|
Konu Kimliği: Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM,Açılış Tarihi: 10 Şubat 2008 (13:19), Konuya Son Cevap : 19 Şubat 2014 (02:43). Konuya 5 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
10 Şubat 2008, 13:19 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | Cengiz Numanoğlu'ndan Muhteşem Satırlar... Cengiz Numanoğlu'ndan Muhteşem Satırlar... EY MEVTA.Düne kadar aboneydin harama; Hep derdin ki: '' Sözüm geçer parama.'' Şimdi musallada, boşa arama ; Banka vezneleri yok tabutların , Söyle, biraz avans versin putların !. Tapular bıraktın, valiz dolusu, Vârisler şimdiden, kurdular pusu. Niye getirmedin ? Hayret doğrusu Gerçi, bagajları yok tabutların, Bir taksi tutardı, sana putların... Ahlâk felsefende, çağdaşlık maşa, Üçbeş fâhişeyle, güreştin başa. Haydi.. Bu gece de, kaçamak yaşa; Gümüş şamdanları, yok tabutların, Söyle, birkaç mum getirsin putların !. Hep aşkta kazandın(!) ,verdin kumarda, ''Dolaşmalı'' derdin, ''rakı damarda'' Biraz ayıldın mı bu son şamarda ? Amerikan barı, yok tabutların, Söyle de cin tonik versin putların !. Nerde şimdi, beş yıldızlı oteller ? O hüzzam faslına, dem tutan teller ? Nerde, o rakseden incecik beller ? Dansözü, şantözü yok tabutların , Zil takıp oynasın, şimdi putların !. Yaşarken, sen de bir saplantı vardı; Minâreler, sanki sana batardı. Hele sabahları, tepen atardı; Gördün ya.. Konforu yok tabutların, Söyle de, bir döşek sersin putların !. Ne kadar büyüktü dindara kinin. Hacıya, hocaya uzardı dilin. Konuşsana mevtâ ! Bitti mi pilin ? Oksijen tüpleri yok tabutların, Söyle de bir nefes versin putların. 'Uyandım'' diyorsun, lâkin boşuna; Gördün.. Bakmıyorlar hiç göz yaşına ''Ey mevtâ !. Kaldın mı, yalnız başına'' imdat düğmeleri, yok tabutların, Üzülme.. Kurtarır (!) seni putların |
Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
İnsana Tapmanın Kuranı Kerimdeki Karşılığı | Kur'ân-ı Kerim Genel | Medineweb | 1 | 2913 | 01 Ocak 2013 16:58 |
Muhammed ve İnançlılar / Röportaj | Anket'ler-Röportaj'lar | EyMeN&TaLhA | 1 | 2770 | 02 Kasım 2010 01:14 |
Ebuzerr / (Ali Şeriati) | Ashab-Kiram(r.a) | Mihrinaz | 5 | 4969 | 16 Temmuz 2010 01:33 |
BAKMAK YETMEZ.... | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Mihrinaz | 4 | 2236 | 24 Nisan 2010 15:15 |
İN'SANLARDAN... | Serbest Kürsü | Beytül Ahzan | 3 | 2266 | 02 Mart 2010 22:27 |
10 Şubat 2008, 14:04 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | Cvp: Cengiz Numanoğlu'ndan Muhteşem Satırlar...
O'nun birinci ismi, isimler sultânıdır, Her ânın, her mekânın, her cânın cânânıdır, Kur'ân'da ilk âyetin başlangıç kelâmıdır, Her zerre '' diye, O'nu söyler durmadan... Vârettiği herşeyi, ayırdetmeden gören, Herşeye adâletle, hayır ve rahmet veren, Her mahlûkâ acıyan ve çâreler gönderen, Sonsuz merhametiyle, âleme dır O. Dünya nîmetlerini, hayra kullananlara, Her lokmada haramı, helâli soranlara, Âhiret mekânını, dünyada kuranlara, Sonsuz bağışlarını, lûtfeden dir O.