|
Konu Kimliği: Konu Sahibi EyMeN&TaLhA,Açılış Tarihi: 17 Ekim 2014 (09:10), Konuya Son Cevap : 10 Temmuz 2015 (01:50). Konuya 13 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
17 Ekim 2014, 09:10 | Mesaj No:1 |
Günün Risale-i Nur dersi Günün Risale-i Nur dersi Haşirde sizi ihyâ edecek Zât öyle bir zâttır ki Hem, Kur’ân, kâh oluyor ki, Cenâb-ı Hakkın âhiretteki harika ef’âllerini kalbe kabul ettirmek için ihzariye hükmünde ve zihni tasdike müheyyâ etmek için bir idadiye suretinde, dünyadaki acaib ef’âlini zikreder. Veyahut istikbalî ve uhrevî olan ef’âl-i acîbe-i İlâhiyeyi öyle bir surette zikreder ki, meşhudumuz olan çok nazireleriyle onlara kanaatimiz gelir. Meselâ, اَوَلَمْ يَرَ اْلاِنْسَانُ اَنَّاخَلَقْناَهُ مِنْ نُطْفَةٍ فَاِذَا هُوَخَصِيمٌ مُبِينٌ tâ sûrenin âhirine kadar... İşte, şu bahiste, haşir meselesinde, Kur’ân-ı Hakîm, haşri ispat için yedi sekiz surette, muhtelif bir tarzda ispat ediyor. Evvelâ neş’e-i ûlâyı nazara verir, der ki: Nutfeden alâkaya, alâkadan mudgaya, mudgadan tâ hilkat-i insaniyeye kadar olan neş’etinizi görüyorsunuz. Nasıl oluyor ki neş’e-i uhrâyı inkâr ediyorsunuz? O onun misli, belki daha ehvenidir. Hem Cenâb-ı Hak insana karşı ettiği ihsânât-ı azîmeyi اَلَّذِى جَعَلَ لَكُمْ مِنَ الشَّجَرِ اْلاَخْضَرِ نَارًا kelimesiyle işaret edip der: Size böyle nimet eden bir Zât sizi başıboş bırakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasınız. Hem remzen der: Ölmüş ağaçların dirilip yeşillenmesini görüyorsunuz. Odun gibi kemiklerin hayat bulmasını kıyas edemeyip istib’âd ediyorsunuz. Hem semâvât ve arzı halk eden, semâvât ve arzın meyvesi olan insanın hayat ve memâtından âciz kalır mı? Koca ağacı idare eden, o ağacın meyvesine ehemmiyet vermeyip başkasına mal eder mi? Bütün ağacın neticesini terk etmekle, bütün eczasıyla hikmetle yoğrulmuş hilkat şeceresini abes ve beyhude yapar mı zannedersiniz? Der: Haşirde sizi ihyâ edecek Zât öyle bir zâttır ki, bütün kâinat Ona emirber nefer hükmündedir; emr-i كُنْ فَيَكُونُ ’a karşı kemâl-i inkıyadla serfurû eder. Bir baharı halk etmek, bir çiçek kadar Ona ehven gelir. Bütün hayvânâtı icad etmek, bir sinek icadı kadar kudretine kolay gelir bir Zâttır. Öyle bir Zâta karşı مَنْ يُحْيِى الْعِظَامَ deyip kudretine karşı tâcizle meydan okunmaz. Sonra, فَسُبْحَانَ الَّذِى بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ tabiriyle, herşeyin dizgini elinde, herşeyin anahtarı yanında, gece ve gündüzü, kış ve yazı bir kitabın sahifeleri gibi kolayca çevirir, dünya ve âhireti iki menzil gibi bunu kapar, onu açar bir Kadîr-i Zülcelâldir. Madem böyledir. Bütün delâilin neticesi olarak وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ yani, kabirden sizi ihyâ edip, haşre getirip huzur-u kibriyâsında hesabınızı görecektir. İşte, şu âyetler, haşrin kabulüne zihni müheyyâ etti, kalbi de hazır etti. Çünkü nezâirini dünyevî ef’âl ile de gösterdi. Bediüzzaman Said Nursî (Sözler) alıntıdır risale haber | |
Konu Sahibi EyMeN&TaLhA 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 6358 | 14 Temmuz 2015 13:14 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 4216 | 14 Temmuz 2015 13:06 |
