|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Kara Kartal,Açılış Tarihi: 20 Temmuz 2024 (13:46), Konuya Son Cevap : 20 Ağustos 2024 (09:57). Konuya 100 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18 Ağustos 2024, 15:02 | Mesaj No:91 | |
Durumu: Medine No : 62825 Üyelik T.:
12 Ekim 2023 | Alıntı:
Sorular ise, "İslam'ın bel kemiği niteliğinde, olmazsa olmaz Tevhid"i tüm detaylarıyla işaret ediyor; dolayısıyla anlatacaklarıma vesile olacak olan bu sorularınız için de Allah ecrinizi versin dilerim : ) İnşaAllah bu önemli konularda hata etmeksizin düşüncelerimi ifade edebilirim tabi, Rabbimden kolaylıklar dileyerek başlıyorum: S. 1-günde 40 kez tekrarladığımız "iyyake nabudu" ihtarına rağmen "we iyyake nestein" olarak istenen,vahyin bizleri inşa sürecinde ne kadar verimli olduğunu düşünüyorsunuz? biraz daha açacak olursak affedilmeyecek tek konu şirk olduğunu hatırlarsak,şirkten ne kadar uzak düşünüyoruz yaşıyoruz? C. Bu konuya girişte, söyleyeceklerimin daha net anlaşılması için şirki kısaca tanımlayarak başlamak isterim: Şirk, sanılanın aksine Allah'ın varlığını inkâr etmek değil; Allah'ın varlığını kabul etmek, ancak O'nun yanı sıra "O'nun 'Tek İlahımız' olarak hakkı olan ibadetleri" O'na değil de bir başkasına yöneltmektir. Mekke müşriklerine bakacak olursak eğer, onlar Allah'ın tek yaratıcı olduğuna inanıyorlar, ancak "Allah'ın beraberinde" ilah edindikleri başka varlıklara da ibadet ediyorlardı. Allah işte onların bu yaptıklarını reddediyor; Allah'ın varlığını tanıyor olmalarına rağmen, Allah'ın hakkı olan "sadece O'na ibadet etme" hakkını yerine getirmedikleri için, bu sebepten diğer tüm hayırlı amellerini de yok sayıyor ve sonsuz cehennem ile azaplandıracağını ifade ediyor. Şirk işte bu kadar kötü bir şey; bir insan Allah'a inandığını beyan ederek, Müslüman olduğunu söyleyerek namaz kılsa, oruç tutsa, hacca gitse, tüm varını yoğunu Allah yoluna adasa, tüm zamanlarını zikrederek geçirse ama itikadında şirk bir düşünce taşısa... Hükmü Mekke müşriklerinin hükmü ile aynı olur. Şirkin bir damlası dahi, Allah için yapılmış tüm diğer amelleri siler, yok eder. Dolayısı ile neler şirktir, neler şirk değildir (bunun için de: ibadet nedir, neler ibadettir) çok çok çok iyi bilinmesi lazım. [Bu konu buraya yazamayacağım kadar detaylara sahip çok derin bir konudur ve muhakkak tavsiye ettiğim araştırma yoluna girilince çeşitli ihtilaflar görülecektir. Bu durumda Allah için net delile (Kur'an ve Sahih Hadislere) uyulup, kararsız kalınan yer olursa "takva üzere ve vasatlık çizgisinde/aşırılıktan uzak" kalınmasını önemle tavsiye ederim. Ve kendimiz gibi düşünmeyenlerle her zaman karşılaşacağız, o zamanlarda da: Allah için hikmetli konuşmayı, sabrı ve güzel ahlâkı tavsiye ederim.] Soruya gelecek olursam, bu soruyu iki yönde ele alabilirim: A) Allah'a ibadet eden ve ancak yine bir ibadet olan "istiane/yardım isteme"yi bir başkasına yapanlar var; ki bu maalesef net şirktir. Bu konuyu ifade etmeye çalıştığımızda, konuyu bilmeyen birileri "Nasıl yani yardım istemek şirktir, doktora da gitme o zaman." vb tepkiler verebiliyor. Ancak bu ayetin kastı o değildir; insanlar arası bilgi paylaşımı, bir insanın diğerine manen veya maddi türdeki yardımları caiz ve hatta teşvik edilen, yer yer ise emredilen bir şeydir. Burada kast edilen anlam: Ahkaf 5. ayetteki ve benzeri diğer ayetlerde kast edilen "Allah'tan başkasına 'dua ederek' yardım isteme"dir; işte yasaklanan şirk amel budur. Allah'tan başkasına "dua ibadetini yöneltme" eylemi