|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Ali Parlak,Açılış Tarihi: 16 Aralık 2013 (22:59), Konuya Son Cevap : 01 Nisan 2019 (11:40). Konuya 90 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Ağustos 2014, 01:06 | Mesaj No:51 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | Cevap: Bir Garip Karaliçe – Aşıklar İçindir/Ali Parlak BİR GARİP KARALİÇE - SÜVEYDA - 3 Adem babamız bu dünyaya gönderildiğinde, cennet hasretini gidersin diye Hacer’ül Esved taşını göndermiş Rabbimiz. Bu taş siyahtır. Siyah rengin neyi temsil ettiğini kim bilebilir ki? Belki de yokluğun rengidir. Yok olabilmenin rengi. La’nın rengi. Siyah bir nurdur o. Hacer’ül Esved taşı gönderildikten sonra Kabe inşa edilmiştir. İlk ev... Beytullah... Kalb de Allah’ın evi değil mi zaten. Neyse… Kabe dünyamızın kalbidir. Hacer’ül Esved taşı da Allah’a açılan bir kapı. Yani dünyamızın Süveyda’sı. Hacer’ül Esved, Hakka bakar, oradan gelmiştir. Bu dünyaya ait değildir. Hacer’ül Esved taşına yöneliş, Hakka yöneliştir. Yoksa Hz. Ömer’in(ra) dediği gibi, o taş bize ne bir fayda ne de bir zarar verebilir. Ama gelin görün ki, Habibullah’ın(sav) dudaklarının izi vardır üstünde. Habibullah’ın(sav) kokusu sinmiştir üstüne. Çünkü o taş bu dünyadan değildir. Hak’tan gelmiştir. Siyah bir KARALİÇE’dir o… Bir kapıdır o… Hakk’a açılan bir kapıdır o… Bir taş olmasına rağmen, Hz. Ömer’in(ra) bile öptüğü bir taştır o. Kimbilir, belki de Resulullah efendimiz(sav) onu öperken, yönünüzü dünyaya değil, Hakk’a çevirin demek istiyordu. Yoksa taşları yıkan ellerin Sahibi(sav), kara bir taşı niye öpsün ki? Bir semboldür Hacer’ül Esved. Kablerimizin Süveyda’sının sembolü. O Süveyda ki, kalblerimizin Karaliçesi. Niye mi karaliçe? Çünkü, çünkü… Oradan Sultan’a(cc) bakarsın. Oradan Sultan’ın(cc) dudakları değer kalbine. Öyle değer ki dudakları, ruhunu oradan üfler sana. Oradan sana can verir, ruhundan ruh verir. Orada yerlere göklere sığmayan Sultan(cc) oturur. O(cc) ki yerlere göklere sığmaz ama mümin kulunun kalbine sığar. İşte oradan seyredersin seni yaratan yüce Sultan’ı(cc). Kara bir leke olması da tesadüf değildir. Karadan ilk çıkan renk mavidir çünkü. Mavi ise sonsuzluğun rengi. Neyse… Fazla söz okuyanı yorar… Peki gelelim vücudumuzun Süveydasına… İsterseniz kara bir leke deyin, isterseniz kara bir taş. Zaten insan bedeni de taştan topraktan değil mi? Fark etmez. O, kalbin sultanı olan bir karaliçedir. Kara bir lekedir ama, lekelerin en temizi. Allah’ın kalbe attığı bir mühürdür belki de. Gömünün mührünü ise ancak yüce Sultan(cc) açar. Gönlümüzdeki gömünün mührünü aç ey yüce Sultanım(cc). Süveyda, kalbimizin Hacer’ül Esved’idir. Allah’a açılan bir kapıdır. Anne karnında ilk önce kara bir leke yaratılır. Süveyda’dır onun adı. Önce kalbin tuğlaları örülür etrafına ve sonra da kalbin yaratılışı tamamlanır. Kalb insanın Kabe’sidir. Süveyda ise Hacer’ül Esved’i… Aşk ile şevke gelenler dönerken Mevlana gibi, kendi Süveyda’sının etrafında, karışmayın. Vakit tavaf vaktidir çünkü. Kabe olan kalbin son tuğlası da konunca