Medineweb Forum/Huzur Adresi

Go Back   Medineweb Forum/Huzur Adresi > ..::.İBADETLER.::. > İbadetler > Zekat-İnfak

Konu Kimliği: Konu Sahibi _bülbül_,Açılış Tarihi:  11 Nisan 2009 (23:18), Konuya Son Cevap : 11 Nisan 2009 (23:27). Konuya 4 Mesaj yazıldı

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Değerlendirme
Alt 11 Nisan 2009, 23:18   Mesaj No:1
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:_bülbül_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 468
Üyelik T.: 25 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1.210
Konular: 330
Beğenildi:22
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Ticaret ahlakımız

Ticaret ahlakımız

Önsöz

Ticaret

Bizim dünya ve ahiret mutluluğumuzu hedefliyen yüce ve yüceltici dinimiz İslam; her konuda olduğu gibi, ticaret hayatımızla ilgili de ölçüler koymuştur İslam, insanın Yaradanı ile, toplum ve eşya ili ilgisi arasında mutlak bir bağ görür İnsanın Yaradanı ile ilişkisi Rab-kulluk ilişkisidir ki, buna ibadet denir İnsanın bir toplumsal varlık olarak, insanlarla, diğer varlıklarla, eşyayla ilişkisinin adı da muamelattır İslam'da muamelatla ibadet bütünlüğü vardır "Hayatını İslam'a göre yaşama" gayretinde olan, haramı helali bilip ona göre alış-veriş yapan bir müslümanın yaptığı her-şey ibadet sayılır Çünkü geniş anlamıyla ibadet Yüce Allah'ın hoşnut ve razı olduğu bütün fiil ve davranışları kaps----- alır Kişinin kazancını helal yoldan, İslami ahlak ve fazilet ölçüleri içinde elde etmesi de bir ibadettir
Elbette ticaretimizin ibadet olabilmesi için neyin doğru neyin yanlış olduğunun bilinmesi lazımdır Nitekim HzÖmer, devlet başkanlığı döneminde valilerine yayınladığı bir genelgede şöyle demiştir:
"Yapacağı ticaretin İslami esaslarını bilmeyen kimse, bizim çarşı ve pazarımızda alış-veriş yap-
masın" (Tirmizi, Vitr, 21)
Müslümanlık ahlak demek, müslüman da en faziletli ve olgun insan demektir İslam ahlakının gayesi, dünya hayatını küçük cennet kılan bir saadettir İnsanlar bu cennetten ahiret hayatına geçerler Ahiret hayatı da insanlar için büyük cennettir İşte bunun sağlanabilmesi için ticaret ahlakına uymamız gerekir, "Helal lokma şuuruna" sahip olup, kul haklarına gereken önemi vermemiz icabeder
"Ticaretin de ahlakı olur muymuş?" denilebilir Elbette ticaretin de ahlakı, kuralları, ölçüleri vardır İşte bunlar hayatımıza hakim olursa topluma huzur, kazanca bereket gelir, dağılımında adalet gerçekleşir
Herşeyin bereketini silip süpüren bencilliği, egoizmi, menfaatçiliği, sömürüyü ön plana çıkaran kapitalist ekonomik anlayış ancak "ticaretin de ahlakı olur muymuş" diyebilir Çünkü ahlak, onların yaptıklarına karşı çıkar
Biz müslüman olduğumuza göre; ticaretin de ahlakı vardır Biz de bu ahlaka uygun ticaret yapmak sorumluluğundayız
Ticaretle ilgili pekçok güzel eserler var Ancak Ticaret Ahlakı ile ilgili eserlere rastlayamıyoruz Bunun için çok faydalı olacağına inandığımız bu alanda yani "Ticaret Ahlakı" ile ilgili alanda bir çalışma yaptık Günümüz şartlarını da göz önün de bulundurarak gayet öz, kısa ancak pekçok konuyu kapsayan bir çalışma ortaya koyduk
Kitap yedi bölümden oluşmaktadır Her bölüm başlıbaşına bir kitap konusudur Bu alanda yapılacak çalışmalara örneklik ve kaynaklık teşkil edebilmesi için de her bölümün sonuna kaynaklan koyduk Aynca konulardan daha kolay yararlanılmasını sağlayabilmek için mümkün mertebe sohbet havası içinde ve maddeleştirerek konulan işlemeye gayret ettik
Konular seçilirken ve hazırlanırken hem ticaretle uğraşanlarla, hem de ilim ehli hocalanmızla geniş istişareler yaptık En önemli bulunanları, günümüzde en çok öne çıkan ve ihtiyaç duyulanlan esere aldık Son bölümde karşılaştığımız güncel problemlerle ilgili sorularımıza, sorunlanmıza -çağdaş alimlerimizin eserlerinden de yararlanarak- cevaplar sunduk
Alanının ilk çalışmalarından olduğu ve günümüz insanının zaman, ekonomik ve okuma problemi göz önünde bulundurularak kısa tutulduğu için hayli eksikliklerimizin olabileceğini düşünüyor ve kabul ediyoruz
Ticaret ahlakımıza katkıda bulunması dileğiyle, dua, teklif ve tenkitlerinizi bekliyoruz, faydalı olmasını diliyoruz
30092003 - Halil Atalay




Her şeyin maddî güce göre değerlendirildiği ve her yere maddenin hakim kılınmaya çalışıldığı, haramların cazipleştirilip, helali elde etmenin zorlaştınldığı bir çağda yaşıyoruz
Bunun için neredeyse bütün vakitlerimizi maddî düşünceler yani ekonomik kaygı ve çalışmalar alıyor, ekonomiyle yatıyor ekonomi ile kalkıyoruz Elbette çalışacağız Yüce Rabbimiz: "De ki; Allah'ın kullan için yarattığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti? Deki; bu nimetler dünya hayatında iman edenler içindir, kafirler de o arada yararlanırlar Kıyamet gününde ise sadece mü'minlerindir" (7 Araf, 32) buyuruyor
Helal şekilde ve meşru dairede dünya nimetlerinden istifade edeceğiz Ekonomik açıdan güçlenip, dünyaya yön vereceğiz
Üç şey fesat ve yıkım sebebidir:
1-Helalden kazanmama
2-İstenilen ve doğru yere harcamama
3-Yasaklanan yerlere harcamadır
Malı nereden kazandığımızın hesabını vereceğimiz gibi, nereye harcadığımızın da hesabını vereceğiz Her şeyin bereketini tükettiğimiz gibi, kazancın bereketini de tükettik Bereketsizliğin üzerinde kafa yormamız gerekmektedir! Her türlü hileli yollarla, reklamlarla tüketimin cazip hale getirilip körüklendiği, insanların tüketim sendromuna tutulup böylelikle de kazançta ve harcamada helalden sapıldığı, haram yollara düşüldüğü açıkça görülmektedir Bu ise sınırsız ve sorumsuz kazanma duygusunu geliştirmektedir Bir yanda gerek ülkemizin ve gerekse dünyanın büyük bir kesimi fakirlikle, yoklukla, açlıkla boğuşurken, az bir kesimi de her türlü şımarıklığı, israf yarısını icra etmektedir Bunlar ise sınıflar arası uçurumlar ve düşmanlıklar oluşturmaktadır Kanaat ve sebat bitmiştir
Şimdi böyle bir ortamda "Ticaretin de ahlakı olur muymuş?" denilebilirElbette, ticaretin de ahlakı, kurallan, ölçüleri vardır İşte bunlar hayatımıza hakim olursa, topluma huzur, kazanca bereket gelir, gelir dağıtımında adalet gerçekleşir Onun için ticaret ahlakımız çok önemlidir Zira ahlaklılığın zıttı, ahlaksızlıktır Ticari ahlaksızlığın nelere mal olduğunu hep beraber görüp yaşıyoruz Kurulann yanında yaşlar da yanıyor Yeni doğan çocuk, milyarlarca borçla dünyaya geliyor
Temeli faiz, zam, zulüm ve sömürü olan kapitalist sistemlerin hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz Ne üretim "Hak"ça, ne bölüşüm "Hak"çadır Ne nimetler "Hak"ça dağıtılıyor, ne de külfetliler "Hak"ça paylaşılıyor! Zira kapitalist sistem, para putu etrafında dönen bir sistemdir Liberal bir ekonomi ve bu ekonomiye ayak uydurmuş bir insan borsası vardır Bu borsada en geçerli mal, piyasa şartlarını çok iyi bilen hırslı, açık göz insan tipidir Bu ekonomide borsa ve banka bir çeşit kutsal mabed, iş ve piyasa kuralları ise ibadet şekilleridir Para da bu mabedin ortasında güleç çehresiyle saadet dağıtan bir ilahtır Piyasa ekonomisinin mucidi kapitalist rejimler, şahsi menfaati, acil çıkar oyunlarını toplumun şiarı haline getirdiler Nedvî'nin dediği gibi dünyayı bir alışveriş dükkanı, bir market haline soktular Para ile din, para ile ahlak, para ile bilim sürekli bir mübadele konusu oldu Din ve bilim profesyonelleşti, profesyonel profesörler, profesyonel din adamları türedi (1)
Çağ, yürekleri, zihinleri, kasaları ve keseleri çağın pislikleriyle kirlenmemiş Müslümanlara muhtaçtır
Müslümanlar çağa yön verecek ilmî, iktisadî, siyasi ve idari güce sahip olmak zorundadırlar
Hayat bir bütündür, parçalanamaz Maddede kapitalist, manada Müslüman, ya da ibadette Müslüman, ticarette Yahudi vs, olunamaz Para ile, mal ile alakası olmayan bir ibadetimiz var mı? Paraya yani ekonomiye hakim olmayan müslümanın dünyası da ahireti de perişan olacaktır
Materyalistlerin putlaştırdığı parayı esir alıp İslam'ın ve insanın hizmetçisi yapmalıyız Bir de parayı sermayeye dönüştürmeliyiz Zira parasını sermaye yapmayan Müslümanların çocukları her zaman sermaye sahiplerine muhtaçtır (2) Öyleyse ekonomiye hakim olmak lazımdır Her şeyi inancına hizmet ettirmeyi gaye edinmiş bir Müslüman için bu realiteyi göz ardı etmek, ona ilgisiz kalmak elbet düşünülemez Her şeyden önce "kuvvetli olma" yi emreden bir dinin mensupları kendilerini aşağılatacak, küçük duruma düşürecek, ezdirecek, sömürttürecek pozisyonlardan şiddetle kaçınmak zorundadırlar Dinin izzeti her sahada üstün ve güçlü olmayı gerektirir Pek çok ayet ve hadiste ilmin, çalışmanın, ticaret ve sanatın övülmesi, dinine bağlı olarak yaşamayı hedef edinen Müslümanlar için hiç şüphesiz büyük manalar ifade eder
Hazreti Ömer (ra)'e "Dünya cifedir, onu ancak köpekler yer" denilince, "Doğrudur, ama ben dünyayı, yine dünya için sarf ederim" demiş ve şu önemli ikazı yapmıştır: "Eğer köpeklerin eline bırakacak olursak, köpekler dünyayı yer sonra da seni yer" Yani kafirin eline bırakmak yok dünyayı Yeryüzüne Müslüman sahip çıkmalıdır(3)
--------------------------------------------------------------------------------
1- Öztürkmen, Ömer, Gözyaşı Medeniyeti,25
2- HekimoğŞlu, İsmail, Müslüman ve Para, 118 vd
3- Toptaş, Mahmut, Modern Hayatta Nebevi Mücadele, 26
Alıntı ile Cevapla