ATAUZEM 4.sınıf 2014 bahar dönemi bütünleme DİN... | Erzurum Atatürk İlitam | EyMeN&TaLhA | 0 | 5100 | 14 Temmuz 2015 13:00 |
Ramazan-oruç ve çocuğa kazandırdıkları | Çocuk ve Aile Sağlığı | Mihrinaz | 2 | 2844 | 14 Temmuz 2015 12:23 |
çocuk eğitiminde ceza hiç mi olmamalı? | Çocuk ve Aile Sağlığı | EyMeN&TaLhA | 0 | 2541 | 14 Temmuz 2015 12:03 |
17 Ekim 2014, 09:11 | Mesaj No:2 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi ÜÇÜNCÜ MESELE Ecsâdın def’aten inşasının misâli ise: Bahar mevsiminde, birkaç gün zarfında, nev-i beşerin umumundan bin derece ziyade olan umum ağaçların, bütün yaprakları, evvelki baharın aynı gibi, birden mükemmel bir surette inşaları ve yine umum ağaçların umum çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları, geçmiş baharın mahsulâtı gibi, berk gibi bir sür’atle icadları... Hem o baharın mebde’leri olan hadsiz tohumcukların, çekirdeklerin, köklerin birden, beraber intibahları ve inkişafları ve ihyaları, hem kemiklerden ibaret olarak, ayakta duran emvât gibi bütün ağaçların cenazeleri, bir emirle def’aten “ba’sü bâde’l-mevt”e mazhariyetleri ve neşirleri, hem küçücük hayvan taifelerinin hadsiz efratlarının gayet derecede san’atlı bir surette ihyaları, hem bilhassa sinekler kabilelerinin haşirleri ve bilhassa daima yüzünü, gözünü, kanadını temizlemekle bize abdesti ve nezafeti ihtar eden ve yüzümüzü okşayan, göz önündeki kabilenin bir senede neşr olan efradı, benî Âdemin Âdem zamanından beri gelen umum efradından fazla olduğu halde, her baharda sair kabilelerle beraber birkaç gün zarfında inşaları ve ihyaları, haşirleri, elbette kıyamette ecsâd-ı insaniyenin inşasına bir misâl değil belki binler misâldirler. Evet, dünya dârü’l-hikmet ve âhiret dârü’l-kudret olduğundan, dünyada Hakîm, Mürettib, Müdebbir, Mürebbî gibi çok isimlerin iktizasıyla, dünyada icad-ı eşya bir derece tedrici ve zamanla olması, hikmet-i Rabbâniyenin muktezası olmuş. Âhirette ise, hikmetten ziyade kudret ve rahmetin tezahürleri için, maddeye ve müddete ve zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan, birden eşya inşa ediliyor. Burada bir günde ve bir senede yapılan işler, âhirette bir anda, bir lemhada inşasına işareten, Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan وَمَاۤ اَمْرُ السَّاعَةِ إِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ أَقْرَبُ ferman eder. Eğer haşrin gelmesini gelecek baharın gelmesi gibi kat’î bir sûrette anlamak istersen, haşre dair Onuncu Söz ile Yirmi Dokuzuncu Söze dikkatle bak, gör. Eğer baharın gelmesi gibi inanmazsan, gel, parmağını gözüme sok! Bediüzzaman Said Nursî (Sözler) alıntıdır risale haber | |
