|
Konu Kimliği: Konu Sahibi ahmetmeydani,Açılış Tarihi: 08 Nisan 2013 (16:09), Konuya Son Cevap : 02 Mayıs 2013 (11:37). Konuya 24 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Nisan 2013, 11:12 | Mesaj No:11 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi DOKUZUNCU BÖLÜM Bir patlama sesi duyuldu. Havada bir alev topu belirdi. İki rus helikopteri çarpışmıştı. O sırada bir helikopter de mücahidlerin roketi ile düştü. Helikopterlerin patlaması ortalığı aydınlatmıştı. Bu fırsattan yararlanan mücahidler rusların üzerine ateş yağdırmaya başladı. Ruslarda karşı saldırıya geçti ama geç kalmışlardı. Gece geç saatlere kadar süren çatışma rusların geri çekil- mesiyle nihayete erdi. Mücahidlerden de şehid olan ve yaralananlar vardı. Ortalık henüz sakin- leşmediği için neyin ne olduğu tam olarak belli değildi. Mücahidlerden inleyen yaralılara derhal müdahale edildi ama karanlıkta tam bir müdahale sözkonusu değildi. Bir müddet sonra tanyeri ağarmaya başladı. Herkes abdestini aldı. Mücahidlerden yarası hafif olanlar da abdestlerini alıp namaza durdular. Namazı yine her zaman olduğu gibi komutan kıldırdı. Namazdan sonra, nasib ettiği zafer nedeniyle Rabbimize bol bol ve içten dualar edildi. Ortalık ta aydınlanmıştı. Hemen yaralıların durumuna bakıldı. 3 tane Şehid vardı. 8 tane de yaralı. Yaralılardan ikisinin durumu ağırdı. Karargâhta tam teşekküllü bir müdahale sözkonusu değildi. En kısa zamanda yaralıların cephe gerisine sevkedilmesi gerekiyordu. Tabi bu o kadar da kolay değildi. Hem ulaşım imkan- ları sınırlı ve hem de etraf rus kaynıyordu. Hatta bazen yaralıların yurt dışına, diğer müslüman ülkelere gönderilmesi gerekiyordu. Yaralılara hemen ilk müdahale yapıldı. Hafif yaralılarda her- hangibir problem yoktu. Yaralılardan birinin kanaması vardı. Kanamanın durdurulması gereki- yordu. Hemen yaralı yere turnike uygulandı ama yaralı mücahid çok kan kaybetmişti, hemen ameliyata alınıp kan verilmesi gerekiyordu. Ve fakat buna imkan yoktu. Bir süre sonra yaralı mücahidin ağzından:" Eşhedu en la ilahe illellah Ve eşhedu enne Muhammedun Rasulullah" şehadet kelimesi döküldü ve başı yana kaydı. Gözlerinin içi ise gülüyordu. Diğer mücahidler ise ağlıyorlardı. Arkadaşlarına bir şey yapamamak onlara çok dokunmuştu. Ama elden ne gelirdi ki. Aslında onlar bu duruma alışıktı. Ve hepsi mütevekkildi ama yine de böyle durumlar onları etkiliyordu. Ve hepsinin gözlerinin önüne gününü gün eden, sofrasında nerdeyse kuş sütü eksik olmayan ve en ufak bir baş ağrısında bile avrupalara giden sözüm ona müslümanlar geliyordu. Ah ediyorlardı ah, ama ne çare. Diğer mücahidin durumu ise, Şehid olan kardeşi- ne nazaran daha iyiydi. Vücudunun çeşitli yerlerinde yaralar ve bir iki kırık mevcuttu. Karargâh- taki doktor hemen yaralarını pansuman yapıp kırıkları sardı ve ellerinde bulunan ağrı kesicilerden içirerek ağrılarının dindirilmesine çalıştı. Daha sonra şehidler defnedildi. Kur'an okundu, dua- lar edildi. Defin işleminden sonra sabah kahvaltısı yaptılar. Kahvaltı dediysek biraz kuru ekme çökelek ve çay. Neyse ki çayları boldu. Kahvaltının ardından bulundukları tepeden aşağı doğru baktıklarında ise…. DOKUZUNCU BÖLÜMÜN SONU | |