Konu Sahibi _bülbül_ 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir
Konu Forum Son Mesaj Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj Tarihi
Adem olmaktır tek hevesim Şiirler ve Şairler Kara Kartal 4 2721 22 Mayıs 2010 11:27
Dostlarımız........ Güzel Sözler-Deyımler-Nükteler su damlası 4 2345 09 Mayıs 2010 10:35
İsmailce kurban olabilmek Hacc-Umre-Kurban kurtmehmet 3 3098 21 Kasım 2009 20:58
Ömür seccadesini gönül dergahına serenlere...... Makale ve Köşe Yazıları _bülbül_ 2 2316 12 Kasım 2009 21:52
çarpık çağ..... Şiirler ve Şairler _bülbül_ 2 2043 12 Kasım 2009 21:43

Alt 11 Nisan 2009, 23:21   Mesaj No:2
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:_bülbül_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 468
Üyelik T.: 25 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1.210
Konular: 330
Beğenildi:22
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Ticaret ahlakımız

Neler Yapılmalıdır?

Ticaret

1-Öncelikle madde-mana bütünlüğü inancı sağlanmalıdır Dünyanın ahiretin köprüsü olduğu ve cennetin de dünyada kazanılacağı unutulmamalıdır Zira HzPeygamber (sav) kişinin çalışmasını, üretimde bulunmasını ve ailesini geçindirmesini Allah yolunda cihat etme veya gündüzleri oruç, geceleri de namazla geçirme ile bir tutmuştur(4) Üretime yönelik emek, ibadet hükmündedir
Yine Rasül-i Ekrem şöyle uyarmıştır: "Her ikisinden nasiplenmeyip, dünyası için ahiretini veya ahireti için dünyasını terk eden kimse, hayırlınız değildir Şüphesiz dünya ahirete ulaştırıcı bir köprüdür, vasıtadır Başkasına yük olmayınız" (5) Temiz, salih mü'minin elinde temiz servetin ne güzel bir mal olduğunu bildiren hadis (6) helal kazanca ve dürüst insanlara dikkat çekmiştir
2-Şahsiyetli kişiler ve kadrolar yetiştirilmelidir Şahsiyetli insan; sorumluluk sahibi, iyi niyetli ve samimi insandır Hem ferdî, hem de sosyal sorumluluğa sahip, birikimli, donanımlı, dünyadaki gelişmeleri yakinen takip edebilen, sürekli araştıran, değerlerine bağlı, hiçbir değeri istismar etmeyecek derecede şahsiyetli, üretim ve yönetim bilgisine sahip işinin ehli kadrolar teşekkül ettirilmelidir Daha büyük hedeflere ulaşabilmek için güçlü olmak gerekir Güçlü olmak için de güç birliğine, yardımlaşmaya ve dayanışmaya ihtiyaç vardır Hayırda, iyilikte, güzellikte, aynı hedefleri yakalamakta, aynı engelleri aşmada yardımlaşma, dayanışma ve işbirliği zaruridir Çünkü günümüzde ferdî başarılar, ferdî teşebbüsler yeterli olmamaktadır Bunun için herkes mevcut çalışma tecrübelerinden de yararlanarak güçlü oluşumlar geliştirmeli, ekip çalışması ile organizeler yapmalı veya güçlü oluşumlarla birlikte hareket imkanları bulmalıdır
3-Yatırım yapılacak alan ve sektörler çok iyi seçilmeli, rekabet ortamı, verimlilik kârlılık oranları yurt içi-yurt dışı pazar ve rakipler araştırılmalı, projeler ve maliyetleri iyi hesap edilmeli ve müesseseleşilmelidir Sadece müessesenin ve sermayenin olması yetmez Bütün bunlar profesyonel kadrolarla yapılmalıdır Bir taraftan da geleceğin idealist, şahsiyetli yönetici ve kadrolarını yetiştirmek için projeler hazırlanmalı ve bu projelerle faaliyet gösterilen ve hedeflenen sektörlerin ihtiyacı olan beyin kadrolar yetiştirilmelidir Başarının ve büyümenin en mühim şartlarından biri, başarılı adamdır, kalifiyeli elemandır
4-Hak, hukuk meselelerine gereken önem verilmelidir İşçisinin, ortağının hak ve hukukunu korumayanları Allah korumaz Çünkü Cenab-ı Hakk'a kul olan, kul hakkını yemez ve haksızlık yapmaz Yapılanmaların sorumluları, kurucuları son derece dikkatli ve adil olmalı, tasarrufları en verimli şekilde değerlendirmeli, harcamalarda israfa yer vermemeli, şahsi çıkar hesabına düşmemeli, verimsiz, atıl alanlara yatırım yapmamalı ve ortaklarına karşı çok şeffaf davranmalıdır Elemanlarını hizmetçi olarak görmemeli, kardeşleri ve hizmette yardımcıları ve destekçileri olarak bilmelidir
5-Kâr ve zarar ortaklığı esasına göre kurulan şirketler vs gerçekçi olmalı, başkalarına şirin görünme, yeni ortakları cezp edebilmek için afaki, kazanılmamış kâr oranları açıklanmamalıdır Bu hususta sahtekârlarla, tamahkârlar buluşunca pek çok olumsuzluklar meydana gelmekte ve kötü örnekler teşkil etmekte ve gerçekten samimi, gayretli, birikimli ve tecrübeli kişilerin ve kuruluşların önü kesilmektedir Aklı başında insanlar bunlara meydan vermemelidir
Evet çağ, yürekleri, kafaları, kalpleri ve kasaları çağın pislikleriyle kirlenmemiş, hakk'ı ölçü alan, hakk yolda olan, gücünü hak'tan ve halktan alan, işinin ehli olan, kazançta helali ve bereketi esas alan Müslümanlara muhtaçtır Unutmayalım; gaflet değil, gayret zamanıdır!
6-Varlıkların en mükemmeli olarak yaratılan insan (7), çeşitli şeylerle denenmekte ve imtihan edilmektedirİmtihanı kazanabilmenin yolu ise, yine Rabbimiz tarafından insanlara bildirilmiştir İmtihan olunan şeylerden biride maldır
İyi mal (helalinden kazanılan, iyi yola sarf edilen mal) Salih kimse için ne güzel bir şeydir(8) Salih insanlar için bir hayır vesilesi, cennete götüren bir binek olan mal; kimileri içinse kötülüklere, isyana ve haramlara dalmaya sebep olmaktadır Bolluk, rahat ve lüks içinde yaşayış, maddi imkanlara sahip olmak, bazen insanları Allah'tan uzaklaştırabilmektedir Şükürsüz, infak-sız, sadakasız refah, maddi bolluk ve imkan sahibi olan azarak Allah'ın kulu olduğunu unutur; içinde bulunduğu nimetleri kendi iktidarıyla elde ettiği zannına kapılır, istediği gibi harcayabileceği kanaatına vanr Kendisine bahşedilen imkanlar ve mallar üzerinde gerçek mülkün sahibi imiş, dünyada devamlı kalacakmış, Allah'ın hüküm hakkı yokmuş gibi kendisini mutlak mutasarrıf ve yetkili görür Böylelerinin düşüncesinde Allah'ı hatırlamak, hükümlerine uymak, hesaba çekilmek düşünülmemesi gereken bir şeydir Hayat olarak sadece dünya yaşantısını bilirler, adeta dünyadan kam alırcasına bir yarışın, yaşayışın içine girerler Günümüzde "Fikri materyalizm"in yerini "Fiili materyalizm" almıştır Yani verilen imkanlar, öyle hoyratça ve isyan içinde kullanılmaktadır ki, sanki "Yaratan yokmuş" "hesaba çekilmeyeceklermiş" gibi hareket etmektedirler Müslümanlar arasında bu durumda olanlar ise, fiilen inanmıyorlarmış gibi yaşamaktadırlar İnanmaları dillerinin altında kalmaktadır, hareket ve davranışları, yaşantıları inanan insanlarınkine hiç benzememektedir
Bu hususa Kur'an-ı Azimüşşan'da "Karun"misal olarak verilir Elindeki serveti kendi dehasına, bilgisine bağlayan bu adam "Allah'ın önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi?" (28 Kasas, 78) "Kimi müşrik toplumlar ise, topluluk halinde buna örnek teşkil ederler "(25 Furkan, 18)
Rasüli Ekrem (sav): "Ümmetim parayı (dinar ve dirhemi) büyüklediği ve meylettiği zaman, kendilerinden İslam'ın heybeti kaldırılır" buyurmuştur(9)
7-İslam, mülkiyete, zenginliğe asla karşı değildir Bir lokma bir hırka teranesini de asla kabul etmez Bunun aksine Müslümanlar güçlü olmak, veren el haline gelebilmek zorundadırlar Efendimiz (sav), "Veren el, alan elden üstündür" buyurmuştur (10) Ancak harama düşmektense, gerektiğinde bir lokmaya, bir hırkaya razı olur, zira haram ateştir Çalışıp, çabalayıp, veren el konumuna gelmek için gayret eder
Bilhassa her şeyin ölçüsünün, hizmetlerin yürümesinin maddeyle ölçüldüğü bir dönemde Müslümanlar olarak helalinden zenginleşmek durumundayız Amma mülkün asıl sahibinin yolunda harcayabilmek, kulluğumuzu güzelleştirebilmek, Allah'ın verdiği gücü, O'nun dininin ikamesi uğrunda verebilmek maksadıyla böyle olmalıyız Bunun aksi düşünülürse: İşi gücü kendisini ibadetten alıkoyan, çoluk çocuğunun eğitimini ihmal ettiren, haram helal demeyip toplayan tipleri göz önüne alalım İşte bu hale gelinirse, heybetimiz, ciddiyetimiz kaybolur, selin önündeki çör-çöp gibi oluruz Bâtılların kurdukları tuzaklar içinde ipek böceği gibi kendi kendimize ağ öreriz de, belki de inançsızları istifade ettiririz Yine para, milletin evrad ve ezkarı haline gelirse; hep sözler dünyalık olursa, vay başımıza geleceklere
Mala mülke kul olmanın, cimriliğin ve bencilliğin şerrinden Müslüman zekatla, infakla, sadakayla kurtulur