19 Ekim 2014, 10:02 | Mesaj No:3 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi Kur’ân'ın en mühim bir dersi iman-ı bil’âhirettir Bismillahirrahmanirrahim Zeylin Beşinci Parçası Evet, nass-ı hadisle, nev-i beşerin en mümtaz şahsiyetleri olan yüz yirmi dört bin enbiyanın icmâ ve tevatürle, kısmen şuhuda ve kısmen hakkalyakîne istinaden, müttefikan âhiretin vücudundan ve insanların oraya sevk edileceğinden ve bu kâinat Hâlıkının kat’î vaad ettiği âhireti getireceğinden haber verdikleri gibi; onların verdikleri haberi keşif ve şuhud ile, ilmelyakîn suretinde tasdik eden yüz yirmi dört milyon evliyanın o âhiretin vücuduna şehadetleriyle ve bu kâinatın Sâni-i Hakîminin bütün esmâsı bu dünyada gösterdikleri cilveleriyle bir âlem-i bekàyı bilbedâhe iktiza ettiklerinden, yine âhiretin vücuduna delâletiyle; ve her sene, baharda, rû-yi zeminde ayakta duran had ve hesaba gelmez ölmüş ağaçların cenazelerini emr-i كُنْ فَيَكُونُ ile ihyâ edip ba’sü ba’delmevt’e mazhar eden ve haşir ve neşrin yüz binler nümunesi olarak nebâtat taifelerinden ve hayvânat milletlerinden üç yüz bin nevileri haşir ve neşreden hadsiz bir kudret-i ezeliye ve hesapsız ve israfsız bir hikmet-i ebediye ve rızka muhtaç bütün zîruhları kemâl-i şefkatle gayet harika bir tarzda iâşe ettiren, Ve her baharda az bir zamanda had ve hesaba gelmez envâ-ı ziynet ve mehâsini gösteren bir rahmet-i bâkiye ve bir inâyet-i daime bilbedâhe âhiretin vücudunu istilzam ile ve şu kâinatın en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın en sevdiği masnuu ve kâinatın mevcudatıyla en ziyade alâkadar olan insandaki şedit, sarsılmaz, daimi olan aşk-ı bekà ve şevk-i ebediyet ve âmâl-i sermediyet, bilbedâhe işaret ve delâletiyle, bu âlem-i fâniden sonra bir âlem-i bâki ve bir dâr-ı âhiret ve bir dâr-ı saadet bulunduğunu o derece kat’î bir surette ispat ederler ki, dünyanın vücudu kadar, bilbedâhe âhiretin vücudunu kabul etmeyi istilzam ederler. (HAŞİYE) Madem Kur’ân-ı Hakîmin bize verdiği en mühim bir ders, iman-ı bil’âhirettir; ve o iman da bu derece kuvvetlidir; ve o imanda öyle bir rica ve bir teselli var ki, yüz bin ihtiyarlık birtek şahsa gelse, bu imandan gelen teselli mukabil gelebilir. Biz ihtiyarlar "Elhamdülillâhi alâ kemâli’l-îmân" deyip ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz. (HAŞİYE) Evet, sübutî bir emri ihbar etmenin kolaylığı ve inkâr ve nefyetmenin gayet müşkül olduğu bu temsilden görünür. Şöyle ki: Biri dese, “Meyveleri süt konserveleri olan gayet harika bir bahçe küre-i arz üzerinde vardır”; diğeri dese, “Yoktur.” ispat eden, yalnız onun yerini veyahut bazı meyvelerini göstermekle, kolayca dâvâsını ispat eder. İnkâr eden adam, nefyini ispat etmek için bütün küre-i arzı görmek ve göstermekle dâvâsını ispat edebilir. Aynen öyle de, Cenneti ihbar edenler, yüz binler tereşşuhâtını, meyvelerini, âsârını gösterdiklerinden kat’-ı nazar, iki şahid-i sadıkın sübutuna şehadetleri kâfi gelirken; onu inkâr eden, hadsiz bir kâinatı, hadsiz ebedî zamanı temâşâ etmek ve görmek ve eledikten sonra inkârını ispat edebilir, ademini gösterebilir. İşte, ey ihtiyar kardeşler, iman-ı âhiretin ne kadar kuvvetli olduğunu anlayınız. Bediüzzaman Said Nursî (Sözler) alıntıdır risale haber | |
