|
Konu Kimliği: Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM,Açılış Tarihi: 02 Eylül 2007 (15:44), Konuya Son Cevap : 15 Ağustos 2012 (22:28). Konuya 16 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
02 Eylül 2007, 15:44 | Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 38 Üyelik T.:
30Haziran 2007 | ''Kitab nedir, iman nedir bilmezken'' nasıl ''muhteşem bir ahlâka'' sahip olunur? ''Kitab nedir, iman nedir bilmezken'' nasıl ''muhteşem bir ahlâka'' sahip olunur? Önce Şûrâ Sûresi’nin 52. âyetini okuyun: “(Bu vahiy sana gelmezden önce) Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin; ama şimdi bu (vahyi) bir ışık yaptık...” Sonra da Kalem Sûresi’nin 4. âyetini: “Evet, çünkü sen, muhteşem bir ahlâka sahipsin!” Bu iki âyetin iki ortak noktası var: 1. İkisi de Peygamber Efendimizin vahiy öncesi durumu hakkında bilgi veriyor. 2. İkisi de, bunu “emir/nehiy tarzında” (inşa) değil, “haber tarzında” (ihbar) veriyor. İlk inen sûrelerden biri olan Kalem Sûresi’ndeki âyet, Hz. Peygamber’in peygamberlikten önceki ahlâki durumunu haber veriyor: “Muazzam ve muhteşem bir ahlâk.” Bunu verirken, “inne” edatının en baskın iki muhtemel manasından biri olan “ta’lil” anlamını tercih ediyoruz. Bu tercihin anlamı şu: Sanki Hz. Peygamber, “Rabbim, bu göreve niçin başkası değil de beni seçtin?” diye sormuş da, bu sorunun cevabı gelmiş gibi: “Çünkü sen, muhteşem bir ahlâka sahipsin.” Bu âyet açıkça, “Ahlâk işin başıdır” diyor. Göklerin eli, çöle dönmüş dünyanın yüreğine bire sonsuz veren bir tohum ekecek. Bu “cins” tohumun en baskın niteliği, yani alâmet-i farikası, “ahlâk” olarak tanıtılıyor. Şimdi de Şûrâ Sûresi’ndeki âyeti, bu âyetin altına yerleştirelim. Ne çıkıyor sonuçta: Kendisine Kur’an vahyi gelmezden önce “kitap nedir, iman nedir bilmeyen” bir insan. Bunun anlamı şu: Son vahyin aydınlattığı ilk bilinç, ilk muhatabının bilinci. Kur’an vahyinin münevver kıldığı ilk yürek, ilk muhatabının yüreği. Çünkü o daha önceden bilmediklerini, vahiy sayesinde bilir hale geliyor. Şimdi iki âyeti birlikte formüle edecek olursak, ortaya şuna yakın bir sonuç çıkmaz mı: “Sen kitap nedir, iman nedir bilmezken bile, muhteşem bir ahlâk üzereydin!” Bu sonuç, günümüz Müslümanı için bir şey ifade eder mi? Günümüz Müslümanı bu sonucu nasıl, nereye kadar anlar, anlayabilir? Mesela “kitap nedir, iman nedir bilen”, fakat iş ahlâka gelince, ahlâki davranışa gelince, bırakın “muazzam ve muhteşemini”, normal bir ahlâki standardı dahi tutturamamış Müslüman için bu âyetler ne ifade eder? Sözü “davranış ve ilişki ahlâkına” getirirsek neyi ifade eder? İş ve işveren-işçi, patron-eleman ahlâkına getirirsek neyi ifade eder? Bilim ve ihtisas ahlâkına getirirsek neyi ifade eder? Bırakın İslâmî olanını, “insanî muamelelerdeki ahlâk standardına” getirirsek neyi ifade eder? Mesela; aile içinde, karı-koca arasında, hısımlar arası ilişkide?.. Bir yanda “kitap nedir, iman nedir bilmezken dahi muhteşem bir ahlâka sahip olan” bir Peygamber’in, öte yanda “kitap nedir, iman nedir bildiği halde ahlâkî standartların en asgarisini dahi tutturamayan” ümmeti olmak!? Bence, bu yılın Kutlu Doğum Haftası’nda ele alınması gereken bir numaralı konu bu olmalıydı. Sorulmalıydı: “Hz. Peygamber’e duyulan iştiyakın edebiyatına rağmen, kendini ona nisbet eden ümmetin ahlâkî alanda yaşadığı bu sefalet neyin ifadesi?” diye. Bir yerlerde yanlış yapılıyor, bu kesin. Hz. Peygamber’in, bu yanlışın –hâşâ- taraflarından biri olmadığı da gün gibi âşikâr. Peki, geriye kim kaldı? Elbette kendisini ona nisbet edip, onu izlediğini iddia edenler. Sözün özü: Onun kokusunun müebbet olması yetmez; o kokuyu alan bir yüreğe, üreten bir bilince, yayan bir ahlâka sahip olmak şart. m.islamoğlu |
Konu Sahibi AŞK'ÜL İSLAM 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
İnsana Tapmanın Kuranı Kerimdeki Karşılığı | Kur'ân-ı Kerim Genel | Medineweb | 1 | 2913 | 01 Ocak 2013 16:58 |
Muhammed ve İnançlılar / Röportaj | Anket'ler-Röportaj'lar | EyMeN&TaLhA | 1 | 2770 | 02 Kasım 2010 01:14 |
Ebuzerr / (Ali Şeriati) | Ashab-Kiram(r.a) | Mihrinaz | 5 | 4969 | 16 Temmuz 2010 01:33 |
BAKMAK YETMEZ.... | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | Mihrinaz | 4 | 2236 | 24 Nisan 2010 15:15 |
İN'SANLARDAN... | Serbest Kürsü | Beytül Ahzan | 3 | 2266 | 02 Mart 2010 22:27 |
10 Eylül 2007, 00:04 | Mesaj No:2 |
RE: ''Kitab nedir, iman nedir bilmezken'' nasıl ''muhteşem bir ahlâka'' sahip olunur?
SELAM VAR... 27/12/2000/ Selam var dostlar! Rabbimizden bizlere. Meleklerin ılık nefeslerinde Ruhumuzun derinliklerinde Yasin’i şerifin kalbinde selam var! Rahim isminin müjdeci soluklarında, Rahmet katreli dostlara selam var! Berat onaylı mutluluğun o bitmez hazzıyla; Cenab-ı Cemal’den bize dostlar, selam var! Bir vusul-i coşkuyla beş duyu iflas eder, Sebeb, ‘selamun kavlen min rabbirrahim’. Zaman andır, can nazda canlanır; Elem yoktur, ızdırap yoktur, selam var! Adem cemalli, Resul kemalli, Yusuf güzelliğinde dostlara o gün, selam var Davud niyazlı, gözü yaşlılara, Mazlumlara naat naat bezenmiş; Muhammed’i ahlakın sahiplerine... Yüz akı, nur şualı selam var! Noktanın aşka dönen be’sinde, Fatiha ile müjdelenen ruh olup, Yasin! hitabına hak sahibi... Hz. İnsan olan Habibullah’tan selam var! Ay kadrin kemalinde ışığını yansıtırken Ay ışığı dostlarına selam var Bir hasretin umudunu yudum yudum hissederken Tek yürekte hep yürekler bir olur Dost olarak bilişenlere selam var Varıdatı sır yani | |
14 Kasım 2007, 00:40 | Mesaj No:3 |
"ey iman edenler!"