15 Nisan 2013, 22:28 | Mesaj No:12 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONUNCU BÖLÜM Bir rus askeri elinde beyaz bayrak sallıyordu. Mücahidlerden biri de beyaz bayrak alıp onun yanına indi. Ne istediğini sordu. Rus asker ölü ve yaralılarını almak istediklerini, bu esnada ise herhangi bir çatışma istemediklerini söyledi. Mücahid biraz beklemesini, konuyu komutanına iletmesi gerektiğini söyledi ve yukarı çıktı. Durumu komutan Mus'ab'a bildirdi. Komutan da tek- lifi kabul etti. Yalnız ölü ve yaralı sayısı hakkında bilgi almaları gerektiğini söyledi ve mücahidi gönderdi. Mücahid aşağıya indi ve komutanının isteğini iletti. Rus askeri de durumu kendi ko- mutanına bildirmesi gerektiğini bildirerek gitti. Bir müddet sonra geri geldi ve isteklerinin kabul edildiğini bildirdi. Mücahid yukarı çıktı ve durumu aktardı. Bunun üzerine mücahidler aşağıya inip rus kayıplarını araştırdılar. Bilanço ağırdı. Rus kayıpları 127 ölü ve hatırı sayılır bir kısmı ağır olmak üzere 215 yaralı. Mücahidler yukarı çıkıp şükür namazı kıldılar ve bol bol dua etti- ler. Ruslar gelip ölü ve yaralılarını götürdüler. Aslında fena da olmamıştı. Şayet ölüler götürül- memiş olsaydı yakında kokacak ve mücahidleri rahatsız edeceklerdi. Bu arada yola döşenen patlayıcı için ise uygun bir zaman kollanıyordu. Bu Esnada Moskova'da İgor rusların uğradığı hezimeti haber almıştı. Hemen telefonun başına geçmiş ve cepheyi aramıştı. Karargâh komutanı da ağır yaralılar arasındaydı. İgor telefona çıkan yetkiliye ağza alınmayacak sözler söylemiş ve oradaki herkesi kazığa oturtacağını belirterek telefonu ka- patmıştı. Anlamıyorum, dedi İgor. Nasıl oluyor da bir avuç asi ile başa çıkamıyoruz? Bunlar, bu gücü nerden buluyor, ölümden korkmuyorlar mı? Bir zamanlar dünyanın ikinci süper gücüydük. Birini dize getirmek için adımız bile yetiyordu, ama gel gör ki bir avuç asi ile başa çıkamıyoruz. unu anlamak mümkün değil. Allah'ın (cc) varlığından habersiz olan İgor'un bunu anlaması elbette mümkün değildi. Şayet İgor biraz aklını kullanıp "İslâm Tarihi'ni" okuma zahmetine katlansaydı, tüm bunların cevabını bulurdu. Ama feraset sadece müslümanlara has bir özellikti. Biz İgor'u düşünceleri ile başbaşa bırakalım ve kafilede son durum ne ona bakalım, İnşAllah. Kafilede Son Durum Tekerleğin patlaması da yaşanan olayların üzerine tuz biber ekmiş ve moraller iyice bozulmuş- tu. Aslında onlara kalsa hemen geri döneceklerdi ama ne fayda ki emir altındaydılar ve verilen görevi yerine getirmeliydiler. Başka çareleri de yoktu. Kafilede görevli diğer askerlerin amacı bir an önce karargâha varıp Meryem'i Mücahidlerin arasına göndermekti. Ondan sonra rahatlayacak ve geri döneceklerdi. Ama daha önlerinde epeyce meşakkatli bir yol vardı. Onlar bu düşüncelerle yola devam ederlerken birden… ONUNCU BÖLÜMÜN SONU | |
16 Nisan 2013, 15:25 | Mesaj No:13 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONUNCU BÖLÜM Bir rus askeri elinde beyaz bayrak sallıyordu. Mücahidlerden biri de beyaz bayrak alıp onun yanına indi. Ne istediğini sordu. Rus asker ölü ve yaralılarını almak istediklerini, bu esnada ise herhangi bir çatışma istemediklerini söyledi. Mücahid biraz beklemesini, konuyu komutanına iletmesi gerektiğini söyledi ve yukarı çıktı. Durumu komutan Mus'ab'a bildirdi. Komutan da teklifi kabul etti. Yalnız ölü ve yaralı sayısı hakkında bilgi almaları gerektiğini söyledi ve mücahidi gönderdi. Mücahid aşağıya indi ve komutanının isteğini iletti. Rus askeri de durumu kendi komutanına bildirmesi gerektiğini bildirerek gitti. Bir müddet sonra geri geldi ve isteklerinin kabul edildiğini bildirdi. Mücahid yukarı çıktı ve durumu aktardı. Bunun üzerine mücahidler aşağıya inip rus kayıplarını araştırdılar. Bilanço ağırdı. Rus kayıpları 127 ölü ve hatırı sayılır bir kısmı ağır olmak üzere 215 yaralı. Mücahidler yukarı çıkıp şükür namazı kıldılar ve bol bol dua ettiler. Ruslar gelip ölü ve yaralılarını götürdüler. Aslında fena da olmamıştı. Şayet ölüler götürülmemiş olsaydı yakında kokacak ve mücahidleri rahatsız edeceklerdi. Bu arada yola döşenen patlayıcı için ise uygun bir