28 Ekim 2014, 09:08 | Mesaj No:4 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi Gözünü kapamakla, gece mi oldu zannediyorsun? Bismillahirrahmanirrahim Sekizinci Pencere Nev-i beşerdeki bütün ervâh-ı neyyire ashabı olan enbiyalar (aleyhimüsselâm), bâhir ve zâhir mu’cizatlarına istinad ederek; ve bütün kulûb-u münevvere aktâbı olan evliyalar, keşif ve kerametlerine itimad ederek; ve bütün ukûl-u nuraniye erbabı olan asfiyalar, tahkikatlarına istinad ederek, birtek Vâhid-i Ehad, Vâcibü’l-Vücud, Hâlık-ı Külli Şeyin vücub-u vücuduna ve vahdetine ve kemâl-i rububiyetine şehadetleri, pek büyük ve nuranî bir penceredir; hem her vakit o makam-ı rububiyeti göstermektedir. Ey biçare münkir! Kime güveniyorsun ki bunları dinlemiyorsun? Veyahut gündüz içinde gözünü kapamakla, dünyayı gece mi oldu zannediyorsun? Bediüzzaman Said Nursî (Sözler-33. Söz) | |
12 Kasım 2014, 10:08 | Mesaj No:5 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun vâlidesidir. Lem'alar İ'lem Eyyühel-Aziz! İnsanın havf ve muhabbeti halka teveccüh ettiği takdirde, havf bir bela, bir elem olur. Muhabbet bir musibet gibi olur. Zira o korktuğun adam, ya sana merhamet etmez veya senin istirhamlarını işitmez. Muhabbet ettiğin şahıs da, ya seni tanımaz veya muhabbetine tenezzül etmez. Binaenaleyh havfın ile muhabbetini dünya ve dünya insanlarından çevir. Fâtır-ı Hakîme tevcih et ki, havfın Onun merhamet kucağına -çocuğun anne kucağına kaçtığı gibi- leziz bir tezellül olsun. Muhabbetin de saadet-i ebediyeye vesile olsun. Mesnevi-i Nuriye ( 215 ) İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun vâlidesidir. Bu münasebetle ben kendi şahsımda kat'î ve daima hissettiğim bu manayı beyan ediyorum: Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zâtlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum ki; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum vâlidemden aldığım telkinat ve manevî derslerdir ki; o dersler fıtratımda, âdeta maddî vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma, merhum vâlidemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum. Ezcümle; meslek ve meşrebimin dört esasından en mühimi olan şefkat etmek ve Risale-i Nur'un da en büyük hakikatı olan acımak ve merhamet etmeyi, o vâlidemin şefkatlı fiil ve halinden ve o manevî derslerinden aldığımı yakînen görüyorum. Evet bu hakikî ihlas ile hakikî bir fedakârlık taşıyan vâlidelik şefkati sû'-i istimal edilip, masum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan âhiretini düşünmeyerek, muvakkat fâni şişeler hükmünde olan dünyaya o çocuğun masum yüzünü çevirmek ve bu şekilde ona şefkat göstermek, o şefkatı sû'-i istimal etmektir. Lem'alar ( 200 - 201 ) | |
30 Aralık 2014, 11:50 | Mesaj No:6 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi Ey hanesinde ihtiyar bir vâlide veya pederi veya akrabasından veya iman kardeşlerinden bir amel-mânde veya âciz, alîl bir şahıs bulunan GAFİL !. - "Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın 'Öf' bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: 'Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.' Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır." (İsrâ Sûresi: 17:23-25) Şu âyet-i kerimeye dikkat et bak: Mektubat - 259 Mektubat - 259 ....dünyada en yüksek hakikat, peder ve vâlidelerin evlâdlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünki onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlâdlarının hayatı için feda edip sarfediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve CANAVAR'a inkılab etmemiş herbir veled; o muhterem, sadık, fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnud etmektir. Mektubat - 259 "Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasa idi, belalar sel gibi üstünüze dökülecekti." Ne derece sebeb-i def'-i musibet olduklarını sen kıyas eyle. İşte ey insan! Aklını başına al. Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın. ﺍَﻟْﺠَﺰَٓﺍﺀُ ﻣِﻦْ ﺟِﻨْﺲِ ﺍﻟْﻌَﻤَﻞِ sırrıyla, sen vâlideynine hürmet etmezsen, senin evlâdın dahi sana hizmet etmeyecektir. Mektubat - 261 | |
24 Şubat 2015, 09:51 | Mesaj No:7 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi Bismillahirrahmanirrahim İlâhî! Günahlar beni lâl etti. İsyanımın çokluğu yüzünden mahcubum. Gafletin şiddeti ise sesimi kıstı. İşte, ben de, seyyidim ve senedim Şeyh Abdülkadir Geylânî’nin sesiyle Senin dergâh-ı rahmetinin kapısını çalıyor ve onun, kapıcıya âşinâ nidasıyla Senin mağfiret kapında nida ediyorum: Ey rahmeti herşeyi kuşatan ve ey herşeyin melekûtu elinde bulunan Zât; ey hiçbir şey Kendisine zarar veya fayda vermeyen Zât; ey hiçbir şey Kendisine galebe etmeyen ve hiçbir şey Kendisinden kaçıp gizlenmeyen, hiçbir şey Kendisine ağır gelmeyen ve hiçbir şeyin yardımına muhtaç olmayan, hiçbir şey Kendisini bir başka işten alıkoymayan, hiçbir şey Kendisine benzemeyen, ve hiçbir şey Kendisini hiçbir şeyden âciz bırakamayan Zât! Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde herşeyimi bağışla. Ey herşeyi alnından tutup kudretine boyun eğdiren ve herşeyin anahtarları elinde bulunan Zât; ey herşeyden önce var olan Evvel, herşeyden sonra bâki kalan Âhir, herşeyin üstünde olan Zâhir, herşeyin içine ve arkaplanına nüfuz eden Bâtın, kudret ve galebesi herşeyin üstünde bulunan Kâhir! Benim herşeyimi bağışla. Şüphesiz Senin herşeye kudretin yeter. Ey herşeyi her haliyle bilen Alîm ve herşeyi kuşatan Muhît ve herşeyi hakkıyla gören Basîr; ey herşey her an Kendisinin nazar-ı şuhudunda olan Şehîd ve herşeyi görüp gözeten Rakîb ve ilmi herşeyin bütün inceliklerine nüfuz eden Lâtif ve herşeyden hakkıyla haberdar olan Habîr! Beni hiçbir şeyden hesaba çekmeyecek şekilde, günah ve hatâ olarak her neyim varsa hepsini bağışla. Hiç şüphesiz, Senin herşeye kudretin yeter. Allahım, gafletten ve kötü arzularımdan Senin izzet-i celâline ve celâl-i izzetine, Senin kudret-i saltanatına ve saltanat-ı kudretine sığınırım. Ey kurtuluş isteyenlerin tahassungâhı olan Allahım! Beni şeytanî şehvetlerden kurtar; beşeriyetin kazuratından temizle; Nebîn olan Muhammed’i (s.a.v.) sıddıkiyet muhabbetiyle bana sevdirmek suretiyle beni gaflet paslarından ve cehalet vehimlerinden ter temiz kıl—öyle ki, enaniyet fena bulsun ve Allah’ın minnet bahrinde Allah’ın nimetlerine gark olmuş, Allah’tan alıkoyan her meşgaleye karşı Allah’ın kılıcıyla mansur, Allah’ın inayetiyle mahzuz ve Allah’ın himayesiyle mahfuz olarak herşey Allah için, Allah ile, Allah’a ve Allah’tan olsun. Ey Nurların Nuru; ey bütün sırların Âlimi; ey gecenin ve gündüzün Müdebbiri; ey Melik; ey Azîz; ey Kahhâr; ey Rahîm; ey Vedûd; ey Gaffâr; ey gayb âlemlerini