Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.MEDİNEWEB FORUM DİNİ KONULAR.::. > Muhtelif Dini Konular > Muhtelif Konular

Konu Kimliği: Konu Sahibi YaŞuHa,Açılış Tarihi:  23Haziran 2011 (19:58), Konuya Son Cevap : 23Haziran 2011 (19:58). Konuya 0 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 23Haziran 2011, 19:58   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
YaŞuHa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YaŞuHa isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 13867
Üyelik T.: 24 Mayıs 2011
Arkadaşları:6
Cinsiyet:
Yaş:31
Mesaj: 1.005
Konular: 399
Beğenildi:30
Beğendi:5
Takdirleri:53
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Cahİlİye devrİ İnsanlarin İlah dÜŞÜncesİ

Cahİlİye devrİ İnsanlarin İlah dÜŞÜncesİ

Cahİlİye devrİ İnsanlarin İlah dÜŞÜncesİ
Lügatla ilgili bu açıklamadan sonra, Kur'an'ın yok etmek için geldiği, Araplar ve diğer eski milletlerdeki ilâh düşüncesine kısaca göz atmamız yerinde olur.Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:

1-"Onlar kendileri için bir izzet ve kuvvet kaynağı olsunlar diye Allah'tan başa düzme ilâhlar edindiler."(Meryem, 81)

"
Onlar Allah'ı bırakıp, güya kendileri yardım(a mazhar) edilecekler ümidi ile
ilâhlar edindiler" (Yasin, 74)

Bu iki Ayet-i Kerimeden anlaşıldığına göre câhile-yet devri insanları kendileri için ilâh olduğuna kanaat getirdikleri varlıkların, şiddet ve sıkıntı anlarında koruyucuları olduklarım,onların himayelerine sığındıklarında da ahdi bozmaktan meydana gelecek sorumluluklardan ve çeşitli korkulardan kendilerini emin kılacaklarını zannediyorlardı.

2-"Binaenaleyh Allah'ı bırakıp taptıkları yalancı ilâhlar, Rabb'inin azap emri geldiği zaman, onlara hiç bir fayda vermedi. Ziyanlarını arttırmaktan başka bir işe yaramadı." (Hûd,101)

"Halbuki Allah'ı bırakıp da çağırdıkları, hiç bir şey yaratamazlar. Onların kendileri yaratılıp duruyorlar. Onlar diriler değil ölülerdir. Ne zaman dirileceklerine şuurları da yoktur. Sizin ilâhınız bir tek Hâk'tır." (Nahl, 20-
22)

"Allah ile birlikte başka bir ilâh daha edinip tapma. Ondan başka hiç bir ilâh yok."(Burada düşünülmesi gereken şudur: İlâh kelimesinin Kur'an-ı Kerim'de kullanılışı iki mânâdadır. Birincisi: Mabut, hak olsun bâtıl olsun ayrım yapmaksızın, insanların pratikte kendisine taptığı şeydir. İkincisi: Hakikaten ibadete lâyık olan mabûd. Bu âyette ilâh kelimesi iki ayrı mânâsında da kullanılmıştır.)(Kasas,88)

"Allah'tan başkasına tapanlar dahi hakikatte Allah'a eş tuttukları ortaklara tabi olmuyorlar. Onlar kuru zandan başkasına uymuyorlar; onlar ancak yalandan başkasını söylemiyorlar."(Yunus.66)

Bu ayetlerden anlaşılan bir kaç husus:

a)Cahiliyet devri insanları, ilâh edindiklerini sıkıntılı anlarında dua edip, yardıma çağırıyorlardı.

b) İlâhları sadece cinler, melekler ve putlardan ibaret değildi. Daha önce ölen şahıslar da tapılanlar zümresine giriyordu.Nitekim "onlar diriler değil,ölülerdir.Ne zaman dirileceklerinin şuuruna varamazlar."ayet-i kerimesi buna açıkça delalet etmektedir.

c)Zanlarınca ilâhları dualarını işiten ve kendilerine yardım etmeye güçleri yeten varlıklardı.