zaman kollanıyordu. Bu Esnada Moskova'da İgor rusların uğradığı hezimeti haber almıştı. Hemen telefonun başına geçmiş ve cepheyi aramıştı. Karargâh komutanı da ağır yaralılar arasındaydı. İgor telefona çıkan yetkiliye ağza alınmayacak sözler söylemiş ve oradaki herkesi kazığa oturtacağını belirterek telefonu ka- patmıştı. Anlamıyorum, dedi İgor. Nasıl oluyor da bir avuç asi ile başa çıkamıyoruz? Bunlar, bu gücü nerden buluyor, ölümden korkmuyorlar mı? Bir zamanlar dünyanın ikinci süper gücüydük. Birini dize getirmek için adımız bile yetiyordu, ama gel gör ki bir avuç asi ile başa çıkamıyoruz. unu anlamak mümkün değil. Allah'ın (cc) varlığından habersiz olan İgor'un bunu anlaması elbette mümkün değildi. Şayet İgor biraz aklını kullanıp "İslâm Tarihi'ni" okuma zahmetine katlansaydı, tüm bunların cevabını bulurdu. Ama feraset sadece müslümanlara has bir özellikti. Biz İgor'u düşünceleri ile başbaşa bırakalım ve kafilede son durum ne ona bakalım, İnşallah. Kafilede Son Durum Tekerleğin patlaması da yaşanan olayların üzerine tuz biber ekmiş ve moraller iyice bozulmuş- tu. Aslında onlara kalsa hemen geri döneceklerdi ama ne fayda ki emir altındaydılar ve verilen görevi yerine getirmeliydiler. Başka çareleri de yoktu. Kafilede görevli diğer askerlerin amacı bir an önce karargâha varıp Meryem'i Mücahidlerin arasına göndermekti. Ondan sonra rahatlayacak ve geri döneceklerdi. Ama daha önlerinde epeyce meşakkatli bir yol vardı. Onlar bu düşüncelerle yola devam ederlerken birden… ONUNCU BÖLÜMÜN SONU | |
17 Nisan 2013, 12:51 | Mesaj No:14 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ON BİRİNCİ BÖLÜM ...Rus askerleri ile karşılaştılar. Ruslar arabanın etrafını sardılar ve silahların namlularını arabadakilere çevirdiler. Araçtakileri aşağıya indirip teker teker aradılar. Tam kötü muamele yapmaya başlıyacaklardı ki, kafilenini komutanı yanlarında getirdikleri emri gösterdi. Bunun üzerine rus askerleri hemen esas duruşa geçip özür dilediler. Kafile komutanı rus devriye komu- tanına, bundan sonra ruslar tarafından herhangi bir kötü muamele maruz kalmamaları, ya da kazaya kurban gitmemeleri için, diğer rus birliklerine örtülü bir biçimde bilgi verilmesini istedi. Devriye emri yerine getirdi. Kafile araca binip yola koyuldu. Çeçen Karargâhında Bu arada Çeçen Karargâhında bir hareketlenme vardı. Çeşitli islâm ülkelerinden yeni mücahidler gelmişti. Herkes çok heyecanlıydı. Sanki birbirlerini kırk yıldır tanıyorlarmış gibi, birbirlerine sarıldı- lar. Duygulu anlar yaşanıyordu. Herkes sevinç gözyaşları döküyordu. Koyu bir muhabbet başla- mıştı. Yeni gelen mücahidler çok heyacanlıydı. Hemen savaşa girmek istiyorlardı. Komutan Mus'ab bu istek üzerine gülümsedi. Onlara dua etti ve: "Kardeşlerim siz buraya cihad etmeye geldiniz, maceraya değil. Şayet hemen düşmana saldırırsak savaş taktiğini bilmeyen ve tecrübesiz olan siz kardeşlerimizin çoğunu şehid verme durumu ile karşı karşıya kalabiliriz. Biz ise bunu istemiyoruz. Acele tmenize gerek yok. Savaş istemiyoruz ama maalesef burada savaşmama imkanımız yok. O istediğiniz an da gelir inşaallah. Ama önce sıkı bir eğitimden geçmeniz lazım. Bugün dinlenin yarından tezi yok eğitime tabi tutulacaksınız. Hadi bakalım şimdi akşam yemeği vakti, sonra da akşam namazını kılacağız. Komutan Mus'ab Alarahman'ı çağırdı ve... ONBİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