[ Kâinat sarayında, mîmârî ve san'atın, Sonsuzlara hükmeden, o yüce saltanatın, İçgüdüyle çırpınan, küçücük bir kanadın, Herşeyin sahibidir, mülkün idir O. Her türlü şekillerden, lezzet ve kokulardan, Kirden, pastan, lekeden, tasa ve korkulardan, Molekülden, atomdan, hücre ve dokulardan, Herşeyden münezzehtir, uzaktır dür O. Kim ki, aşk ile girer, Hâk yolunda gayrete, Selâm yağmuru iner, dünya ve âhirete, Dilediği her kulu, çıkarır selâmete, Dert ve belâdan uzak, en yüce SELÂM dır O. Îmânın nûrlarını, gönüllere indiren, İmânın merhemiyle, acıları dindiren, Şer doğuran şeytanı, hükmü ile sindiren, Her kulunu koruyan, en büyük MÜ'MİN dir O. Kulun mükâfâtını, asla ihmâl etmeyen, O zengin hazinesi, vermekle hiç bitmeyen, Kazanılmış sevabı, zerrece eksiltmeyen, Tartıda ve hesapta, şaşmaz MÜHEYMİNdir O. Başka bir kuvvet yoktur, O'na karşı gelecek, O'nun var ettiğinin, zerresini silecek, Gel gör ki, Âlemleri, bir anda yok edecek, Sonsuz gücün sahibi, gâlibidir O. Noksanları gideren, kırılmışı onaran, Eşsiz irâdesiyle, ilâhi sistem kuran, Zâlim ve müşriklere, cebriyle karşı duran, Dilediği herşeyi, yaptıran dır O. Nice tahtlar son buldu, nicesi son bulacak, Kimde kaldı o mühür, kimde kaldı o sancak? Büyüklük ve yücelik, O'na yakışır ancak, Şüphesiz ve ortaksız, dir O. Ne melek vardı, O varken, ne insan, ne de Âdem, Ne bir sevap, ne günah, ne defter, ne de kalem, Herşeyi vâretmeye, yetişti, o bir kelâm, Hiç yoktan, ''OL'' deyip de, yaratan HÂLIK tır O. İnsanın, eni boyu, ne kum, ne dağ kadardır, Bütün uzuvlarında, gör ki, orantı vardır, Karıncanın yuvası, file göre çok dardır, Her şeyde, denge kuran, tarifsiz dir O. Ne kadar benzese de, insanlar birbirine, Çizgi, ayrı çizilmiş, o parmak izlerine, Benzemez kaderleri, hiçbirinin birine, Her şeyi, ayrı kılan, uluMUSAVVİR dir O. Acep, günahsız bir kul, var mıdır yer yüzünde, Kim, duyar, hissederse, o günahı özünde, O'na tövbe edip de, durur ise sözünde, Şüphesiz ki, kulunu, affeden ĞAFFÂR dır O. Zulûm, yalan ve şirkle, yoğrulan her bedeni, Sabır yolundan dönüp, O'na isyan edeni, Varlığını reddedip, küfre kadar gideni, Binbir azâp içinde, kahredenKAHHÂRdır O. Câhile nice bilgi, hastaya şifâ veren, Hâcetler kapısına, bol bağışlar gönderen, Bunca dünya malını, kullarına hak gören, Nîmetler hîbe eden, hudutsuz VEHHÂB dır O. Rızık denince akla, yalnız, ekmek aş gelir, Oysa, öyle çoktur ki, sayısın Allah bilir, Ruhların rızıkları, gönüllere ekilir, Gönül çorak değilse, bire, binREZZÂKtır O. Kavrulan yüreklere, îmân selleri salan, En büyük elemlere, dertlere çâre olan, Zorlukları kaldırıp, ilimleri hür kılan, Hükmüyle Âlemleri fetheden FETTÂH tır O. Zaman içinde bütün, olmuş ve olacaklar, O'nun bilgisindedir, her şey sonsuza kadar, Yanlışsız ve noksansız, ilim, ancak O'nda var, Her şeyi, iyi bilen yanılmazALÎMdir O. Dilediği zengini, fakir kılar bir anda. Fakire servet verir, saray gibi mekânda, Verince şükür arar, alınca sabr insanda, Hem veren, hem de alanBÂSIT tır O. Âsî ve zorbaları, tahtlarından indiren, Hoşnut kaldığı kula, şan, şeref, makâm veren, Ve bunları açıkça, Kur'ân'ında bildiren, Alçaltan ve yükselten HÂFID ve RÂFİ dir O. Gerçek servet odur ki; onur, vakar, haysiyet, Bunları, elde tutmak, insana has meziyyet. Cezâ ve mükâfata, ölçüdür önce niyet, İzzet ve zillet veren; MUİZZ MÜZİLLdir O. Gönüldeki sözleri, dinleyip işitendir, O, bütün gönüllere, ortaksız hükmedendir, Bütün bu, mû'cizeler, O'nun hikmetindendir, Her sesi, her lâhzada, işiten SEMÎ dir O. Çelikten duvar örsen, şu dünya mekânında, Ne kadar gizlensen de, O her zaman yanında, Bil ki, yalnız değilsin, ömrünün her ânında, Herşeyi, açık seçik görendir,BASÎRdır O. O, nice hükümdarlar, padişahlar yargılar, O'nun mahkemesinde, çok tez biter sorgular, Bütün kararlarında, hükmünü doğru kılar, Üstünde makâm yoktur, en ulu HAKEM dir O. Kıldan ince, kılıçtan keskindir adâleti, Men etti, haksızlığı, işkenceyi, zûlmeti, Bu yüzden, kul hakkının, cehennemdir diyeti, Adâletin zirvesi, en