Nimetler İçinde Yüzse de Şımarmamak

Ticaret

1 Bölüm'raf sûresinin 32 âyetinde şöyle buyurul-maktadır: "De ki: Allah'ın kullan için yarattığı süsü ve güzel rızıkları kim haram etti? De ki: Bu nimetler dünya hayatında iman edenler içindir; kafirler de o arada yararlanırlar Kıyamet gününde ise sadece mü'minlere mahsustur"
Bu ayet açıkça ahiret nimetlerinin olduğu gibi dünya nimetlerinin de mü'minler için hazırlandığını göstermektedir O halde mü'min helal şekilde ve meşru dairede dünya nimetlerinden istifade edecektir Nimetlerden istifade ederken israfa kaçmayacak ve harama bulaşmayacak, meşru dairenin dışına çıkmıyacaktır Ayrıca nimetlerin şükrünü yapacaktır Hakim'in Müstedrek'inde naklettiği şu hadis-i şerif ne kadar uyarıcıdır: "Ümmetimin en kötüleri nimetler içinde gözünü açan, onunla beslenen, türlü türlü yiyecekler yiyen, çeşit çeşit elbiseler giyinen, değişik değişik binitlere binen ve avurtlarını şişire şişire edebiyat parçalayarak konuşan kimselerdir" (11)
Hadiste kınanan yeme, içme, giyme helal daireyi taşan, israfa kaçan ve şükrü yerine getirilmeyen yiyip içme ve giyinmelerdir
Nimetler içinde yüzdüğü halde şükretmeyip havalara girmek, büyüklenmek, kasılmak, israfa kaçmak, Allah'tan olduğunu bilmemek, şükretmemek hadisin tehditi içine girer
Ümmetin şerlilerinden değil, hayırlılarından olmaya çalışmalıdır
Ariflerden Bişr bin Haris der ki: "Dünyaya karşı zühd, onu terk etmek değildir; asıl zühd, Allah'tan gayri her şeyden gönlü çekmektir HzDa-vud (as) ve HzSüleyman'a (as) baksana İkisi de dünya padişahı idiler Bununla birlikte Allah katında zahitlerin başında yer alıyorlardı"
Malımızla felaketimizi hazırlamamalıyız Yanlış yerlerde kullanarak, israf ederek yada zekatını vermeyerek, haramdan kazanarak kendi kuyumuzu kazmamalıyız Yüce Rabbimiz güzel halini muhafaza etmeyen, zenginleşince zekatını vermeyen ve malla ilgili görevlerini yapmayanları şöyle uyarmıştır:
"Allah, lütuf ve ihsanıyla onlara zenginlik verdiğinde ise, cimrilik ettiler ve sözlerinden döndüler Zira onlar yüz çevirmeyi adet edinmişlerdir" (9 Tevbe, 76)
Malın yokluğu bir fitne olduğu gibi, ehil olmayanların elinde çokluğuda bir fitnedir Herşeyi kendilerine layık görenler hiçbir gönülde sevgiye, hiçbir mecliste saygıya layık olamazlar Bunun için niyet güzel, kazanç helal, tasarruf hayır üzere olmalıdır Hadislerdeki işaret ve ikazlara dikkat edelim:
"Hedefi takva olan kimse için zenginlikte bir sakınca yoktur Takvaya dikkat eden kimse için sıhhat, zenginlikten daha hayırlıdır İnsanlardaki gönül hoşluğu da ayrı bir nimettir" (12)
"Şüphesiz dünya malı tatlıdır Kim onu hakkıyla alır ve yerli yerince kullanırsa, o ne güzel yardımcıdır Onu hakkı ile (helal yoldan) elde etmeyen kimse, yiyip yiyipte doymayan varlıklar gibidir" (13)
Şairin: "lanet ola ol mâle ki onun kazanılmasında ya din yada namus alet edile" dediği gibi;
" Haram demez helal demez ver Allah 'ım
Kulun durmaz yer Allah'ım!" mantığıyla hareket edenler; fakirliğinde de, zenginliğinde de ölçüyü elden kaçıranlar malla ilgili imtihanı kaybederler
Fakirlik ve zenginlik, elde mal ile değil, kalpteki iman, sevgi, şuur ve huzurla ölçülür
İşte ilahi ikaz: "Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi Allah'ın zikrinden alıkoymasın Kim bunu yaparsa, işte onlar zarara girenlerin ta kendileridir" (63 Münafıkûn, 9)
"Öyle kimseler vardır ki, bunları ne ticaret, ne de kazanma hırsı, Allah'ı anmaktan, namaza devamlı ve duyarlı olmaktan ve zekat vermekten alıkoyabilir" (24 Nûr, 37)
Hepimiz, hayır ve şerle imtihan edilecek, varlık ve yokluk içinde deneneceğiz Her halin bir fitnesi ve bir çilesi vardır Bir kul için hangi halin hayırlı olduğunu ancak Allah bilir Bunun için, fakirliğin fitnesinden korktuğumuz gibi, zenginliğin fitnesinden de Allah'a sığınmalıyız
Peygamber (sav)şöyle dua ederdi:
"Allah'ım! Cehennemin fitnesinden ve azabından, kabrin fitnesinden ve azabından, Deccal'in fitnesinden, fakirliğin fitnesinin şerrinden ve zenginliğin fitnesinin şerrinden sana sığınırım" (14)
İsrafa ve isyana alet edilen zenginlik tehlikelidir İşte Peygamber (sav) Efendimizin uyarıları:
"Vallahi sizin için en fazla korktuğum şey fakirlik değildir Fakat asıl korktuğum, sizden öncekilere olduğu gibi dünyanın önünüze açılması ve onların birbiriyle yarıştığı gibi sizin de mal hususunda birbirinizle yarışmanız, dünyanın onları oyaladığı gibi sizi de Hakk'tan alıkoyması, onları helak ettiği gibi sizide helak etmesidir" (15)




Ticarette İtimat ve Güven

Ticaret

Yunus bin Ubeyd, ticaretle uğraşırdı Bir gün dükkana kalfasını bırakıp camiye gitti Dönerken bir adamın elinde bir kumaş topu gördü Nereden aldığını sordu "Yunus bin Ubeyd'in dükkanından" dedi müşteri Aralarında şu konuşma geçti:
-Kaça aldın?"
-Dört yüz dirheme"
-Nasıl olur ?Bunun değeri iki yüz dirhemdir Ben malıma haram karıştırıp ta bütün malımı haram hale getirmek istemem Gel benimle birlikte
Beraberce dükkana gittiler Tezgahtan çağınp, "İki yüz dirhemlik kumaşı dört yüz dirheme sen mi verdin?" dedi "Evet, ama kendisi razı oldu" dedi tezgahtar Yunus bin Ubeyd "Peki," dedi "Bu adam malın asıl fiyatını bildiği için mi, yoksa böyle sandığı için mi razı oldu?"
Cevap yoktu tezgahtarda Yunus bin Ubeyd, "Peki sen müşterinin itimadını kötüye kullanarak yalan söyleyip de fazla para alan kimseye Allah'ın lanet ettiğini bilmiyor musun?" Tezgahtarda yine cevap yoktu Yunus bin Ubeyd, "Sen bana yaramazsın" deyip işine son verdi ve müşterisine de iki yüz dirhemi iade etti İslam'ın toplumsal dinamizmi itimat ve güvenle sağlanabilir Bunun zıddı ise bireylerin birbirlerini kuşkuyla izlemesi, fertler arası güven duygularının yıkılmasıdır Bunlar zamanla sosyal çalkantılara zemin hazırlayan etkili başlangıçtır Sosyal çalkantılar peynirin kendi içinden kurtlanmasına sebep olan rutubetli hava gibidir Veya kurdun koyunlara saldırması için en uygun şartları oluşturan sis gibidir
"Doğru ve güvenilir tüccarlar, kıyamet gününde peygamberler, şehitler ve sıddıklarla beraber bulunurlar" (16)
"Sizin en hayırlınız, hayrı umulan ve şerrinden emin olunan kimsedir Sizin en şerliniz ise hayrı umulmayan ve şerrinden emin olunmayan kimsedir" (17)

