine ekleme yapmaya çalışmaktadır. Üçüncü bir kesim; bu günler içinde 10. günü dünyanın yaratıldığı gün, yağmurun dünyaya ilk düştüğü gün, Adem (a.s)’in tövbesinin kabul edildiği gün, Yakup (a.s)’un gözlerinin açıldığı gün, Nuh'un gemisinin karaya oturduğu gün vb olaylarla bu günü halka dayatmaya devam etmektedirler. Muharrem ayının içinde barındırdığı en önemli olay İmam Hüseyin’in şehadetidir. O günlerde oruç tutulması sadece bir tavsiyedir. O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabeleri o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, ramazan orucu farz kılındı, ondan sonra Peygamberimiz herkesi bu konuda özgür bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu. Muharrem ayı içinde bize göre en önemli olay İmam Hüseyin’in şehadetidir. Fasık yönetime başkaldırı ile hilafeti gerçek sahiplerine iade etmekti. Bizim bakış açımız salt Şia veya Sünni gözü ile değil Kuran çerçevesinde adalet, hak ve mazlumdan yana bir bakış açısı ile bakmaktır. Şia ve Sünni gelenekçi söylemlerine baktığımızda İmam Hüseyin’in hareketinde zerre hata görülmez. Lakin İmam Hüseyin’i davet eden o topluluğa güvenmemesi ve dost olmadıkları uyarısı defalarca Medine’de bulunan Müslümanlar tarafından yapılmasına rağmen onu oraya çeken güç neydi diye düşünmek gerekir. Duruma hakikat penceresinden baktığımızda karşımıza hilafet gelmektedir. Lakin bunu mal makam vs.. sevgisi olarak görmemek lazım. Zalim sultanlara karşı adaleti haykıran bir kıyamın başlangıcıdır.Ama O,uyarılara rağmen kimseyi dinlemeyerek yola çıkışında,soru işaretleri ve sorgulanması gerekli olan kısım vardır. İmam Hüseyin Muhammedi bir duruş sergilemiştir. Lakin işin içinde hilafet makamı vardır. Bu yönü görmek istemeyen kesimler genellikle “Hüseyin üzerine düşen görevi yapmıştır” söylemleri ile karşımıza dikilmektedirler.Doğrudur. Evladı Resul olan birinin Yezit gibi bir Fasık’a biatı düşünülemez. Benimsemiş olduğu inançları uğrunda başkaldırıdır. Lakin bu başkaldırı esnasında tarihi olayları ve Kufe halkının ikiyüzlülüğünü neden dikkate almadığı abisini, babasını sırtından vuran bu taifeye neden güvendiği sorgulanması gereken hususlardır. Şunu sormak lazım: Medine’de bulanan Müslümanlar Hüseyin’e zarar gelmesini isteyecek insanlar mıydı? İmam Hüseyin’in gitmesini istemeyenler, Kufe halkının ikiyüzlülüğünü çok iyi bilen insanlardı. Onlar yaşanan olaylardan çıkacak sonucun farkında idiler. Bu bilinç ile İmam’ın karar verip çıkacağı bu yolculuktan alıkoymadılar. Tarih her daim akışını belli bir düzen içinde sürdürmektedir.İnsanlığın yaradılışından günümüze değin tevhid, adalet, hak her zaman batıla karşı mücadele etmiştir. Bu olay üzerinden matem, ağıt, duygusallık gibi şeylerden ziyade işin özü olan Kerbela Kıyamı’ndan alınması gereken dersi çok iyi anlamalıyız. İmam Hüseyin’in bu çağrılara sessiz kalmayarak yola çıkması ve akabinde şehâdeti küçümsenmeyecek bir hadisedir. Lakin âdil şahitler olarak bizler bu ve benzeri olaylara adalet penceresinden bakmak zorundayız. Sorgulamaya çalıştığım hususlarda İmam Hüseyin’e karşı bir yanlışa düşmekten Allah’a sığınırım. Hadisenin neden her daim duygusallık yönünün ağırlıkta tutulduğunun sorgulamasını yapamayanlar objektif bir bakışı sergileyemeyenlerdir. Bu sorgulamaları yapmak elbette hakkımızdır. Geleneksel anlatımlar bu olayı günümüze kadar her daim birileri için rant meselesi yapmıştır.