yücesi ADLdır O. Yemyeşil ağaçlarda, meyve yüklü dalları, Kozalarda ipeği, peteklerde balları, Nice yalçın dağların, arasında yolları, Sayısız nimetleri lûtfeden LÂTÎF tir O. Bir atom zerresinin, durmadan dönüşünden, Sayısız yıldızların, parlayıp sönüşünden, Dünyada her canlının, doğuş ve ölüşünden, Olup biten her şeyden, haberdâr HABÎR dir O. Cezada tez değildir, bilir misin bu niye ? Zaman tanır kuluna, günahtan dönsün diye, Bu dünyadaki sınav, ölümle bitesiye, Tövbeye fırsat veren, bekleyen HALÎM dir O. O'nun gücü, Âlemi, fırıl fırıl döndürür, O'nun nûr'u , güneşi, yıldızları söndürür, O'nun emri, yedi kat, göğü yere indirir, Azameti, ölçüye sığmayanAZÎM dir O. O, bütün kullarının kusurlarını saklar, En büyük günahları, bir anda siler paklar, Yeter ki, kullarınca, çiğnenmesin yasaklar, Cennetleri bu yüzden, vâreden ĞAFÛRdur O. O'ndan gelen her şerre, sabırla karşı gelen, Her lokma, her nefese, şükran borcunu bilen, O'na karşı şüpheyi yüreklerinden silen, Her kulunun şükrüne, bin veren ŞEKÛR dur O. O'nun benzeri yoktur, hiç bir, yüceden yana, O, çok yücedir amma, uzak değil insana, Şah damarından bile, daha yakındır sana, Herşeyin üstündedir en yüksek ALİYY dir O. Büyüklük ne kelime, sonsuzlar dardır O'na, Gel gör ki, giriverir, bir gönüle, bir cana, Hudutsuz ihtişâmı, dehşet verir insana, Kaleme, söze gelmez, ölçüsüz KEBÎR dir O. Ömürlerin süresi, bir an bile kısalmaz, Ölümleri bekletir, ömür bitmeden salmaz, Niyet ve amellerin, bir zerresi kaybolmaz, Kâinatta her şeyi, saklayan HAFÎZ dir O. Kuş yavrusu başını, kaldırıp göğe bakar, Çünkü, ana ağzında, onun için rızık var, Her buğday tanesinden, her damla suya kadar, Her canın azığını, ayıran MUKÎT tir O. ''Hesap günü'' nde çıkar, bütün kâr ve zararlar, Ona göre verilir, kullar için kararlar, Kayıtlarda, ne yanlış, ne küçücük noksan var, Hesapları hatâsız, yanılmaz, HASÎBtir O. Varın, yoğun, herşeyin, en ulu hükümdârı, Hudut, sınır tanımaz, kuşatır her diyârı, Ölçüsüz kudretinin, yoktur asla miyârı, Ne mekân, ne zamana, sığmayan CELÎL dir O. Kibir selinden geçip, haddini bilenlere, Zulûmlerden dönüp de, insâfa gelenlere, Gönül pervanesiyle, O'na yükselenlere, Bin misli fazlasıyla, verecek KERîM dir O. Her gecenin peşinden, gündüzün gelmesini, Uyanan bir tohumun, toprağı delmesini, Yarattığı her kulun, ağlayıp gülmesini, Her şeyi, denetleyen, gözetenRAKÎB dir O. Birgün kalırsan eğer, ortasında çöllerin, Bil ki, yalnız değilsin, bilinmektedir yerin, Bir içten dua ile, açılırsa ellerin, Çaresini verecek, son makâm MÛCÎB[dir O. O'nun sınırlarını, bilmeye akıl durur, Bir harfine, denizler, mürekkep olsa kurur, Sayısız belâlardan, kulunu, her an korur, Genişliği, heryeri kaplayan VÂSİdir O. Asla başı boş değil, yaratılan sonsuzlar, Vâredilen her zerre, her kürrede sebeb var, Bu muazzam dengede, tesadüfler ne arar !. Sayısız hikmetlerin, sahibi HAKÎM dir O. Kâinatta her nesne, sevgisiyle beslenir, Her zerre zikrederek, yalnız O'na seslenir, O'na îman edenler, şevkatine yaslanır; O'nu, bir seven kulu, bin sevenVEDÛD tur O. Muhtaç değildir asla, üne, şana, şöhrete, Ne mühür, ne saltanat, ne bir mülke, servete, Muhtaç değildir asla, ne kudrete, kuvvete, Büyük şânına sınır, çizilmez MECÎDdir O. Her kul, mutlak tadacak, Allah ile vuslatı, Vel Bâsü Bâdel Mevt 'tir, bunun bir başka adı, Gün gelip de, Kâinat, doldurunca miâdı, Mahşerde, ölüleri, dirilten,BÂİS tir O. Aramaya gerek yok, O, heryerde hazırdır, O, her zaman, herşeyi, gözetleyen