|
Konu Kimliği: Konu Sahibi medinelii,Açılış Tarihi: 12 Ağustos 2008 (13:27), Konuya Son Cevap : 05 Temmuz 2024 (22:56). Konuya 4 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
12 Ağustos 2008, 13:27 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 1808 Üyelik T.:
11 Mayıs 2008 | aşk bir muz kabuguymuş!!! aşk bir muz kabuguymuş!!! “Aşk, bir bankta yan yana oturmaktır”, “Aşk, aynı gökyüzüne bakmaktır”, “Aşk, baktığın yerde aynı şeyleri görmektir” gibi basit tariflerdi bunlar. Kulağa hoş gelen, hele de çizilen minyon tiplemelerle iyice sevimlileşen şeylerdi. Acaba şimdi bir tarif yapmak gerekse, neler söyleriz aşk hakkında? Sokağa çıkıp, sadece gördüklerimizi not etsek… Mesela İstanbul’un caddelerinde aşkı arasak… Yok, yok, öyle İstiklâl’e filan çıkmasak, Bağdat Caddesi’ne uzanmasak, Fatih Fevzi Paşa Caddesi’ni şöyle bir yürüsek... Üsküdar sahillerinde dolaşsak... Muhafazakâr tabir olunan insanları dışarıdan izlesek... (Herkesin mutlaka bir şeyleri muhafaza ettiğini düşünürsek, muhafazakârlığı Fatih ve Üsküdar’a sıkıştırmak yanlış olacak belki ama, biz yine de galat-ı meşhuru lisan-ı fasihten evlâ tutalım.) Bütün bunlardan bir tarif, bu tariften de bir panorama çıkarsak... Evet, ‘muhafazakâr çevre’lerde aşkın ne anlama geldiğini, böyle sadece verilen görüntülerden anlamaya çalışsak... Sonra da görülen şeyleri, yaşanan şeylerin üstüne eklesek... Acaba hangi sonuca ulaşırdık? İlk önce herhalde aşkı flörtle eşitleyen modern anlayış çıkardı karşımıza. Dolayısıyla da, aşk deyince, el ele, kol kola gezen erkekler ve kızlar, sınır tanımaz konuşmalar, ellerin önünde aşılan çizgiler akla gelirdi. Ve bunların yaşandığı yerler, ‘şuurlu’, ‘duyarlı’ Müslümanların yaşadığı muhitlerse, içine düşülen çelişkiler daha çok göze batardı. Evet, burada şuur da tırnak içinde, duyarlılık da. Aynen gerçek hayatta olduğu gibi.. * * * Dışarıdan bakalım dedim ya, ben de kendimce bazı tarifler yaptım aşk için, böyle ‘dışarıdan’ bakmaya çalışarak. Muhafazakâr insanların yoğun olarak yaşadığı muhitlerin sokaklarında nelerin görüldüğünü dışarıdan görmeye çalıştım. Bakalım nasıl bulacaksınız tariflerimi: “Aşk, saatlerce, nereye gittiğini bilmeden caddeleri arşınlamaktır” “Aşk, gece-gündüz konuşmak, ama bir sonuca varmak istememektir” “Aşk, anne-babanın endişelerini baskı zannetmektir” “Aşk, zaman denilen en kıymetli hazineyi saçıp-savurmaktır” “Aşk, temsil edilen değerlerden bîhaber olmaktır” “Aşk, hakları sonuna kadar kullanmak, ama görevlerden hiç söz ettirmemektir” “Aşk, sevilen uğruna, dillerin her türlü yalanı kıvrakça söylemeye alışmasıdır” Dilerseniz, bu tarifleri çoğaltabilirsiniz. Zaten, farklı durumlardan farklı tarifler illa ki çıkacaktır. Dediğim gibi, bunlar sadece gözlemlerden ve tecrübelerden yola çıkılarak yapılmış tarifler. Böyle ‘hayatının insanı’nı bulduğunu düşündüğü halde, sonradan dünyası yıkılan, her şeyden geçen, alt-üst olan bir sürü insan tanıyorum ben. ‘Sevdiği uğruna’ okulları uzayan, derslerinden kalan, Yaratıcısına karşı görevlerini ‘askıya alan’, kısa zaman içinde bütün ‘hassasiyet’lerini yitiren tanıdıklarım var. Eskiden, belli kesimlerin problemiymiş bu. İslam’ı yaşadınız mı, düşmezmişsiniz bu tuzaklara. Öyle uzakmış ki böyle ‘tehlike’ler, bazı ortamlara girmezmişsiniz, olur bitermiş! Hayat bu kadar pahalı değilmiş. Evlenmek daha kolaymış… Ne bileyim, gençlerin aleyhine bu kadar çok şart birleşmiyormuş. Şeytan aynı Şeytan’mış ama, bir maya varmış nefislerdeki arzuları dizginleyen.. Ama şimdi ne yazık ki, kavramların içini oyup tanımları değiştirerek işe başlayan bir virüs girmiş bünyeye… * * * Bazen eski sevda hikâyelerini düşünüyorum. Ferhat ile Şirin’i mesela. Leyla ile Mecnun’u. Hüsrev ile Şirin’i. Adam çıkmış, sevdiği uğruna dağları delmiş. Darb-ı mesellere konu olmuş gösterdiği sabır. ‘Ferhat gibi’ denir olmuş. Bazı hikâyeler acıklı bitmiş tabii. Kavuşamayan, verem olan, aklını kaçıran biçare âşıklar da var. Toplum hafızasının biriktirdiği, ürettiği hikâyeler bunlar… Sonra, mecazî aşktır bunlar ve ilahî aşka geçitler vardır her birinden. Âşık, sevdiğinden sevgiyi talim eder. ‘Sonsuz sevgi’yi ve ‘Asla terk etmeyecek sevgili’yi öğrenir bu aşklarla. Bizim ‘eski’ hikâyelerimiz biraz da, Leyla’dan Mevla’ya ‘terfi’ eden sevdalıların hikâyeleridir… Bu her yerde bulunabilecek lafları şunun için ediyorum: Bugün aşk denilince anlaşılan şeyle bunları karşılaştırınca derin bir esef kaplıyor insanın içini. Harcanan zamanlar, tükenen ümitler, kaybolan gayeler, heba olan değerler… Başta da söyledim ya, başka yerde olsa zaten tabii bulacağımız bazı aksaklıklar, adı ‘muhafazakâr’ olan insanlarda ortaya çıkınca, daha bir göze batıyor. Yine “love is”li sakızlardan mülhem bir hoşlukla bitireyim: “Aşk bir muz kabuğudur; dikkat etmezsen ayağın değil, hayatın kayar!” cok sevdıgım yazar abim taha kılınç |
Konu Sahibi medinelii 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
nişan sohbetimde anlatılan örnek hadıse | Serbest Kürsü | sevginin_bedeli | 20 | 10339 | 14 Ekim 2009 15:31 |
huzzam yayında | Serbest Kürsü | medinelii | 6 | 2478 | 12 Ekim 2009 21:59 |
Ve RABBİM.... | Allah(c.c) | su damlası | 9 | 3063 | 10 Şubat 2009 01:47 |
efsunlu.... | Makale ve Köşe Yazıları | medinelii | 0 | 1656 | 08 Şubat 2009 21:51 |
bu hayata çıplak gözle bakılmaz(mış) | Makale ve Köşe Yazıları | KARAKÖSE | 1 | 1948 | 08 Şubat 2009 21:47 |
12 Ağustos 2008, 14:36 | Mesaj No:2 |
Cvp: aşk bir muz kabuguymuş!!!
beni benden alıp alıp götüren saçını rüzgara katarsın sevda şaşma ufuk gibi yandığıma sen bende doğar bende batarsın sevda âfet yakar diye duyulmuş gözün bir çift namlu gibi oyulmuş gözün beni çıldırtmaya koyulmuş gözün mermini şurama atarsın sevda ağlayışın yaman, gülüşün yaman pençende yüreğim başımda duman ciğer kebap olup, yandığım zaman su değil, baldıran tutarsın sevda ben gün doğusunda beklerken seni neden hep lodosa açtın yelkeni turnalar mı alıp gitti neşeni şimdi hangi koyda yatarsın sevda bırak sürükleme suyuna beni hedef bendim, gerdin yayına beni ne dehşet getirdin oyuna beni betersin, betersin, betersin sevda(mustafa islamoğlu) | |
12 Ağustos 2008, 20:44 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 9 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: aşk bir muz kabuguymuş!!! Sağ elini uzat Hakkın bağına Sineme düşen acım yapraksızlığın yaprağı Dervişin ayak izlerine düşen gölge benim Tesbih tanelerine kardeş adın var ::::::Ayın :::::::::::::Şın ::::::::::::::::::::Kaf K/af dağının ardında geçmişin sitemi Niyaza açılan ellerime ses/sizlik şahid Seccadene bıraktığım bir demet gül Gök/ Yüzü(ne) haykırsın bendeki adını ==Ayın =====Şın =======Kaf ع ٍ ش ِ ق ِ Yokluğa açılan kapının ardında Varlık fidanı duygu yaprağına hasret Şavkın vuruyor her gece göz pınarıma Sende kalan umudum ==Ayın =====Şın =======Kaf ع ٍ ش ِ ق ِ Be’nin anlamını güçlendiren nokta(yı)m Şehadet parmağımla mühürledim bakisini Oymalı sandığımda sevgi çeyizim Hücrelerime kaydolan rengin kokusu ==Ayın =====Şın =======K/af ع ٍ ش ِ ق ِ Ten mumu erisin Abı hayat varlığının resmi Boz bulanık kekre suyu temizleyen ==Ayın =====Şın =======Kaf… ع ٍ ش ِ ق ِ ع ٍ ش ِ ق ِ ع ٍ ش ِ ق ِ A.Ş.K... ع ٍ ش ِ ق ِ eline sağlık kardeşim............ |
25 Temmuz 2018, 02:01 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Aşk bir muz kabuğudur; dikkat etmezsen ayağın değil, hayatın kayar
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
05 Temmuz 2024, 22:56 | Mesaj No:5 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Âşık, sevdiğinden sevgiyi talim eder. ‘Sonsuz sevgi’yi ve ‘Asla terk etmeyecek sevgili’yi öğrenir
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |