|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Muhteşem,Açılış Tarihi: 26 Eylül 2008 (00:28), Konuya Son Cevap : 26 Eylül 2008 (00:28). Konuya 0 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
26 Eylül 2008, 00:28 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 2004 Üyelik T.:
25 Mayıs 2008 | tasavvuf ve fıkıh tasavvuf ve fıkıh SORU: "Tasavvuf ve fıkıh arasındaki fark nedir ve bazı müritlerin 'şeyhim dedi ki' sözünü nasıl değerlendirmemiz gerekir." Ahmet Baldemir- Fransa Fıkıh kelimesi, lügatte bir şeyi bilmek, anlamak manasına gelir. Hanefiler fıkhı, "kişinin amel yönünden lehine ve aleyhine olan şer-i hükümleri bir meleke halinde bilmek" diye tarif ederler. Bir diğer tarife göre fıkıh, ibadet, ukubat ve muamelata ait şer-i hükümlerin heyet-i umumiyyesidir. Tasavvuf maddî manevî kirlerden arınıp, güzel ahlak ve vasıfları kazanarak, dini özüne uygun bir keyfiyette yaşayabilme gayretidir. Yani tasavvuf mevzuu bir derya gibi engin ve derindir. Zira o, insanın nefsini ve ruhunu ilgilendiren her hususla ilgilenir. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ı bulma, kalben tanıyabilme ve O’na kulluk etme gibi sayısız hususlarla ilgilenir. Dinin zahiri ahkâmının muhtevasını da, tasavvufî gerçekleri de layıkıyla kavrayamamış bulunan bazı kimseler, fıkıh ve meşreb-i sûfîye arasında bir ayrılık olduğu iddiasında bulunmuş ve bundan da zaman zaman yersiz bir ihtilaf vücuda gelmiştir. Fakat tasavvufun kâmilleri ile gerçek fakihler arasında esasen herhangi bir anlaşmazlık söz konusu değildir. İhtilaf ve münakaşa kendini âlim zanneden cahillerle, kendini kâmil zanneden ham sofular arasındadır. (İmandan İhsana Tasavvuf – Osman Nuri Topbaş) Muvazzah İlm-i Kelam kitabında Ömer Nasuhi Bilmen Hoca Efendi bu konuya şöyle işaret etmiştir: “Mutasavvıfların en büyüklerinden olan “Seyyid Ahmed Er Rufai” hazretlerinin “el Burhanu’l-Müeyyed” isimli kitabında diyor ki “Tarikat aynı şeriattır ve şeriat aynı tarikattır, ikisinin arasında olan fark lafzîdir. Maddeten ve manen netice birdir. Şeriatın reddettiği her şey reddolunmuştur.” Mezhep imamlarımızdan İmam Şâfii, İmam-ı Azam ne dedi, fıkıhta onlara bakmalısınız, kulluk muamelatını bunlardan öğrenmelisiniz. Bu mezhep sahibi kişiler birer müçtehiddirler, fetvanın usulü vardır. Müctehidlerin de şartları vardır. Gerek mezhep imamlarının ve gerekse mürşid-i kâmillerin değer ölçüsü Kur’an ve sünnettir. Mürşid-i kâmillerin de kendisine ait güzellikleri ve özellikleri vardır.” Mürşid-i kâmilde aranan özellikler: a) Kitap ve sünnete tam bir ittiba. Kamil mürşidin hayatı ve amelleri Kur’an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye ahlakının yaşanmasından ibarettir. b) Söz ve halleriyle Allah’ı hatırlatması. c) Manevî tayin. Bir zatı mürşid tayin etmek üzere bir zümrenin toplanması yeterli olmaz. Bu vazife Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme kadar uzanan sahih bir silsileden icazetli bir mürşid-i kâmilin tensib ve tayini ile olur. Böyle bir tayin olmadığı zaman silsile orada kesilir. Bu sebeple bazı mürşid-i kâmiller salahiyetli birini bulamadıkları zaman kendilerine halef olarak yollarını devam ettirecek birini bırakmazlar. Mürşid-i kâmiller bilirler ki fıkhî meselelerin öğrenileceği kaynak ehlisünnet müctehidleridir. İlimlerin en hayırlısı fıkıh ilmidir. Çünkü bütün ilimlere vesiledir. Ehlisünnet ve hak mezheplere gelince, tasavvufu bir zühd, manevî bir eğitim, rabbânîlik ve ihsan manasına aldığımız zaman dört mezhep imamını bunun dışında görmek mümkün değildir. Çünkü mezhep imamları ve hadis uleması hep belli bir zühdî hayatın içindedirler. Dünya tamahı, şöhret ve şehvet onların süratle kaçıp uzaklaşmaya çalıştığı hususlardır. İmam-ı Azam’ın kadılığı kabul etmeyişi, ticarî hayatta helal kazanç tutkusu; İmam Malik’in Hz. Peygamber sevgisi, İmam Şâfii’nin zahid ve sûfîlere karşı takdirkâr ifadeleri, İmam Ahmed’in Kitabü’z-Zühd yazacak kadar zahidlik tutkusu hep bu özelliklerden dolayıdır. (İslam Tasavvufu, Prof Dr. Kamil Yılmaz, 463) İmam Rabbani 4 şeyin hepimize vacip olduğunu söylüyor: 1- İtikadımızı Kitap ve sünnete göre tashih etmek. 2- Ahkam-ı şer’iyyeyi, ezcümle helal ve haram, farz ve vacipleri bilmek. 3- Öğrendiklerinin muktezasına göre amel etmek. 