nâzırdır, Bu hikmetin nedeni, akıldan öte sırdır, Her zaman ve mekânın, şâhidi ŞEHÎD dir O. Şu yaşlı kâinatta, herşeyin bir ömrü var, Hiçbir şey bâki değil, asla sonsuza kadar, O'dur ancak zamana, hükmeden tek hükümdâr, Ezelî ve ebedî, var olan EL-HAKKtır O. Kim ki, dünya işinde, dürüstçe davranırsa, Her türlü tedbirini, düşünüp de alırsa, Buna rağmen yine de, gücü âciz kalırsa, Kulunun her işini, bitiren dir O. Ne zorluk, ne yorgunluk mümkündür, O'ndan yana, Bir, kumla, kâinatı, yaratmak birdir O'na, Göz, görmeyi bilirse, gerek kalmaz lisana, Dermansızlık erişmez, en güçlü KAVİYY dir O. Ne eni, ne boyu var, metânet görkeminin, Birbirinden kopmayan, nice Âlemlerinin, Ne de sağlam yapılmış, hesapları geminin, Kuvvetinin şiddeti, ölçülmez dir O. Bir yazdığı dostunu, bir daha asla silmez, Böylesi kullarından, hidâyeti eksilmez, O'nun dostluğu için, neler fedâ edilmez , Verdiği sözden dönmez, kul dostu VELİYY dir O. Nimetlerle bezenmiş, yedi katlı semâlar, Tesbih eder, zerreler, düşünceler, dimâlar, O'na varır, edilen, bütün, hamd ü senâlar, Övülmeye tek lâyık, biricik HAMÎD[dir O. Denizlerin, göllerin, kaç damla suyu vardır ? Harmandaki buğdayın, sayısı ne kadardır ? Sonsuza sınır çizen, O'ndan başka kim vardır ? Herşeyin sayısını, bilen, EL- MUHSÎ dir O. Tâ ezelde, O varken, yoktu, zaman ve mekân, Ne, bu sonsuz kâinat, ne bir madde, ne bir can, Hiçbir şeyin emsâli ve maddesi olmadan, İlk baştan ve örneksiz, vâreden MÜBDÎ dir O. Bu dünya, bir ölümle, bitecek sanma sakın, Geç kalmadan, uyanıp, makbûl tavrını takın, Bir, hesap günü var ki; uzakta değl, yakın, Büyük mahkeme için, diriltenMUÎD dir O. Yetmiş trilyon hücre, insanın bedeninde, Sayısız hikmet gizli, hepsinin nedeninde, Çözülmez ne sırlar var, o küçücük ceninde, Canları ihyâ eden, ruh veren MUHYÎdir O. Her canlı mahlûk için, ölümü mutlâk kılan, Her canlının ruhunu, ölümle geri alan, Düşünen insanlara, böylece ibret salan, Ölümü, hikmet kılan, yüce EL-MÜMÎTtir O. Denizdeki yosundan, kırda çiçeğe kadar, Balıklardan, kuşlardan, binbir böceğe kadar, İlk vâr olan insandan, son geleceğe kadar, Hepsine, hayat verip, yaşatan EL-HAYY dır O. Evrende hiçbir yıldız, yörüngesinden sapmaz, Bunca yalçın kayalar, dağlar yerinden kopmaz, Denizler, yatağından, çıkıp taşkınlık yapmaz, Yeri, göğü, herşeyi tutanEL-KAYYUMdur O. Hiçbir şey O'ndan ayrı, ve uzakta duramaz, O, bulmak isteyince, asla sormaz, aramaz, Kaçmak için çırpınış, hiçbir işe yaramaz, Ne isterse, ânında, bulan EL-VÂCİD dir O. Aşk çeken kullarının, gönül tahtına giren, Beklenmedik zamanda, bolluk, bereket veren, En muhtaç anlarında, onları sevindiren, Has kuluna, hesapsız veren, EL-MÂCİDdir O. İlim doruklarında, bilinen, bilinmeyen, Sonsuz zaman içinde, silinen, silinmeyen, Sınırsız Âlemlerde bulunan, bulunmayan, Hiçbir şeyde benzeri olmayan dir O. Ümitsizlik çekenler, ne büyük gaflettedir, Oysa, Yüce Makâmca, hâcet bilinmektedir, O, içten bir duaya, her şeyi vermektedir, Son çâreye hükmeden, tek merci SAMEDdir O. Göklerin çatısını, galaksilerden örer, Bir gözün merceğinden, güneş, ay, yıldız girer, Protonlar, nötronlar, nasıl çılgınca döner, Akla gelen, gelmeyen herşeye KÂDİR dir O. Zannetme ki; O, yalnız sonsuz âlemler kurar, Bir mikroskop camına, eğil de, bak; neler var, Bu, âciz, kul kalemi, ancak, bu kadar yazar, Sonsuz kere sonsuza, her an MUKTEDİRdir O. Saf ve temiz kulunu, mükâfatta kayıran, Bilenle bilmeyenin, farkını hep duyuran, Her kula, ayrı ayrı basamaklar