Burada okuyucuya, duanın ve insanın ilâhtan beklediği yardımın ne olduğunun hatırlatılması gereklidir. Bir şahıs mesela susamış olsa, hizmetçisini çağırır ve kendisine su getirmesini emreder. Bir hastalığa yakalansa tedavi için doktor çağırır. Şahsın hizmetçisinden veya doktordan bir şey istemesine dua diyemeyiz. Adamın hizmetçiyi veya doktoru ilâh olarak kabul ettiğini de söyleyemeyiz. Bu, insanın yaptığı sebep ve netice kanununa göre cereyan eden bir olay olduğu için, bu kanunun hükmü dairesinden de çıkmaz. Lakin aynı şahıs, susuzluk veya hastalıktan iyice bunaldığı anda, hizmetçisini veya doktoru çağıracak yerde bir başka veli veya puttan yardım dilese, şüphesiz ki ona bir sıkıntının giderilmesi için dua etmiş ve onu ilâh edinmiş olur. Çünkü bu kimse kilometrelerce uzakta, mezarda yatan bir veliye dua etmektedir. Bana öyle geliyor ki söz konusu şahıs, onu her şeyi işiten, gören, sebepler alemi üzerinde bir çeşit egemenliği bulunan kudret ve hüküm sahibi olarak algılıyor, dolaysıyla onun hakkında suyu ulaştırabilir ya da şifa verebilir inancına sahip bulunuyor. Aynı şeklide sıkıntılı bir durumda su ve şifa umarak bir puta dua etse, bunu da putun hastalık, sıhhat ve suya hükmünü geçirdiğine, tabiat kanunları dışındaki bir manevi güçle gidermek için gereken sebepler üzerine hükmünü geçirme kudretine sahip olduğuna inanarak yapsa, o şahsı veya putu ilâh edinmiş olur.
Özetle, insanın ilâh edindiği şeye dua etmesine, ondan yardım dilemesine sebep olan düşünce, şüphesiz ki onun tabiat kanunları üzerinde hükmünü geçirmeye ve tabiat kanunlarının nüfuzu haricinde bir kuvvete malik olduğunu kabul etmeye götüren düşüncedir.

3-"And olsun ki biz kendi çevrenizde bulunan memleketleri helak ettik. Ayetleri, belki onlar küfürden imana dönerler diye tekrar tekrar açıkladık. O vakit Allah'ı bırakıp da güya O'na yakınlığa vesile edindikleri düzme ilâhlar onların azabını savmaya yardım etmeli değil miydi? Tersine o düzme ilâhlar kendilerinden ayrılıp kayboldular. Bu onların yalanlarıdır; uydurmakta oldukları şeydir." (Ahkâf, 27,28).

"Ben, beni yaratana neden kulluk etmeyecek misim? Siz hepiniz O'na döndürüleceksiniz. Ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer o çok esirgeyici Allah bana zarar vermek isterse (iddia ettiğiniz) o şeylerin şefaati bana hiç bir fayda vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar" (Yasin, 22, 23)
"Onu bırakıp ta kendilerine bir takım dostlar edinenler derler ki:" Biz bunlara ancak bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye tapıyoruz. Şüphe yok ki Allah, onlarla müminler arasında ihtilaf ede geldikleri şeyler hakkında hükmünü verecektir." (Zümer, 3)

"Onlar Allah'ı bırakıp, kendilerine ne bir zarar ne bir fayda veremeyecek şeylere toparlar. Bir de; 'Bu putlar, Allah yanında bizim şefaatçilerimizdir' derler" (Yunus, 18)

Bu ayetlerden anlaşılabilecekler şunlardır:

Cahiliyet devri insanları, ulûhiyetin, ilâh olduklarına inandıkları kimseler arasında paylaşılmadığı ve hepsinden üstün bir ilâh olmadığı inancında değillerdi. Lügatlarında, Allah kelimesi ile isimlendirdikleri her şeyden üstün bir ilâhın ilâhlığında, onların da biraz nüfuz ve dahli bulunduğunu, isteklerinin bu yüce ilâh huzurunda makbul olduğu, istek ve arzuların, onların şefaatleri sayesinde mümkün olduğu noktasında toplanır. Bu gibi zanları sebebi ile, onları Allah ile birlikte ilâh edinmişlerdir. Bunlardan da anlaşılıyor ki, bir insan birisini Allah katında kendisi için şefaatçi edinir, sonra da ona dua eder, ondan yardım isteyerek tazim ve hürmet gösterir, adaklar kurbanlar sunarsa, bütün bunlar cahiliyyet devri insanının dilinde onu ilâh edinme, ilâh seçme adını alır(Burada okuyucunun şunu bilmesi gerekir. Şefaat iki kısımdır: a) Gerisinde bir tür kuvvet ve nüfuz bulunan şefaat. Bu tür şefaatte, şefaat edenin kabul edilmesi zorunludur, b) İsteklerin içtenlikle ve alçak gönüllülükle arz olunduğu, ancak şefaatin kabulünü zorunlu kılan bir güç ve kuvvetin olmadığı şefaat. Birinci anlamda bir kimseyi Allah katında şefaatçi kabul eden kişi, hiç şüphesiz onu ilâh edinmiş ve şefaatçiyi Allah'a ortak koşmuş olur. İşte böyle bir şefaati Kur'an-ı Kerim kesin olarak reddeder İkinci anlamdaki şefaate gelince, başkaları için peygamberlerin, meleklerin ve salih insanların Allah katında bulundukları şefaat çeşididir. Allah böyle bir şefaat talebini dilerse kabul eder, dilemezse kabul etmez.)

4)"Allah, "iki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilahtır. Onun için benden, yalnız benden korkun buyurdu" (Nahl,51)

"Ben O'na eş tanıdığınız şeylerden hiç bir zaman korkmam. Meğer ki Rabbim, hakkında bir şey dilemiş olsun" (Enam,80)

"Biz ilâhlarımızdan kimisi seni fena çarpmış demekten başka bir şey söyleyemeyiz." (Hud,54)

Bu ayetlerden anlaşıldığına göre, cahiliye devri insanları şu yönlerden ilâhlarından korkuyorlardı: Şayet her hangi bir sebeple ilâhların öfkesini çekerler veya kendilerine olan iyiliğini ve merhametini kaybederlerse, hastalık, kıtlık, mal ve can noksanlığı gibi musibetlere uğrar ve çeşitli belâlarla karşılaşırlar.

5-"Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini, rahiplerini, Meryem'in oğlu Mesih'i ilâh edindiler. Halbuki bunlar da bir olan Allah'a ibâdetten başkası ile emr olunmamışlardır. Ondan başka hiç bir ilâh yok." (Tevbe,31)

"Heva ve hevesini ilâhı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi onun üzerine sen mi bir bekçi olacaksın?" (Furkan,43)

"Bunun gibi onların ortakları (olan o putların hizmetçileri) müşriklerden bir çoğuna öz evlatlarını kendi elleri ile öldürmelerini hoş göstermişlerdir" (En'âm,137)

"Yoksa onların Allah'ın izin vermediği şeyleri o fasit dinlerinden kendilerine şeriat çıkarıp yapan ortaklar mı var?" (Şura,21)

Bu ayet-i kerimeleri düşünen kimse, ilâh kelimesinin, daha önce geçen mânâya geldiğini görecektir. Burada tabiat kanunları üzerine hükmünü geçiren bir otorite tasavvurundan eser yoktur. İlâh edinilen, ya insanlardan birisi veya bizzat insanın kendi nefsidir. Bunu ilâh edinmeleri, insanların ona dua etmelerinden veya kendilerine zarar ve fayda vereceğine inanmalarından yahut kendisinden mükâfat beklenen birisi olmasından ileri gelmez. Onu ilâh seçmeleri, emirlerini bir hukuk düzeni kabul etmeleri, emrettiğini yapıp yasaklarından sakınmaları, helal ve haram kıldığı şeylerde O'na uyarak, emirlerini kendilerine kanun telakki etmelerinden, bizzat emretme ve yasaklama yetkisine sahip olup, ondan üstün bir otoritenin olmadığı inancına saplanıp kalmalarından doğar.