18 Nisan 2013, 11:10 | Mesaj No:15 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONİKİNCİ BÖLÜM Alarahman! dedi komutan, misafirimiz gelmek üzere, sen şimdi Caharkale'ye (Grozni) git, gri renkli bir minibüsle gelecek. Kiminle irtibata geçeceğini öğren ve gel. Bu konuda öğrenebildiğin tüm bilgileri öğren, gözünü dört aç. Hadi Allah (cc) yardımcın olsun. Tamam, dedi Alarahman. Senin hiç endişen olmasın, elimden geleni yapacağım. Allah'a emanet olasınız. Alarahman karargahtan aşağıya doğru yola koyuldu. Kimseye görünmemek için Caharkale'ye ters istikametteki yolu takip ederek ovaya indi. Tanınmamak için kıyafetini değiştirdi, fakir ve dünyadan haberi olmayan bir kişi kılığına girdi. Bir kaç yerde rus noktasından geçti, ama kayda değer bir problemle karşılaşmadı. Caharkale'ye varan Alarahman, mücahidlerin oradaki casusu Mir Hüseyin'in evine gitti. Aralarındaki parola nedeniyle kapıyı üç kere çaldı. Mir Hüseyin etrafı kolaçan ederek kapıyı açtı ve Alarahman'ı içeri aldı. Birbirlerine sarıldılar. Hal hatır sorduktan sonra Mir Hüseyin, Alarahman'a gelişinin sebebini sordu. Alarahman durumu Mir Hüseyine bildirdi. Mir Hüseyin: Aslında ben gelecek olan misafirin kiminle irttibata geçeceğini tahmin ediyorum ama tam emin değilim, dedi. Alarahman: Kim? diye sordu. Olcayto, dedi Mir Hüseyin. Bunu öğrendiğim iyi oldu, dedi Alarahman. Böylece işim daha da kolaylaşacak. Şayet misafir geldiğinde Olcayto ile irtibata geçerse bu demektir ki Olcayto bir hain. Bu durumda Olcayto'yu derdest edip ondan Ruslarla ilgili bilgi elde etmek lazım. Çok dikkatli ol, dedi Mir Hüseyin. Olcayto çok sinsi biri. Sakın ola ki kimliğini açığa çıkaracak harhangibir harekette bulunma. Olcayto karşısındaki kişiyi deşifre etmek için her yola başvurur. En çok yaptığı şey Mücahidlere hakaret etmek. Çok soğukkanlı olmalısın. Ben alıştım ama sen bu konuda daha acemisin, bu yüzden sakın fazla konuşmaya girme. Anladım dedi, Alarahman. Sen merak etme. Olcayto'nun hesabını sonraya bırakırız. Hem şimdilik onun dirisi bize daha çok faydalı. Bu arada demlenen çaylar geldi. Birer bardak çay dolurdular çaylarından bir yudum almışlardı ki... ONİKİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
19 Nisan 2013, 15:05 | Mesaj No:16 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM Mir Hüseyin pencereden dışarıya baktı. Gelen Olcayto'ydu. Alarahmana dönerek: Gelen Şeytan'ın çırağı Olcayto'dur. Sakın ola ki kendini ele verecek bir harekette bulunma. Sen benim köyden gelen yeğenimsin, sakın unutma. Ve çok konuşmaya da girme. Kısa kısa cevap ver. Bunun foyasını meydana çıkarmamız lazım. Mir Hüseyin kapıyı açtı. Olcayto içeri girdi. Selam verdi. İstemeyerek de olsa selamını aldılar. Olcayto: Mir Hüseyin kim bu adam? dedi, Olcayto. Mir Hüseyin: Yeğenimdir, bu sabah köyden geldi. Olcayto: Ya öyle mi! Demek köyden geldi ha! Ne var ne yok köyde. Köylüler nasıl. Mücahidler geliyor mu köye? Alarahman: Şehirdekiler nasılsa, köydekiler de öyle. Ruslardan başka da köye gelen yok. Olcayto: Allah (cc) mücahidlere yardım etsin. Onlardan olmasa ruslar bizi perişan ederdi. İyi ki mücahidler var. Olcayto böyle demekle, Alarahman'ın tepkisini ölçüyordu. Alarahman kırk yıllık tiyatro sanatçısı gibi rol yapıyordu. Ser verdi sır vermedi Alarahman. Olcayto daha bir çok şey söyledi ama nafile. Herhangibir şey elde edemeyeceğini anlayınca da çıktı gitti. Ohh! dedi Mir Hüseyin. Hele şükür, bir an için hiç gitmeyecek sandım. Böylece bu adamın hain olduğu gün gibi ortaya çıktı. Aslında bunu şimdi ortadan kaldırmak vardı ama, ne fayda ki yaşaması bizim için, şimdilak daha hayırlı. Evet, dedi Alarahman, şimdilik yaşaması daha hayırlı. Gelen misafirim bununla irtibata geçip geçmeyeceğini öğrenmemiz lazım. Mücahidlerin Karargâhında Bu arada Mücahidlerin karargâhında hummalı bir faaliyet vardı. Yeni gelen mücahidlerin, eski mücahidlere ve ortama ısınmaları için çalışma yapılıyordu. Fazla