yerine, Süveyda’dan ruh üflenir. O küçük kapıdan. Ben küçük diyorum ama siz onun küçük olduğuna bakmayın. O kapı Allah’a açılır. ‘’Yerlere göklere sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım’’ diyen Rabbimizin mekanıdır orası. Bütün kainatı da doldursanız oraya, yer işgal etmez. İşte o kapıdan Yüce Mevlamız ruh üfler insana. Oradan can verir. Kirletmeyin orayı dünya ile… İsterseniz Süveyda’ya insan da diyebilirsiniz. Çünkü insan insanlık vasfını oradan kazanır. Güzel ahlakı oradan tamamlarsın ancak. Ama dünya ile kirletirsen orayı, tek sermayen olan insanlık da terk eder gider seni… Ruh üflendikten sonra Süveyda’dan insana, kalb atmaya, Allah Allah Allah diye aşk ile zikre başlar hemen. Bu ne aşktır bir bilseniz. Tarifi yoktur bu aşkın. Sadece yaşanır. İşte insan bedeni bundan sonra oluşmaya devam eder. Tuğlalar bir bir konur üst üste. Sonunda insan yine bir kara leke ile tamamlanır. Son kara leke ise insanın gözbebeğidir. Bu kara leke ise bu dünyaya açılır. Burası ile görürsün dünyayı. Gözün gördüğü yer insanın nazar ufkudur. Kirletirsen nazar ufkunu, verirsin hesabını. Çünkü göz sadece Hakk’ı görmek ister. Göremesen de aramanı bekler. Yoksa seni yaratan kıskançtır. Seni kendinden(cc) gayrısından kıskanır. Sadece kendisine dönmeni ister. Çok fazla seversen birini veya bir şeyi, elinden alıverir. Resulullah efendimizin (sav) miraçta her şey ayağına serilmişti. Ama o(sav) dönüp bakmadı ve nazar ufkuna dahi girmedi hiçbir şey. Çünkü o(sav) sadece Allah’ı seyrediyordu Süveyda’sından. Süveyda hala ne mi diyorsun? Anla işte, gönül gözü. Seni yaratanı görebileceğin tek göz. Gözbebeği Zahir esmasını seyreyler Hakkın. Süveyda ise Batın esmasına bakar. Başka bir şey görmez oradan bakan insan. Öyle bir bakış ki, aklını alır insanın. İnsan aklı ile değil, kalbi ile bilir zaten Rabbini. İşte bu dünyada Rabbine Süveyda’dan bakmasını bilenler, daima O’nu seyreder. Bu dünyada Rabbini görenler, ahirette de O’nu seyrederler her daim... Belki de ondan dolayı, bu dünyada kör olanlar ahirette de kördür… Bu körlük baş gözü körlüğü değildir. Gönül gözü körlüğüdür. Rabbim gönül gözü açıklardan etsin. Amin... Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
12 Ağustos 2014, 14:03 | Mesaj No:52 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 | Cevap: Bir Garip Karaliçe – Aşıklar İçindir/Ali Parlak Aşıkın yakarışıdır, Kainata açılan kapıdır Süveyda, Çekirdeğin içinde ağaç gizlidir Gönlüm içinde de ilahi mucize, Çok yüzlü bir aynadır Süveyda... Alıntı... Yine çok derin işlenmiş , farklı bir yazıydı çok teşekkür ederiz, Hocam |
20 Ağustos 2014, 22:22 | Mesaj No:53 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | Allah ile Konuşmak/Ali Parlak ALLAH İLE KONUŞMAK Bir şarkıdır Allah ile dolu dolu yaşamak Bir güzel sözdür kırılmış bir gönlü almak Bir tatlı gülümsemedir acıya razı olmak Gözlerden süzülen bir damladır Allah ile konuşmak... Hangi kanun yasaklayabilir ki seni bana, Ebu cehilce yolundan men edip karşıma dikilenler mi, Yoksa Hallacı Mansuru idam edenlerin fikrindekiler