her haliyle bilen, kalbleri ve gözleri dilediği gibi halden hale çeviren; ey ayıpları örten ve ey günahları bağışlayan, günahlarımı bağışla; esbabın tazyikatına mâruz ve bütün kapılar yüzüne kapanmış ve doğru yolda gidenlerin yoluna gitmek kendisine zorlaşmış ve bir kazanç elde edemeden ömrünü ve nefsini gaflet ve mâsiyet meydanlarında bâd-ı hava harcamış olan kuluna merhamet et. Ey dua edildiğinde cevap veren; ey hesapları sür’atle gören; ey Kerîm; ey Vehhâb, hastalığı büyük ve şifası zor, çaresi zayıf ve belâsı kuvvetli olan ve Senden başka melce ve ümidi bulunmayan kuluna merhamet et. İlâhî, derdimi, üzüntümü ve şikâyetimi Sana arz ediyorum. İlâhî, Senin dergâhında hüccetim, hacetimdir; azığım ise fakrım ve çaresizliğimdir. İlâhî, Senin cömertlik denizlerinden bir damla bana yeter; Senin af nehirlerinden bir zerre bana kâfi gelir; ey Vedûd; ey Vedûd; ey Vedûd; ey şan ve şerefi herşeyden yüce olan Arş-ı Mecîd Sahibi; ey Mübdi’; ey Muîd; ey herşeyi dilediği gibi yapan Fa’âlün limâ Yürîd! Arşının rükünlerini kaplayan nur-u veçhin hürmetine, bütün mahlûkatını hükmüne râm ettiğin kudretin hürmetine ve herşeyi kuşatan rahmetin hürmetine Senden istiyorum. Senden başka ilâh yoktur; ey Muğîs, bize imdad et. Ve bütün ömrüm boyunca işlediğim bütün günahları ve lisanımın hatâlarını rahmetinle bağışla; ey Erhamü’r-Râhimîn. Âmin. Hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Bediüzzaman Said Nursî (Mesnevi-i Nuriye | Şemme) alıntıdır risale haber | |
26 Şubat 2015, 10:28 | Mesaj No:8 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi Bismillahirrahmanirrahim DÖRDÜNCÜ MESELE Rivâyette var ki, “Âhirzamanda Allah Allah diyecek kalmaz.” لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ إِلاَّ اللهُ (Gaybı ancak Allah bilir) bunun bir te’vili şu olmak gerektir ki: “Allah Allah Allah” deyip zikreden tekyeler, zikirhâneler, medreseler kapanacak ve ezan ve kàmet gibi şeâirde ismullah yerine başka isim konulacak demektir. Yoksa, umum insanlar küfr-ü mutlaka düşecekler demek değildir. Çünkü Allah’ı inkâr etmek, kâinatı inkâr etmek kadar akıldan uzaktır. Umum değil, belki ekser insanlarda dahi vukuunu akıl kabul etmez. Kâfirler Allah’ı inkâr etmiyorlar, yalnız sıfâtında hatâ ediyorlar. Diğer bir te’vili şudur ki: Kıyamet kopmasının dehşetini görmemek için, mü’minlerin ruhları bir parça evvel kabzedilir. Kıyamet kâfirlerin başlarında patlar. Bediüzzaman Said Nursî (Mesnevi-i Nuriye | Habbe) ALINTIDIR RİSALE HABER | |
19 Mart 2015, 09:39 | Mesaj No:9 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi Günün Risale-i Nur dersi Bismillahirrahmanirrahim İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsan ne kadar cahil ve gafildir! Ne kadar yolunu şaşırmış, nefsine zarar veriyor! Dokuz vecihle menfaati muhakkak, yalnız bir vecihle zararı mevhum olan büyük bir hayr-ı azîmi terk, dalâleti irtikâp eder. Evet, Sofestaînin bir şüphesi için, binlerce menfaat delilleri olan hidayeti terk ediyor. Halbuki insan çok vehham, ihtiyatlı olduğuna nazaran, dünyevî bir işte onda bir zarar ihtimali varsa içtinap eder. Âhiret işi olursa, onda dokuz zarar ihtimali olduğu halde, içtinap etmez. İşte cehalet bu kadar olur! Bediüzzaman Said Nursî (Mesnevi-i Nuriye | Zeylü'z-Zeyl) alıntıdır risale haber | |