zorluk çekmedi yeni gelen mücahidler. Değil mi ki "Müslümanlar kardeşti". O halde yabancılık çekmek niye. Zaten bu kardeşlik duygusu değil miydi onları sıcak yuvalarından ta buraya kadar getiren. Yeni gelen mücahidler, komutandan kendilerine görev verilmesini istediler. Komutan herne kadar onlara misafir olduklarını bir kaç gün daha beklemelerini istediyse de. Mücahidler: "Kardeşlerimiz çalışırken bizim oturmamız yakışık almaz," diyerek buna itiraz ettiler. Bununüzerine Komutan herkese yapmaları gereken işleri söyledi. Bugünden itibaren, nöbetler bir yeni bir eski mücahid olmak üzere ikişer kişi tarafından tutulacaktı. İçi içlerine sığmıyordu yeni mücahidlerin. Keyiflerine de diyecek yoktu. Diğerleri de görevlendirildikleri işleri yapmak üzere, görev yerlerinin yolunu tuttular. Kafilede Son Durum Kafile kayda değer bir problemle karşılaşmadan yoluna devam ediyordu. Ufak tefek bazı aksiliklerin dışında herşey normal gidiyordu. Akşamı geçirecek düzlük bir yer bulmuşlardı. İlk hadisenin ardından şimdiye kadar dağlık bir yerde mola vermemişlerdi. Şimdiki mola yerleri ise çok güzel bir manzaraya sahipti. Yollarının üzerinde bir dere akıyordu, suyu tertemizdi. Dered ellerini yüzlerini yıkadılar. Etref da yemyeşildi. Sanki cennetten bir köşeydi. Hemen çadırları kurdular, 3 tane çadırları vardı. Çadırlardan birinde Meryem ve diğer kadın asker olan Svetlana kalıyordu. Diğer iki çadırda ise üçer asker kalıyordu. Akşam yemeğini yiyip çaylarını içmiçlerdi. İçlerinden bazısı ise çay yerine votka içmeyi tercih etmişti. Vakit bir hayli ilerleyince herkes çadırına çekildi. Bu arada gökyüzü de bulutlanmaya başlamıştı. Onlar buranın iklimine yabancıydılar. Buralarda genellikle temmuz hatta ağustosta bile yağmur yağıyordu. Hava yağışlı ama soğuk değildi. Tam uykuya dalacakları sırada birden........... ONÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU | |
23 Nisan 2013, 00:54 | Mesaj No:17 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM Bir gökgürlemesi sesi duyuldu ve ardından şimşekler çaktı. Dereye en yakın olan çadıra yıldırım vurdu. Çadırdakilerin kısa ve tiz çığlıkları duyuldu. Sonra sesleri kesildi. Yanan ça- dırın yanarken çıkardığı sesler gelmeye başladı. Herkesin korkudan nerdeyse gözleri yuva- larından fırlamıştı. Bir müddet hepsi hareketsiz kaldı. Neden sonra kendilerine gelir gibi olun- ca, hemendışarı fırlamışlardı ama çok geçti artık. Çadırdakiler çoktan ölmüşlerdi ve çadırdan da sadece geriye çadır demirleri kalmıştı. Moralleri altüst olmuştu. Kendilerine bu görevi veren İgor'a lanetler yağdırıyorlardı. Ne çare ki ellerinden birşey gelmiyordu. Yanan çadır etrafı aydınlatmıştı. Derenin de ağzına kadar sel suları ile dolduğunu görmüşlerdi. Karşıya geçmek imkansızdı. Bu da başka bir belaydı. Bulundukları yer. Rus birliklerine çok uzaktı ve hem nevaleleri ve hem de yakıtları az kalmıştı. Askerlerden bir çıldırmış gibiydi. Üstüste gelen olaylar aklını başından almıştı. Kafile komutanı askere iki yumruk atmak suretiyle bayıltmıştı. Yağmur da durmuştu. Hemen kazma küreklerle bir çukur azıp kömüre dönen üç askerin cese- dini gömdüler. Taşın yuvarlanması olayından sonra yanlarına en yakın birlikten portatif kazma ve kazma almışlardı. Komutan herkese çadırına girmelerini emretti. Ve uyumaya çalışmalarını söyledi. Uzunca bir süre kimseyi uyku tutmamıştı. Sabaha yakın Meryem kendinden geçti. Rüyasında anne ve babasını bir kez daha gördü. Annesi şefkatle ona bakıyordu. "Kızım, dedi annesi, başınıza gelenleri görüyorsun. Bütün bunlar sana birer ikazdır. Aklını başına almazsan onların düçar olduğu akıbet seni de bekliyor. Diğer yandan İgor elinde