Şia bu olayın mazlumiyeti üzerinden kendi saltanatını hakim kılıyorken, Sünni aynı şekilde bu olayın duygusallığı ile bu olaya Şia’dan daha çok önem verdiği mesajını yayma gayretindedir.İki kesimin bakış açısında da sakatlık vardır. Günümüz İslam aleminde özellikle muharrem ayına atf edilen bir çok hurafe ve bidat İslam’danmış gibi sunulmaya çalışılmaktadır. Bu hurafelerin başında gelen Aşura gününde yaşandığı iddia edilen 10 olay gelmektedir. Bu hâl, Sünni kesimin takıntısı olurken, Şia kesmi de o günlere has yas oruçları icat etmiştir. İmam Hüseyin’in şehâdeti elbette 1400 yıllık süreç içerisinde unutulmayacak büyük bir vahşettir. Lakin günümüzde yaşanan Kerbela hadiseleri üzerinde durup düşünülmesi gerekli değil midir? İslam zulüm bazında mazlumun kimliğine bakmaz. Müslim b. Ukbe’yi on iki bin kişilik bir ordu ile Medine ve Mekke’yi yağmalayan çoluk çocuğu katleden, kadınlarına akıl almaz işkenceler yapan, insanların namusunun çiğnendiği (Hara Olayı), Halep’çe, Gazze, Beheşti, Hama, Hiroşima, Somali, Bosna, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Dersim gibi büyük katliamları yapan zihniyetler üzerinde neden Kerbela kadar durulmamaktadır? Bu ve benzeri katliamların Kerbela’dan ne farkı var? Şimdi bu söylemlerime karşın birileri çıkıp diyebilir ki siz nasıl olur da bu olayları Evlad-ı Resul’e karşı işlenen, vahşet ile bir tutuyorsunuz? sorusuna karşın cevabımız şudur: İslam insanı merkeze almıştır a veya b İslam veya fasık, mecusi, vs İslam nazarında mazlumun dini, dili, rengi veya kimliği baz alınmaz. Zulüm kime olursa olsun zulümdür. Kerbela bir haykırıştır. Fasık düzenlere karşı bir baş kaldırıdır. Kerbela ve İmam Hüseyin üzerinden siyaset yapanlar, duygu sömürüsü yapanlar, vermek istediği mesajı yaşamayanlar,bu haykırışın anlatmak istediklerini sırf kendi çıkarlarını koruma adına, ağlamak sızlamak ile bir yere varılmaz. Heyhat Minez-Zilleh! (Zillete boyun eğmeyiz)sözlerini dillerine dolayarak yerinde oturanlar, bu olaydan bir ders alınması yönünde çaba sarf etmekten ziyade siyaset yapanlar,oluşturamadıkları müslümanların birlikteliğini sağlasınlar ve siyaset yapmayı bırakarak adalet, tevhid, hakk ve ahlaki birlikteliği oluşturma adına önceliğin insan olmaktan geçtiğini kavrayarak duygu sömürüsünden ziyade İslam’ın özünü yaşamaya ve yaşatmaya gayret etsinler. Bizlere düşen görev, insanı şerefli kılan aklın, insanların en büyük sermayesi olduğunun idrakine vararak, aklımızı başımıza alarak Allah'ın bahşettiği bu nimeti kötü ameller içinde olan insanlığın erdemi ve kurtuluşu için kullanabilmektir. İnsanlığın erdemi ve kurtuluşu en büyük şereftir. Mevlüt Hönül
__________________ “...Kendinizi satmayınız. Hür, özgür insanlar olunuz, kendini satan satıcılardan olmayınız” İmam HÜSEYİN (a.s) |
Konu Sahibi Mevlüt HÖNÜL 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Seküler Cemaat-Tarikatlar ve Modern Kölelik | Makale ve Köşe Yazıları | AlimOğlu | 47 | 20974 | 16 Eylül 2016 00:11 |
Akletmez misiniz? Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | Mevlüt HÖNÜL | 0 | 2632 | 18Haziran 2016 02:59 |
İRTİCA’YA KARŞI İSLAM / Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | Yitiksevda | 4 | 2238 | 22 Şubat 2016 23:34 |
Mü’min Kime Derler? /Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | Mevlüt HÖNÜL | 0 | 1868 | 26 Ocak 2016 23:38 |