4-BuhariNefakâtl
5- Münavi, Feyzul-Kadir, 5/364 HaşşmiMuhtarul-Elhadisın-Nebevıyye, 124(994)
6- Ahmed, Müsned,4/197,202 Hakim,Müstedrek, 2/2,236
7- Nisa, 70
8- Ahhmed, MUsned, 4/402; Acluni, Keşful-Hafa, 2/44
9- MUnavi, Feyzul-Kadir, 1/404 i
10-Buhari, Vesaya, 9, Rikak, 11, Zekat, 18; Müslim, Zekat, 94,97,106
Halil Atalay
11- Münaviage,4/155
12- Ahmed, MUsned, 5/80; İbni Mace, Ticaret, 1
13- Buhari, Rikak, 7; MUslim, Zekat 121
14- Müslim, Zikir, 49; Nesai, Istiaze, 17
15- Buhari, Rikak, 9; Tirmizi, Kıyame, 28; İbni Mace, Fiten, 18
Halil Atalay
16- Darimi, Büyü, 8
17- Tirmizi, Fiten, 62; Ahmed, age, 2/268278
Halil Atalay
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Nisan 2009, 23:23   Mesaj No:3
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:_bülbül_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 468
Üyelik T.: 25 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1.210
Konular: 330
Beğenildi:22
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Ticaret ahlakımız

Ticaret Ahlakımız ve İslami Tebliğ

Ticaret

İslam'ın dünyaya duyurulmasında ve yayılmasında en etkili hususlardan biri de, müslüman tüccarlardır Bir misal verecek olursak; Altınordu hükümdarı Berke Han bir gün Buhara'dan gelen bir kervana rastlar Kervanda bulunan iki Müslüman tüccar ile sohbet etmek üzere bir köşeye çekilir ve onlara, İslam ahkâmı hakkında işittiği şeylere dair sorular sorar Bu iki tüccar dinleri hakkında o kadar ikna edici açıklamalarda bulunurlar ki, Berke Han kemâl-i samimiyetle Müslüman olur İhtidasını önce küçük kardeşine söyler ve kendisine uyması için onu ikna etmeye çalışır Bir müddet sonrada imanını izhar eder (18)
Bu, İslam tarihinde, tüccarların tesiri ile meydana gelmiş yegane ihtida hadisesi değildir Buna benzer binlerce olay cereyan etmiş ve pek çok yere İslamiyet tüccarların bu çeşit telkin ve tebliğleri ile yayılmıştır (19)
İslam'ın Afrika içlerine, Çin'e, Endonezya'ya, Japonya ve dünyanın pek değişik yerlerine girmesinin atlılardan önce, tüccarlar vasıtasıyla olduğu bilinmektedir Çünkü Müslümanlar, dürüst bir ticari ahlak sergileyerek örnek olmuşlardı Çünkü peygamberimizin bir müjdesi vardı:
"Dürüst, emin müslüman tüccar, peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle beraberdir" (20)
İşlerinde "doğruluk" ve "güven"i esas alan kimseler insanların en üst tabakasını teşkil eden peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihler zümresinde yer alabilirler Hadiste bu iki durumun tüccarlar hakkında zikredilmesi, bu iki vasfın bilhassa ticaret hayatındaki ehemmiyetini ifade eder Bir memlekette iktisadi kalkınma, herhalde öncelikle doğruluk ve güvene bağlıdır Doğruluğun olduğu yerde güven hasıl olur Güvenin olduğu yerde az sermayeler bile bir araya gelerek en büyük kalkınma faaliyetlerine yönlendirilebilir İslam'ın yalan, aldatma, ölçü ve tartılarda hile gibi ahlaksızlıklar karşısındaki şiddetli tehditleri, söz konusu doğruluk ve emniyeti sağlamaya yöneliktir (21)
Bu iki temele yani dürüstlük ve güvene aykırı hareket eden tacir ise fasıklar ve asilerle olur
HzÖmer (ra): "Bizim çarşılarımızda dini bilen kimseler satıcılık yapsın, dini bilmeyenler satıcılık yapmasın" buyurmuştur (22) Çünkü: Ticaretle meşgul olanın alışverişini öğrenmesi farzdır Ta ki sair muamelatta şüphelerden ve mekruh olan şeylerden korunabilsinler Sanat sahipleri ve diğer herhangi bir işle meşgul olanlar da böyledir Haramdan korunmak için onların da meşgul oldukları işin hükmünü bilmeleri farzdır (23)
Ticarî ahlâkımızın böyle olduğu dönemlerde, hem güçlü olmuşuz, hem kazandığımızın bereketini bulup, binlerce esere imza atmışız Böyle olanlar elbette her zaman kazanacaktır
Acaba bu ticari ahlakın bozulmasının sebepleri nelerdir? Elbette buna pek çok sebepler gösterilebilir, mazeretler ileri sürülebilir Ancak bir İhtan hatırlatmak istiyoruz: "İnsanlar öyle bir zamana erecekler ki, erkeğin helaki, hanımının, ebeveyninin veya evladının elinden olacak Onlar onu fakirlikle ayıplayacaklar ve ona altından kalkamayacağı yükler yükleyecekler Bu sebeple o adam, dinini alıp götürecek yollara saparak helake uğrayacak" (24)
Başka bir hadisi şerifte ise şöyle uyarılıyoruz: "Öyle bir devir gelecek ki insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak" 25) "Bir zaman gelir insanlar haram helal demeden, nereden olursa olsun, kazanmaya çalışırlar" (26)
Hadisin devamında: "Böylelerinin hiçbir duası kabul edilmez" buyurulmaktadır (27)
Müslümanın kazanç noktasında dikkatli olması, haram bulaşıyor mu diye araştırması gerekir
Eskiden, evin erkeği evden çıkarken, evin hanımı: "Aman efendi, evimize haram getirme, zira biz açlığa, yokluğa, kıtlığa dayanırız, eski giyeriz, az yeriz ve sabrederiz ancak cehennem ateşine dayanamayız" diye uyanda bulunurlarmış Günümüzde olduğu gibi, insanlar israf yarısı yapmaz-larmış ve böyle olunca da kazançlannda bereket bulurlarmış, hayatlannda huzur varmış Acaba şimdi o huzuru niçin bulamıyoruz, niçin çok kazandığımız halde yetmiyor? Niçin çoluk çocuğumuz isyankâr? Niçin bizden önceki insanlar gibi Allah yolunda daha çok harcayamıyoruz? Neden kimin elinin kimin cebinde olduğu belli değil?
Öyleyse herkes, önce Müslüman olduğunu unutmayacak ve her alanda İslam'ı, en güzel temsil etmeye çalışacaktır Yaptığı işi, İslam'a uygun yapacak ve yerin altını, hesabı, ahireti unutmayacaktır İyi bir tüccar, iyi bir İslam tebliğicisidir Unutmayalım: "Allah ticareti helâl, faizi haram kılmıştır "(28)