kement ateş çukurunun içerisinden Meryem'e bakıyor ve onu kendine doğru çağırıyordu. Meryem bu sefer geri geri git- meye başlamıştı. Gittikçe İgor'dan uzaklaşıyordu. Anne ve babası ona gülümseyerek bakıyordu. Kuşluk vaktinde Meryem uyandı. Hâlâ gördüğü rüyanın etkisindeydi. İçinde Mücahidlere karşı bir sevgi oluşmuştu. Ama bu duygular henüz taze idi. Saf değiştirmesi için yeterli bir güce sahip değildi. Komutanın sesi iel kendine geldi. "Derenin suyunun çekilmesi lazım. Bu durumda burada su çekilene kadar konaklamak zorundayız. Bayanlar çalı çırpı ve yenebilecek otları toplasın biz de av hayvanı aramaya gideceğiz. Yiyeceğimiz ve yakıtımız az. Yakıtımız ancak ilerimizde bulunan karakola kadar yeter. Bu nedenle aracı kullanma lüksümüz yok. Yiyecekleri de idareli kullanmalıyız. dedi ve iki askerle birlikte ormana daldı. Caharkale'de Olcayto gittikten sonra. Alarahman Mir Hüseyin'e: Olcayto'yu takip etmemiz lazım. Kiminle görüşü- yor bunu öğrenmeliyiz. Onun ardına takabileceğin güvenli biri var mı yoksa ben mi gidiyim," dedi. Mir Hüseyin: Bu işi çin deneyimli birinin olması lazım. Beni tanır ve hemen farkeder. Bu nedenle de hem biz tehlikeye düşeriz hem de Olcayto kendini gizler. Sanırım senin gitmen daha iyi olur. Tamam, dedi Alarahman. Yalnız kılık değiştirmem lazım. Kolay, dedi Mir Hüseyin. Hemen gidip bodrum kattan eski elbiseler getirdi. Alarahman elbiseleri giydi, sakalının bazı yerlerini beyaza boyadı. Sırtına da bir kambur yerleştirdi. Dilenci kılığına girmişti. Mir Hüseyin etrafı gözetledi, hiç kimsenin olmadığından emin olunca Alarahman'a dışarı çıkmasını söyledi. Alarahman dikkatli bir şekilde dışarı çıktı. Mir Hüseyin'in tarif ettiği istikamete doğru yola koyuldu. Bir evin köşesini dönmüştü ki.... ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU | |
23 Nisan 2013, 16:14 | Mesaj No:18 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONBEŞİNCİ BÖLÜM Bir rus devriyesi ile burun buruna geldi. Rus askerleri hain hain bakmaya başladılar. İlk defa bu adamı görüyorlardı. Alarahman hemen sağır ve dilsiz taklidi yaparak ruslardan para istedi. Ruslar Alarahman'ın numarasını yuttular. Yüz ifadeleri değişti. Alarahman yaka- larına yapıştı bırakmıyor. En son rusların biri cebinden madeni bir para çıkardı, Alarahmana uzattı ve devriye hızla oradan uzaklaştı. Hallerinden: "Nereden çattık bu adama yahu" der gibi bir durum vardı. Alarahman için için gülüyordu. Ama bir dahaki seferi de böyle bir şeyi yapmama kararı almıştı. Çünkü rusların hepsi bunun kadar ahmak ve cömert değildi. Ala- rahman, Mir Hüseyin'in tarif ettiği yere vardı. Olcayto eve giriyordu. Alarahman bir köşeye oturdu, dileniyormuş gibi yapmaya başladı. Epeyce bir müddet sonra adamın biri Olcayto' nun evine geldi. Etrafına bakındıktan sonra kapıyı çaldı. Alarahman iyice saklanmıştı. Onu herhangibirinin görmesi mümkün değildi. Olcayto kapıyı açtı, o da sağa sola bakındı ve adamı içeri aldı. Olcayto'nun penceresinin yanında çalılık benzeri gür bir ağaççık vardı. Bir adamı rahatlıkla gizleyebilecek durumdaydı. Etrafta da kimseler yoktu. Alarahman seri bir şekilde o ağaççığın altına girdi. Olcayto ya tedbirsizdi ya da kendinden son derece emin olacak ki pencereyi açık bırakmıştı. Konuşmaları rahatlıkla duyuluyordu. Konuşma- lardan içeridekinin rus ve adının da Aleksander olduğu anlaşılıyordu. Aleksander: Evet Olcayto ne gibi haberlerin var. Olcayto: Efendim fevkalade bir durum yok. Mir Hüseyin'in evine biri geldi, kontrol etmeye gittim ama korkulacak bir şey yok. Dünyadan haberi olmayan ahmak bir adam. (Ben sana bunun hesabını sormaz mıyım Olcayto, dedi Alarahman. Ama ne fayda ki Olcayto'nun