19 Mart 2015, 09:41 | Mesaj No:10 |
Cevap: Günün Risale-i Nur dersi Günün Risale-i Nur dersi Bismillahirrahmanirrahim Sual: Has dostlarınıza gelen musibetleri, tokat eseri deyip hizmet-i Kur’âniyede füturları cihetinde bir itab telâkki ediyorsun. Halbuki size ve hizmet-i Kur’âniyeye hakikî düşmanlık edenler selâmette kalıyorlar. Neden dosta tokat vuruluyor, düşmana ilişilmiyor? Elcevap: 1 اَلظُّلْمُ لاَيَدُومُ وَالْكُفْرُ يَدُومُ sırrınca, dostların hataları, hizmetimizde bir nevi zulüm hükmüne geçtiği için, çabuk çarpılıyor. Şefkatli tokat yer, aklı varsa intibaha gelir. Düşman ise, hizmet-i Kur’âniyeye zıddiyeti, mümânaati, dalâlet hesabına geçer. Bilerek veya bilmeyerek hizmetimize tecavüzü zındıka hesabına geçer. Küfür devam ettiği için, onlar ekseriyetle çabuk tokat yemiyorlar. Nasıl ki, küçük kabahatleri işleyenlerin nahiyelerde cezaları verilir, büyük kabahatleri de büyük mahkemelere gönderilir. Öyle de, ehl-i imanın ve has dostların hükmen küçük hataları, çabuk onları temizlemek için, kısmen dünyada ve sür’aten verilir. Ehl-i dalâletin cinayetleri o kadar büyüktür ki, kısacık hayat-ı dünyeviyeye cezaları sığışmadığından, mukteza-yı adalet olarak, âlem-i bekàdaki Mahkeme-i Kübrâya havale edildiği için, ekseriyetle burada cezaya çarpılmıyorlar. İşte, hadis-i şerifte 2 اَلدُّنْيَا سِجْنُ الْمُؤْمِنِ وَجَنَّةُ الْكَافِرِ mezkûr hakikate dahi işaret ediyor. Yani, dünyada şu mü’min, kısmen kusurâtından cezasını gördüğü için, dünya onun hakkında bir dâr-ı cezadır. Dünya, onların saadetli âhiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir. Ve kâfirler, madem Cehennemden çıkmayacaklar; hasenatlarının mükâfatlarını kısmen dünyada gördükleri ve büyük seyyiatları tehir edildiği cihetle, onların âhiretine nisbeten dünya cennetleridir. Yoksa, mü’min bu dünyada dahi kâfirden mânen ve hakikat nokta-i nazarında çok ziyade mes’uttur. Adeta mü’minin imanı, mü’minin ruhunda bir cennet-i mâneviye hükmüne geçiyor; kâfirin küfrü, kâfirin mahiyetinde mânevî bir cehennemi ateşlendiriyor. سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ 3 1 : “Zulüm devam etmez, küfür devam eder.” El-Münâvî, Feyzu’l-Kadîr: 2:107. 2 : “Dünya mü’minin zindanı, kâfirin Cennetidir.” Müslim, Zühd: 1; Tirmizî, Zühd: 16; İbni Mâce, Zühd: 3; Müsned, 2:197, 323, 389, 485. 3 : “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin.” Bakara Sûresi, 2:32. Bediüzzaman Said Nursî (Lem'alar | Onuncu Lem'a) alıntıdır risale haber | |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Günün Twit ve RT/si | Kara Kartal | Gündem/ Manşetler | 46 | 06 Ekim 2024 02:26 |
Günün Şiiri | Gönül_Dostu | Şiirler ve Şairler | 0 | 26Haziran 2016 11:09 |
günün sohbeti | aslıı | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | 9 | 25 Aralık 2012 19:39 |
Günün Dersi !! | MERVE DEMİR | Serbest Kürsü | 7 | 07 Şubat 2012 01:40 |
risale | seref | Risale_i Nur (Said Nursi) | 2 | 31 Ocak 2010 14:35 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|