Birinci ayetten, Yahudi ve Hristiyanların alimlerini ve din adamlarını nasıl Allah'tan başka ilâh edindiklerini açıkça anlıyoruz. Nitekim aynı husus, İmam Tirmizi ve İbn-u Cerir'in, Adiyy b. Hatem (r.a.) den rivayet ettikleri hadis de şöyle açıklanıyor: "Adiyy b. Hatem boynunda altın bir haç olduğu halde Resulullah'ın yanına girdi. Resulullah, yukarıda bahsi geçen ayeti okuyordu. Adiyy diyor ki "Onlar (hıristiyanlar) din adamlarına tapmazlar" dedim. Resulullah: "Hayır taparlar: Din adamları, halka helâli haram, haramı helâl kılar; halk da onlara uyar. İşte Hıristiyanların din adamlarına ibâdeti budur."

İkinci ayetin mânâsı gayet açıktır. Şöyle ki: Nefsinin arzularına uyan ve nefsinin isteklerini her şeyin üstünde gören kimse, nefsini kendisi için ilâh edinmiş olur.
Son iki ayette ise "ilâh" kelimesi yerine "(şürekâ) ortaklar" kelimesi kullanılmıştır. Burada şirkten maksat, uluhiyette Allah'a ortak tutmaktır. Yine bu iki ayete göre, herhangi bir şahsın veya topluluğun Allah'ın emrine dayanmayan bir kanun, bir şeriat, bir belge meydana getirmeleri halinde, bu kanun koyucusu ile Allahu Teala'ya şirk koşmuş oluyorlar.

EBU'L ALA MEVDUDI - Kur'an'a Gore Dort Terim[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi YaŞuHa 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Aile Edep demekti Şiirler ve Şairler YaŞuHa 2 2286 04 Mayıs 2014 21:47
Kardeşimize dua lütfen Dua Bölümü MusabBinumeyr 4 2562 04 Aralık 2013 19:38
Kilonuz mu Var? Sorun Değil Artık/Medineweb Diyet gün ışığı 4 2997 27 Kasım 2013 21:45
Üzüm çekirdeği mucizesi Tıbb-ı Nebevi ve Alternatif Tıp Bilgileri YaŞuHa 2 2490 27 Kasım 2013 21:34
Peki Anne senin yüregini kim sogutacak? Makale ve Köşe Yazıları Mihrinaz 7 3350 26 Kasım 2013 20:23

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
KURANA GÖRE İNSANLARIN ÇOĞALMASI Esma_Nur Videolar/Slaytlar 0 14 Ocak 2023 18:08
KUR'AN'A GÖRE İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞUNUN ÖZELLİKLERİ AŞK'ÜL İSLAM Kur'ân-ı Kerim Genel 10 29 Aralık 2017 13:21
Bilinmeden Konuşulan Kelime “İLAH” ve “İLAHLAŞTIRMA” Yitiksevda Makale ve Köşe Yazıları 2 18 Şubat 2012 01:40
ALLAH'TAN BAŞKA İLAH YOKTUR: Yitiksevda Kur'ân-ı Kerim Genel 4 18 Eylül 2009 23:22
Hz İsa’ya (as) veya bir başka insana “İlâh” demenin hükmü nedir? _bülbül_ Bilgi Dağarcığı 0 10 Nisan 2009 15:30

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.