ayıran, Öncelikler bahşeden, ulu MUKADDİM dir O. Çalışmak, nasıl haksa, başarı da, bir haktır, Ne var ki; bazen yakın, bazen biraz uzaktır, Buna râzı olmamak, şeytana has tuzaktır, Tehiri, hayır kılan, yüce MUAHHİRdir O. Kâinatta her şeyin, bir başlangıcı vardır, Sonsuz zaman ve mekân, ne varsa, O'na dardır, Bu ihtişam önünde, akıl, fikir, nâ'çardır, İlki ve başlangıcı olmayan EVVELdir O. Yaratılmış olanın, mutlak, bir sonu vardır, Kâinat'ın varlığı; ancak, ömrü kadardır, Sonsuzlar, son bulsa da, O yine hükümdârdır, Nihâyeti ve sonu olmayan ÂHİR dir O. İnsanın beş duyusu, O'na, her an şâhittir, O'nun yüce varlığı, hiç şüphesiz sabittir, İnkâr eden bedenler, cehenneme aittir, Gören gönül gözüyle, görülen ZÂHİR dir O. Duman yeter, ateşin, varlığını yormaya, İnsan, dikkat etmeli, sınırında durmaya, Hiçbir varlık dayanmaz, O'nu bizzat görmeye, Her an bilinir amma, gizlidir BÂTIN dır O. Arz'ın her zerresinden, yedi kat, Arş'a kadar, Yaratılmış her şeyde, belli ki disiplin var, Güneşi görmez misin, vaktinde doğar, batar, Âlemi, tek başına yönetenVÂLÎ dir O. Yaratılmışlara has, şekil ve duygulardan, Elem, keder, endişe, sevinç ve coşkulardan, Öfke, nefret, husûmet, korku ve kuşkulardan, Her tür, hâlden sakınmış, EL-MÜTEÂLÎ dir O. Zorlukları istemez, kula, kolaylık verir, Günahların çoğunu, örtbas eder, giderir, Niyeti amel sayar, rahmetini gönderir, İki dünya serveti, bahşeden, EL-BERR dir O. Kim, ölmeden girerse, pişmanlığın yoluna, Cennetlerde adaydır, nîmetin en boluna, Gönülden tövbe edip, isteyen her kuluna, O, altın anahtarı, veren, ET-TEVVÂBdır O. Cehennem azâbının, zerresini bil yeter, Bu dünyada bildiğin, azaptan, yüzbin beter, Ömür; kısa bir sınav, er geç ölümle biter, Gafletin cezasını verenMÜNTEKÎM dir O. O'na, tam bir îmanla, itaat edenlere, Şirk ve inkâr kirinden, arınmış bedenlere, Hazreti Muhammed'in, izinden gidenlere, Sağnak, af yağmurları indirenAFÜVVdür O. Bitki, hayvan ve insan neslinin devamını, Bu nedenle, hepsinin, mekân ve zamanını, Hayat için gereken, rızkların tamamını, Hudutsuz re'fetiyle bahşeden RAÛF tur O. Senin değil o mal mülk, senin değil o beden, Bu kıskançlık, bu tamâh, bu ihtiraslar neden, Bâki servetine koş, fâniyi kaybetmeden, Çünkü, her şey O'nundur, tek MÂLİKÜ'L MÜLKtür O. Kâinatta her nesne, O'nun gücünü söyler, Kullarına meziyet, nişanlar ikram eyler, O'nun yanında insan, gurur kibiri neyler, Yalnız O'na söylenir, ZÜ'L-CELÂL-İ VE'L-İKRÂM Yarattığı herşeyde, bir mânâ ve maksat var, Dünyanın dengesidir, o yalçın yüce dağlar, Anaya verdiği aşk, onu yavruya bağlar, Tesâdüfle izâhı olmayan MUKSItır O. Her insan, bir an için, düşünse öldüğünü, Görecek ki; faydasız, dünyanın şan ve ünü, Hesap vakti gelince, kulları, mahşer günü, Diriltip, toplayacak yüce EL-CÂMİ dir O. Herşey O'na muhtaçtır, O, asla muhtaç olmaz, Servetin ölçüsünü, O'ndan başkası bilmez, Ne kadar çok verse de, bir zerresi eksilmez, Aczi yok, sınırı yok, eşi yok, ĞANİYY[ dir O. Kiminin, doğuştandır, dünyadaki serveti, Kimisi, ömürboyu göremez mürüvveti , Bilin ki, bu takdirin, imtihandır hikmeti, İsterse kulu zengin kılan EL-MUĞNÎ dir O. İnsan gönlüne bir bak; sayısızdır arzular, Ancak, bize bunlardan, bir kısmında hayır var, Bu nedenle kısmetler, kimisinde biraz dar, Engeli, hayır kılan, ulu EL-MÂNİ dir O. Şüphesiz, hayır ve şer, yalnızca O'ndan gelir, Hidâyete erenler, bunları sınav bilir, Cennet kapılarından, ancak böyle geçilir, Elem ve sevinç veren, hem DÂRR , hem NÂFİdir O. İstediği