Allah’ın Hükmüne Meydan Okuyanlar/ Mevlüt Hönül | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 2343 | 10 Mayıs 2015 23:35 |
05Haziran 2010, 22:38 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | KeçaKurda sayın mevlüt hönül tüm makalelerinizi okudum.hepside araştırıcı ve güzel.ama bu makaleyı gerçekten makalelerinin iftiharını seçiyorum. Helal olsun. Kürtoğlu buna muharef hurufi kaçık kesimleri falakaya yatırmak derler Abdulmelik "...bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sevketmesin.." vahyin penceresini ihmal etmemek lazımdır.. müslümanların düştüğü en müzmin hastalık budur.. sevdiğini holiganca sever buğzetttiğini zalimce buğzeder.. orta yol tutturulamadı maalesef.. hz hüseyyin ve kerbela kanayan yaramızdır bu doğru.kerbela katilleri zalimdir bu da doğru.ama hz hüseyyinin ashabı kiramın ne olur gitme tüm direnişlerine rağmen,tavsiye nasihatleri kaale almadığı ve gitmesi kerbela faciasına çanak tutması da doğru. Allah zalimlere lanet etsin.Peygamber neslini katledenlere de..mazlum kanını akıtanlara da. müslümanlara düşen,tarihe küfretmek değil,Hüseyyinin dedesini örnek edinme çabası olmalıdır.karanlığa küfür etmek karanlığı yok etmez.müslümanlar karanlığa küfür etmeyı çöpe atıp bir mum yakmalıdır. hüseyyin sevdalılarıda hüseyyinleşmek,onur ve şerefini canı pahasına korumalıdır.ama akıllıca kullanmalıdır.yılanla yatılmaz,yılana güvenilmez,istişare çöpe atılmazlığıda öğrenmelidirler.hüseyyin hz leri istişare ve tavsiyelere kulak asmamakla hata etmiştir. şeytanın varlığı günah işleme sebebimiz olamaz.şeytan şeytanlığını yapacak,mümin ferasetini akıllıca kullanacak.. bu günkü hüseyyin aşıklarının kafası karışık.kamçı ile dövünmek,yaka paça yırtmek,tarihe küfür etmek gibi ucuz ve anlamsızlardan uzak kalmalıdır.hüseyyin davasını omuzlamalıdır.zalime zalimlere başkaldırıcı olmalıdır.hüseyyinin takvasına ilmine imanına endekslenmelidir.. AŞKUL İSLAM Hz. Zeyneb'in Yezid'e Muhteşem Hitabı Her şeyi bilen, her şeyi yaratan Allah'ın adıyla… Allah'ın selamı Resullerin güvencesi olan dedemin üzerinden eksik olmasın. Allah aynen şöyle diyor: “Allah'ın ayetlerini yalanlayandan ve onlardan yüz çevirenden daha zalim kimdir? Ayetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden dolayı kötü bir azapla cezalandıracağız.” (E'nam: 157) Ey Yezid! Bizi aç ve sefil bıraktığına, bizim varlığımızı tehlikeye soktuğuna mı inanıyorsun gerçekten? Bağlanmış ve zincire vurulmuş halimizle huzurunda bizi el pençe divan durdurmakla bizi zavallı tutsaklar durumuna düşürdüğüne ya da bu yolla bizim üstümüzde egemnlik kurduğuna mı inanıyorsun? Allah katında bizim itibarımızı yitirdiğimizi, gözden düştüğümüzü, buna karşılık sizin de yüceldiğinizi, şereflendirildiğinizi mi düşünüyorsun? Sizin dış görünüşteki başarınızın yüce şerefinizden ya da üstün konumunuzdan ileri geldiğini mi sanıyorsun? Kibirli ve basiretsiz kılığına bakmadan buna mı dikmişsin gözünü? Dünya âlemi elde ettiğine, bütün cihan üstünde nüfuz sahibi olduğuna mı inanmaya başladın yoksa? Dalavere işlerinizin düzlüğe çıktığını ve kendini ülkenin efendisi, devletin de yöneticisi olduğunu mu sanıyorsun? Bekle, bekle… Cahilin cühelanın aklını çeliyorsun. Allah'ın 'inkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz sürenin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, günahları çoğalsın diye süre veriyoruz Küçültücü azab onlaradır' (Âl-i İmran: 178) diyen buyruğunu nasıl da unutursun? Ey Âzâd edilmiş kölelerin zürriyetinden olan!