mi, Dilim dilim doğrayıp, külüm göğe savursalar ne çıkar, Hepsi şebi arus, hepsi sana vuslat değil mi... Seni seviyorum Allahım. Bu cümleyi beni var ettiğinden beri kaç kez söyledim bilmiyorum. Senden geldim, yine sana döneceğim. Senden ayrılırken ağlıyordum. Doğumumun Senden ayrılık olduğunu nerden bilirdim. Bu dünya senden ayrılıkmış anladım. Ayrılmak. Her defasında biz ayrıldık mı, Dedikten sonra duraklıyorum. Ayrılmak kelimesini eklememek istiyorum. Çünkü çünkü, Biz ayrılmadık Allahım. Sen bana, sana şah damarından yakınım derken, bunu nasıl söylerim. Sensiz hiç bir şey güzel olmuyor. Seninle bakmadığım hiç bir şey güzel görünmüyor. Seninle koklamadığım en güzel çiçekler bile güzel kokmuyor. Kelimelerinin arasında kayboluyorum. Neredeyim ve hangi yoldayım bilmeden yürüyorum? Ayaklarım bir şekilde yolunu buluyor ve her defasında yine Sana geliyor. Ama sonra bir de bakıyorum ki, Yine başa dönmüşüm aynı yerdeyim. Namaza durduğum zaman nasıl da yüzüm gülüyor. Hani biri görse, Hayrola yüzünde güller açmakta, sevgilinle mi berabersin ey aşık, der. Der der de tam o anda aklım başıma geliyor… Biz ayrılmadık değil mi Allahım? Bazen olmadık şeylere sinirleniyorum. Belki de Senden ayrı olmanın ızdırabından bilmiyorum. Sonra… Seni hatırlıyorum tekrar. Bak yine Senden kaçmaya çalışırken Sana geliyorum. Ama sonra bir bakıyorum ki tekrar ayrılmışız.. Artık hiç kesişmeyecek gibi geliyor yollarımız. Nefsim her defasında alıp başını gidiyor, Nefsimin yularını kontrol altında tutamıyorum. Ama Sen benden ayrılmamı istemiyorsun. Günde 5 defa çağırıyorsun huzuruna. Belki herkes imamın sesini duyuyor ama, Ben Senin sesin olduğunu kimselere söyleyemiyorum. Çağrında gel kurtuluşun burada yine unuttun diyorsun. Seni hatırlıyorum, Sana koşuyorum. Hiç ayrılmamacasına. Beş vakitmiş Seninle zaman geçirmenin farzı, Ne 5 vakti. Toplasan günde 1 saat yapmaz. Yeter mi 24 saat içinde 1 saat Seninle olmak... Tüm vakitlerim Seninle. Aynı yolu, aynı bakkalı, aynı durağı, Aynı nefesi paylaşmayacak mıyız Seninle? Paylaşmayacaksam neyleyim dünyayı, neyleyim sarayı. Seninle değilsem neyleyim hayatı. Şimdi uyanma zamanı geldi. Karanlığın aydınlanıp Sende fena olmanın, Seninle hayatın tadına varmanın zamanı geldi. Artık yerimden fırlayıp senin ellerinde can vereceğim. Sana geliyorum Allahım, al canımı ve bir daha bırakma beni. Ölüm mü ölmüş, Garip Ali'in mi ölmüş ne çıkar, Seninle olduktan sonra, acıların sonu zevke çıkar. Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
24 Ağustos 2014, 16:32 | Mesaj No:54 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | DÖNMEK HU İMİŞ SEN DE DÖN ALEM İLE/Ali Parlak DÖNMEK HU İMİŞ SEN DE DÖN ALEM İLE Bir varmış, başka da hiç bir şey yokmuş, Aşk varmış meşk yokmuş Evvel zaman içinde, zaman evvel içinde, daha zaman bile henüz yokmuş. Yüce Mevla bilinmek ve sevilmek istemiş, Habibi Muhammedini yaratmış Aşk denizi dalgalandıkça dalgalanmış, sonra da sonlu çokluklar oluşmuş. Aşktan oluşan çokluklar hep aşka koşar, tıpkı ateş böcekleri gibi Aşk deryasına battıkça