kulların, gönlüne ışık salan, Gözler ve yüzlerinde, nûrunu dâim kılan, Seher vakti açılan, ellerin dostu olan, Kalpleri aydınlatan, sönmeyenEN-NÛR dur O. İstediği kulunun, murâdını tez veren, İstediği kulunu, hidâyete erdiren, Gönül sofralarına, bereketler verdiren, Közleri tutuşturan, yüce EL-HÂDÎdir O. Bu sonsuz Âlemlere, ''Ol'' dediği ilk anda, Hiçbir şeyin benzeri, yoktu hiçbir mekânda, Bunca, hayret verici, herşeyi tez zamanda, Hiç örneği olmadan, yaratan BEDÎ dir O. ''Sonsuz'' sözcüğü bile, âcizdir hakikatte, ''Sonsuz'' sözünden başka, bir şey yok ki, lûgatte, Verecek güç kalmadı, beyindeki tâkatte, Hiçbir zamana bağlı olmayan,BÂKÎ dir O. Dünya malı, babadan, miras kalır oğula, Bu çark, dönerek varır, dünyadaki son kula, Acaba, daha sonra, bunca mal kimin ola ? Âlemde her zerreye, sonuncu VÂRİS tir O. Tarifsiz irâdesi, çok büyük ve bütündür, Âlemlere verdiği, emri sadece ''Kün''dür, Bu kelâm ile herşey, O'nun için mümkündür, Hiçbir işi, hikmetsiz olmayanREŞÎDdir O. Cezalar tez olsaydı, hukukunun özünde, Hiçbir insan kalmazdı, bir anda yeryüzünde, Hiç şüphe olmasın ki , er geç durur sözünde, Kullara fırsat için sabreden SABÛRdur O. CENGİZ NUMANOĞLU |
10 Şubat 2008, 14:59 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | Cvp: Cengiz Numanoğlu'ndan Muhteşem Satırlar... Beşerin temeli, bir küçük cenin, Can vermeye gücü yetmez kimsenin, Kâinat denilen, dev değirmenin, Suyu nerden gelir, farkında mısın ? Yıldızlar bir adım yolundan şaşmaz. Dağlar haddin bilir, denizler taşmaz. Karıncanın yükü, boyunu aşmaz. Bunca dengelerin, farkında mısın ? Bu dünya, uzunca bir yolun başı, O mezar dediğin, bir sınırtaşı, Ömür, iki günlük îman savaşı, Her an bitebilir, farkında mısın ? Senin sahibin var, yokluğa kanma, Sana senden yakın, uzakta sanma, O'na tüm kâinat, dar gelir amma, Bir gönüle girer, farkında mısın ? Cehâlettir, O'nu inkâr nedeni, Ne mümkün görmemek, O var edeni, Beyin yönetirken, bütün bedeni, Beyni kim yönetir, farkında mısın ? Etrafına bir bak, gör nicesini, Gel de çöz, şu insan bilmecesini, Bazen, ömür bile, tek hecesini, Çözmeye yetmiyor, farkında mısın ? Kimi, kibir denizinde boğulmuş, Kimi, minnet ile, kula eğilmiş, İnsan olabilmek, kolay değilmiş, O kutsal savaşın, farkında mısın ? Kimi, servetini, sefâya sermiş, Kimi zekâtını, dürüstçe vermiş, Kimi, bir lokmanın, şükrüne varmış, Gerçek zenginlerin, farkında mısın ? Kimi, imân eden, kula çatarken, Korkulara düşer, güneş batarken, Kimi, ona buna, akıl satarken, Kendisi muhtaçtır, farkında mısın ? Kimi, şans ve talih peşinden gider, Durmadan kadere sitemler eder, Böylesi kullara, neylesin kader ? Ekmeden biçen yok, farkında mısın ? Ömürler, mevsimler gibi dönerler, Mumlar, yanar yanar, biter sönerler, Yapraklar, sararıp, yere inerler, Toprağa dönerler, farkında mısın ? ''Aşk'' sözcüğü, günümüzde karmaşa, Aşklar var, bir gaflet, bir kara maşa, Ama, bir aşk var ki; gelince başa, Ölüm kavuşmaktır, farkında mısın ? İnsanlar, el ayak, kol, kafa, beden, Hiçbiri birine benzemez neden ? Bir güç, bir irâde var ki, hükmeden, Dört yanını sarmış, farkında mısın ? Gece gündüz, boş hayaller kurarsın, Kendi gafletine ortak ararsın, Çıkmaz sokaklarda, adres sorarsın, Oysa, adres sende, farkında mısın ? Yaşamak, kalbine korku salarken, Ümitsizlik batağına dalarken, Teselliyi, kadehlerde ararken, Seni Yaradanın, farkında mısın ? Nice güzel renkler, dünyayı sarmış, Siyahın yanında, beyaz da varmış, Parmakların, kalem