daha yaşaması lazımdı. Dirisi ölüsünden daha gerekliydi şimdilik) Aleksander: Gözünü dört aç Olcayto. Kuş uçmaması lazım. Başımıza gelenleri sen de bili- yorsun. Son bir ay içerisinde yüzlerce ölü ve yaralı verdik. Bu nedenle çok dikkatli olmak zorundayız. Asilerin içerisinde bir adamımız olacaktı ki köklerini çok kısa sürede kazırdık. Neyse o isteğimiz de yakında olacak. Moskova'dan bir kadın geliyor, Çeçen asıllı ama tam bir rus gibi yetişti. Onunla sen irtibata geçeceksin. Onu bir şekilde asilerin içine sokmamız lazım. Sanırım bu çok zor olmayacak. Kendisine bir takım İslâmî bilgiler de verilmiş durumda. Olcayto: Bu çok iyi olur. O zaman bu kadar sıkıntı çekmeye gerek kalmayacak. Alarahman duyacaklarını duymuştu. Hemen oradan uzaklaştı. Mir Hüseyin'in evine geldi. Mir Hüseyin'e durumu anlattı. Alarahman: Mir Hüseyin, birinin karargâh'a gidip bu duyduklarımı komutana bildirmesi lazım. Bunu yapabilecek kimse varmı? Mir Hüseyin: Evet, Abdulkadir bunu yapabilir. Sen dinlen ben onu çağırmaya gidiyorum. Mir Hüseyin çıktı. Bir müddet sonra geri döndü. Yanında 18-20 yaşlarında yağız bir delikan- lı duruyordu. Alarahman'a: İşte Abdulkadir. Ona ne yapması gerektiğini söyle. Alarahman: Komutana git ve şu duyduklarımı ona teker teker anlat. Benim ne yapmam gerektiğini sor ve komutan ne emrederse onun dediğini yap. Bunları yapabilecek misin? Abdulkadir: Elbette, ben zaten bu işler için buradayım. Aslında savaşa katılmayı çok istiyorum ama bana burada ihtiyaç olduğu için buradayım. Alarahman, Abdulkadir'e dua edip onu gönderdi. Kafilede Son durum Askerler dağa gitmişlerdi. Meryem ve Svetlana ise etrafı kolaçan edip, dişe dokunur ne varsa toplamışlardı, ebegümeci, yabani nane, yabani sarımsak, semizotu ve buna benzer daha bir çok şey. Bir müddet sonra askerler döndüler bir tilki vurmuşlardı. Ateş yaktılar tilkiyi yüzüp şişe geçirdiler. Tilkinin eti de mis gibi kokuyordu. Böyle durumlarda doğrusu kaplumbağa bulsalar onu da yiyeceklerdi. Derenin suyu gittikçe düşüyordu. Böyle giderse ertesi gün akşama doğru yola çıkabileceklerdi. Çeçen Karargâhında Komutan Mus'ab mücahidleri etrafına toplamıştı. Rutin derslerden birini yapıyordu. Konu Sahabelerin Hayatıydı. Alt başlık Ashâb'ın Yiğitliğiydi. Komutan anlatmaya başladı. Bezzâr'ın tahricine göre bir gün Ali (ra) (cemaata): --Ey cemaat! Bana insanların en yiğidinin kim olduğunu söyleyebilir misiniz? diye sorar. --Sensin, ey mü'minlerin Emiri! derler. Hz. Ali: --Filhakika ben, kiminle dövüşmüşsem ondan kâmilen hakkımı almışımdır. (Ama o ben değilim) siz bana halknı en bahadırını söyleyiniz. Cemaat: --Biz bilmiyoruz, kimdir? Ali (ra):... ONBEŞİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
24 Nisan 2013, 10:59 | Mesaj No:19 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONALTINCI BÖLÜM ...Ebu Bekir'dir (ra). Çünkü Bedir savaşında biz, Allah Resûlü (sav) için bir çardak yapmıştık. Müşriklerden birinin Resûlullah'a (sav) saldırmaması için "Peygamber'in yanında kim kalacak?" dediğimizde, vallahi buna Ebû Bekir'den başka yanaşan çıkmamıştı. Sell-i seyf ederek Peygamber Efendimiz'in (sav) başı ucunda o, durmuştu. Müşriklerden biri Resûlullah'a (sav) hücum ettiğinde Ebû Bekir de anında ona karşılık veriyordu. İşte insanların en yiğidi! Evet kardeşlerim. Sahabelerin yiğitliğini görüyorsunuz. Sahabeler bizim için örnektirler. Sahabelerin hayatlarından alacağımız çok dersler vardır. Bugünlük dersimiz bu kadar. Yarın inşaallah Hz. Ömer'in (ra) yiğitliğinden bahsedeceğiz. Şimdi hepiniz serbestsiniz. Tim komutanları burada kalsın, onlarla konuşmamız gereken konular var. Diğerleri hemen oradan ayrılarak, görevli olanlar