|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi: 09 Temmuz 2007 (23:55), Konuya Son Cevap : 11 Ekim 2023 (17:58). Konuya 304 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
04 Nisan 2017, 08:53 | Mesaj No:281 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 |
Anlatıldığına göre, Harem-i Şerif’in âbidlerinden birine bir adam her akşam iki tabak yemek getiriyor, o da iftar ediyor ve ertesi günde oruç tutuyormuş. Bu muhterem âbid Allah Azze ve Celle’ye ibadet etmekten başka hiçbir işle meşgul olmuyormuş. Bir gün nefsi ona: – Rızkın, azığın hususunda şu yaratılmış, ölümüyle itimat eder, güvenir oldun. Bununla beraber bütün mahlûkata rızık veren Rabbini unuttun. Bu gaflet nedir böyle! Demiş. Adam bu düşüncelere dalmışken, yine o günün iki tabak yemeği gelmiş. Fakat bu kez âbid o yemekleri almayıp geri çevirmiş. Başka yerden yemek gelmediği için tam üç gün boyunca aç kalmış. Yaşadığı bu imtihan karşısında Rabbine seslenmiş. O gece rüyasında sanki Rabbinin huzurunda olduğunu görmüş. Ona: – Ey kul! Rabbin tarafından sana, o adam ile gönderilen yemeği neden geri çevirdin? Diye bir nida gelmiş. Âbid: – Yâ Rabbi! Nefsimde senden başkasına güvenip itimat etme duygusu uyanınca böyle davrandım, demiş. Âbide yine: – Peki o yemeği sana kim gönderdi? Diye bir nida gelimiş. Âbid: – Rabbim! diye cevap vermiş, – Peki sen o yemeği kimden alıyorsun, diye yine nida gelmiş. Âbid: – Rabbimden, demiş. Âbide yine nida gelmiş: – O haldeonu al, geri çevirme! Sonra âbid zât, her akşam kendisine sadaka olarak yemek getiren kişinin sanki Allah’ın huzurunda olduğunu görmüş. O sadaka veren kişiye de şöyle nida gelmiş: – Ey sadaka veren kul! Sen neden Allah-u Teâlâ’nın âbid kulunun azığını, rızkını men ettin? Sadaka veren kişi: – Ya Rabbi sen bunun sebebini en iyi bilensin, demiş. Sonra sadaka verene yine nida gelmiş: – Ey Allah’ın kulu! Sen kimin için sadaka veriyorsun? – Allah için. – O halde o fakir âbidi doyur, âdetine devam et. Sonunda senin mükâfatın cennettir. Allah ikisinden de razı olsun. İmam Yafîî
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
10Haziran 2017, 22:10 | Mesaj No:282 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 |
*"O GÖZ BENİM TALEBELERİME SEVGİ İLE BAKTI."* Birgün sarhoşun birisi meyhaneden çıkmış evine giderken zikr sesleri duyuyor. Zikrin ne olduğunu bilmiyor, ses nereden geliyor diye merak edip sesin geldiği yere gidiyor. Pencereden içeriye başına uzatmış. Bakmış ki, orada Abdülkadir Geylani hazretlerinin talebeleri bir araya gelmiş zikir yapıyorlar, sohbet ediyorlar, Allahdan bahsediyorlar. O da bakmış, -" YA RABB"i bunlar ne güzel insanlar." demiş ve evine gitmiş, evde de ölmüş. Ertesi gün cenazesini kaldırıyorlar, kabre koyuyorlar. Melekler -"Cehenneme götüreceğiz." diyorlar. Gavs-ı Âzam Abdülkâdir Geylani hazretleri, -"nereye götürüyorsunuz?" diyor. -"Bu adam berbat, bu adamın yeri ancak ateş olur." diyorlar. Gavs-ı Azam hazretleri; -"Başını vermem, vücudunu ne yaparsanız yapın, diyor. Çünkü o baş, o göz benim talebelerime sevgi ile baktı." -"Benim talebelerime sevgi ile, muhabbetle bakan gözü ateş yakmaz. Başını vermem ama geri kalanını ne yaparsanız yapın, beni alakadar etmez." demiş. -Ya Gavs, olur mu öyle şey ? baş bir tarafta vücut bir tarafta olmaz. -CENAB-ı HAKK"a arzedin demiş. - YA RABB"i, ne yapacağız bu mevtayı ? demişler. **ALLAH"ü Teala da buyurmuş ki, 'baş ne tarafta ise vücut da o taraftadır.'* * Dolayısıyla, kim olduğumuz değil, kiminle olduğumuz önemlidir. Ve kimi sevmek, kimi sevmemek lazım olduğunu da iyi seçmeliyiz. Ahirette nerede ve kimlerle olmak istiyorsak, buna dünyada karar vermeliyiz."* *[İnsan âhirette, Dünya'da sevdiği kişilerle beraber olacaktır...Sevdiklerine bak, âhirette de gideceğin yeri gör.!.]*
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
19Haziran 2017, 03:45 | Mesaj No:283 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 |
Bir adam sık sık Kur'an okurdu. Ancak O'ndan bir şey ezberlemezdi. Bu adamın küçük oğlu babasına dedi ki; -Babacığım Kur'an okuyorsun ama hiç ezberlemiyorsun, sana ne faydası var ki? Baba oğluna dedi ki; -Evladım, sana söyleyeceğim ancak önce şu hasır sepeti şu dereden su doldur getir. Hasır sepet kömür taşımak için kullanılıyordu. Oğul dedi ki; -Baba, ama bu imkansız! Baba; -Sen dene bakalım ne oluyor. Oğul bu söz üzerine hasır sepeti alıp dereye gitti ve su doldurup taşımaya başladı. Yol yarı olmadan bütün su akıp gitti. Oğul babaya dönüp dedi ki; -Baba görüyorsun ki bu imkansız bir şey! Baba; -Olsun bir daha dene. dedi. Oğul bir daha denedi, bir daha derken beşinci seferde iyice yorulan oğlu bitkinliğini belirterek babasına; -Baba sen de biliyorsunki bu imkansız neden tekrar ettiriyorsun? deyince baba dedi ki; -Evladım sepette bir şey farketmedin mi? deyince oğlu anladı ve -Evet babacığım, sepet tertemiz olmuş dedi. Baba; -İşte böyle evlat, nasıl bu sepet kendinde bir şey tutamasa bile su ile tekrar tekrar temas edince tertemiz oldu, insan kalbi de dünya ve işlerinden kirlenir, Kur'an okumakla da ezberlemese bile kalbi suyun hasır sepeti temizlediği gibi tertemiz olur. Evladım Kur'an kalbin ve ruhun temizleyicisi, gıdası ve şifasıdır, sakın şeytanın bu 'ezberlemeden ne faydası var' oyununa gelmeyesin! diyerek oğluna harika bir ders vermiş oldu.
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
20Haziran 2017, 22:21 | Mesaj No:284 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 |
Ağlamadan Okuyabilecekmisiniz Bilmiyorum.. Lakin Sonuna Kadar Okumanızı tavsiye ediyorum ...  Bir bayram arefesinde, dul bir kadın yanında babadan yetim kalmış çocuğu ile zengin bir Hacı İbrahim’in dükkanına girer: -â€Bildiğiniz gibi bu çocuğun babası savaşta şehid düştü. Yarın da bayram. Evde yiyeceğimiz olmadığı gibi çocuğun giyeceği de yok. Allah rızâsı için biraz yardım...†diye utana sıkıla dilenir. Hacı Efendi fakir kadına yardım etmediği gibi hiddetli bir sesle: -â€Bıktım sizden… Sizin için mi çalışıyorum. Defol şuradan.†diye kadını azarlar. Hacının bu çıkışı üzerine kadının gözleri dolar. Ağlayarak dükkandan çıkar. Hacının karşısında aynı mağazadan bir dükkanın sahibi olan Abraham isimli yahudi, o fakirin ızdırabını anladı. Kadının ve çocuğunun ağlamalarına dayanamadı. Gönlü buz gibi eridi, inceldi. İnsanî duygularla kadına yaklaştı: -â€Nedir hanım, hacı efendi niçin bağırdı?†diye sordu. İmanlı ve şuurlu fakir kadın, Yahudiye hacıyı şikâyet etmek yerine: -â€O benim büyüğümdür. Döver de, kovar da, sana ne oluyor?†diye cevap verdi. Bir bayram arefesinde bir annenin ve çocuğunun yokluktan ağlayışına dayanamayan yahudi Abraham yine ısrar etti: -â€Bacım ben de insanım, rahmetli kocanı tanırdım. İyi bir insandı. Bana çok faydaları dokunmuştu. Dükkanıma gel istediğini al. Benden aldıklarını sadaka değil rahmetli kocanın bana olan iyiliklerinin yerine kabul et†gibisinden sözler ederek kadını ve yetim çocuğu dükkanına gelmeye ikna etti. Yahudi Abraham dul kadına ve yetim çocuğuna en güzel ve en pahalı bayramlıklar verdi. Kadının çocuğunu giydirdi, kuşandırdı. Az önce Hacı Efendinin dükkanında üzülen ve dünya başına dar gelen fakir kadın ve yetim çocuğunun içine yaşama sevinci girdi. Yüzlerine pembe pembe güller açıldı. Yahudi Abraham’ın dükkanından çıkarken kadın candan ve gönülden dua etti: -â€Allah sana iman nasip etsin. Sen bizi bu dar günümüzde ve mübarek bayram arefesinde giydirdiğin gibi Cenab-ı Allah da sana cennette köşkler versin, sana cennet elbiselerini giydirsin.â€Masum çocuk da annesinin duasına “Âmin†dedi. Dul ve yetimi dükkanında kovan Hacı İbrahim efendi, o gece bir rüya gördü. Rüyasında kıyamet kopmuş ve kendisi cennete girmişti. Cennette gezerken gayet güzel, gözleri kamaştıran bir köşk gördü. Baktı ki köşkün kapısında kendisinin ismi yazılı idi. “Demek ki burası bana ait†diyerek köşkün kapısından içeri girmek istedi. Fakat kapıda bekçi melekler: -â€Giremezsin†dediler. -â€Bu köşk benim değil mi?†-â€Düne kadar senindi ama, maalesef dün senden alınıp başkasına devredildi….†Hacı neye uğradığını anlayamadı. O telaş ve heyecan içerisinde uyandı. “Dün çocuklara iyilik etmemekle hata ettim†diye düşündü. Sabah olunca doğru Yahudi Abraham efendinin dükkanına gitti. -â€Abraham efendi dünkü, dul kadın ve yetim çocuğa kaç altın değerinde elbise verdin?†diye sordu.Yahudi: -â€On altın değerinde†-â€Al sana onun iki katı†-â€Hayır olmaz†-â€On katını vereyim.†-â€Olmaz.“ -â€Yüz katını vereyim, iki yüz katını vereyim. Sen altın ve gümüşü seven bir kişisin iste bin katını vereyim….†Abraham Efendi tebessüm eder: -â€Olmaz hacı Efendi olmaz. O köşk yüz altın bin altın ile satın alınmaz. O senin gördüğün rüyayı ben de gördüm... Cennete girebilmek için işte müslüman oluyorum: “Eşhedü en lâ ilahe illallah ve Eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûluh†Sen Cenab-ı Allah’ın rızasını kazanmak ve Cennete girip ebedî saadete kavuşmak istiyorsan eskiden olduğu gibi ihlas ile Allah’a ibâdet et ve kapına gelen fakir, dul ve yetimleri azarlama, boş çevirme, insanlara iyilik yapmaya bak†dedi. Etrafımızdaki yoksulları fark etmek ve farkettirmek için paylaşıyorum sizlerde bu SEVABA ortak olmak için ,,, paylaşarak CENNET'İNİZE hazırlıklarınızı şimdiden yapın İNŞAALLAH.
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
26 Ocak 2018, 16:25 | Mesaj No:285 | |
Durumu: Medine No : 57235 Üyelik T.:
10 Mart 2017 | Alıntı:
GM 5 Plus cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi | |
04Haziran 2018, 15:36 | Mesaj No:286 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
İbrahim Ethem Hz.Tacı tahtı terk ediyor; Seneler sonra kendi yaptırdığı camide yatsı namazı kılıyor, Dışarıda kar hava çok soğuk, “Şurada kıvrılayım da sabah olunca giderim” diye düşünüyor, Caminin bekçisi geliyor. “Ne yapıyorsun” diyor. “Müsaade et şurada yatayım, Sabah Namazından sonra gideceğim” diyor, Görevli bacağından tutuyor onu ve “İbrahim Ethem senin gibi çulsuzlar için yaptırmadı bu camiyi.” diyor ve bacağından sürükleye sürükleye,kafasını merdivenlere vura vura atıyor onu dışarıya. İbrahim Ethem “Ben bu camiyi yaptırdım” diyemiyor KİBİR olur; diye. Çaresiz şehre gidiyor, Her taraf kapalı,sadece bir yer açık,bir fırın. Kapıyı çalıyor ve sabaha kadar oturma müsaadesi istiyor,orada çalışan işçi; “Geç otur” diyor, Aradan bir-iki saat geçiyor,sabah ezanı okunmaya başlıyor,okunduktan sonra işçi dönüyor; “Hoşgeldiniz nereden gelip nereyegidiyorsunuz isminiz ne.” diyor. İbrahim Ethem de “Ben iki saattir burada oturuyorum şimdi mi geldi aklına sormak” diyor. Fırıncı “Ben bu fırında işçiyim,İki çocuğum var,iki de yetime bakıyorum,ben onlara şimdiye kadar haram lokma yedirmedim,Senin geldiğin vakit benim mesai saatim dahilindeydi,ezan okundu mesaim bitti,seninle istediğin kadar konuşabiliriz,şimdi. Kazancıma haram karışmaz,” diyor. İbrahim Ethem “Sen ne güzel adammışsın,Sen ALLAH’tan bir şey isteyip de olmadığı vaki oldu mu,” diye soruyor. “Ben ALLAH’tan ne istediysem verdi, Fakat ALLAH’tan bir şey istedim,Onu bana vermedi, ALLAH’a yalvardım,bana İbrahim Ethem Hz.göster diye,bana onu göstermedi,” diyor. “O ‘ALLAH öyle bir ALLAH ki" diyor İbrahim Ethem Hz.“Ibrahim Ethem'in bacağından sürükliye sürükliye,kafasına vura vura getirir ve sana gösterir. Sen yeterki yürekten iste” diyor. Sevenin sevdiğinden istediği tek şeydir DUA, Ayrı bedenleri bir muhabbet'te birleştirendir DUA, Çaresizken sığındığımız tek limandır DUA,Kulun RABB'iy'le teke tek buluştuğu andır DUA. “YOKSULUN EKMEK KAPISI, DERTLİNİN DERMAN KAPISIDIR DUA
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
22 Aralık 2018, 20:52 | Mesaj No:287 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
Ali Tantâvî –rahimehullah- der ki: "Gelecek için ilkokulu okudum. İnsanlar bana dediler ki: -Geleceğin için ortaokulu okumalısın. Sonra: -Geleceğin için liseyi okumalısın, dediler. Sonra: -Geleceğin için üniversiteyi okumalısın, dediler. Sonra: -Geleceğin için vazifeye başlamalısın, dediler. Sonra: -Geleceğin için evlenmelisin, dediler. Sonra: Geleceğin için çocuk yapmalısın, dediler. Şimdi ben, 77 yaşımda bu makaleyi yazıyorum ve hala bu geleceği bekliyorum. Gelecek; boğanın ardından koştuğu, fakat bir türlü ulaşamadığı başına konmuş kırmızı kumaş parçası gibidir. Çünkü geleceğe ulaştığın zaman, senin için şimdiki zaman olur. Şimdiki zaman da daha sonra mazi olur.Daha sonra yeni bir gelecek beklersin. Oysa gerçek gelecek; Allah'ı râzı etmen, cehennem ateşinden korunmaya ve cennete girmeye çalışmandır."