tutar, yazarmış, Elin, kolun varmış, farkında mısın ? Pembe beyaz açan bahar dalını, Mor dağların, yeşilini, alını, O kelebeklerin, ipek şalını, Gören gözün varmış, farkında mısın ? Sonsuzların bile, ömürleri var, Sanma ki, saltanat, kurumaz pınar, Mal, canın yongası olsa ne çıkar ? Gölgeler fânidir, farkında mısın ? Yorgun yüzlerdeki, derin izlerde, Sevgiye susamış, muhtaç gözlerde, Boğazlara düğümlenen sözlerde, Ne feryatlar gizli, farkında mısın ? İlaçtan çok, dost gerekir hastaya, O dost yazılır, yüce listeye, Bir gönül köprüsü, kuran ustaya, Ücreti kim verir, farkında mısın ? Tatlı dil, güçlüdür, demir çelikten, Yılan bile duymuş, çıkmış delikten, İnsanlara özgü, bu incelikten, Kimler hisse almış, farkında mısın ? Namus şeref derler, elle tutulmaz, Şan şöhretle, para pulla satılmaz, Kumar çöplüğüne, asla atılmaz, Atıp satanlar var, farkında mısın ? Eğer varsa kulda, vicdan yarası, Karışır, servetin akla karası, İnsan ömrü, iki nefes arası, Kaç adımlık yoldur, farkında mısın ? Sen, fakir arkadaş, düşünme derin, Bin türlü derdi var, o zenginlerin, Darılıp küstüğün, kendi kaderin, Sana siper olmuş, farkında mısın ? Dinle ki, genç ana, bu sözler sana, Böyle yazdım diye, darılma bana, O yavrun sevgiden, şevkatten yana, Biraz aç görünür, farkında mısın ? Aklı tutsak eden, dar sınırları, Geç de gör, âlemde nice sırları, Yazan, yazmış amma, bu satırları, Neden, niçin yazmış, farkında mısın ? CENGİZ NUMANOĞLU |
10 Şubat 2008, 15:58 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | Cvp: Cengiz Numanoğlu'ndan Muhteşem Satırlar... Allah Razı OLSUNN Sevdakar'ım Çok teşekkür ederim, bu sesi dinlemek muhteşemmm bir duygu.. Ürpertiyor adamı... Şiirler muhteşem, Şairin sesi muhteşem, Yazdıran O cc Söyleten O cc. N'eylesin bu fakir Şükürden aciz... Söyle N'eylesin... Farkında mısın..... |
11 Şubat 2008, 08:27 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | Kuran'ı ANLADIKÇA... Maddeyi putlaştıran, o dünyevî korkular; Vicdan ve ahlâkını, bulandıran tortular; Düşünce sarnıcında, biriken kirli sular; Atılır yüreğinden, Kur'ân'ı anladıkça... Akıl tahtın önünde, hurâfeler diz çöker; Bilinç ufuklarında, binlerce şafak söker; Gözlerin damla damla, yaş değil umut döker; O devâlar deryâsı, Kur'ân'ı anladıkça... Çözülür, kalp gözünü bağlayan kördüğümler; Açılır, örümcekli kapılar birer birer; Varlık târifindeki, maddeye mânâ girer; Şüpheler sona erer, Kur'ân'ı anladıkça... Gör ki; sebepsiz değil, varlığın bir zerresi; Ne bir yağmur damlası, ne de bir kum tanesi.. Gerçeğin karşısında, '' tesâdüf '' efsânesi; Âciz kalır, alçalır, Kur'ân'ı anladıkça... Katılaşan yürekler, hoşgörüyle beslenir; Kirli eller, hidâyet selleriyle ıslanır; Dinlersin ki; taş toprak ''Allah'' diye seslenir; Zikirler duyarsın, Kur'ân'ı anladıkça... Her nefsin tadacağı, ölüm ve ötesinden; Kabirde duyacağın, Münker Nekir sesinden; ve er geç varacağın, mahşer mahkemesinden; İbretle ürperirsin, Kur'ân'ı anladıkça... Gösteriş postunu, yerden yere vurursun; Nefsine köle değil, ona sultân olursun... Yalnızlık sancısından, ebedî kurtulursun; Gerçek Dost'u bulursun, Kur'ân'ı anladıkça... Yaratan hakkı için, insanla barışırsın; Kibir dağından iner, ummâna karışırsın; Hâk yolunda rütbesiz, isimsiz yarışırsın; Sevgiyle tanışırsın, Kur'ân'ı anladıkça... Kanayan bir yarayı, görmeden geçemezsin; İnsanın bedelini, servetle biçemezsin; Kavrulsan da, bir yudum haramdan içemezsin; Kula el açamazsın, Kur'ân'ı anladıkça... Allah'tan başkasına minnet sana âr gelir, Onurlu bir yoksulluk, iffetine kâr gelir; Ruhuna beden değil, dünya bile dar gelir, Semâlar mekân olur, Kur'ân'ı anladıkça... İlim mercekleriyle görürsün uzakları; Fark eder ve seçersin, karalardan akları; Hele ki; o şeytanın, kurduğu tuzakları; An be an yakalarsın, Kur'ân'ı anladıkça... Korkma ki; ak yürekte, kara sancı başlamaz, Kem tohumlar kök salıp, toprağında kışlamaz. Var git artık yoluna, sana kurşun işlemez; Böyle gönül verip de, Kur'ân'ı anladıkça... |