4- Kalbi tasfiye ve tezkiye yoluna girmek. Bunlar öğrenilmeden ve hayata uygulamadan kişi tasavvuftan istenilen neticeyi elde edemez. Haliyle tasfiye-i kalp ve tezkiye-i nefs mümkün değildir. (Adab - Muhammed b. Abdullah Hani) Ehlisünnetten uzak yaşayanlar, ehli bidat olanlar, kendi batıl hüküm ve itikatlarını Kitap ve sünnete uygun zannederler! Hâlbuki onların itikadı Hak’tan fersahlarca uzaktır. TARİKATA GİRMEDEN ÖNCE Tarikata girmeden önce kâmil bir mürşid aramak ve gönlün ısınacağı bir mürşid ve şer’i ölçüleri kollayan bir tarikat bulmak bir müridin ilk işi olmalıdır (Tabiî ki mürşidin itikadının sağlamlığına ve Kur’an ve sünnete bağlılığına dikkat edilmeli. Çünkü tarikatlar aslında bir marifetullah mektebidir. Tarikatın esası, şeriat-ı mutahharının ahkâmını muhafaza etmektir). Usulüne uygun şekilde ehliyle istişare ve istihare yapılması isabetli karar vermeye yardımcı olur. Tarikata girmek isteyen kişi önce bu konudaki niyetinin sağlamlığını tartmalıdır. Gönül rızası ve işin önemini kavramak, bununla beraber ciddi bir söz verme ve verilen sözün yerine getirilmesi elzemdir. Bunun neticesinde marifetullah ve muhabbetullaha ulaşarak nefsini tezkiye ve kalbi tasfiyeyi elde edebilsin. Aksi halde usulüne uygun hareket etmeyen müritlerin manevî yoldan istifadeleri mümkün değildir. Yunus bunu şöyle dile getirir: Şeriat tarikat yoldur varana Hakikat marifet andan ileri Ahmed er-Rifâi tarikatı şöyle tarif eder: “Tarikat aynı şerîat, şeriat da aynı tarikattır. Aralarındaki fark lafızlardan ibarettir. Biri maddeten öbürü de manen neticede birdir… Bizim muradımız sûfi-i kâmil ve fâkih-i ârif olanlaradır. Arzulanan da budur.” Netice olarak bir iş bir söz, bir tarikat, bir vakıf, herhangi bir kurum veya kuruluş, adı ne olursa olsun, Kur’an’a ve sünnete uymuyorsa, fıkıhta yeri yok ise dinen hiçbir değeri yoktur. Bir mürşid ki haram ve helallerde haddi aşıyor; Kur’an ve sünnette yeri olmayan söz ve fiillerde bulunuyor, hatta müritlerine namazdan muafsınız, zamanın gereği bazı haramların işlenmesinde hiçbir sakınca yoktur diyebiliyor ise müritlerine düşen, önce o mürşidi uyarmaları daha sonra da bir mürşid-i kâmile intisap etmektir. Zira Hâlika masiyet konusunda hiç kimseye itaat gerekmez. Tasavvuf yolu ince bir yoldur ve bu yolda ehliyetli, kâmil bir rehbere ihtiyaç vardır. Derecesi ne kadar yüksek olursa olsun bir veli, bir mürşid bazen günah işleyebilir. Onları da olduğu gibi kabul etmek, olduğundan fazla görmemek, göstermemek gerekir. Ancak mürşidler haramda, günahta ısrarcı olmazlar; olurlarsa velayet ve şeyhlik biter. İmam Gazâli, İhyâu Ulumuddin kitabında tasavvufu şöyle tarif ediyor. “Tasavvuf sadece kaal (söz) değil, sözlerin, nazarî bilgilerin ötesinde bir “hal” âlemidir. Öyle haller ki, yaşanılmadıkça tadılmadıkça hissedilmedikçe kuru laflarla anlaşılmaz, anlatılmaz. Tasavvuf olgun insan, kâmil müslüman olma yoludur.” Tasavvuf, özü itibariyle gönül âlemimizin selim bir hâle gelip, marifetullah ve muhabbetullahtan hisse alacak bir seviyeye ulaşabilmesi ve bu sayede ilâhî vuslata medar olabilecek bir kıvama gelebilmesidir. Allah’ım ümmeti Muhammed’i Kur’an’a mahkûm eyle. Âmin.
__________________ Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur. |
Konu Sahibi Muhteşem 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Neden allah'a yöneliş? | Serbest Kürsü | Esma_Nur | 1 | 2213 | 24 Ekim 2011 14:14 |
allah korkusu ve hesap duygusu | Allah(c.c) | Kara Kartal | 1 | 2051 | 19 Ekim 2011 15:35 |
hak dostlarından nasihatler | Muhtelif Konular | YaŞuHa | 1 | 2327 | 15 Ekim 2011 19:53 |
umumi dua | Dua Bölümü | su damlası | 3 | 2790 | 06 Ekim 2011 19:57 |
Müftülükten ailelere öneriler: Eşinize saldırı... | Din Görevlileri | Medine-web | 4 | 2304 | 28 Eylül 2011 19:12 |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Tasavvuf**bidat mi | tevhit06 | Hurafeler-Bi'datlar | 3 | 11Haziran 2014 12:37 |
Fıkıh Ünite 1: Fıkıh İlminin Mahiyeti ve Tarihi | Medineweb | Fıkıh Usülü | 1 | 07 Ekim 2013 22:03 |
tasavvuf böyle bir şey.. | bilinmez | Tasavvuf-Tarikat | 0 | 27 Ocak 2012 15:10 |
Usul-ü Fıkıh Veya Fıkıh İlmi Mitodolojisi | _bülbül_ | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 0 | 11 Nisan 2009 23:13 |
Bediüzzaman ve tasavvuf | melis | Risale_i Nur (Said Nursi) | 2 | 30 Kasım 2008 15:02 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|