görev yerlerine diğerleri de uygun yerlerde istirahata çekildiler. Tim komutanları yalnız kalınca Komutan: Kardeşlerim! dünya çapında ses getirecek bir eylem yapıp içinde bulunduğumuz zulme dikkat çekmemiz lazım. Müslüman ülkeler dahil, maalesef tüm dünya bize duyarsız. Hiç olmazsa müslü- manların dikkatini çekmeliyiz. Bunun için de Moskova'da bir eylem yapmalıyız. Bu konuda fikri olan söylesin. Malik: Komutanım çok doğru bir tesbit böyle bir eyleme gerçekten ihtiyacımız var. Ama bu eylemi yapabilmemiz için de araç ve silah ile mühimmat lazım. Komutan: Elbette ki araç ve mühimmat temin etmeliyiz. Allah'ın (cc) izniyle onları temin ederiz. Selman: Komutanım ses getirecek bir eylem gerçekleştirmeliyiz ve ben bu eyleme timim ile talibim. Diğer tim komutanları da göreve talip oldular ama göreve ilk talip olan Selman ve timinin bu iş için görevlendirilmesi kararlaştırıldı. Şimdi sıra araç ve mühimmatın teminine gelmişti. Komutan bu konularda usta olan Ebubekir'i çağırdı. Ebubekir geldi. Komutan Ebubekire: Ebubekir.... ONALTINCI BÖLÜMÜN SONU | |
26 Nisan 2013, 15:31 | Mesaj No:20 |
Cevap: Çeçenistanda Asrın Direnişi ONYEDİNCİ BÖLÜM ...Ebubekir! Bize araç ve mühimmat lazım. Şu rus askeri ile irtibata geç, bir miktar para ver ve gerekli malzemeyi temin et. Ebubekir: Başüstüne komutanım! Ben hemen gözetleme yerine gidip, o rus askerinin nöbete gitmesini bekliyeyim. Komutan: Tamam Ebubekir, Allah yardımcın olsun. Ebubekir hemen gözetleme yerine gidip rus nöbetçilerini kontrole başladı. Aradan bir saat geçmişti ki Ebubekir'in devamlı irtibata geçtiği rus asker nöbet yerine gitti. Yeri gelmişken hem bu rus ve hem de diğer rus askerler hakkında biraz bilgi verelim. Diğer gayri müslim askerler gibi, rus askerleri arasında da sürekli uyuşturucu ve alkol kullanımı yaygındı. Bu rus askeri de uyuşturucu müptelası olan biriydi. Çok cüz-i bir para karşılığı istenilenden daha fazla silah ve benzeri malzeme elde etmek mümkündü. Buna tank, top, araç ve benzeri malzemeler dahildi. Ebubekir vakit kaybetmeden dağın eteğinden aşağıya doğru inmeye başladı. Dağın yamacı çok dikti. Aşağıya inmek çok meşakkatli ve dikkat isteyen bir işti. Epeyce bir zaman sonra Ebubekir aşağıya inmeyi başardı. Çalılıklar, taşlar ve benzeri engelleyicileri kendisine siper edinen Ebubekir rus askerinin bulunduğu yere yaklaştı. Baykuş sesi gibi bir ses çıkararak rus askerinin dikkatini çekmeyi başardı. Rus askeri etrafına bakındı, kimsenin kendisini görmediğinden emin olunca da Ebubekir'in yanına vardı. Ne istiyorsun? dedi rus askeri. Ebubekir: Bir araç ve yeteri kadar silah ile mühimmat ve rus üniforması lazım. Rus askeri: Ne kadar para getirdin? Ebubekir: 200 dolar. Rus askeri: 200 dolar yetmez. Ebubekir: 250 olsun. Rus askeri: Araç için 100, silah ve mühimmat için 150 ve üniformalar için de 200 dolar istiyorum. Ebubekir: Bu istediğin miktar çok. En son 300 dolar veririm. Rus askeri: Olmaz 450 den aşağı olmaz. Ebubekir: Peki sen bilirsin, ben gidiyorum. Ebubekir birkaç adım atmıştı ki... ONYEDİNCİ BÖLÜMÜN SONU | |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Çizginin Direnişi Hanzala: Naci el Ali | Mihrinaz | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 25 Mayıs 2024 15:54 |
Asrın Kerbelasi Filistin.. | İslaminesil | Serbest Kürsü | 3 | 03 Kasım 2023 18:26 |
Asrın Hastalığı “Mealcilik | Esadullah | Kur'ân-ı Kerim Genel | 1 | 19 Şubat 2016 07:03 |
İşgalci direnişi yıldıramayacak | enderhafızım | Serbest Kürsü | 2 | 17 Kasım 2012 01:58 |
Asrın İmam'ı Seni Unutmadık/Unutmayacağız | Yitiksevda | Alimler(Rh) | 0 | 03Haziran 2012 17:43 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|