19 Şubat 2014, 02:43 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 20781 Üyelik T.:
10 Ekim 2012 | Cevap: Cengiz Numanoğlu'ndan Muhteşem Satırlar... _ Daha Kuran Ne Desin! Ey insan! Yaşıyorken, hem de Kur'ân çağında; Çırpınıp duruyorsun, cehâlet batağında. Kalbin katı... Gözün kör... Başın kibir dağında Kur'ân sana gel diyor, bak bendedir adresin, Ey eşref-i mahlûkat! .. Daha Kur'ân ne desin! .. Özgürce seçmen için, iki yoldan birini; Apaçık bildiriyor, bütün ayetlerini. Ya Peygamber, ya şeytan... Seç diyor rehberini; Öyle seç ki; sırattan rüzgar gibi geçesin, İlle şeytan diyorsan.. Daha Kur'ân ne desin! .. Ya Cennet bahçesidir, ya ateştir o mezar, Mekân var mı dünyada, öyle derin, öyle dar? Hiçbir şey yakın değil, insana ölüm kadar. Diyor ki; hesabı var, aldığın her nefesin; Mezarlar konuşurken... Daha Kur'ân ne desin! .. Malın, mülkün, şöhretin, dünyada herşeyin var; Ya dünyadan Rabb'ine, götürecek neyin var? Bana yeter diyorsan, şu üç günlük itibar; Bir dördüncü gün var ki; çok çetindir bilesin, Bunlar masal diyorsan.. Daha Kur'ân ne desin! .. Âyet diyor ki; eğer, dağa inseydi Kur'ân; Paramparça olurdu.. Dağ, Allah korkusundan. Hangi insan durup da, ibret almaz ki bundan? Sen ki, bir dağ yanında, ne kadar da cücesin, Haddini bilmen için.. Daha Kur'ân ne desin! .. O münezzeh ruhundan, ruh vermekle insana; Erişilmez bir şeref, bahşetti Allah sana, Ne kadar sevdiğini, buradan anlasana! Sen ki; taparcasına, kendine kul kölesin, Nefsini put yapana.. Daha Kur'ân ne desin! .. Bir gün var ki; çok yakın, dağların yürüdüğü, Göklerin, güneşleri önünde sürüdüğü, Kâinatı toz duman, dehşetin bürüdüğü; Kıyâmet senaryosu, oyun değil bilesin; Hâlâ ürpermiyorsan.. Daha Kur'ân ne desin! .. O büyük mahkemede, bütün diller susacak; Konuşacak bu defa, göz, kulak, el, kol, bacak. Uzuvlar birer birer, haramları kusacak; Açılacak önünde, defterleri herkesin; Kendine gelmen için.. Daha Kur'ân ne desin! .. O gün, buyruk verenler, buyruğa baş eğecek, Cehennem öfkesinden, köpürüp kükreyecek, Ve doldun mu dedikçe, daha yok mu diyecek; Yandıkça o deriler, değişecek bilesin; Hâlâ secde yok ise.. Daha Kur'ân ne desin! .. Gör ki, dünya sırtında, nice insan taşıyor; Kimi yaşarken ölmüş, kimi ölmüş yaşıyor. Kimi Arş-ı Âlâ'ya dolu dizgin koşuyor; İşte Cennet.. İşte sen.. Gayret et ki giresin; Ey! Eşref-i mahlûkat! .. Daha Kur'ân ne desin! .. (2002) Cengiz Numanoğlu |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Bu sana yazdığım son satırlar... | TıLSıM | Şiirler ve Şairler | 5 | 23 Temmuz 2022 17:41 |
#Başak Cengiz | Kara Kartal | Gündem/ Manşetler | 6 | 31 Aralık 2021 17:12 |
* Su Damlasından özel satırlar * | su damlası | Şiirler ve Şairler | 49 | 09 Temmuz 2018 00:56 |
Kendine Gel MÜSLÜMAN - Cengiz NUMANOĞLU | EyMeN&TaLhA | Şiirler ve Şairler | 0 | 29 Eylül 2014 10:35 |
Cengiz Numanoğlu...Albümleri İndir | enderhafızım | İlahiler/Ezgiler | 0 | 17 Aralık 2012 19:58 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|