döne döne coşar, tıpkı aşkı Mevlana gibi Damladan deryaya, atomdan galaksilere, mikrodan makroya Hu hu hu der döner olmuş diyar diyar, tıpkı Hz. Muhammed(sav) gibi Biz yokken sevilmişiz, sevmemiz istenmiş sevgi hamuruyla yoğrulmuşuz Bedenimizin tam ortasına bir kalb yerleştirilmiş, sevgiye hazırlanmışız Sevginin rumuzu olan bu aynamız, Mevla için bir ev yeri olarak tayin edilmiş. Onun önemini anlamamız için, sağlam bir kafesle korunmaya alınmışız. Yerlere göklere sığmadım, fakat sığdım kulum ancak senin kalbine O halde o kalp evini benim için temizle, başka şeylerle kirletme Ben senin için bütün güzellerden daha güzelim, ihtiyacın yok masivaya Sevgilim seni başkasından, hatta senden bile kıskanıyorum’’ diyor yüce Mevla Bazımız kalbimizi gerçekten sevgi ile doldurduk Sevdik… Sevdik… Sevdik… Tıpkı bize de karşılıksız verildiği gibi. Allah’ta fena olduk, karşılığında fenafillâh ile ödüllendirildik. Sonuçta ‘’Ballar balını buldum kovanım yağma olsun’’ dedik. Bazımız ise sevgiyi teptik, istemedik, kalbimizi nefretle doldurduk. İnsanları sevmedik, bedenimizi sevmedik, önümüze konan yemeği sevmedik Küstük, kızdık, dedi kodu yaptık, laf taşıdık, hep yakındık, hep yakındık Sonuçta kalpler karardı, sümmün, bükmün, ümyün olduk. Kimi severseniz sevin, bilin ki sevginizi verdiğiniz hep Allah, hep Allah Kimden yakınırsanız yakının, bilin ki yakındığınız hep Allah, hep Allah Hasta ziyaret edin, bilin ki ziyaret ettiğiniz hep Allah, hep Allah Dedikodu edin, ama bilin ki dedikodusunu yaptığınız hep Allah, hep Allah Şişe şeffaf, aşk şarabı duru, benzeştiler, iş karıştı Sanki şarap var, kadeh yok, sanki kadeh var, şarap yok Sevgili tecelli ettiği zaman, sen çık aradan geriye kalsın Yaradan. Sevin ve sevgiyi yayın kardeşler, çünkü Allahın bir adı da AŞK tır. Alem yaratıldı, aşk diye titredi, kalktı ayağa döne döne Ey hurma kütüğü sen ne diye inlersin aşk diye döne döne Bak kapı bile gıcırdıyor aşk diye, sen de kalk garip Alim döne döne Dönmek Hu imiş, sen de dön alem ile Hu diye diye. Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
24 Ağustos 2014, 17:14 | Mesaj No:55 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | Haydin Tam Zamanı ''Bela'' Demeye Buyrun/Ali Parlak HAYDİN ''BELAAA'' DEMEYE Araf Suresi 172 Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet(Bela), şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. -------------- Sevgili kardeşlerim... Ufkunuzu ve tefekkür noktanızı biraz genişletmek ve farklı bir bakış açısı için sadece sesli düşünüyorum. Konumuzun özetinin hepsi bu... Ademoğullarının sulblerinden zürriyetleri alınmış. Yani yaratılmış. Anne karnı insan için cennet... Sonra ruh üflenmiş... 21. hafta mıydı, ceninin canlanması. 9 ay sonunda ise dünyaya indiriliş... Dünyaya diriliş ile Şeytanın insana dokunması ve insanın ağlaması. Her doğan insana şeytan dokunur ve her doğan insan ağlar... Sadece Hz. Peygamber efendimize(sav) ve Hz. İsa as'a şeytan dokunmamış / dokunamamıştır. Bundan dolayı da doğduklarında sadece onlar ağlamamıştır. İsa(as) beşikte iken konuştuğunda, annesini doğrularken, Peygamber efendimizin(sav) derdi biz olduğumuz için ağzından ''ümmetim ümmetim'' sözleri dökülmüştür. İnsanların yeryüzünde var olmasından bu yana bütün peygamberlerin görevi insanları Allah'a çağırmak olmuştur. Bütün insanların muhatap olduğu hitap bellidir: Elestü bi Rabbiküm... Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Kalu Bela gününde bu hitaba ''Bela'' diyebilen ruhlar secdeye kapanmış ve kurtuluşa ermişlerdir. ''Bela'' diyemeyen ruhlar ise hüsrana uğramışlardır. Büyük hesap günü geldiğinde, insanlara kitapları önlerine açıldığında herkes kendi kitabını okuyacaktır. Çevrenize bir bakın. Kimi insanlar ''Bela'' diyor, kimisi çağrıdan kaçıyor. Değil mi? Secdeye, namaza koşanlar, Bela diyorlar... Yani, evet sen bizim Rabbimizsin. Ve namaz ile ikrar... Namazdan kaçanlar. Secdeden kaçanlar. Durumun vehametinin farkındalar mı acaba? Evet Sen bizim Rabbimizsin demek bu kadar mı zor? Bilmem... Herkesin bir ayanı sabitesi var... Ama şu gerçek ki, ''Bela'' demekten kaçıyorlar... Demem şu ki: Kalu Bela'yı merak mı ediyorsunuz? Rabbinize itaat ettiniz mi etmediniz mi, ''Bela'' dediniz mi demediniz mi? Merak mı ediyorsunuz? Yaşantınıza bir bakın... Kur'an ölçülerine riayet ediyorsanız, Allahım seni Rab olarak kabul ettim ve senden razıyım diyorsanız, din olarak islamı seçtim ve razıyım diyorsanız, peygamber olarak Hz. Muhammedi(sav) seçtim ve ondan razıyım diyorsanız, Allah için Rabbim deyip namazlara secdelere koşuyorsanız merak etmeyin, siz ''Bela'' diyorsunuz... Kalu Bela meydanı bu meydan... Zaman bu zaman... An bu an... Öldüğünüz gün kitabınızı önünüze getirdiklerinde inkar da edemezsiniz. İlahi kameraların kayıt altına aldığı, başrolünü sizin oynadığınız bir film koyarlar önünüze... Neyse... Anlayan anladı... Yaratılış yerinin anne karnı olduğunu düşünürsek, bir milyon yıl sonra bu günümüzün de ezelde yer alacağını düşünürsek, Allah katında geçmişin ve geleceğin hepsi bir an olduğuna göre, Geçmiş bir zamanda Kalu Bela aramak, acaba secdeye vardım mıydı diye düşünmek saçma olsa gerek... Ne diye geçmişe gidiyorsun? Zaten şu anda bile geçmiştesin. Bak aldığın nefes bile geçmişte kaldı. Şu an namaz kılıyorsan, müjde sana, Kalu Bela'da secdedesin... Allah ''Bela''nızı versin desem, beddua sanırsınız... Aslında bir hayır dua ettim bilen yok... Elestü bi Rabbiküm? Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Bela... Evet... Bak günde 5 kez Bela demen için çağrılıyorsun... Kaçma kardeşim gel ''Bela'' demeye... Gel Rabbine... Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
24 Ağustos 2014, 17:50 | Mesaj No:56 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | Cevap: Haydin Tam Zamanı ''Bela'' Demeye Buyrun/Ali Parlak KALU BELADAYIZ Kardeşlerim... Müminler ancak kardeştir... Rabbim utandırmasın ne bu dünyada, ne de ahirette... O ki yalnızlığın, sonsuzluğun tek sahibi... O ki varlığından başka mevcut olmayan... O ki, Kalu Belada secdeye vardıran... Kalu Bela yaşanıp bitmedi ki secdeden vazgeçelim... Hala yaşayıp duruyoruz