Ticarette Bereket

Rasülullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Satıcı ve alıcı (söz kesip) pazarlığı bitirdikten sonra birbirlerinden ayrılmadıkça alış-verişi bozup bozmamakta serbesttirler Eğer onların her biri karşılıklı olarak doğru söyler (mal ve paranın durumunu olduğu gibi) açıklar ise, alışverişleri her ikisi içinde bereketli olur Fakat ayıbı gizler ve yalan beyanda bulunurlarsa, alış-verişlerinin bereketi kalmaz (kaldırılır)" (1)
Dinimiz, her hususta olduğu gibi ticarette de doğruluğu ve dürüstlüğü temel taşı kabul eder Ahş-verişte malın ve paranın durumunu olduğu gibi söylemek, varsa kusurlarını gizlememek veya yalan beyanda bulunmamak temel ilkedir Doğru sözlülük, ticarette ve kazançta bereket vesilesidir Aksi ise, ahş-verişte hayır ve bereket bırakmaz
Hadis, kazanma ve kâr kavramına ahlaki ve manevi boyut getirmektedir Demek ki kazanma sadece rakamla ifade edilecek bir konu değildir Onda bir de "Bereket ve hayırlılık" yani "meşruiyet" tarafı vardır Bu da dürüstlük ile sağlanabilmektedir Yalan söyleyerek veya malın ayıbını gizleyerek, daha doğrusu karşısındakini aldatarak, müşterinin bilgisizliğinden faydalanarak aldatma yoluna giden, malını çok överek olduğundan fazla ve farklı göstererek müşteriyi kandıran kişilerin yaptığı müslümanca bir tavır değildir Zira Hz Peygamber (sav):
"Müslümanı aldatan, ona zarar veren ve ona hile yapan bizden değildir" (2) buyurmuştur
Müslümanlar kazançta bereketi hedef almalı, bereketi kaçıracak her türlü davranıştan uzak durmalıdır Unutmayalım ki "bereket" konusu Batı ekonomisinin lügatlerinde bile yeri olmayan bir fazilettir Ecdadımız bir iş karşılığında helalliği belli bir para alırken bile "Allah bereket versin", alıcı da "bereketini gör" duasını günlük adetleri arasına sokmuşlardı Yine yemek üzerine varanlar "bereketli olsun" temennisinde bulunurlar, darlık, kıtlık, kuraklık zamanlarında "Bet-bereket kesildi", "Bereket kalktı" şeklinde ifade ederlerdi
Bereket, bolluk, çoğalma, artma, Allah'ın insanlara nimeti, bağış, feyiz anlamındadır Kur'an-ı Kerim nelerin, nerelerin, kimlerin bereketli ve mübarek olduğuna dair bazı örnekler vermektedir Bereket kelimesi hadislerde de yaklaşık aynı manalar ifade edecek şekilde kullanılmıştır
Bereketi konu edinen ayet ve hadislerin incelenmesinden anlaşılacağı üzere bu kavram insanların gerek dünyaya gerekse ahirete yönelik kazanç ve kayıplannı ilgilendirmektedir Buna göre mü'min her türlü hayrın, nimet, bereket ve bolluğun Allah'ın kullarına bir ikramı olduğuna inanır, dua, niyaz dileklerinde daima O'na yönelir, her şeyi O'ndan ister, her hayrı O'ndan bekler Böylece iç dünyasında güven ve huzura kavuşur Onun bu inancı davranışlarına da yansıyarak kâmil bir insan olmasını sağlar
Dürüstlük çok önemlidir ve bereket sebebidir Kendisine yapılmasını istemediği bir davranışı başkalarına da yapmaktan kaçınan, müşterisinin bilgisizliğinden, tecrübesizliğinden faydalanarak aldatma yoluna gitmeyen, meşru kazançla yetinen tüccarlar ticari hayatın ana direklerini teşkil ederler Dürüstlükte sembol ve örnek olmuş kimseler daha çok müşteri çeker, daha çok kazanırlar Demek ki dürüstlük ticaretin temel taşıdır Müşterisine güven duygusu vermeyen tüccarlar güvenlerini yitirir, müşterilerini birbir kaçırır ve ticari hayatlarını bitirirler Niyetini bozan kimselerin rızık muslukları kesilir
Bereketin Sebepleri:
Dürüstlük ve doğruluk bereket sebebidir İzahına çalıştığımız hadisten bunu anladık Rifaa bin Rafi (ra) anlatıyor Resül-ü Ekrem (sav):
"Ey tüccar topluluğu! diye seslendi Onlar başlarını çevirip bakınca sözüne şöyle devam etti:
"Ticaretle uğraşan kimseler (tüccar) kıyamet günü günahkarlar (füccar) olarak diriltilirler Ancak, Allah'tan korkanlar, yeminlerinde ve sair sözlerinde doğru söyleyenler bunun dışındadır" (3)
Tüccarlar genellikle muamelelerinde, malların kusurlarını gizlemeyi ve yalan yemin ve benzeri sözlerle sattıkları eşyaların revaç bulmasına gayret etmeyi alışkanlık haline getirdikleri için onların facir (Allah'ın emrinden çıkan, yalancı ve günahkar) olduklarına hükmedilmiştir Fakat haram kazançtan sakınıp yeminine sadakat gösteren ve doğru sözlü olan tüccarlar bu hükmün dışındadırlar (4) Peygamber Efendimiz (sav) İslamî ticarete teşvik etmiş ve "bereket ticarettedir" (5) buyurarak, doğru dürüst tüccarları övmüştür "Doğru, güvenilir tacir, peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir" (6)
"Müslüman müslümanın kardeşidir Bir müslümanın kardeşine ayıbını açıklamadıkça ayıplı bir malı satması helal olmaz Meğer ki (satarken) bu kusuru açıklaya" (7) "Kusurunu açıklamadığı bir malı satan kimse, daima Allah'ın gazabı altındadır ve melekler devamlı ona lanet ederler" (8)
a) Kusurlu bir malı sağlam gibi satmanın haram olduğu,
b) Malın kusurunun satış yapılırken açıklanmasının gerekliliği,
c) Bildiği şeyleri açıklamamanın helal olmadığı hadislerden anlaşılmaktadır
"Alış-verişte çok yemin etmekten sakının Çünkü bu malı sattınr, sonrada bereketini giderir" (9)
"Tüccarlarda dört özellik olursa, kazancı bereketli ve helal olur:
1- Mal satın aldığında kötülemez,
2- Sattığında övmez,
3- Müşteriden malın kusurunu gizlemez,
4- Alış-verişte yemin etmezse (kazancı bereketli ve helal olur)" (10)
"En temiz ve helal kazanç konuştuklannda yalan söylemeyen, kendilerine bir şey emanet edildiğinde hıyanet etmeyen, bir şeyi vaat ettiklerinde vaatlerinden dönmeyen, bir şey satın aldıklarında kötülemeyen, sattıklarında övmeyen, borçları olduğunda savsaklamayan ve alacakları olunca da sıkıştırmayan tüccarlann kazancıdır" (11)
Ortaklann birbirlerinin haklanna dikkat etmesi ve bu hususlarda da dürüst davranmaları gerekir Ayet-i Kerime'de şöyle buyurulur "Gerçekten ortakçılann çoğu birbirlerinin haklanna tecavüz ederler Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna Bunlar da ne kadar az!" (38 Sad,24) Kudsi bir hadiste ise şöyle buyurulur: "Ortaklardan birisi diğerine hıyanet etmediği sürece üçüncüleri Benim Eğer onlardan birisi diğerine hıyanet ederse, Ben aralarından çekilirim" (12)
Müslüman berekete engel olacak hareketlerden sakınır Dürüst tacir az kâr etse de kazancının bereketini görür " Haksız kazanç", "kara para" gibi kavramlar müslümanın dürüstlük vasfına tersdir Mü'min adı gibi emindir

18-Arnold, Intişar-ı İslam Tarihi, 235
19-Menakıb-ı Evhadüddin-i Kirmanil 19-124; Osman Çetin, Anadolu'd» İslamiyet'in Yayılışı 182-183
20-Tirmizi,Büyu1,4/1209 lbn Mace, Ticaret, î/2139
21-Kütüb-iSitte8Muhtasarı, 3/22 '
22- Küttib-i Sitte Muhtasarı,, 3/22 >
23-İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar Aled-DUrril Muhtar, 1/40
24-Beyhaki,ZUhd,436 Suhreverdi Avarifu'l- Maarif, 219-220
25-Buhari, Büyu',7,23 Kütüb-i Sitte,14/499
26-Nesai, Büyu', 2,4433
27-KUtüb-i Sitte Muhtasarı 14/499
28-2 Bakara, 275
l-Buhari, BuyÛ, 19,22,44,46;Mlislim,Buyû, 47;Ebu Davud, Buyû,l;Tirmizi, Buyü, 6,26;Nesai,Buyû,4,8,ll;Ahraed MUsned, 2/9,3/402,5/12,17;Hakim,MUsted-rek,2/16
2-Münavi, Feyzul-Kadir,5/387
3-Titmizi, BuyÛ 4; tbni MaceTicarat, 3;Darimi, Buyû,7;Hakim Müstedrek, 2/62
4-Hatipoğlu, Haydar,Sünen-i İbni MaceTercve Şerhi,6/108
5-Beyhaki, Sünenül-Kübra, 6/36; İbni Ebi ŞeybeMusannef, 7/63;MUnavi, age,3/220
6-Tırmizi, Buyü8, 4;Hakim, Age,2/6; Darimi, Buyü, 8
7-İbni Mace, Ticarat, 45(2246)
8- İbni Mace, Ticarat, 45(2247); Münziri, Et- Terğib Vet- Terhib, 2/575;MUna-vi age,6/92
9-Müslim, Müsakat, 133; Nesai, BuyÛ, 5; tbni Mace, Ticarat,3;Ahmed, age,4/6,5/297
10-Münziri, age 2/586
11-Münziri,age 2/586
12-Ebu Davud, Buyû, 26; -Münziri, age 2/593
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Nisan 2009, 23:25   Mesaj No:4
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:_bülbül_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 468
Üyelik T.: 25 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1.210
Konular: 330
Beğenildi:22
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Ticaret ahlakımız

Mal İmtihanı Nasıl Kazanılır?