… Sizin kadınlarınız perdelerin arkasında saklanacak da, Resûlullah'ın kızları, onlar hep tutsak edilecek ve pazar pazar, kapı kapı dolaştırılıp halka teşhir edilecek öyle mi? Bu mu sizin adaletiniz? Bizim hicaplarımızı açtırmakla Resûlullah'ın Ehl-i Beyt'inin masumiyetini gerçekten ayaklar altına düşürdün. Senin kaprislerin yüzünden kent kent dolaştırıldık. Dağlarda yaşayanların, yol kıyılarında, Pınar başlarında çadır açanlarıyla varlıklısıyla, yoksuluyla, şereflisiyle, şerefsiziyle, yaşlısıyla genciyle herkes, binbir çeşit insan, uzak demeden, yakın demeden bizi seyretti. Eli iş tutan bir erkeğimiz yok ki yardıma gelsin, bir yakınımız yok ki imdada yetişsin. Yezid!… Bu yaptıklarında Allah'a karşı kibirlilik davası güttüğünü en kesin biçimde kanıtladın. O'nun Rasulü'nü tanımamak. Kutsal Kitab'ın ilkelerini ve Allah'ın Resul'üne indirdiği öğretiyi reddetmek… Ama bunlar ne diye garip karşılanacakmış ve ne diye şaşırtacakmış? Kutlu bir soydan gelen ve Resûlullah'ın mübarek kurultayında terbiye gören ilk İslâm şehidlerinin (Örneğin Hz. Hamza'nın) ciğerlerini dişleriyle yiyenlerin soyundan gelen birisi değil misin sen? Senin ataların değil midir ordular hazırlayıp da bizzat Resûlullah'ın kendisine kılıç çekenler? Böylesi adamların torunlarının zulümde, hilede ihanette, fitneye ve fesada yol açmakta, Allah'a ve O'nun Resûlü'ne karşı girişilen her hareketin başını çekmekte Araplar içerisinde şöhret bulmaları oldukça doğaldır. Şunu bil ki senin bu âdi, bu iğrenç, bu pis hareketlerin, sizin ruhunuza işlemiş olan inançsızlığınızın tâ Bedir Savaşı'ndan beridir kalbinizde alev alev yanan intikam hırsının dışa vurmasından başka bir şey değildir. Bize karşı kin, garez ve intikam beslersin, Resûlullah'ın Ehl-i Beyt'ine karşı olan düşmanlığını açıkça ilan etmekten de çekinmezsin. Sen Resulullah'ı hiçe sayarsın ve damlara çıkıp göğsünü gere gere, övünerek haykırırsın, dersin ki, “Bana Yezid derler, Resûlullah'ın oğlunun katili ve kasabı benim. Aile bireylerini tutsak eden benim.” Sen yaparsın bunu; sence bunun kötü bir yanı yoktur asla… Senin bu şeytanî başarını ataların görebilseydiler, atılırlardı hemen ve 'Aferin sana Yezid. Bileğine kuvvet, intikamımızı iyi aldın' diyerek sana cesaret verirlerdi. Yezid! Şu meclisin huzurunda zevkten dört köşe olarak ve ağzın kulaklarına değerek, elinde asayla Ebu Abdullah el-Hüseyiri'in dişlerine vuruyorsun. O dişlerin, o dudakların Resülullah'ın öpüp sevdiği dişler ve dudaklar olduğunu biliyor musun bari? Yemin ederim ki güzellikte Gençliğin Efendisi'ni, Resülullah'ın ve Ali'nin oğlunu, Abdulmuttalib sülalesinin nur saçan tek ışığını söndürmekle bizi derin bir eleme boğdun. Yezid! Otur da kendini dinle bir an. Son derece menfur ve dehşet verici olan şu işlerini şöyle bir gözlerinin önünden geçirmen bile kollarının bileklerinden kesilmesini candan istemene ya da anandan doğduğuna pişman olmana yetecektir, çünkü düşünürsen bir an, Allah'ın sana karşı gazaplandığını ve Resülullah'ın sana düşman kesildiğini kavrarsın. Ey yüce Allah'ım!… Hakkımızı bize geri ver. Bize zulmedenlerden intikamımızı al ve kanımıza girenlerin, yeminlerini bozanların, bütün erkeklerimizi kılıçtan geçirenlerin ve masumiyetimizi kirletenlerin başlarına gazap yağdır. Ey Yezid! Sen ancak sizin o sulanmış kuş beyinlerinizin düşünebileceği bir şey işledin. Ama unutma ki, bu suçu işlemekle kendi derinizi dilmiş, kendi etinizi parça parça etmiş oldun. Gerçekten çok kısa bir zaman sonra bu büyük günahınla birlikte, varisinin kanları henüz ellerinden silinmemiş olarak Resülullah'ın huzurunda bulacaksın kendini. Onların şereflerine ve manevî makamlarına karşı işlediğin suçlar da cabası. Bütün Peygamber sülalesinin bir araya toplanacağı ve onların düşmanlarına hüküm biçileceği bir zamandır bu zaman. Yezid! Bu vahşi azgınlığın günahı üstüne, bu katliam üstüne cümbüş yapma. Canlarım hak yolda sebil edenlerin, Allah'ın şanı uğrunda kurban olanların öldüğünü sanmayasın sakın. Hayır, onlar diridirler. Allah'tan gıdalarını aktadırlar. Onlar, yaratıcıları tarafından kendilerine bağışlanan yüce şehadetin kutsallığıyla mest olmuşlardır. Senin defterini dürmek için yalnızca Allah yeterlidir; davacınsa Resülullah olacaktır; ve sana karşı bizim yardımcımız, koruyucumuz da Cebrail olacaktır. Seni devlete başkan yapanlar ve Müslümanların sırtına zorba saltanatını yükletenler çok geçmeden görecekler başlarına nelerin geldiğini. Mezalimin meyvesi ancak nefrettir ve her taşkınlığın ardında bir acı yatar, içinizden hanginiz fark edebilirsiniz, kimin azıttığını, kimin sapıttığını? Ey Yezid!… Konuşmam sırasında bütün kötülüklerini sayıp döktüm, gelecekte seni nelerin beklediğini tüm berraklığıyla ortaya sererek yaptıklarına lanet okudum. Müslümanları facialarla bunaltıp onların gönlünde onulmaz yaralar açtığından dolayı bir anlık pişmanlık duyacağını ummak boşunadır. Bunu düşünmek bir hayalden ibarettir; çünkü sen kalpleri katılaşmış; fıtrattan kokuşmuş, tipleri bozulmuş olanların ve varlıkları hem Allah'ın hem de Resulünün gözünde hiç bir değer taşımayanların takınmadansın. Senin gibilerin kalbine şeytan yuva yapmıştır da murdar yumurtalarını hep oraya yığıp durmaktadır. Gerçekten de senin karakterin Şeytanın en çirkin eserlerindendir. Resullerin torunlarının ve Resullerin varislerinin ve ihlâslı insanların, alçak kölelerin ve hainlerin ve münkirlerin torunları tarafından kılıçtan geçirildiğini gördükçe, bunların ellerinin onların kanıyla boyandığını gördükçe, doğrusu insanın küçük dilini yutası geliyor. Onların kutsal ve pak bedenlerinin oklarla delik deşik edilişlerini, ateş gibi kumların üzerine seriliverişlerini, linç edilmiş halleriyle oracıkta kabirsiz ve gömülmemiş olarak terk edilişlerini düşünmek ne kadar zor geliyor insana… Yezid! Bu aşikâr kepazelikleri hala savunacak kadar körsün. Unutma ki, Duruşma Günü'nde bu kepazeliklerin cezasını mutlaka çekeceksin. Allah, kullarına asla zulmetmez, biz ancak O'na dayanmaktayız. O'na inanmaktayız. Bizi korumaya Allah tek basma yetecektir; tek sığmağımız O'dur bizim, bütün umudumuz O nadir. Gerçek çehreni saklamak istediğin için istediğin kadar hileye başvur. Kitabını bize indiren Allah üzerine yemin ederim ki, siz bizim sahip olduğumuz şeref ve mertebeye asla ulaşamayacaksınız. Ne bize bırakılan mirası ortadan kaldırmaya, bizim ışığımızı söndürmeye gücün yetecek, ne de bize karşı giriştiğin iğrenç ve alçakça hareketlerinle kendi hesabınıza kaydettiğiniz rezaletleri silip