o anı... An bu an... Şu anda dahi Kalu Beladayız... Bakın etrafınıza... Kimisi secdede kimisi isyanda... Her nefeste ''evet SEN bizim Rabbimizsin'' şuuruyla yaşatsın... AN bu AN... O ki Cemalini seyreden Ehad... O ki gönülden gönüle zevk eden Vahid... Bizleri mahcup etmesin... Bakmayın çevrenize... Zannettiğiniz gibi değil hiç bir şey... Kalu Beladayız... O gün daha bitmedi, Ölene kadar da bitmeyecek... Öldükten sonra da kıyametin kopacak... Senin için güneş batıdan doğacak... Güneşin batıdan doğması zamanın geri dönmesi demek. Zamanın geri dönmesi de yaptıklarının sana seyrettirilmesi demek... Yaptıklarını seyretmeyi o güne bırakma. Aç gözünü seyreyle, kitap kendi kitabın... Çevrende gördüğün kitap senin kitabın... Ölmeden önce oku onu... Varsa belirlenen ölçüye göre eksiklik, Tamamla eksiğini ölçü olan Kur'an'a bakarak... Rabbim sözlerimizi ve yaşantımızı doğru çıkarsın... Cemalini seyre doydurmasın... AŞK ile... Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
24 Ağustos 2014, 22:48 | Mesaj No:57 |
Cevap: Haydin Tam Zamanı ''Bela'' Demeye Buyrun/Ali Parlak
Rabbim alnı secdede olmayı ve BELA demeyi nasip etsin
| |
25 Ağustos 2014, 01:11 | Mesaj No:58 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | İnsan Ömrünün Tamamı Namazdır/Ali Parlak İNSAN ÖMRÜNÜN TAMAMI NAMAZDIR Bir bebek dünyaya gözlerini açtı Nefes alabilmek için bağırıyordu Ne yapacaktı ki nefesi alıp ta Verirken Hu demek istiyordu O’nu görecek, O’nu dinleyecek O’nu konuşacak, O’nu sevecek O’nu dost edinecek, O’nu yaşayacak Kısaca her haliyle O’nunla olacaktı. Birisi kucağına aldı onu önce Güzelce kokladı ve öptü Sonra da kulağına bir şeyler fısıldadı Kim bilir belki de en güzel onu anlıyordu Önce Allahu ekber dedi o güzel ses Allah büyüktür diyordu Allah büyüktür Allah kimdi peki diye düşündü bir an Varlığının sebebiydi hemen anladı Peki kendinden başka mevcut olmayan Allah Kimden büyüktü, kime göre büyüktü O kimseyle kıyaslanamazdı ki, Büyüklüğün sahibiydi O, bütün büyüklüklerin sahibi Eşhedü ella ilahe illallah derken tatlı tatlı O’ndan başka ilah da yok o an anladı O’ndan gayri her ne ki var kendi benliği de dahil Bir hiçti artık geriye Sadece O kalmalıydı. Eşhedü enne Muhammedür Rasullullah Muhammet Allahın Resulüdür söyle bak Ahadiyetten vahdaniyete coşup gelirken Varlığının sembolüdür o, sen kesrete gelirken Hayyaales selah derken o kadife ses Kim çağırıyor beni namaza bak bir kez Namaz da nedir diye düşündün mü bir kez Galiba yaşanması gerekli ömürdür bir kez Kıyam, ruku, sücut, yaşanmalı bir ömür boyunca Kıyam için vermeli Efali faile Ruku için Sıfatını ver Mevsufuna Secde etmek istersen ver zatını Zatına Hayyaalel felah, haydin kurtuluşa Peki kimden kime doğru kurtuluşa Var mıydı ki mevcut, O’ndan başka Celalden Cemale, Gazaptan Rahmete kaçışa Kadkametisselah derken o merhametli ses Namazın başladığını söylüyordu son kez Ezanım okunmuş, kametim getirilmiş Artık namazdayım her daim, gelene kadar son nefes Allahu ekeber, Allah büyüktür Büyüklüğün tek sahibidir Bilinmek istemişti, artık