EY İMAN EDENLER! (surelerin iniş sırasına göre hazırladım---sevgi ile kalınız) BAKARA 104: Ey iman edenler! "Râina" demeyin, "unzurna" deyin/"bizi davar gibi güt" diye konuşmayın, "bize bak" diye konuşun ve dinleyin. Kâfirler için korkunç bir azap vardır. BAKARA 153: Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuşkunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir. BAKARA 172: Ey iman sahipleri! Size verdiğimiz rızkların temizlerinden yiyin ve - eğer kendisine kulluk ediyorsanız - Allah'a şükredin. BAKARA 178: Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazılmıştır. Hür kişiye karşılık hür, köleye karşılık köle, dişiye karşılık dişi... Kim kardeşi tarafından herhangi bir şekilde affa uğrarsa, bu durumda örfü izlemek ve affedene en güzel biçimde bir ödeme yapmak gerekir. İşte bu, Rabbinizden size bir hafifletme ve bir rahmettir. Kim bundan sonra azgınlık ve düşmanlık ederse onun için korkunç bir azap vardır. BAKARA 183: Ey iman sahipleri! Oruç sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır. BAKARA 208: Ey iman sahipleri! Hepiniz toptan barış içine girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. BAKARA 254: Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir. BAKARA 264: Ey iman sahipleri! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde, insanlara riya için malını infak eden kişi gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve eza etmek suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak varken tepesine şiddetli bir yağmur inip kendisini cascavlak bırakmış yalçın bir kayanın haline benzer. Böyleleri, kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah, küfre sapan bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz. BAKARA 267: Ey iman sahipleri! Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkarmış olduklarımızın temiz ve güzellerinden infak edin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız pis/bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah Gani’dir, cömertliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, bütün övgülerin sahibidir/övgüye layık olanları gereğince över. BAKARA 278: Ey iman sahipleri, Allah'tan korkun. Ve eğer inanıyorsanız ribadan geri kalanı bırakın. BAKARA 282: Ey iman sahipleri! Belirli Bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın, Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiç bir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu, kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için Bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. Allah'tan korkun. Allah size öğretiyor. Allah, her şeyi en iyi biçimde bilendir. ENFAL 15: Ey iman edenler! İnkâr edenlerle savaşmak üzere karşılaştığınızda, sakın onlara arkalarınızı dönmeyin! ENFAL 20: Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin. ENFAL 24: Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığında, Allah'a da resule de "Buyur deyin!" Şunu da bilin ki, Allah kişi ile kalbinin arasına sokulur ve bilin ki en son O'nun huzurunda hasredileceksiniz. ENFAL 27: Ey inananlar! Allah'a ve resule hıyanet etmeyin! Bilip durduğunuz halde, öz emanetlerinize hıyanet mi ediyorsunuz? ENFAL 29: Ey iman sahipleri! Eğer Allah'tan korkarsanız, Allah size hakla batılı/iyiyle kötüyü ayırma gücü verir, kötülüklerinizi örter. Allah, o büyük lütfün sahibidir. ENFAL 45: Ey inananlar! Bir düşman topluluğu ile karşılaştığınızda sebat edin. Allah'ı çok anın ki zafere ulaşabilesiniz. ALİİMRAN 100: Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir zümreye boyun eğerseniz sizi, imanınızdan sonra kâfirler haline getirirler. ALİİMRAN 102: Ey iman edenler! Allah'tan, kendisinden korkmaya yaraşır biçimde korkun. Müslümanlar olmanın/Allah'a teslim olmanın dışında bir hal üzere sakın can vermeyin. ALİİMRAN 118: Ey iman sahipleri! Kendi dışınızdakilerden/seviyenizin altındakilerden bir kimseyi sırdaş edinmeyin. Sizi sarpa sardırıp perişan etmekten çekinmezler. Size sıkıntı verecek şeyi pek severler. Ağızlarından nefret ve öfke taşmaktadır. Göğüslerinin saklamakta olduğu ise daha büyüktür. Eğer aklınızı işletirseniz Allah size ayetlerini açık-seçik göstermiştir. ALİİMRAN 130: Ey iman sahipleri! Ribayı öyle kat kat katlayarak yemeyin. Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz. ALİİMRAN 149: Ey iman edenler! Eğer küfre sapanlara boyun eğerseniz sizi ökçeleriniz üstüne yüz geri çevirirler de hüsrana uğrayanlar haline gelirsiniz. ALİİMRAN 156: Ey iman sahipleri! Yeryüzünde dolaşan yahut gazaya çıkan kardeşleri için şöyle diyen inkârcılar gibi olmayın: "Yanımızda olsaydılar ölmezlerdi, öldürülmezlerdi." Allah bunu onların kalplerinde bir özlem yapacaktır. Allah diriltir de öldürür de. Allah, yapıp ettiklerinizi en iyi şekilde görmektedir. ALİİMRAN 200: Ey iman sahipleri! Sabredin, sabır yarışı yapın, nöbet tutarak savaşa hazırlıklı bulunun ve Allah'tan korkun ki, kurtuluşa erebilesiniz. AHZAB 9: Ey iman edenler, Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani, üstünüze ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular salmıştık. Allah, yapmakta olduklarınızı iyice görmektedir. AHZAB 41: Ey iman edenler! Allah'ı çok anın! AHZAB 49: Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da kendilerini, onlara dokunmadan boşarsanız, sizin belirleyeceğiniz bir iddet boyunca onları bekletme hakkınız yoktur. O halde, böyle durumlarda onları nimetlendirin ve kendilerini güzelce serbest bırakın. AHZAB 53: Ey iman edenler! Size bir yemek için izin verilmedikçe Peygamber'in evlerine girmeyin. Vaktini bekleyip durmaksızın çağırıldığınızda girin, ancak yemeği yiyince hemen dağılın. Söze dalıp lafı koyulaştırmayın. Çünkü böyle davranmanız Peygamber'i rahatsız eder. Fakat o size bir şey söylemekten utanır. Allah ise hakkı dile getirmekten çekinmez. Peygamber'in eşlerinden bir şey istediğinizde, onlardan perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir yoldur. Allah'ın resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra onun eşleriyle nikâhlanmanız, size helal kılınmamıştır. Böyle bir şey Allah katında büyük bir vebaldir. AHZAB 69: Ey iman edenler! Musa’ya eziyet edenler gibi olmayın. Allah, Musa’yı onların dediğinden uzak tutmuştur. O, Allah katında olumlu, itibarlı bir kul idi. AHZAB 70: Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam söz söyleyin! MÜMTEHİNE 10: Ey iman sahipleri! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiklerinde onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir ya! Eğer onların mümin hanımlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere döndürmeyin. Ne bu mümin kadınlar o kâfirlere helaldir ne de o kâfirler bunlara helaldir. Bu kadınlar için harcadıklarını o kâfirlere geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz takdirde, bu kadınları nikâhlamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Kâfirlerin iffet ve nikâhlarına yapışmayın. Kâfirlere gitmeyi yeğleyen kadınlar için harcadıklarınızı onlardan geri isteyin; onlar da size gelen mümin kadınlar için harcadıklarını geri istesinler. Bu, Allah'ın hepinize buyruğudur. Aranızda hüküm veriyor. Allah Âlim’dir, Hâkim’dir. MÜMTEHİNE 13: Ey iman edenler! Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir toplulukla dostluk kurmayın! Çünkü bunlar âhiretten ümitlerini kesmişlerdir. Tıpkı, kabir halkından olan inkârcıların, ümitlerini kestikleri gibi... NİSA 19: Ey iman edenler! Kadınlara, zor ve baskı kullanarak mirasçı olmanız size helal olmaz. Kendilerine vermiş bulunduğunuz şeylerin bir kısmını çarpıp götürmek için onları sıkıştırmanız da helal değildir. Kanıta bağlanmış bir fuhuş yapmaları hali müstesna. Onlarla iyi ve güzel geçinin. Onlardan tiksindinizse olabilir ki, siz bir şeyi çirkin bulursunuz da Allah, ona çok hayır koymuş olur. NİSA 29: Ey inananlar! Mallarınızı aranızda batıl bir yolla/tutarsız bahanelerle yemeyin. Kendi hoşnutluğunuzla gerçekleşmiş bir ticaret olursa başka. Kendi canlarınıza kıymayın/intihar etmeyin. Hiç kuşkusuz, Allah, size karşı çok merhametlidir. NİSA 43: Ey iman edenler! Sarhoşken, ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüpken de -yolculuk halinde olmanız müstesna- boy abdesti alıncaya kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hastalanırsanız yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, bütün bu durumlarda su da bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin. Yani yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Allah Afüvv'dür, günahları affeder, Gafur’dur, hataları bağışlar. NİSA 59: Ey iman sahipleri! Allah'a itaat edin. Resule ve sizin içinizden olan/sizin seçtiğiniz hüküm ve yetki sahiplerine de itaat edin. Sonra bir şeyde tartışmaya girdiniz mi, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu Allah'a ve resule arz edin. Böyle yapmanız hem daha hayırlı hem de sonuç bakımından daha güzeldir. NİSA 71: Ey inananlar! Savunma tedbirlerinizi alın. Gerektiğinde de bölükler halinde hareket geçin yahut toplu halde savaşa çıkın. NİSA 94: Ey iman edenler! Allah yolunda gaza için dolaştığınızda, iyice anlayıp dinleyin de size selam verene/barış teklifi sunana "Sen mümin değilsin!" demeyin. İğreti hayatın menfaatine göz dikiyorsunuz ama Allah katında çok ganimetler vardır. Önceden siz de öyle idiniz ama Allah size lütufta bulundu. O halde, iyice araştırın, anlayın dinleyin. Çünkü Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. NİSA 135: Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah, ikisine de sizden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır. NİSA 136: Ey iman edenler! Allah'a, onun resulüne, resulüne indirmiş olduğu Kitap'a, daha önce indirmiş olduğu Kitap'a inanın. Kim Allah'ı, O'nun meleklerini, kitaplarını, resullerini ve âhiret gününü inkâr ederse geri dönüşü olmayan bir sapıklığa gömülmüş olur. NİSA 144: Ey iman sahipleri! Müminleri bırakıp da küfre sapanları dostlar edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah'a açık bir kanıt mı vermek istiyorsunuz? HADİD 28: Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve onun resulüne inanın ki size rahmetinden iki nasip versin: Size, kendisiyle yol açacağınız bir ışık lütfetsin ve sizi affetsin. Allah Gafur’dur, Rahîm'dir. MUHAMMED 7: Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. MUHAMMED 33: Ey iman edenler! Allah'a itaat edin; resule de itaat edin! Amellerinizi işe yaramaz hale getirmeyin. HAŞR 18: Ey iman edenler! Allah'tan korkun! Ve her benlik, yarın için önden ne gönderdiğine bir baksın. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. NUR 21: Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını izlemeyin. Kim şeytanın adımlarını izlerse, şeytan ona iğrençlikleri ve kötülüğü emreder. Allah'ın lütuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, içinizden tek kişi bile sonsuza dek temize çıkamazdı. Ama Allah dilediğini artırıp temizliyor. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyor. NUR 27: Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp halkına selâm vermeden girmeyin. Herhalde bunun, sizin için daha iyi olduğunu düşünüp anlarsınız. NUR 58: Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç durumda izin istesinler: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, akşam kılınan namazdan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Âlim’dir, Hâkim’dir. HAC 77: Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayır işleyin ki kurtulabilesiniz. MÜNAFİKUN 9: Ey o bütün iman edenler! Sizleri ne mallarınız, ne evlatlarınız Allahın zikrinden alıkoymasın ve her kim öyle yaparsa işte onlar hüsrana düşenlerdir MÜCADİLE 9: Ey iman edenler! Aranızda fısıldaştığınız zaman, günah, düşmanlık ve resule isyan hususlarında fısıldaşmayın; hayırda erginlik/dürüstlük ve takva konusunda fısıldasın. Huzurunda hasredileceğiniz Allah'tan sakının! MÜCADİLE 11: Ey iman edenler! Size, "Meclislerde yer açın!" dendiğinde, yer açın ki Allah da sizin için genişlik sağlasın. "Kalkın!" dendiğinde de kalkın ki Allah, içinizden inananlarla kendilerine ilim verilmiş olanların derecelerini yükseltsin. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. MÜCADİLE 12: Ey iman edenler! Resulle gizlice konuşacağınız zaman, bu gizli konuşmanızdan önce bir sadaka verin! Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Eğer bu imkânı bulamazsanız bilin ki, Allah Gafur’dur, Rahîm'dir. HUCURAT 1: Ey iman edenler! Allah'ın ve resulünün önüne geçmeyin! Allah'tan korkun! Allah gerçekten çok iyi duyan ve gereğince bilendir. HUCURAT 2: Ey iman edenler! Seslerinizi o Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin! Kiminizin kiminize bağırarak konuştuğu gibi, onun huzurunda sözü yükseltmeyin! Yoksa siz hiç farkında olmadan amelleriniz eriyip gider. HUCURAT 6: Ey iman sahipleri! Özü-sözü bozuk birisi size bir haber getirdiğinde, hemen araştırıp inceleyin/delil arayın! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da yapmış olduğunuza pişmanlık duyar hale gelirsiniz. HUCURAT 11: Ey inananlar! Bir topluluk başka bir toplulukla alay etmesin! Olabilir ki, alay ettikleri topluluk kendilerinden hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler. Alay ettikleri, kendilerinden hayırlı olabilir. Öz benliklerinizi ayıplamayın/kendi nefislerinizde ayıplar aramayın; birbirinize lakaplar yakıştırmayın. İmandan sonra sapıklıkla adlanmak ne kötü şeydir! Kim ki tövbe etmez, işte böyleleri zalimlerdir. HUCURAT 12: Ey iman edenler! Zandan çok sakının! Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Sinsi casuslar gibi ayıp aramayın! Gıybet ederek biriniz ötekini arkasından çekiştirmesin! Sizden biri, ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bakın bundan iğrendiniz. Allah'tan sakının! Hiç kuşkusuz, Allah tövbeleri çok kabul eden, rahmeti sonsuz olandır. TAHRİM 6: Ey iman sahipleri! Kendilerinizi ve ailelerinizi öyle bir ateşten koruyun ki, yakıtı insanlarla taşlardır. O ateşin başında çok katı, çok sert melekler vardır. Onlar, kendilerine emir verdiği konuda Allah'a isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar. TAHRİM 8: Ey iman edenler! Etkili öğüt veren bir tövbe ile Allah'a yönelin. Umulur ki Rabbiniz, çirkinliklerinizi ve günahlarınızı örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere yerleştirir. O gün Allah, peygamberi ve onunla birlikte inananları utandırmayacaktır. Onların ışığı önlerinden ve sağ yanlarından koşup gelir. Şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Işığımızı tamamla ve bizi bağışla! Sen her şeye Kadir’sin, her şeye gücün yeter." TAĞABÜN 14: Ey iman edenler! Şu bir gerçek ki, eşlerinizin ve evlatlarınızın içinden size bir düşman vardır; onlara karşı dikkatli olun! Eğer affeder, ellerini tutar, hatalarını görmezden gelirseniz, kuşkusuz, Allah da affedici, merhamet edici olur. SAFF 2: Ey iman sahipleri! Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz? SAFF 10/11: Ey iman sahipleri! Dikkatlerinizi, sizi korkunç bir azaptan kurtaracak bir ticarete çekeyim mi: ? Allah'a ve onun resulüne inanır, Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla didinirsiniz. İşte bu, sizin için en hayırlısıdır; eğer bilirseniz. SAFF 14: Ey iman sahipleri! Allah'ın yardımcıları olun! Hani, Meryem oğlu İsa, havarilere: "Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir?" demişti de, havariler: "Biz, Allah'ın yardımcılarıyız!" cevabını vermişlerdi. Bunun ardından, İsrail oğullarından bir zümre iman etmiş, bir zümre de küfre sapmıştı. Nihayet biz, iman sahiplerini düşmanlarına karşı güçlendirdik de onlar üstün geldiler. CUMA 9: Ey o bütün iman edenler! Cuma günü namaz için nida olunduğunda hemen Allahın zikrine koşun ve alım satımı bırakın, o sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz. MAİDE 1: Ey iman edenler! Akitlerin ve ahitlerin icaplarını yerine getirin. Siz ihramlı iken avlanmayı helal saymamak şartıyla ve ileride size okunacaklar müstesna olmak üzere, davar cinsinden hayvanlar size helal kılınmıştır. Kuşkunuz olmasın ki, Allah, iradesi yönünde hüküm verir. MAİDE 2: Ey iman edenler! Allah'ın ibadet, iyilik ve güzellik alâmeti kıldığı şeylere, çarpışmanın yasak olduğu haram aya, kurbanlık hediyelere, gerdanlıklara, Rablerinden bir lütuf ve rıza niyaz ederek Mescidi-i Haram'a gelmiş olanlara saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınız vakit avlanın. Bir topluluğun, sizi Mescidi-i Haram'dan uzak tutmak için sergilediği kötülük, sizi saldırganlık ve düşmanlığa sakın itmesin! Hayırda erginlik/dürüstlük ve takva üzere yardımlaşın! Kötülük/çirkinlik, düşmanlık/saldırganlık üzere yardımlaşmayın. Allah'tan sakının! Kuşkunuz olmasın ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir. MAİDE 6: Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı mesh edin ve topuklara kadar ayaklarınızı mesh edin/yahut yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin! Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz. MAİDE 8: Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun! Bir topluluğun çirkinlik ve kötülüğü sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun! Bu, takvaya/korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan sakının. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır. MAİDE 11: Ey iman edenler! Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın! Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan sakının! Müminler yalnız Allah'a tevekkül etsinler! MAİDE 35: Ey iman edenler! Allah'ın buyruğuna ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesile arayın. O'nun yolunda gayret gösterin ki, kurtuluşa erebilesiniz. MAİDE 54: Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir. MAİDE 87: Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez. MAİDE 90: Ey iman edenler! Uyuşturucu/şarap, kumar, tapılmak için dikilen taşlar, fal okları şeytan işi birer pisliktik; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. MAİDE 94: Ey iman sahipleri! Allah sizi, ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği av türünden bir şeyle mutlaka deneyecektir ki, gözün fark edemediği alanlarda O'ndan kim korkuyor bilsin. Bundan sonra azıp sınırı çiğneyen için korkunç bir azap olacaktır. MAİDE 95: Ey iman sahipleri! İhramda olduğunuz zaman av öldürmeyin. Sizden kim kasten onu öldürürse cezası şudur: Öldürdüğü hayvana denk deve-sığır, davar cinsinden, Kâbe'ye varacak kurbanlık bir hediye ki, içinizden adalet sahibi iki kişi belirleyecektir. Yahut yoksullara yedirme şeklinde bir kefaret yahut buna denk oruç. Takı yaptığının vebalini tatsın. Allah, geçmişi affetmiştir. Kim bir daha yaparsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah çok güçlüdür, öç alıcıdır. MAİDE 101: Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kuran indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafur’dur, Halim’dir. MAİDE 105: Ey iman edenler! Siz, kendinizi düzeltmeye bakın. Siz, doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir. MAİDE 106: Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki kişi yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan sonra alıkoyarsınız; kuşkulanırsanız şöyle yemin ederler: "Vallahi, yakınlarımız da olsa yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, Allah'ın tanıklığını saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkârlardan oluruz." TEVBE 23: Ey iman edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz, eğer imana karşı inkârı seviyorlarsa, onları dostlar edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler zalimlerin ta kendileridirler. TEVBE 28: Ey inananlar! Müşrikler bir pisliktir. Artık bu yıllarından sonra Mescit-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız bilin ki, Allah dilediği takdirde sizi yakında lütfünden zengin edecektir. Allah her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir. TEVBE 34: Ey iman sahipleri! Şu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu halkın mallarını uydurma yollarla tıka basa yerler ve Allah'ın yolundan geri çevirirler. Altını ve gümüşü depolayıp da onları Allah yolunda harcamayanlara korkunç bir azap muştula. TEVBE 38: Ey iman sahipleri! Size ne oldu ki, "Allah yolunda seferber olun" denilince yere çakılıp kaldınız. Âhiretten vazgeçip iğreti hayata mı razı oldunuz? O iğreti hayatın nimeti âhiret yanında pek azdır. TEVBE 119: Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve özü-sözü bir kişilerle beraber olun. TEVBE 123: Ey iman sahipleri! Küfre sapanların yakınınızda bulunanlarıyla savaşın. Sizde bir sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir. | |