Ticaret

Enes (ra) anlatıyor: Rasülullah (as) buyurdular ki: "Sizden her kimin, dinini ve şerefini (iffet ve namusunu) malı ile korumaya gücü yeterse, korusun" (1)
Her şeyi bizim hizmetimize sunan Yüce Rab-bimiz, bizden de davasına hizmet istemektedir Müslüman, her şeyi inancına hizmet ettirmeyi gaye edinmiş insandır Bizler, "Kuvvetli olmayı" emreden bir dinin mensuplarıyız ve "Güçlü mü'minin, zayıf mü'minden Allah'a daha sevimli ve daha hayırlı olduğunu" (2) bildiren bir peygamberin ümmetiyiz Dinin izzeti, müslümanla-nn şerefi, ancak her alanda güçlü olmakla korunabilir Günümüz şartlarında bu husus, daha da büyük önem arz etmektedir Başka bir Hadis-i Şerifte: "Ahir zamanda insanlara para-pul gerekecek Ta ki, onunla din ve dünyalarını ayakta tutabilsinler" (3) buyurulmuştur Bir İslam alimi bu hususa şöyle dikkat çeker:
"Her bir mü'min İlâyı Kelimetullah (Allah'ın adını yüceltmek) ile mükelleftir Bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakki etmek (ilerlemek, yükselmek) tir Zira ecnebiler (yabancılar), fünun (fenler) ve sanayi silahıyla bizi istibdad-ı manevileri (manevi baskı ve diktatörlükleri) altında eziyorlar Biz de fen ve sanat silahıyla, İlâyı Kelimetullah'ın en müthiş düşmanı olan cahil ve fakirlik ve fikir ayrılıklarına karşı cihat edeceğiz" (4)
Bu gün yapılmakta olan ve yapılması gereken birçok hizmetin maddî finansmanı gerektirmesi müslümanlar olarak maddi kalkınmaya, iktisadi çalışmalara ne kadar önem vermemiz gerektiğini ortaya koymaktadır Yapılan pek çok hizmet maddiyatı gerektirmektedir Özel okullar, yurtlar, insanların eğitiminin yaygınlaştırılması, teknolojik gelişmelerden yararlanılması, kitap, gazete, dergi gibi neşriyatlar, radyo, televizyon gibi medya araçları hep maddi imkanlarla ilgilidir Her gönü-le girecek anahtarı bulabilmek, her eve girebilmek, hem faydalı olanları yaygınlaştınp, zararlıları önleyebilmek, efkarı umumiyeyi doğru bilgi-lendirebilmek, güzel hizmetleri ve hareketleri tanıtabilmek, duyurabilmek için hep bu hizmet araçlarına ihtiyaç vardır Hiç kimse bunların önemini inkar edemez Öyleyse ekonomik açıdan da güçlü olunmalıdır Bütün bu hizmetleri omuzlaya-bilecek, kaldırabilecek, yürütebilecek maddi imkanlar geliştirilmelidir
Bu hizmetlerin yürütülmesinde müslümanlann maddi destekleri çok önemlidir Ancak, iş sadece hep bu tür katkılara kalırsa sıkıntıya düşülebilir Onun için böyle güzel hizmetleri finanse edecek kurum ve kuruluşların da bulunması gerekir Bunun için de faaliyet alanı çok güzel seçilerek, ticari çalışmalar ortaya çıkarılmalıdır Tek tek değil, birlikte, daha büyük ve güçlü çalışmalar ortaya konulmalıdır Parayı sermayeye dönüştürmelidir Bunu başaramayanlar, sermaye sahiplerine muhtaç ve hizmetçi olurlar İslam'a servetle ve meziyetlerle hizmet edilir Sermayesi ve herhangi bir meziyeti olmayan insan İslam'a nasıl hizmet edebilir?



Para Dediğin El Kiri

Yaşamak, günlük ihtiyaçlarımızı karşılamak için paranın önemli bir yeri vardır Pek çok şeyi yerine getirebilmek için maddi varlığa ihtiyaç vardır Mesela zekat verebilmek, hacca gidebilmek, kurban kesebilmek, fakirleri sevindirebil-mek, aile efradımızı geçindirebilmek için çalışmak emredilmiştir, bazı ibadetleri yerine getirebilmek için zenginlik şartı aranmıştır
Bütün bunların yanında "paragöz" de olmamalıdır Para her şey demek değildir; yaşamak için araçtır Gerektiği zaman harcanır
Paradan daha önemli şeyler vardır, ne çare ki, onları almak için de para gerekiyor
Hz Ali ne güzel söylüyor: "Ey para, doğrusu öf sana, öyle bir şeysin ki, insanın elinden çıkmadıkça bir faydan dokunmuyor"
Öyleyse onu nasıl kullanacağını bilmek lazım Bacon'un dediği gibi "para iyi bir uşak, kötü bir efendidir"
Ölen Bir Zengine Mektup: "Artıyı severdi, eksiyi hiç sevmezdi Çarpmaya çok iyi kafası çalışırdı Bölmeyi yapmazdı Ölünce çocukları yaptı"
"Ey paralar,paralar; Dostu düşmanı yaralar, Sade can olsa gam değil, Aziz dini paralar"
İnsanların altın'ı ölçmek için bir mihenk taşlan vardır, insanları ölçen mihenk taşı da altın (para) dır (Thomas Fuller)
"Paranın yeri gönül değil, cüzdandır" (HzMevlana)
"Bana paradan bahsetmeyin Çünkü mirasına konmak için, rüşvetle babalarına deli raporu aldıran evlatlar bilirim"
"İnsanların yaptığı sahte paralar kadar, paraların yaptığı sahte insanlar da vardır"
"Servetin batırdığı insan sayısı kurtardığından fazladır"
"Para her şeyi yapar" diyen kişi para için her şeyi yapabilir
Hz Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Salih kişi için hayırlı mal ne güzeldir" (6)
"İnsanoğlu hayır (yani mal) sevgisine aşırı düşkündür" (100 Âdiyat, 8)
"Mal/ servet ve oğullar, dünya hayatının zineti (süsüdür)" (18 Kehf, 46)
Malın hayır ve şer oluşu, kullanımı ve harcanmasına göredir İyi, iyi yerde, faydalı şekilde kullanılırsa hayır olur, hayır getirir, şayet zıddı olursa şer olur, şer getirir
İslam, zenginliğe değil, onun kötü yolda kullanılmasına karşı çıkmıştır O, insanın hizmetçisidir, araçtır, onun için yeri kalp, gönül değil, cüzdandır O el kiridir
Müslümanın kirli parayla ilişkisi olmaz, onun kazancı da temizdir Çünkü Cennet, temizlerin yeridir
Batının ve batılın para anlayışını ise Mark Twain şöyle özetler:
-İnsan hayatının amacı nedir?
-Zengin olmak
-Nasıl?
-Eğer becerebilirsek şerefsizce, mecbur olursak namuslu yoldan
-Tek ve gerçek Tanrı kimdir?
-Tanrı paradır Altın, dolar ve hisse senedi, baba oğul ve ruhları
Mü' mince tavır ise şudur:
Elin kârda, dilin ikrarda, gönlün yâr (Allah)'da olsun
Unutmayalım ki: para sahibinin nefsaniyetine hizmet ederse felakettir; ruhaniyetine hizmet ederse saadettir, rahmet vesilesidir


Şükürle Kazandıklarımız

İnanan insanın en önemli görevlerinden biri de şükretmesidir Biz insanlar genellikle sahip olmadığımız şeylere bakıp yakınırız Onun için de bir türlü Allah'a şükretme görevimizi hakkı ile yerine getiremeyiz Ayet-i Kerime'de bu husus şöyle ifade edilir:
"O size istediğiniz her şeyi verdi Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız" (7)
Mesela her nefes alıp verdiğimizde Allah'a iki can borçluyuz Çünkü, nefesimizi alamazsak havasızlıktan ölürüz Nefesi aldıktan sonra onu dışarı salamazsak yine boğuluruz Dakikada kaç kez nefes alıp veriyorsak, onun en az iki katı Allah'a şükretmeliyiz Çünkü bize nefes alma imkanı veren Allah'tır
Öte yandan, her birimizin milyarder olduğu söylense bunu garipsememeliyiz Oysa biz elimizdeki servetin farkında değiliz Mesela, hangimiz gözümüzü milyarlara değişir? Ellerimizi trilyonlara satarız? Bütün dünyayı verseler aklımızı verir miyiz? Akıl olmadıktan sonra bütün dünya bizim olsa ne önemi var ki? Peki milyarlara, trilyonlara ve dünyalara değişmediğimiz bu organlar için Allah'a şükretmemiz gerekmez mi?
Pek çok âyet-i kerime; "Rabbinizin rızkından yiyiniz ve O'na şükrediniz" (8)
"Şükretmeniz gerekmez mi?" (9)
"Hala şükretmiyorlar mı?" (10)
"Bana şükredin, nankörlük etmeyin" (11) buyurulur
Şükür Nedir Ve Nasıl Yapılır?
Şükür; verilen herhangi bir nimetten dolayı, bu nimeti verene karşı söz, fiil veya kalp ile gösterilen saygı, karşılık, iyiliğin kıymetini bilme ve iyilik yapana bu hissi gösterme, nimet ve iyiliği anıp sahibini övme demektir Şükür üç şekilde yapılır; ilim, hal ve amel:
1-Nimetlerin Allah'tan olduğunu bilmek
2-Nimetleri vereni sevmek ve O'na karşı saygılı olmak
3-Nimetleri verene itaat etmektir
İşi sadece dille söylemekle bırakmamak, fiili olarak şükür işini gerçekleştirmek gerekir Nimetleri Allah'ın yolunda kullanmakla yapılır Bu da İslam'a uygun yaşamakla gerçekleşir
İnsan şükür sayesinde en yüksek mertebelere yükselir, nankörlükle ise aşağıların aşağısına düşer
Nimete saygı duymak, değerini bilmek, en önemlisi onun Allah'ın bir hediyesi olduğunu, onunla bize iltifatta bulunduğunu, denediğini düşünmek ve nimeti hor görmemek de bir şükürdür
Şükrün ölçüsü kanaattir, iktisattır, Allah (cc) az veya çok ne verirse rıza göstermek ve halden memnun olmaktır Şükürsüzlüğün ölçüsü ise hırstır, israftır, nimete hürmet duymamaktır, haram helal demeyip rast geleni yemektir, almaktır
Şükür, nimetleri artırır ve bereketlendirir (12), nankörlük ise batırır, helaka götürür (13) Allah herkese amelinin karşılığını verir ve şükredenleri mükafatlandırır (14)
Sözün özü; nimetler içinde sıkıntı çekiyorsak, şükür görevimizi yapmadığımızdandır Zira nimetler arttıkça şükrümüzün artması gerekirken tersi oldu, isyanımız arttı, şükür kalktı Sıkıntılarımızın temelinde şükürsüzlük, kanaatsizlik, ikti-satsızlık yatmaktadır
Hz Ömer (ra) bir adamın: "Allah'ım, beni azlardan kıl" diye dua ettiğini işitir ve "Bu nasıl dua!" diye çıkışır
Adam: "Allahu Teala'nın "Kullarımdan şükre-denler azdır" (34 Sebe, 13) buyurduğunu işittim ve beni de bu az olanlardan kılması için dua ediyorum" deyince HzÖmer (ra): "İnsanların hepsi Ömer'den daha iyi bilmektedir" diye hayretini ifade eder (15)
Aslında şükreden kendisi için şükretmiş olur Rabbimizin kulların şükrüne ihtiyacı yoktur (16)
Öyleyse şükredenlerden olalım ki, hem dünyada hem ahirette kazanalım
Şükrümüzün artması için, kendimizden daha zor durumda olanlara bakalım

