Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İLİTAM İLAHİYAT LİSANS TAMAMLAMA.::. > İlitam 3.Sınıf Dersleri > Tefsir Usülü

Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi:  20 Aralık 2013 (05:56), Konuya Son Cevap : 20 Aralık 2013 (05:57). Konuya 1 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 20 Aralık 2013, 05:56   Mesaj No:1
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart tefsir usülü 7.ve 8. hafta özeti

tefsir usülü 7.ve 8. hafta özeti

tefsir usulü-7.hafta özetidir.
VAHYİN MUHAFAZASI
  • Kur'ân-ı Kerim'in Hz. Peygamber Zamanında Yazılıp Ezberlenmesi
Hz. Peygamberin en fazla önem verdiği işlerin başında kendisine inen vahyi muhafaza etmek ve aynı zamanda başkalarına ulaştırmaktı. Cibril ile birlikte her yıl bir defa o zamana kadar inen vahyi yeniden okuyorlardı. Bu durum vefat yılında ise iki defa tekrarlanmıştı.
Kur'ân, başlangıçtan itibaren Hz. Peygamber tarafından yazdırılıyordu. Hz. Peygamber (s.a.s.), meleğin kendisine getirmiş olduğu vahyi ezberliyor, sonra vahiy kâtiplerinden birisini çağırtarak, gelen kısmı, ait olduğu yeri de kendisi belirterek yazdırıyordu. Vahiy kâtipleri vahyi tabaklanmış deri, hurma dalları, yassı taşlar, tahta levhalar, deve ve koyunların kürek kemikleri gibi o gün için kullanılan yazı malzemelerine kaydediliyordu.
Hz. Peygambere vahiy kâtipliği yapanlardan bazılarının isimleri şöyledir:
Hz. Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali, Zeyd b. Sâbit, Übey b. Ka’b, Muâviye b. Ebî Süfyân, Hâlid b. Velid, Ebân b. Saîd, Sâbit b. Kays
KU’RÂN VAHYİNİN EZBER, YAZI ve DİĞER METOTLARLA TESPİTİ ve NAKLİ
İnsanlığa gönderilen son İlâhî Kitap Kur'ân, kendine has sebeplerden dolayı, indiği andan itibaren yazılmış, ezberlenmiş, sürekli okunmuş, gerek vahyin kendisine geldiği Peygamber ve gerekse daha sonraki dönemlerde hiçbir değişikliğe maruz kalmadan mevcudiyetini günümüze kadar korumuştur.
Aradan asırlar geçmesine, seven sevmeyen bir sürü kimsenin bulunmasına, şartların kimi zaman oldukça olumsuzlaşmasına rağmen yine de aynen kalması, şüphesiz özel bir ayrıcalığı gerektirmektedir.
Kur'ân’ın yazılması, ezberlenmesi ve aktarılmasını yedi yönden incelemek mümkündür. Bunlar: İlahi Boyut, Kur'ânî Boyut, Peygamberî Boyut, Sahabe Boyutu, İbadet Boyutu, Tefsir Boyutu ve Psikolojik boyuttur.
1-İlahi Boyut: Son Kitap olması - Kaynağının Sağlam Olması
2-Kur’ânî Boyut: eşsiz i’caza sahip olması - Cenâb-ı Hakk’a ait bir söz olması – üslubunun etkileyici olması - şüphe edenleri muarazaya davet etmesi, meydan okuması – mucize oluşu
3-Peygamberi (s.a.s.) Boyut: Kur'ân-ı Kerim’in yazılması ve ezberlenmesi hususunda belki de en önemli vasıta Hz. Peygamberdi. Önce Ezberliyor, sonra yazdırıyor, cebraille mukabele ediyor, vahiy kâtiplerinin yazdıklarını kontrol ediyordu. En zor şartlarda bile Resûlullah (s.a.s.) yanından vahiy kâtiplerini ve yazı malzemesini eksik etmiyordu. Hicrette bile vahiy kâtibi ve yazı malzemesi vardı yanında.
4-Sahabe Boyutu: Resûl-i Ekrem (s.a.s.) vahiy geldiği zaman, yanında bulunanlara onu okur, ashabın birçoğu bu âyetleri ezberler, sonra onları başkalarına da ezberletirdi. Hem kadın em erkek sahabe bu çalışmayı yürütüyordu.
Tevrat ve İncil’in hafızları yoktur. Hatta hiçbir papaz ya da haham kendi kutsal kitabını ezberlememiştir, ezberlemesi de imkânsızdır. Müslümanlara gelince, gerek ashaptan gerekse daha sonraki dönemlerde yaşayan sayısız Müslüman tarafından Kur'ân-ı Kerim’in ezberlendiği görülür.
5-İbadet Boyutu: Kur'ân-ı Kerim’in okunması ibadet sayılmıştır. Yine namaz ibadetinin geçerli olması için her rekâtında ondan bir miktar okunması şarttır. Kur'ân’ın her bir harfinin insana en az on sevap kazandıracağı müjdesini alan ashabın kuranla alakası daha da derinleşmiştir.
6-Tefsir Boyutu: bütün tefsir kitaplarındaki Kur'ân aynı Kur'ân’dır. Yani Fatiha’dan başlar, Nas suresinde sona erer. Bu da kanaatimizce Kur’ân’ın korunmasında bir vesile ve bir kanıt olarak kabul edilebilir. Elimize ulaşan ilk tefsir h. 150 vefat eden Mukatil b. Süleyman’ın tefsiridir.
7-Psikolojik Boyutu: İnsanlar zor zamanlarda daha azimli olurlar. Davalarına daha bir gönülden inanır ve sadakatle yapışırlar. Ashabın bazen annelerini-babalarını, bazen yakınlarını, bazen bizzat kendi öz canlarını bu uğurda feda ettiklerini görürüz. Hiçbir engel onları yollarından döndüremiyordu. Böyle bir ruh haleti içinde olan ashap, Hz. Peygamber’e (s.a.s.) sahip çıktığı gibi, Kur'ân’a da sahip çıkıyor, onu can kulağıyla dinliyor, yazıyor ve ezberliyorlardı.
Tarihte Kur'ân’ın okunması, ezberlenmesi ve korunmasına gösterilen hassasiyet, başka hiçbir kitaba nasip olmamıştır.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi Medine-web 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması... Medineweb.net Videolar Medine-web 5 210 23 Eylül 2024 20:24
Mustafa İslamoğlu Sözler Medineweb.net Videolar Mihrinaz 2 391 30 Nisan 2023 16:51
Şirk Hakkında Kuran Ne Diyor? Medineweb.net Videolar Medine-web 0 261 29 Nisan 2023 18:52
DÜNYA KABE'NİN NERESİNDE Hacc-Umre-Kurban Medine-web 0 1103 27 Nisan 2020 21:40

Alt 20 Aralık 2013, 05:57   Mesaj No:2
Medineweb Site Yöneticisi
Medine-web - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Medine-web isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 1
Üyelik T.: 14Haziran 2007
Arkadaşları:8
Cinsiyet:Erkek
Yaş:50
Mesaj: 3.036
Konular: 340
Beğenildi:1437
Beğendi:478
Takdirleri:10498
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: tefsir usülü 7.ve 8. hafta özeti

tefsir usulü-8.hafta özetidir.
Kur'ân-ı Kerim'in Hz. Ebûbekir (r.a.) Zamanındaki Durumu
Hz. Peygamber’in vefatından sonra, O’nun yerine müslümanların halifesi olarak Hz. Ebûbekir seçildi. Bu dönemde ridde denilen İslâm’dan çıkma hadiseleri ve ayaklanmalar çıktı. Hicretin 12. Yılında Yemame savaşında yetmiş Kur'ân hafızı şehid oldu. Bu acı durum Hz. Ömer’i korkuttu. Hemen Hz. Ebûbekir’in yanına giderek, Kur'ân'ın zayi olmasından korktuğunu bildirdi. Hz. Ömer, Kur'ân'ın hemen cemedilip bir kitap haline getirilmesini söyledi.
Hz. Ebûbekir bu durumu uygun gördüğü Zeyd b. Sabit’e anlattı. Karar alındı. Hz. Ebûbekir, Zeyd’e asla hafızasına güvenmemesini, her âyet için iki delil olmak üzere, iki şahıstan yazılı nüsha aramasını emretti. Zeyd b. Sabit, ne ezberlediğine, ne yazdığına ve ne de kulaktan duyduğuna itimat etmeyip, bu önemli konuda iki esasa dayandı:
1- Getirilen vahyin Hz. Peygamberin huzurunda yazılmış olması.
2- insanların bunu ezbere bilmiş olmaları.
Ayrıca getirilen vahyin Hz. Peygamber huzurunda yazıldığına dair iki de şahid şart koşuldu.
Bu çalışma neticesinde kuran toplanmıştır. Hz. Ebûbekir devrinde bir araya getirilen bu sahifelere el-Mushaf denilmiştir.
El-Mushaf: “iki kabı arasında sahifeler ihtiva eden” demektir. Istılahta ise: “Hz. Osman zamanında, üzerinde ittifak edilen şekliyle, âyetleri ve sureleri tertip edilmiş tarzda Kur'ân metnini ihtiva eden evrak” manasına kullanılmış.
Mushaf-ı şerif, Hz. Ebûbekir’den sonra, Hz. Ömer’e intikal etmiş; o yaşadığı müddetçe kendisinin yanında durmuş, Ömer vefat edince, kızı Hafsa’ya kalmıştır.
Hz. Ebûbekir dönemindeki bu Mushaf şu özelliklere sahiptir:
1- Kur'ân, inceden inceye bir araştırmayla, ayrı ayrı yerlerde yazılı olan parçaları, dikkatli ve titiz bir şekilde toplanıp bir araya getirilmiştir.
2- Tilavetinin nesh olunmadığı âyetler alınmıştır.
3- Üzerinde ümmetin icmâı meydana gelmiş olup, Mütevatir bir şekilde gelmiştir.
Kur'ân-ı Kerim'in Hz. Osman (r.a.) Zamanındaki Durumu
Hz. Ebûbekir zamanında toplanılan şekliyle Kur'ân, Hz. Ömer’in hilafeti boyunca ve Hz. Osman döneminin başlarına kadar aynen kaldı. Ancak Hz. Osman döneminde devletin sınırları genişlemiştir. ashab tebliğ ve irşat amacıyla farklı yerlere dağılmıştı. Bu beldeler arasında bazı kıraat farklılıkları vardı. Çünkü Hz. Ebûbekir döneminde yazılan Mushaf, yedi harf (lehçe) göz önünde bulundurularak, yani bazı kelimeler, lehçelere göre değişik telaffuzları gösterecek şekilde yazılmıştı. Çoğunlukla imlası aynı olduğu halde, telaffuzu farklı olabiliyordu. Bu sebeple farklı anlaşılmalar oluyordu. Bu sebeple tek kaynaktan kuran öğretimi yapılması gerekiyordu. Hz. Osman, Bu sebeple Mushaf’ı çoğaltmak gerektiğine kanâat getirdi. Muhacirleri ve ensârı toplayarak, durumu onlarla istişare etti.
Akabinde Hz. Hafsa’ya da haber göndererek, Hz. Ebûbekir döneminde bir araya getirilen ve daha sonra Hz. Ömer tarafından kendisine bırakılan Mushaf’ı istedi. Hafsa da bu istek üzerine Mushaf’ı ona gönderdi. Hz. Osman; Zeyd b. Sâbit, Saîd b el-As, Abdurrahman b. El-Haris ve Abdullah b. Zübeyr’i istinsâh işi ile görevlendirdi.
İstinsah işi aslına tamamen uygun olarak gerçekleştirildikten sonra, asıl nüsha yeniden Hafsa’ya iade edilmiştir. İstinsah edilenler ise, ciltlenerek resmî, nihai, değişmez birer nüsha olarak belli başlı İslâm başkentlerine gönderilmiştir.
Yazılan bu Mushaflar, camide okunarak müslümanların ittifakına mazhar oldu. Birisi Medine’de bırakılıp, diğer üçü, o zamanın başlıca İslâm merkezleri olan Şam, Küfe ve Basra’ya gönderildi. Başka bir rivayete göre ise bu Mushafların sayısının yedi olup, bunlar da Mekke, Bahreyn ve Yemene gönderilmiştir.
Kur'ân-ı Kerim'in Noktalanması ve Harekelenmesi
İslâm zuhur ettiği zaman, Mekke’de okur-yazar sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı. Yazıda harflere nokta koyulmuyordu. Gerek vahiy kâtipleri, gerek Hz. Ebu Bekirin toplattığı Mushaf, Dolayısıyla Hz. Osman zamanında çoğaltılarak yazılan Mushaflara da noktalama işaretleri konulmamıştı.
Mushaf’ın noktalanması, ilk önce hicri 65 yıllarında Abdulmelik b. Mervân zamanında ciddi bir ihtiyaçla başlamıştır. Başlangıçta harekenin yerini tutmak üzere noktalama işaretleri kullanılmıştır. Fetha yerine harfin üstüne bir nokta, kesre yerine harfin altına bir nokta, zamme yerine harfin önüne bir nokta, sükûn yerine de iki nokta konuluyordu.
Noktalama icraatını ilk olarak Ebu’l-Esved ed-Düelî yapmıştır.
Rivayet edildiğine göre, Basra valisi Ziyad, Ebu’l-Esved’e haber göndererek, Allah'ın kitabını doğru okutabilmek için bazı işaretler koymasını istemişti. Önce uzak duran Esved daha sonra bazı ayetlerin yanlış okunduğunu görünce teklifi kabul etti. Neticede fetha için harfin üstüne bir nokta, kesre için altına bir nokta, zamme için harfin önüne bir nokta koydu. Bir süre sonra da harekeleme işinde, şu anda bildiğimiz işaretler kullanılır oldu.
Hicri üçüncü asırdan sonra Mushaf’ın yazısı daha da iyileştirilip güzelleştirildi. İnsanları, surelerin isimlerini ve âyetlerin sayısını, âyet başlarını belirten işaretleri; durulması lazım olan için mim, durulması yasak olan için lamelif, durmakla geçmek eşit ve câiz olan için cim... gibi işaretler geliştirdiler.
Yedi Harf ve Kıraat Meselesi
Yedi Harf (el-Ahrufu’s-seb’a)
Kur'ân-ı Kerim’le ilgili olarak, üzerinde farklı görüşlerin ileri sürüldüğü konulardan birisi de yedi harf meselesidir. Bir sureyi ayrı tarzda okuyan iki sahabe tartışarak huzura çıktılar. Peygamberimiz ikisini de dinleyince şöyle buyurdu: Evet, sure bu şekilde de nazil oldu. Biliniz ki, bu Kur'ân yedi harf üzere indirilmiştir. Bunların hangisi kolayınıza gelirse onunla okuyun.” İşte farklı okuyuş şekilleri buradan kaynaklanıyordu. Kur'ân-ı Kerim’deki yedi harften kastedilenin ne olduğu hususunda öteden beri âlimler değişik görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunlar:
1- İsimlerin müfred, tesniye, cem’, müzekker ve müennes olmalarıdır.
2- Fiillerin mazi, muzari, emir gibi kullanışlarındaki farklılıklardır.
3- İ’rab vecihlerindeki farklılıklardır.
4- Ziyade ve noksan ile olan farklılıklardır.
5-Takdim ve te’hir ile olan farklılıklardır.
6-Harflerin veya kelimelerin değiştirilmesiyle olan farklılıklardır.
7-Lehçe farklılıklarıdır.
Kıraatler:
Bazı kimseler yedi harfle kıraatları birbirine karıştırarak, ikisinin aynı şeyler olduğunu zannetmişlerdir. Aslında ikisi birbirinden farklı farklı şeylerdir. Yedi harften maksadın ne olduğu hususlarını yukarıda saydık. Kıraate gelince, kelama arız olması mümkün olan medd, kasr, imâle, tahfif, teskil, idğam, izhar, ibdal, noktalama gibi eda ve telaffuz çeşitleri olup, Mütevatir bir senedle Hz. Peygamber’den (s.a.s.) nakledilmişlerdir.
__________________

Büyükler fikirleri,Ortalar olayları,Küçükler kişileri tartışır.
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
sakarya ilitam tefsir tarihi 2.hafta özeti Medineweb SAKARYA İlitam 0 28 Aralık 2013 14:34
tefsir usulü-5. ve 6.hafta özeti Medine-web Tefsir Usülü 0 20 Aralık 2013 05:32
tefsir usulü 3. ve 4.hafta özeti Medine-web Tefsir Usülü 0 20 Aralık 2013 05:27
tefsir usulü 2.hafta özeti Medine-web Tefsir Usülü 0 20 Aralık 2013 05:26
tefsir usulü 1.hafta özeti Medine-web Tefsir Usülü 0 20 Aralık 2013 05:25

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.