14 Kasım 2007, 09:41 | Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | Cvp: "ey iman edenler!"
Rabbimiz buyuruyor: yâ eyyuhellezîne âmenû Ey iman edenler istecîbû lillâhi velir-resûli Allah'a ve elçiye karşılık verin (icâbet edin) izâ da'âkum limâ yuhyîkum size can veren şeye çağırdıkları zaman va'lemû ennellâhe yahûlu beynel-mer°i veqalbihî bilin ki, Allah kişi ile kalbi arasına girer veennehû ileyhi tuhşerûn ve O(nun katı)nda toplanacaksınız tekrardan hatırlamamıza vesile olduğu için... |
14 Temmuz 2008, 11:33 | Mesaj No:6 |
Durumu: Medine No : 2004 Üyelik T.:
25 Mayıs 2008 | iman artmaz eksilmezmi İMAN ARTMAZ VE EKSİLMEZMİ SIĞINIYORUM ALLÂH’A TAŞLANMIŞ ŞEYTANDAN ADIYLA ALLÂH’IN, MERHAMETİYLE KUŞATANIN, GEREĞİNCE MERHAMET EDENİN “Övgü allâh’a düzenleyeni evrenlerin” (1 fatiha, 1) . Salat ve selam alemlere rahmet olarak gönderilen yüce allâh’ın elçisi muhammede. kuranın herhangi bir ayetini veya salat ve selam ona yüce allahın elçisinin sözü olduğu şüphesiz belli olan bir sözü inkar allaha ve elçisine iman etmemektir , küfürdür , kafir olmaktır. buna rağmen tarih boyunca oluşmuş sözde büyük , çok büyük alimlerin sözü olarak nakledilen pek çok söz kuran ve kurana uygun sahih sünnete aykırı, yani küfür, kafirliktir. Bu nasıl bir büyüklük ki allaha ve elçisine aykırı oluyor. Eğer bu bir büyüklük ise hiç şüphesiz büyük bir çukur olmak anlamında bir büyüklüktür. Bu sözümü ağır söz söylemek yada hakaret etmek kabul edenlere gelince , allah ve elçisinin sözünü inkar küfür olduğu halde en hafif ifade ile çukur olmakla tarif edişime karşı çıkanlar , aslında küfür olan bu sözleri savunan şeytanın işbirlikçileridir. Bu sözleri söyleyen islamı bilenlerin kafir olduğunda şüphesiz emin olacak kadar kuran ve hadis delilini sunacağım inşaellah . İslamı iyi bilmeden bu kişilerin alim olduğuna güvenerek onların sözünü kabul edenlere gelince öğrenmeye çalışan için bilmemek mazeret olduğu için bu gibiler küfür bir inanca sahip olmalarına rağmen gerçeği öğrenene kadar kafir sayılmazlar. İslamı bilmediği ve öğrenmeye çalışmadığı halde bu tür küfür sözlere inananların ise mazereti olmaz. İlim bayan ve erkek her müslümana farzdır çünkü. Âyet ile de müslümanlar bilmedikleri şeyin ardına takılmamaları konusunda uyarılmışlardır. Âyet : “ve ardına takılma neyin (ki) (var) değil senin için onunla (ilgili) bilgi, elbette işitme ve görme ve gönül, hepsi işte (onlar)ın oldu ondan mes’ûl” (17 isrâ 36). bu tür sözlerin hiç bir alimin kabul edemeyeceği açık küfür sözler olmasına rağmen bu kadar çok olmasının sebebi, hiç şüphesiz bu tür sözleri islamı bildiği halde savunan kişilerin aslında müslüman olmayan fakat müslüman görünen kişiler yani münafıklar olmasındandır. Bunların küfür sözlerinin müslümanlar arasında bu kadar çok yayılmasına sebep olanlar ise muaviye ile başlayan islama aykırı kafir yönetimlerin islamı değiştirmek bozmak ve haksız egemenliklerini, saltanatlarını korumak için islamı değiştirme gayretleridir. Çünkü eğer islamı değiştirmezlerse islamın küfre ve saltanatına baş kaldırmayı emreden emirlerine göre , islama aykırı yönetimlere itaat etmemeyi emreden emirlerine uyan müslümanlar islama aykırı olan , şeytanın egemenliği olan tağut devletini, saltanatı , demokrasiyi, laik dinsizliği kabul etmeyecekleri için şeytanın egemenliği sona erecek ve tek varlıkları olan dünyaları ellerinden gidecektir. Bu uğurda çabaları sonucu kuran ve sünnete aykırı sözleri ve şeytanın egemenliğini tağutu koruyan , karşı çıkmayan mezhepler kurdular . eğer müslümanlar imanın arttığını blirseler imanı artıran şeylere daha çok gayret ederler ve onları islamdan uzaklaştırmak zorlaşır yada imkansız olur. Eğer islamı bilmek imanı artırıyor ise müslümanlar daha çok bilgilenmeye çalışırlar ve onları aldatmak zorlaşır. Eğer islamı bildiren anlatan sözler söylemek imanı artırıyor ise onların islamı tebliği artar cehalet kalmaz ve müslümanlar aldatılamaz, daima birbirini uyaran hatırlatan unutmaya fırsat vermeyen unutana unuttuğunda hatırlatan bir toplumsal tebliğle birbirinin yardımcısı olarak imanda ve amelde kuvvetli aldatılamaz bir topluluk olurlar. Eğer müslümanlar islama uygun işlerin , amellerin imanı artırdığını bilirseler onları bu amellere gayretli daima yükselen bir toplum olarak tüm diğerlerinden üstün güçlü , aldatılamaz ve yenilmesi zor bir topluluk olarak görürdünüz. Şüphesiz bu hal üzere olan müslüman toplum yüce allahın zafer vadine layık olarak dünyaya egemen adil, rahmet devleti ile tüm dünyayı yönetirlerdi. Şeytan ve kullarının en büyük korkusu olan bu duruma çare bulunmalıydı ve bulundu, böylece kuran ve kurana uygun sahih sünnete aykırı bir sahte islam oluşturuldu ve adına mezhepler denildi. öyleyse yüce allâh’ın âyetlerine karşı inkâra çâğıran, şeytânın âyetlerindendir “îmân artmaz ve eksilmez” sözü. Bu şeytan âyetini kimlerin savunduğu ise çok iyi bilinmektedir. İslamın düşmanı şeytanın kurduğu , sahte islam üretim çabalarının ürünü olan , tağutun islamının mezhepleridir savunucuları. Bu durumu farkeden islama inanan kişiler bilgisizlikleri ile binlerce milyonlarca fikir ve aldanış arasında yalnızmı kalacaklar. İslamı bilmeyen öğrenmeye çalışan biri kimin yol gösterişine güvenebilir. Elbette bu yanlışa ortak olmayan , kuranın ve kurana uygun sahih hadislerin bildirdiğini söyleyen kişiye uymak gerekir. Asla , hiç bir zaman müslüman , dinini islamı öğrenişini sorgulamadan , delil bulmadan , delilini öğrenmeden kimseye emanet edemez. Müslüman kendisine sunulanları daima kuran ve sünnet delilleri ile sorgulamak zorundadır. “ve ardına takılma neyin (ki) (var) değil senin için onunla (ilgili) bilgi, elbette işitme ve görme ve gönül, hepsi işte (onlar)ın oldu ondan mes’ûl” (17 isrâ 36). öyleyse kuran ve kurana uygun sahih hadis delilleri ile bildirilene uyun kuranda îmânın artması ile ilgili olan ve îmânın arttığını bildiren 6 âyet var. KUR’ÂN’DA ÎMÂNIN ARTTIĞINI BİLDİREN ÂYETLER 1- “(Onlar) ki dedi onlar için insanlar “elbette insanlar muhakkak topladılar sizin için”, böylece ürperdiler onlardan , böylece arttı onlara güvence (îmânca) ve dediler “yeterli olan bize allâh ve ne hoş bir (kendisine) ısmarlanan”” (3 âli imrân 173). 