yok etmeye gücün yetecektir.” Konuşmasının burasında susar Zeyneb… Meclistekiler de, Yezid ve çevresinde bulunanlar, sanki kafalarında kuş oturmuşçasına hareket etmeksizin susuyorlardı. Meclis'te oturanlardan birisi, yaşlı bir adam, Yezid'in hala, elindeki değnekle Hz. Hüseyin'in kanlı başıyla ve dişleriyle oynadığını görünce bağırdı: “Yezid, Allah'tan kork, senin bu ağaçla vurduğun yeri ben defalarca Hz. Peygamberin koklayıp öptüğünü gördüm. Öteki Dünyada O'nun şefaatçisi Hz. Peygamber olacak. Senin ki de İbn-i Ziyad, bunu bil.” Canı iyice sıkılmış olan Yezid adamlarına bu adamı Meclis'ten atmalarını buyurdu. Zeyneb'in konuşmalarına bozulmuştu Yezid. Çevredeki havanın değiştiğini de hissediyordu. O sırada Ali İbn-i Hüseyin'i zincirlere vurulmuş halde içeriye getirdiler. Ali haykırdı: “Eğer Allah'ın Resulü beni böyle zincirlere vurulmuş görseydi, hemen serbest bırakılmamı isterdi.” Yezid, aklı hâlâ Zeyneb'in konuştuklarına takılı cevapladı: “Doğru söylüyorsun.” Ve Eli ibn-i Hüseyin'in zincirlerinin çıkarılmasını emretti. O'nu yanına çağırdı, sonra; “Ey Hüseyin'in oğlu! Görüyorsun ki, baban ailelerimiz arasındaki bağı iyice kopardı ve bana ait hakları tanımamakta direndi. Benim hükümetime karşı savaş açtı ve bunun için de Allah O'na gördüğün sonu hazırladı.” Ali İbn-i Hüseyin de: “Biz hükmü yerde ve gökte câri olan ilâhî kazadan başka bir şey görmedik.” Yezid: “Sen, Allah tarafından öldürülenin oğlusun” diyerek, tıpkı Ibn-i Ziyâd gibi suçunu Allah'ın iradesine yıkmak istedi. Ali İbn-i Hüseyin yine karşı çıktı ve dedi ki: “Ben, senin tarafından zulümle öldürülenin oğluyum.” Yezid bir an ne diyeceğini şaşırdıysa da, Ali İbn-i Hüseyin'in yanında susarak etrafındakilere küçük düşmek istemediği için aklına gelen bir Ayet-i Kerime ile karşılık vermek istedi hemen: “De ki: Allah'ım, hükümranlık Senin içindir. Dilediğine verirsin hükümranlığını ve dilediğinden alırsın.” (Kur'an-ı Kerîm) Ancak hemen susmak zorunda kaldı Yezid… Çünkü içeriden kadınların ağlayışları, feryatları geliyor, bunlar gittikçe yükselerek kulakları tırmalıyordu. Toplantının fazla uzaması mümkün değildi. Zaferim ve üstünlüğünü kutlamak için etrafına topladığı adamları nasıl dağıtacağını bilemedi Yezid. Ezici askerî başarısı olarak göstermek istediği olay gittikçe kendi aleyhine dönüşmekteydi. Halk vicdan azabı duyuyor, Hz. Hüseyin'in başına gelenlerden dolayı kendilerini sorumlu tutuyor ve bu olayın baş müsebbibi olarak gördükleri Yezid'e karşı bir tavır almaya doğru gidiyordu. Muaviye'nin yakınmalarından, o günlerde gerek Küfe, gerek Şam ve öteki şehirlerde Hz. Hüseyin'in başına gelenlere ağlamayanın kalmadığı söylenir nitekim. Üç gün sürdürülür bu yas. Yezid, olayın geniş boyutlara ulaşmasının önüne geçmek ister ve esirler kervanını Medine'ye göndermek için harekete geçer. Bu sırada Yezid'in duygularının nasıl olduğunu kestirmek zor. Ancak Yezid'in esirler kafilesi yola çıkmadan önce Ali îbn-i Hüseyin'e, söylediği şu sözler dikkate değer: “Allah Mercane'nin oğluna lanet etsin. Allah'a yemin ederim ki babanın karşısında ben olsaydım, her ne isteseydi verirdim O'na ve bütün gücümle ölümü O'ndan uzaklaştırmaya çalışırdım. Keşke çocuklarımın bazıları ölseydiler bunun için… Ama bil ki bunların hepsi Allah'ın istekleri doğrultusunda olmuştur.” Ve ekler Yezid; “Benden her ne istersen, çekinmeden isteyebilirsin.” Ne isteyebilirdi Ali îbn-i Hüseyin? Babasının, kardeşlerinin, yakınlarının geri gelmesi mümkün müydü? O isteyeceklerini ancak Allah'tan isteyebilir ve bunun için dua ederek Allah yolunda çalışarak ferahlayabilirdi artık. Dünyevi herhangi bir dilek kandıramazdı çocuk ruhunun açlığını, susuzluğunu. Yezid de bunu biliyordu ya, karşısında gittikçe büyüyecek bir muhalefet cephesine şimdiden dostça yaklaşmak mı istiyordu, kim bilir? Sözleri bir bakıma pişmanlığını ifade ediyordu ama, halkın büyüyen öfkesi karşısında bir uzlaşma sağlama umudu da olabilirdi onu böylesine konuşturan. Esirler kafilesi Medine'ye doğru yol alırken, Yezid evine yollanıyor ve kulaklarında Zeyneb'in sözleri çınlıyordu hala… Bu sözler, etrafını çeviren dalkavukların ona yaptığı tüm işleri haklı gösteren riyakârlıklarından öte bir gerçeği yansıtıyordu. Artık Yezid de anlıyordu sonuna değin dilediğince ve ölçüsüz davranmasının mümkün olamayacağını. Şam'da, Yezid'in camide düzenlediği toplantıda Kerbelâ cephesinin ikinci mücadelesi başarıyla sona ermişti. Yezid'in gönlüne kuşku düşmüş, bu kuşku O'nu, dilediğince davranma hususunda tedirgin etmiş, esirler kafilesi, Zeyneb ile Ali başkanlığında yeni bir yolculuğa, yeni mücadelelere doğru yola çıkmıştı. Bir başlangıçtı Kerbelâ ve son bulmayacaktı yankıları… Kaynak : Hz. Zeyneb “Kerbela Şahidi…” Yazar: Cihan AKTAŞ
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
05Haziran 2010, 22:40 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | MEVLÜT HÖNÜL İmam Hüseyin’in kıyamında tarih sahnesinde ilklerden olan bir olay ile karşı karşıya kalıyoruz.Kıyam hareketinde,Erkeğin rolü kadar Kadının,Gencin,Çocuğun,Siyahın, Beyazın, Arap’ın Arap olmayanın rolü bu hadisenin tarih sahnesinde her kesimden insana hitap ettiği gerçeği ile bizlere Zulmün hiç bir sınıf kimlik yaş vs tanımadığının açık ibretlik vesikasıdır. Kadının rolü hususunda Zeynep’e tek mahsus değildir,Kerbela’da Erkek şehitler gibi Kadın şehidimiz Abdullah b Umeyr kelbinin hanımı savaş alanına girerek mücadele etmiş bir kadındır.İmam Hüseyin’in kıyamını anlamak ve yaşamak Allah’ın razı olacağı işlerde her hangi bir şart sunmaksızın teslim olmaktır. Sözümüzü İmam Hüseyin’in şu muhteşem sözleri ile bitirelim: Hayır,vallahi,ne elimi size zillet ile verir ve ne de köleler gibi kaçarım. Bizde boyun eğmek yoktur. Ölmek,zillet ile yaşamaktan iyidir. Ben ölümü saadet biliyorum,Zalimler ile yaşamayı ise Zillet. İşte Zillete boyun eğmeyişini şu kısacık sözden iyi anlamamız lazım.
__________________ Sakın başkasının kölesi olma; çünkü ALLAH seni hür yaratmıştır . -İmam Ali- (a.s) |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Irk Ayrımı /Mevlüt Hönül | Yitiksevda | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 08 Eylül 2021 09:08 |
Zihniyet sorunu/Mevlüt Hönül | Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 06 Şubat 2016 23:50 |
Dinin Özü: Dua/ Mevlüt HÖNÜL | Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 02 Mart 2015 18:53 |
Çağda(ı)ş(ı) Ebu Leheb’ler /Mevlüt Hönül | Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 20 Mayıs 2012 22:51 |
Kur'an'da (Görünmeyen Varlıklar) Cin'ler /Mevlüt Hönül | Mevlüt HÖNÜL | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 20 Mayıs 2012 22:22 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|