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
08 Eylül 2019, 01:50 | Mesaj No:288 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
Kur'an'da Rahman suresinii okur adam. O esnada da 4 yaşındaki oğlu babasına sorar : ''Baba, neden sürekli aynı şeyi tekrarlıyor!'' der. (Rahman suresinde "O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?!" ayeti 31 kere tekrar edilmiştir.) Adam şaşırıp ne cevap vericem diye düşünürken, çocuk cevabı da verir. ''Anlamıyorlar diye, değil mi?!''
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
09 Eylül 2019, 21:44 | Mesaj No:289 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
DEVLET NASIL BİTER VE ÇÖKERTİLİR? Devlet nasıl biter ve çökertilir? Kanuni Sultan Süleymanın kafasına takılan ve onu yoran bir soru vardı. Bir devlet ne zaman çöker ve sonunda ne olur? Bunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk alimi Yahya Efendi’ye Sadrazamı gönderdi. Sadrazam gitti, sordu ve döndü. Kanuni; “ne dedi?” Diye sorduğunda cevabı söylüyor; “Neme lazım dendiği zaman.” Kanuni, “Başka bir şey söylemedi mi?” “Hayır efendim. Bir tek cümle söyledi.” Bunu uzun bir süre düşünen Kanuni, sonunda ünlü alime mektup yazıyor, bunun açıklanmasını istiyor. “Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz” diyor. Ve ünlü alim Yahya Efendi de bir mektup yazıp Kanuni’ye gönderiyor. (Bu mektup şuanda Topkapı Sarayında sergilenmektedir.) Mektup şu: “Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık sıradan bir hale gelirse, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse… Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse… Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse… İşte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır. Halkın güven ve saygısı sarsılır. Asayişe itaat hisse kaybolur. Halkın umutları yok olur, böylece devletin yıkılması mukadder hale, kaçınılmaz hale gelinir.”
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
08 Kasım 2019, 13:33 | Mesaj No:290 |
Durumu: Medine No : 38944 Üyelik T.:
09 Şubat 2014 |
Salihlerden bir mübarek zât varmış. Bir Cuma günü, Evde un kalmayınca merkebine yüklemiş buğdayı, Değirmene doğru koyulmuş yola... Değirmene vardığında, çuvalı indirirken merkep kaçıyor. Merkebi aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak. Kendi kendine; “Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam, Doğru Cuma namazına gidiyorum..” diyor... Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor... Cumadan sonra bakıyor, merkep hâlâ yok... Tarlaya gitse merkep lazımdır. Un için zaten yine merkep lazım. “Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra çaresine bakarız” diye düşünüyor... Eve yaklaşınca, ahırdan merkep sesi geliyor. “Hanım, bu merkebin burada işi ne?” diyor. O da, “Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum” diyor: “Bir aslan merkebi önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine saklandım. Pencereden baktım, aslan geldiği gibi gitti.” Adam; “Hanım, bu bizim merkep değil mi?” diye soruyor. Hanım da, “Evet bizim merkep” diye cevap veriyor. Adam şaşırıp kalıyor... Hanımı bu arada, “Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım” deyince adam hayretle, “Hanım, un nereden geldi?” diyor. “Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi... Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış!” Mübarek zat, hanımından bunları duyunca ellerini açmış ve şöyle dua etmiş: “Allah’ım! Ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün. Sana ne kadar şükretsem azdır Ya Rabbi...
__________________ O (cc)’NA SIĞINMAK AYRICALIKTIR |
Konuyu Toplam 7 Kişi okuyor. (0 Üye ve 7 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması adına toparlandı) | Medine-web | Medineweb.net Videolar | 4 | 23 Eylül 2024 21:26 |
Medineweb ''Adem Güneş'ten çocuk terbiyesi ile ilgili sözler'' arşivi | EyMeN&TaLhA | Çocuk Ve Gençlik Eğitimi | 112 | 21 Ocak 2022 20:18 |
Medineweb DİĞER paygamberler geniş arşivi | Medine-web | Peygamberler(a.s) | 1 | 12 Kasım 2018 15:29 |
medineweb islami imzalar arşivi | Medineweb | Resim/Karikatür | 5 | 29 Nisan 2016 17:42 |
MedineWeb Namaz Arşivi | paylaşımcı | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 10 | 04 Eylül 2008 21:58 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|