--------------------------------------------------------------------------------
1-Hakim, Müstedrek,2/50;Miinavi,Feyzul- Kadir 6/54,(8405);Haşimi, Muhtarul- Ehadisin- Nebeviyye, 139(1140)
2-Müslim, Kader, 34;İbni Mace, Mukaddime, 10
3-Münavi,agel/425(812)
4-Bediüzzaman, Divan-i Harbi-Örfı, 49
5- Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, 2/8990
6- Ahmed,Müsned,4/402 Buhari, Edebül- Müfred, 112 Hno299
7-l4İbnhim,34;I6Nahl,18
8-34Sebe,15; 16Nahl,114;29Ankebut,17;8Enfal,26 , ,j,
9-56 Vakıa70
10-36 Yasin35,73
11-2Bakara,152
12-14 İbrahim, 7
13-16 NahI, 112;14 İbrahim, 28-29
14-4 Nisa, 147; 54 Kamer, 33-35;3 Âli İmran, 145
15-Bursevi, Ruhul Beyan Tefsiri, 4/325
16-27Neml,40;39ZUmer,7
Halil Atalay
Alıntı ile Cevapla
Alt 11 Nisan 2009, 23:27   Mesaj No:5
Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:_bülbül_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 468
Üyelik T.: 25 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1.210
Konular: 330
Beğenildi:22
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Ticaret ahlakımız

Tahdis-i Nimet Ve Şükür

Amr İbni Şuayb anlatır: Rasülullah (sav) şöyle buyurdular:
"Şüphesiz ki Allah, nimetinin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır" (17)
Hadis-i Şerifi daha iyi anlayabilmek için önce vürud sebebini nakledelim:
Ebul Ahves'in babası anlatır: Ben çok basit bir elbise ile Rasülullah (sav)'ın huzuruna gelmiş idim Rasülullah (sav), "Senin malın var mı?" buyurdu Ben de "evet" dedim Rasülullah (sav), "Hangi mallardan?" dedi Ben de, "Allah bana deve, koyun, at ve köle verdi" dedim Rasülullah (sav), Allah sana mal verdiğinde Allah'ın verdiği nimet ve ikramın eseri (izleri) sende görülsün" (18)
Allah ahiret nimetlerini olduğu gibi dünya nimetlerini de mü'min kullan için hazırlamıştır Mü'min, imkanları ölçüsünde bunlardan istifade edecektir Bol imkanlara sahip olup da fakircesi-ne bir tavır ve yaşayış sergilemek dince istenen bir davranış değildir Bolluk israf etmeyi gerektirmediği gibi, meşru dairede onlardan istifade etmeye de engel değildir Şükretmek ve harama girmemek şartıyla yeme, içme, giyme gibi konularda o nimetlerin eserim üzerimizde gösterebilmeliyiz Allah'ın bizden istediği budur Hadisi şerifte şöyle buyurulmuştur:
"İsrafa ve böbürlenmeye kaçılmadan yiyin, için, sadaka olarak verin ve giyinin Şüphesiz ki Allah nimetinin eserini kullarının üzerinde görmekten hoşlanır" (19) Tahdis-i nimet Yüce Rabbimizin emridir:
"Rabbinin sana verdiği ve vâdettiği nimetini çokça anlat" (93 Duha, 11)
Elmalılı merhum der ki: "Sadece lafını ederek ve gösteriş yaparak mağrurlanmak için değil, hakkını takdir, şükrünü ifa etmek için eserini (izini) gösterecek, başkalarını da istifade ettirecek veçhile kavli veya fiili hadis (söz) ile anlat Böyle tahdis ile Rabbinin büyüklüğünü aleme tanıt" (20)
Peygamber Efendimiz, "Allah'ın nimetini söylemek (anmak) şükür, söylememek ise nankörlüktür" (21) buyurmuştur
Tahdis-i nimet; nimetleri dile getirmek, anmak, anlatmak, sahip olunan nimetlerden başkalarını da istifade ettirmektir Bunun yolu da hayırlı hizmetlerde ve hak yolda çalışmaktır
Her Nimetin Şükrü Kendi Cinsindendir
Malın zekatı olduğu gibi bedenin, zekanın, hafızanın, muhakemenin, hatta nutkun da kendine göre zekatı vardır Her şeye hakkını vermek gerekir O halde bize gelen nimetlerin ve lütufların devamı için aynı cinsten mukabelede bulunmamız şarttır ve elzemdir
Şükrün bir anlamı da, Allah'ın insana vermiş olduğu nimetin cinsinden başkalarını da faydalandırmaktır Mesela, bir adam yediği yemeğin cinsinden, onu bulamayana yedirse, o nimete şükretmiş olur İlim sahibi olan bir insan, öğrendiğini başkalarına öğretirse ilminin şükrünü eda etmiş olur
Her nimetin şükrü kendi cinsi ile olur Yiyip içtikten sonra, "Ya Rabbi çok şükür! Açları da doyur demekle şükür gerçekleştirilmiş olmaz Zira malın şükrü infakla, bedenin şükrü ibadet ve muhtaçlara yardımda bulunmakla, zekanın şükrü, onu hak yolda çalıştırmakla olur Herkes sahip olduğu nimet ölçüsünde şükretmekle yükümlüdür Nice kabiliyetler görmekteyiz ki, kendisini kabiliyetsiz insanlarla eş tutmakta ve Allah'ın (cc) verdiği o kabiliyeti insanların hizmetine sunmak yerine heba olup gitmektedir Bu bir kabiliyet israfıdır Herkes üzerine düşen görevi yapmalı ve kendisine lutfedilen nimetlerden Rabbimizin istediği şekilde başkalarını da yararlandırmalıdır Yoksa kendisine verilen nimetlere şükretmiş sayılmaz!
Bir vaazında fakir kılıklı birisini gören İmam-ı Azam (ra), adamın haline acımış, topluluk dağılırken onu bir kenara çekip cebinden çıkardığı parayı uzatıp, "Şunu al da kendine bir elbise diktirirsin" demiş Parayı reddeden adam, "Ey imam,' ben zenginim Şu kadar malım mülküm var Sag-olun ihtiyacım yok" deyince, İmam-ı Azam, izaha çalıştığımız hadisi hatırlatarak, Allah'ın verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek istediğini belirtmiştir
Öyleyse Allah'ın lutfettiği nimetleri kullanmada ölçülü davranmalı, ifrat ve tefritten, cimrilik ve suflilikten uzak durmalı, kibire, gurura kapılmamalı zillete düşmemelidir Küfranı nimette bulunmamalı, yani nankörlük yapmamalı aksine şükretmeli ve tahdis-i nimette bulunmalıdır
Yüce Rabbimiz Sebe Suresi'ninl3 ayetinde: "Ey Davud ailesi! Şükür için çalışın Kullarımdan şükredenler azdır" buyurmuştur Allah'ı görmektir
Tahdis-i nimette bulunanlar hem kendileri mutlu olurlar hem de başkalarını mutlu ederler Küfran-ı nimette bulunanlar ise, önce kendi mutluluklarını katleder, şeytanı sevindirirler, çünkü şeytan, insanı şükürden alıkoymak ister (22)
Mevlana Hzlerine göre nankörlüğün azabı iki türlüdür Biri dünyada olur, diğeri ahirette Dünyadaki azap, sahip olunan nimetlerin elden gitmesidir Bilhassa mal, makam ve mevki hastası olanlar için bundan daha kötüsü düşünülemez
Konunun Mesajı ve Alınacak Dersler
1 -Şükran-ı nimetle küfran-ı nimet bir değildir Mü'mine yakışan, nimeti vereni bilmek ve verenin istediği gibi kullanmak ve istediği yerlere vermektir Çünkü nimetlerin asıl sahibi Allah'tır
2-Allah, kuluna verdiği nimetin eserini, belirtisini onun üzerinde görmekten hoşlanır
3-İsrafa, böbürlenmeye, kibirlenmeye kaçmadan yiyip içmeli, giymeli, sadaka vermelidir Zillete düşürecek şekilde cimrilik, pintilik etmemeli, ölçülü olmalıdır
4-Asıl tahdis-i nimet, sahip olduğu nimetlerden, Allah'ın istediği şekilde yararlanma ve yararlandırmadır Allah'a şükür sadece dilde kalmamalıdır,
5-Her nimetin şükrü kendi cinsindendir Herkes sahip olduğu nimetin, kabiliyetin şükrünü yerine getirmelidir Kabiliyet ve kapasitesini hap-setmemeli ve israf etmemelidir
6-Diğer nimetlerde olduğu gibi, sahip olduğumuz iman ve İslam nimetinin de kıymetini bilmeli, yaymalı, yaşamalı ve yaşatmalıyız
7-Tahdis-i nimet hem nimetleri arttırır ve bereketlendirir, hem de gönül kazandırır
8-Şükrümüzü, kulluk görevlerimizi yapmamak küfran-ı nimettir, nankörlüktür ki, bu hem dünyamızı hem ahiretimizi karartır İki cihan saadeti şükürle kazanılır, gururla kibirle değil