2- “başka değil güvenenler (mü’minler) (onlar) ki anıldığında allâh , (heyecanla) çarptı kalpleri (onların) ve okunduğunda onlara belirtileri (âyetleri) onun arttı onlara güvence (îmânca) ve düzenleyenlerine (rablerine) (onların) (her şeylerini) ısmarlarlar” (8 enfâl 2). 3- “ve indirildiğinde bir sûre böylece onlardan kimi der hanginize , arttı ona bu güvence (îmânca) , böylece gel gelelim (onlara) ki güvendiler (îmân ettiler) böylece arttı onlara güvence (îmânca) ve onlar sevinirler” (9 tevbe 124). 4- “ve gördüğünde güvenenler (mü’minler) (askerî) güçleri dediler bu ne (ki) vâdetti bize allâh ve elçisi ve doğru dedi allâh ve elçisi ve ne arttı onlara ancak bir güven (îmân) ve bir teslîmiyet” (33 ahzâb 22). 5- “o ki indirdi dinginliği kalplerine güvenenlerin (mü’minlerin) , artmaya devâm etsinler diye güvence (îmânca) , berâberinde güvenlerinin (îmânlarının) ve allâh’ın , askerleri gökler ve yeryüzünün ve oldu allâh çok iyi bilen çok iyi karar veren” (48 fetih 4). 6- “ve ne kıldık arkadaşlarını ateşin ancak melekler ve ne kıldık sayılarını ancak (tehlikeli) bir sınav (onlara) ki küfrettiler (kâfir oldular) , yakînen bilmeyi isterler diye (onlar) ki getirildiler kitaba ve artmaya devâm ederler diye (onlar) ki güvendiler (îmân ettiler) güvence (îmânca) ve (doğruluğunda) şüphelenmeye devâm etmez diye (onlar) ki getirildiler kitaba ve güvenenler (mü’minler) ve der diye (onlar) ki kalplerinde hastalık (var) ve kâfirler, ne (demek) istedi allâh bununla örnekçe, şunun gibi saptırır allâh kimi diler ve (gerçeğe) iletir kimi diler ve ne bilir askerlerini düzenleyeninin (rabbinin) ancak o ve ne o (sayı) ancak (bir) hatırlatıcı beşere” (74 muddessir 31). ÎMÂNIN ARTTIĞI VE EKSİLDİĞİ KONUSUNDA HADİSLERDEN ÖRNEKLER 1- Îmânın azı çoğu vardır. “bunun ötesinde îmândan hardal tohumu kadarı yoktur” Kaynak : (muslim – îmân – 80) “îmândan , hardaldan bir tohum ağırlığında” Kaynak : (buhârî - îmân – 15 ; rikâk – 35 , 51 ; fiten (fitneler) – 13 ; tevhîd – 24 , 36 ) (muslim – îmân – 148 , 185 , 230 , 304 , 326 ; îmâret (emirlik, memurluk) – 176 ; fiten (fitneler) – 52 , 116) (ebû dâvûd – libâs (giyim) – 26) (tirmizî – birr (iyilik) – 60 ; fiten (fitneler) – 17 ;cehennem – 10) (neseî – îmân – 18) (ibni mâce – mukaddime – 9** ; fiten (fitneler) – 27 ; zühd – 16) (dârimî – mukaddime – 8**) (ahmed bin hanbel – 1 – 296 , 399 , 412 , 416 ; 2 – 166 ; 3 – 12 , 17** , 56 , 94 , 144 , 248** , 326 ; 5 – 43 , 383 ) “ammâr kemik ucuna kadar îmânla dolduruldu” (neseî – îmân – 17) (ibni mâce – mukaddime – 9) “mü’minlerin îmânca en tamam olanı huyca en güzel olanıdır” (ebû dâvûd – sünnet – 14 , 15 ; cihâd – 5) (buhârî – îmân – 1) (tirmizî – rada’ (emzirme) – 11 ; îmân – 6 ; kıyâmet – 60) (dârimî – rikâk – 74) (ahmed bin hanbel – 2 – 250 , 472 , 527) “elbette o cebrâîlin îmanı üzeredir” (buhârî – îmân – 36) 2- Îmân artar ve eksilir. “böylece artmaya devâm ettik îmânca” (ibni mâce – mukaddime – 9) “îmân artar (veyâ artmaya devâm eder) ve eksilir” (ibni mâce – mukaddime – 9) (buhârî – îmân – 33) (tirmizî – îmân – 6) (neseî – îmân 18) Öyleyse deyin “…düzenleyenimiz (rabbimiz) güvendik (îmân ettik) böylece ört bize günahlarımızı ve koru bizi azabından ateşin” (3 âli imrân 16). Ve deyin “düzenleyenimiz (rabbimiz) güvendik (îmân ettik) neye (ki) indirdin ve uyduk elçiye (peygambere) böylece yaz bizi birlikte tanıklarla” (3 âli imrân 53) âyet : “ve ardına takılma neyin (ki) (var) değil senin için onunla (ilgili) bilgi, elbette işitme ve görme ve gönül, hepsi işte (onlar)ın oldu ondan mes’ûl” (17 isrâ 36) âyet : “…ve (hatâdan) dönün allâh’a toptan ey güvenenler (îmân edenler) olurki siz kurtulursunuz” (24 nûr 31) âyet : “…ve sağ olsun kim uydu (gerçeğe) iletene” (20 tâhâ 47) âyet :“övgü allâh’a düzenleyeni evrenlerin” (1fatiha 1)
__________________ Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur. |
11 Ekim 2008, 13:55 | Mesaj No:7 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Allah' ın iman etmeyenlere soruları.. İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.' Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı. (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir? (Kıyamet Suresi, 36-40) Nasıl oluyor da Allah'ı inkâr ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 28) (Peki) Onlar, Allah'ın gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı? (Bakara Suresi, 77) Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" (Bakara Suresi, 80) Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170) Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83) Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar. (Mülk Suresi, 21) Allah'a ve ahiret gününe inanarak Allah'ın kendilerine verdiği rızıktan infak etselerdi, aleyhlerine mi olurdu? Allah, onları iyi bilendir. (Nisa Suresi, 39) Yoksa onların mülk'ten bir payları mı var? Eğer öyle olsaydı, insanlara 'çekirdeğin sırtındaki küçücük bir tomurcuğu' bile vermezlerdi. (Nisa Suresi, 53) Yoksa kötülükleri yapanlar, bizi (aşıp) geçeceklerini mi sandılar? Ne kötü hükmediyorlar? (Ankebut Suresi, 4) Onlar hâlâ Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. (Nisa Suresi, 82) Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. (Nisa Suresi, 139) Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık, nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) var ettik. (En'am Suresi, 6) De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah'ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah'tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)" (En'am Suresi, 40) De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan ilk kez yaratacak, sonra onu iade edecek olan var mı?" De ki: "Allah yaratmayı (ilkin) başlatır, sonra onu iade eder. Öyleyse nasıl çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 34) De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah'tan başka getirebilecek ilah kimdir?" Bak, biz nasıl ayetleri 'çeşitli biçimlerde açıklıyoruz da' sonra onlar (yine) sırt çevirip-engelliyorlar? (En'am Suresi, 46) Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz." (En'am Suresi, 158) Onlar, göklerin ve yerin 'bağımlı olduğu egemenliğe ve sünnete' (melekût) Allah'ın yarattığı şeylere ve ihtimal (verip) ecellerinin pek yaklaştığına bakmıyorlar mı? Bundan sonra onlar artık hangi söze inanacaklar? (A'raf Suresi, 185) Kara tarafında sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden veya üzerinize taş yığınları yüklü bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Sonra kendinize bir vekil bulamazsınız. (İsra Suresi, 68) De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: "Allah" diyeceklerdir. Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? (Yunus Suresi, 31) (Küfre sapanlar) Kendilerine meleklerin gelmesinden veya Rabbinin emrinin gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar? Onlardan öncekiler de öyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Nahl Suresi, 33) Şimdi bunlar, kendilerine Allah'ın azabından kapsamlı bir bürümenin gelivermesinden veya onların hiç haberleri yokken kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular? (Yusuf Suresi, 107) Veya sizi bir kere daha ona (denize) gönderip üzerinize kırıp geçiren bir fırtına salarak nankörlük etmeniz nedeniyle sizi batırmasına karşı emin misiniz? Sonra onun öcünü Bize karşı alacak (kimseyi de) bulamazsınız. (İsra Suresi, 69) De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Ra'd Suresi, 16) Artık 'kötülüğü örgütleyip düzenleyenler', Allah'ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler? (Nahl Suresi, 45) Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller. (Mü'minun Suresi, 55-56) Görmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan Allah, onların benzerini yaratmaya gücü yeter ve onlar için kendisinde şüphe olmayan bir süre (ecel) kılmıştır. Zulmedenler ise ancak inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 99) Dediler ki: "Ona Rabbinden ayetler (birtakım mucizeler) indirilmeli değil miydi?" De ki: "Ayetler yalnızca Allah'ın katındadır. Ben ise, ancak apaçık bir uyarıcıyım." Kendilerine okunmakta olan Kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? Şüphesiz, bunda iman eden bir kavim için gerçekten bir rahmet ve bir öğüt (zikir) vardır. (Ankebut Suresi, 50-51) Onlar, yine de o sözü (Kur'an'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi? (Mü'minun Suresi, 68) De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?" (Kasas Suresi, 71) De ki: "Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz? (Kasas Suresi, 72) Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 68-70) Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı? Böylece kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler. Onlar, güç bakımından kendilerinden daha üstün idiler, toprağı alt-üst etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp çıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha çok imar etmişlerdi. Elçileri de, onlara açık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Rum Suresi, 9) Dedi ki: "Hamd Allah'ındır ve selam O'nun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?" (Neml Suresi, 59) İçinde onlar (şöyle) çığlık atarlar: "Rabbimiz, bizi çıkar, yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım." Size orda (dünyada), öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi? Size uyaran da gelmişti. Öyleyse (azabı) tadın; artık zalimler için bir yardımcı yoktur. (Fatır Suresi, 37) Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka yaratıcı var mı? O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz? (Fatır Suresi, 3) İnsan, bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. (Yasin Suresi, 77) Gökleri ve yeri yaratan, onların bir benzerini yaratmağa kadir değil mi? Elbette (öyledir); O, yaratandır, bilendir. (Yasin Suresi, 81) Yoksa onlar, hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar. (Tur Suresi, 35-36) Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı Biz miyiz? (Vakıa Suresi, 58-59) Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar? Yoksa gayb (bilgisi) onların katında mıdır, böylece yazıp-duruyorlar? Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) 'o inkâr edenler hileli-düzene düşecek olanlardır. Yoksa onların, Allah'ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından yücedir. (Tur Suresi, 40-43) Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz? (Vakıa Suresi, 57) Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 62) Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. (Vakıa Suresi, 63-65) Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü? Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz? (Vakıa Suresi, 71-72) O, hiç kimsenin kendisine asla güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? O: "Yığınla mal tüketip-yok ettim" diyor. Kendisini hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor? Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve iki dudak? (Beled Suresi, 5-9) Öyleyse, müslümanları suçlu-günahkar olanlar gibi (eşit) kılar mıyız? Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var? İçinde, neyi seçip-beğenirseniz, mutlaka sizin olacak diye. Yoksa sizin için üzerimizde kıyamete kadar sürüp gidecek bir yemin mi var ki siz ne hüküm verirseniz o, mutlaka sizin kalacak, diye. Onlara sor: "Hangisi bunun savunuculuğunu yapacak? Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını getirsinler. (Kalem Suresi, 35-41) Eğer O, rızkını tutsa (vermese), rızkınızı verecek olan kimmiş? Hayır; onlar, bir azgınlık ve nefret içinde inatla direniyorlar. (Mülk Suresi, 21) Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar? (Ankebut Suresi, 61) Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va'detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan hâberdardır. (Hadid Suresi, 10) İnsan önceden, hiç bir şey değilken, gerçekten bizim onu yaratmış bulunduğumuzu (hiç) düşünmüyor mu? (Meryem Suresi, 67) De ki: "Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir? (Mülk Suresi, 30) Bizim ayetlerimiz konusunda çarpıtma yapanlar, Bize gizli kalmazlar. Öyleyse ateşin içine bırakılan mı daha hayırlıdır yoksa kıyamet günü güvenle gelen mi? Siz dilediğinizi yapın. Çünkü O yaptıklarınızı gerçekten görendir. (Fussilet Suresi, 40) De ki: "Gördünüz mü haber verin; eğer o (Kur'an) Allah katından ise, sonra siz onu inkâr etmişseniz (bu durumda) uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kimdir?" (Fussilet Suresi, 52) Andolsun, Biz bunu bir ayet olarak bıraktık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Şu halde Benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış? Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer Suresi, 15-17) Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer Suresi, 51) Şu halde yüzükoyun sürünerek yürüyen mi daha çok hidayete erer, yoksa dosdoğru yol üzerinde dümdüz yürümekte olan mı? (Mülk Suresi, 22) Onlar, göklerin ve yerin 'bağımlı olduğu egemenliğe ve sünnete' (melekût) Allah'ın yarattığı şeylere ve ihtimal (verip) ecellerinin pek yaklaştığına bakmıyorlar mı? Bundan sonra onlar artık hangi söze inanacaklar? (A'raf Suresi, 185) İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; sana bunları hak olmak üzere okuyoruz. Öyleyse onlar, Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze iman edecekler? (Casiye Suresi, 6) Ve dediler ki: "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında maişetlerini aralarında biz paylaştırdık ve onlardan bir bölümü (diğer) bir bölümünü 'teshir etmesi için, bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti; toplayıp-yığdıklarından daha hayırlıdır. (Zuhruf Suresi, 31-32)
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
15 Şubat 2009, 20:30 | Mesaj No:8 |
Durumu: Medine No : 1390 Üyelik T.:
16 Nisan 2008 | en büyük nimet iman nimeti ve şükrü... her nimet kendi cinsinden şükür ister.. Îmân ni'metinin şükrünü yapabilmek için, sahip olduğumuz îmân cevherini herkese anlatmak, duyurmak lâzımdır. İnsanlar ebedî ateşde yanmasın düşüncesinde olmak lâzımdır. Emr-i ma'rûf da bu demekdir. İmamı Rabbani hazretleri buyuruyor ki; "Va’zların özü ve nasîhatların kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikde bulunmakdır. Allah adamı olmak ve islâmiyyete yapışmak da, müslimânların çeşidli fırkaları arasında, kurtuluş fırkası olduğu müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemâ’atin doğru yoluna sarılmağa bağlıdır. Bu büyüklerin yolunda gitmedikçe kurtuluş olamaz. Bunların anladıklarına tâbi’ olmadıkça, se’âdete kavuşulamaz. Dinimizin yayılması, tanınması için fevkalade gayret etmeliyiz. Zira büyüklerimiz buyuruyor ki; "Bir beldede emr-i mâruf yapılıyorsa oraya umûmi bela gelmez". Îmânı tam olan bir müslüman emr-i maruf yapmadan duramaz, çünki hiçbir canlının yanmasına dayanamaz... eğer bir insan ben kurtulayım da başkası ne olursa olsun diyorsa, imanında noksanlık vardır. Her kabdan içindeki dışarıya sızar, herkes yanında ne varsa onu ikram eder.. İnsanlar ebedî ateşde yanmasın diye uğraşmak aşkı, Allahü tealanın sevdiği kullarının kalbindeki hususî bir haldir, kime verilirse çok şükretmesi lazımdır. Rabbimizin karşılıksız ihsân etdiği, îmân ni'metine şükr edebilmemiz elbette lazımdır. Îmânın temeli ve en mühim alameti, hubb-i fillah ve buğd-i fillahdır. Yani, Allahü tealanın sevdiklerini yalnız Allahü tealanın rızası için sevmek ve Allahü tealanın sevmediklerini de yalnız Allahü tealanın rızası için sevmemekdir. Çünki Hadis-i şerif'te, dünyada birbirini sevenler, ahirette de beraber olacaktır buyuruluyor. Allahü tealanın sevgili kullarını sevenler, son nefeste imanla ölürler. Ve mahşer yerinde de sevdiklerinin yanında haşr olup, ahiret hayatında da beraber bulunurlar. Bunun için de, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini iyi öğrenmemiz lazımdır... Kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Ahiretde bize, sen kimsin demezler, dünyada iken kiminle idin derler. Ahiretde nerede ve kiminle olmak istiyorsak bunu dünyada iken seçmemiz lazımdır. İmanın korunması, ancak imanını koruyanlarla beraber olmakla mümkündür. İyi insanlar ile beraber olmak, kurtulmaya alamettir. A.Z. OSMANAĞAOĞLU
__________________ ''Gönlüm Sükût-u Ezber Eyledi...!'' |
16 Şubat 2009, 17:52 | Mesaj No:10 |
Durumu: Medine No : 1390 Üyelik T.:
16 Nisan 2008 | Cvp: Allah' ın iman etmeyenlere soruları.. Allah razı olsun çok güzel bilgiler Allah bütün insanlara yardım etsin insanların en yakın zamanda gözünü açsın ve insanları kendi yolundan ayırmaSIn Amin
__________________ ''Gönlüm Sükût-u Ezber Eyledi...!'' |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ölüm nedir, ölümden korkmalı mıdır?Ölümü hatırlamanın fazileti nedir? | Belgin | Ölüm-Ahiret-Sırat-Mizan-Kader | 1 | 05 Mayıs 2022 12:25 |
Büyü Nedir? Nasıl Başlamıştır? Büyünün İslâmî Hükmü Nedir? | Belgin | Soru Cevap Arşivi | 3 | 03 Ocak 2022 18:43 |
zekat nedir, sadaka nedir, infak etmek nedir | iblissavar | Zekat-İnfak | 3 | 31 Mart 2012 22:26 |
Hadis nedir?Hadisin Önemi nedir? | NUR | Hadis-i Şerif | 3 | 09 Eylül 2011 21:15 |
Bebeğin Gelişiminde Hayati Öneme Sahip Sıvının Rolü Nedir? | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 07 Nisan 2009 22:33 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|