bilinmiştir Sevilmek istemişti, artık sevilmiştir La ilahe illallah, İlah yok O’ndan başka Okundu ezanın ve kametin haydi namaza Ezel/Ebed bu andır arama başka anda Yık bütün putları kendi mekanında Allahu Teala soruyor sana Elestü bi Rabbiküm? Bela demenin zamanı geldi durma her daim Şimdi varabiliyorsan secdeye ne duruyorsun Kalu Beladasın göster kulluğunu Rabbine. Bir ömür boyu sürer bu Kalu Bela Musallada karşılarlar gerçek vatana O’ndan geldik, döneceğiz yine O güzel sultana Başla artık; kul olup, yolunda iki büklüm olmaya Kulağa okunan ezanın namazı için musalladasın Ömür ne de kısaymış, bir namazlık zamanmış Kabe de değilsin ama milletin önünde kıblesin Bu hürmet yıllardır içinde taşıdığın Allahın ruhu için Cenaze namazının neden yoktur rukusu secdesi Bitmiştir çünkü benim için zatı, sıfatı, fiili, Fenadan geçtim çünkü, fena bitti ölüm öncesi Bekaya doğru yolculuk başladı ölüm ötesi. Garip Alim kıl şu orta namazını, Beş vakit namaz da kulağına küpe olmalı An bu andır sanma başka andadır Anlayana bu kadarı da kafi olmalı. Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
01 Eylül 2014, 02:27 | Mesaj No:59 | |
Durumu: Medine No : 33478 Üyelik T.:
09 Kasım 2013 | Cevap: Şeytanın Gelemediği İki Yöne Yönelelim Alıntı:
__________________ Vakit namazinizi kildiniz mi? Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayetle: Mü'minin durumu yeşil ekin gibidir. Rüzgar ne taraftan gelse onu eğer. Rüzgar durduğunda doğrulur. Mü'min de böyledir. O da bela ve musibetlerle eğrilir. Kafirin durumu ise çam ağacı gibidir. Allah dilediği zaman sert ve dik durur. ][Bela ve musibetlere uğramaz. | |
12 Eylül 2014, 21:14 | Mesaj No:60 |
Durumu: Medine No : 38986 Üyelik T.:
10 Şubat 2014 | Ve Aşk Kulunun Alnından Öpüverir/Ali Parlak
VE AŞK KULUNUN ALNINDAN ÖPÜVERİR Öyle bir zaman gelir ki, Aşk gelir tutuverir kulunun ellerini, Tutar havaya kaldırır... Sonra da onun ağzından konuşuverir, Derken, büküverir kulunun belini, Ve insanın ağzından dökülüverir: Subhane Rabbiyel azim, Subhane Rabbiyel azim... Doğrultur belini kulunun, elif yapar, Kulunun diliyle hamd eder... Ve ve ve... İşte o an geliverir... Ve Aşk dokunur insanın alnına, Öpüverir kulunun alnından... Ve insanın ağzından dökülüverir, Subhane Rabbiyel ala, Subhane Rabbiyel ala Ali Parlak [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
__________________ O'nunla var ol var olacaksan, Kurtul O'nsuz tüm var oluşlardan... |
Konuyu Toplam 8 Kişi okuyor. (0 Üye ve 8 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
HAY’DAN HU’YA/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 1 | 06 Nisan 2019 13:09 |
Gelirim/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 5 | 02 Nisan 2019 15:12 |
Söz Söyleyen.../Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 4 | 01 Nisan 2019 18:26 |
Istiridyeler/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 2 | 01 Nisan 2019 18:13 |
Mevsimler/Ali Parlak | Ali Parlak | Makale ve Köşe Yazıları | 3 | 01 Nisan 2019 11:38 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|