Gözü Ve Gönlü Tok Olmak-Kanaat

İslamiyet'in, dünya hayatında huzur ve saadeti kazandıran prensiplerinden birisi de kanaattir Kanaat, yani gözü ve gönlü tokluk, çalışıp çabaladıktan sonra kazanılana şükretmektir Kanaat mevcutla yetinmek değil, elimizden gelen gayreti gösterdikten sonra ele geçenle yetinmektir Ama çalışırız da çok kazanırız veya az kazanırız
İnsan, yaratılış itibariyle kendisine verilen nimetlere karşı kanaat etmekle mükellef olduğu gibi, emeğinin neticesi olarak nasibine düşen neticeye de kanaat etmekle mükelleftir Evet, insan çalışır, emek sarfeder, bir neticeye ulaşmak için gerekli sebeplere başvurur Bütün bunlar, neticenin ortaya çıkması için yapılacak birer fiili duadır Fakat neticeyi yaratacak ve takdir edecek olan Cenab-ı Hak'tır Sebeplere başvurmak, neticeye ulaşmak için her ne kadar şart ise de kafi değildir Netice, herşeye hükmü geçen Allah'ın emir ve takdiriyle gerçekleşir Öyle ise, emeğimizin karşılığında Allah'ın bize nasip ettiği neticeye razı olmamak ve şikayete sapmakla kazanılacak hiçbir şey yoktur Bu takdirde hükmümüzün geçmediği şeyleri kendimize dert edinmekten ve hayatımızı zehir etmekten başka bir şey yapmış olmayız
Burada dikkat edilecek nokta, kanaatin neticeye karşı gösterilmesi gerektiğidir, yoksa emeğe karşı değil İnsan kendi çalışmasına ve emeğine kanaat edemez ve etmemelidir İster maddi sahada ister manevi sahada olsun, insandan beklenen, devamlı bir tekamül gayreti içinde olmaktır Bu ise, mevcut durumuyla yetinmemeyi gerektirir
Her türlü çalışmasında insanın gözü daima daha ileride olmalı, Allah'ın çizdiği sınırlar içinde her gün bir evvelkinden daha ileriye gitmek için gayret göstermelidir Eğer bu azim ve gayreti kaybolur ve insan bulunduğu durumu kendisi için kafi görürse, artık o durumda da kalamaz, geriye doğru gidiş başlar
Fakat azmi canlı tutacak olan da yine kanaattir Kendisi her türlü çareye başvurduktan sonra eline geçen neticeye şükür ve kanaatle mukabele eden bir kimse, "Bana bu gün bu kadarını veren rahmet sahibi Rabb'im, yarın daha fazlasını verir" düşüncesiyle daha ileriye gitmek azmini devamlı olarak canlı tutar
Neticeye kanaatsizlik ise insanın azmini değil, karamsarlığını ve ümitsizliliğini arttırır Bunu da başka tehlikeler kolaylıkla takip eder Kendi eline geçmemiş nimetlere erişmiş olanlara karşı haset ve kıskançlık duymaya başlar Bu kıskançlık, hırs ve açgözlülük duygularıyla birleşince, insanı yoldan çıkarabilir; hak ve hukuk tanımaz haram helal bilmez bir duruma düşürebilir
Gözü tok insanlar huzurlu ve mutlu olurlar Çünkü hadiste belirtildiği gibi "Asıl zenginlik gönül zenginliğidir" (23) Kiminin malı çoktur, hem gönlü ve gözü toktur" Ama kiminin de malı çoktur fakat gözü açtır, sınırsız bir mal hırsı içindedir Kiminin malı azdır ama gönlü toktur, kimsenin malında mülkünde gözü yoktur Daha fazla kazanmaya çalışır ama, asla kadere rızasızlık, nimetlere şükürsüzlük etmez, başkalarının kazancına haset çekmez, göz dikmez Hadis-i Şerifte insandaki bu hırs duygusu, yani açgözlülük şöyle ifade edilmiştir: "Ey Ademoğlu! Sana kafi gelecek nimetler varken, seni azdıracak nimetler istiyorsun Ey Ademoğlu ne aza kanaat ediyorsun ne de çoğa doyuyorsun" (24)
"Kanaatten hiç kimse ölmedi Hırsla da kimse padişah olmadı" diyen Mevlana hırsı, genellikle çevresinde ne varsa yutmaya çalışan ejderhaya benzetmektedir (25) Ve Hazreti Peygamber'in "Fakirlik neredeyse küfür (kafirlik) olacaktı" (26) hadisini bu nedenle söylediğini belirtir Ve hırsın insanların gözlerini kör ettiğini, bundan ötürü gerçekleri göremeyeceğini belirttikten sonra şöyle der: "Körlerin körlüğüne acınır, fakat hırs körlüğüne karşı getirilecek bir özür yoktur"
Kanaatsiz insanlar açtırlar, neye kavuşsalar doymazlar Feridüddin Attar böylelerinin açlığını "Kanaattan nasibini alamayanı dünya malı nasıl zengin edebilir?" sözleriyle anlatır Evet "kanaat tükenmez bir hazinedir" (27)
Yunus'un diliyle:
"Kanaat gencini her kim ki buldu, Saadet mülküne sultan oldu"
Çağın Hastalığı: Açgözlülük-Oburluk
Sömürgecilerin en belirgin özelliği, açgözlülük ve oburluktur Bir hadiste bu husus şöyle açıklanır: "Mü'min sadece midesini, kafir yedi bağırsağını (birden) doldurmak için yer (içer)" (28)
Hadis-i Şerif: Kafirlerin doyumsuz açlığını, dünyayı ele geçirme, adeta ejderha gibi yiyip yutma hırsını anlatmaktadır Yani imansızların sömürgeciliğini belgelemektedir
"İnkar edenler (ahireti tanımayan, bütün imkanlarını midelerine ve şehvetlerine harcayan muhteris varlıklar) (dünyada) zevklenirler, hayvanların yediği gibi yerler" (47 Muhammed, 12)
Dünyadaki zenginliklere sahip olmak için sömürgecilerin asırlardır sürdürdüğü vahşet, zulüm ve istilalar bunun en açık göstergesidir Güncel olayları da bu açıdan değerlendirmek ve yeni bir sömürü hareketi olarak görmek gerekir
Neler Yapılmalıdır? Konunun Mesajı:
1- Önce kanaat, gözü ve gönlü tokluk doğru anlaşılmalıdır Kanaat; tembellik, gayretsizlik değildir Aksine nimete şükür, kadere rıza ve nimeti vereni bilmektir
2- Çağımızdaki sıkıntıların en temel sebeplerinden biri, aç gözlülüğün doğurduğu doyumsuzluktur, hırstır, tamahtır "Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından ve kıskançlığından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir" (59 Haşr, 9)
"İslam yolu kendisine gösterilen, kendisine yetecek rızka kanaat eden kurtuluşa ermiştir"
3- Yaratılışımızdaki hırs duygusu doğru yolda kullanılmalıdır Şükür ve kanaatten ayrılmamalı, şikayet yerine şükretmelidir Ayrıca kendisinden geride olanlara da bakmalıdır
"Nimet konusunda kendinizden aşağıda olana bakınız, yukarda olana bakmayınız Böyle yapmanız Allah'ın üzerinizdeki nimetlerini küçümsememeniz açısından daha uygundur" (30)
4- Sömürgeciliği önlemek için inananların güç birliği yapmaları ve hayatın tümüne el atmalan gereklidir
5- Azimle, şevk ile çalışmalı, meşru ve helalle yetinmeli, başkalannı da düşünmeli, başkalannm haklarına saygılı olmalıdır
6- Hesap şuuruna sahip olunmalıdır Açgözlü değil, tokgözlü, tokgönüllü olmalıdır İşte gerçek zenginlik de budur!
--------------------------------------------------------------------------------
17-Tirmizi, Edeb, 54;Ebu Davud, Libas, 17;Ahmed, Halcim, Müstedrek, 4/135
I8-Ebu Davud, Libas, 17
19-Ahmed, age ,2/182
20-Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, 8/5905
21-Ahmed,age,4/278,375
22-7 Araf, 17
23-Buhari, Rikak, 15;Müslim, Zekat, 130;Tirmizi,
24-MUnavi, Feyzul-Kadir, 2/55
25-Mevlana, Mesnevi,l/955^/120
26-MUnavi, age,4/542
27-Münavi,age,4/539
28-Buhari, Et'ime, l2;Müslim, Eşribe 182-183
39-Münavi, age, 2/55
30-Tirmizi, Kıyame, 58;lbni Mace, Zühd,9;Ahmed,
Halil Atalay
Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Medineweb Ana Kategoriler

Cevaplar Son Mesajlar
Şeytanla Ticaret iklimya Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler 4 09 Ekim 2023 19:49
Birlik ve beraberlik ahlakımız aslıı Serbest Kürsü 0 04 Mart 2014 01:22
Ticarette kar oranı ve ticaret ahlakı hakkında KuM TaNeSi Soru Cevap Arşivi 0 09 Nisan 2009 12:22
Hutbe:Ticaret Ahlakı Arasat Tebliğ-İrşad-Vaaz-Hutbe-Nasihat 0 20 Mart 2009 21:52
ticaret mantıgı nermin Fıkralar-Hikayeler 1 01 Aralık 2008 00:41

Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.kaabalive.net Bir Ayet Bir Hadis Bir Söz | www.medineweb.net Yeni Sayfa 1
.::.Bir Ayet-Kerime .::. .::.Bir Hadis-i Şerif .::. .::.Bir Vecize .::.
     

 

 Medineweb Sosyal Medya Gruplarımız:  Medineweb  Medineweb  Medineweb  Medineweb Medineweb     

  www.alemdarhost.com sunucularını Kullanıyoruz.