yani. ["Dua ibadettir." diye bir hadisimiz de var elhamdülillah ve bunun bir ibadet olduğu bu kadar kesinken, insanların bu amelde şirke düşmelerinin tek sebebi var: aldatıcı hoca veya alim bilinenler. Bu konuda hataya düşmemiş, saf itikad sahibi birçok hoca ve alim bilinen insan varken, bu insanların toplum içinde bilinmeyip, şirke çağıranların ünlenmesi ise: şeytanın sistematik çalışmasının bir ürünüdür. Geçmişte kitaplar ve halkın nesilden nesile aktarması yüzünden iken; bugün TV medyası ile yayılma hızı daha da artmış durumdadır.] İnsanlar dua konusunda şu an söylediklerimi anlama konusunda o kadar az farkındalık sahibi ki, bunları söylüyorken o kadar yanlış anlayabiliyorlar ki, daha net açıklamak için "dua nedir" onu da açıklayayım: Etrafta olmayan ve bizi duyacak durumda olmayan birilerine el açıp, gayblerden bizi duymasını, görmesini ve yardım etmesini umarak seslenerek "çağırmak." [Dua kelimesinin net anlamı: çağırmaktır; hatta Arapça olarak Google translate'te çevirdiğimde bir dönem net olarak "çağrı" kelimesini veriyordu, sonra ifade olarak başka şekilde güncellenmiş; ancak en son baktığımda İngilizce'ye yine hala "call" diye çevriliyor. Bu anlamı mealler arasında da sıklıkla görebiliyoruz, ben teknik olarak kısa yolunu göstermek istedim. Meallerde de, Arapça metindeki "Dua" kelimesi (Ahkaf 5. ayet incelemek için iyi bir örnektir) "dua etme" haricinde: "yalvarma" veya "çağırma" şeklinde de meallendirilmiş olabiliyor; ki bunların hepsi anlam olarak doğrudur. Sadece: "dua" kelimesini "tapma" olarak çevirenler yanlış yapıyor. Esasen evet, dua da bir ibadettir ve dolayısı ile bu ibadeti kim kime yapıyorsa ona tapmış olur. Ancak insanlar tapma deyince sadece bir putun karşısında secde etmeyi anlıyorlarken, bu ayeti bu şekilde çevirirsek ne olur? Tabi ki Allah'tan başka birisine dua etmenin yasaklanmış bir şirk amel olduğunu anlayamazlar. ("Allah'tan başkasına dua etme" ile ilgili tek ayet bu değildir, ancak oldukça net oluşu sebebiyle bu ayet öne çıkmaktadır. ) [Bu arada bu ayeti en doğru çevirenler arasında 1 numara benim için Elmalılı Hamdi Yazır'dır. Orjinali ağır dilli biraz, bende sadeleştirilmişi var ve elhamdülillah bu ayeti kontrol ettiğimde dua kelimesinin net çevrildiğini görmekteyim. Bugün tekrar bir meal alacak olsam, ilk iş Ahkaf 5. ayeti kontrol ederim bu arada, nitekim bu ayetin doğru çevrilmediği bir mealin benim için yanlış dolu olduğu peşinen bellidir. Bu arada araştırma zahmeti olmasın diye ilgili ayet: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla* "Hem o kimseden daha şaşkın kim olabilir ki Allahı bırakır da kendisine Kıyamete kadar cevab veremiyecek kimselere duâ eder onlar ise onların duâlarından gafildirler." Not: Ayette "kimselere" denildiğine dikkat çekerim, bu ayet cansız putlardan bahseden ayetlerden değil.(Arapça metinde "men" kelimesi geçiyor, ki bu can sahibi varlıkları işaret eder. "ma" kelimesi geçseydi cansız putlardan bahsedildiği düşünülebilirdi.(ki o durumlarla ilgili ayetler de var, ama bu onlardan değil.)] B) Önceki yazdığım gibi olmayan, yani: ellerini açtığında yalnızca Allah'ı anan, sadece O'ndan isteyen, dua halindeyken bir şeyler istemek için Allah'tan başka birinin (peygamberlerin, velilerin vs) adını bile anmayan itikadı temiz insanlar çok ve bunun için elhamdülillah. Ancak kimileri, hayatta bir şeyleri başarmak için sadece sürekli çalışıyor ve sürekli vesileler peşinde koşuyorlar; Allah'tan gaflete düşmüş bir halde. Bir durup düşünmüyorlar ki: "Ben bu konuda Allah'a olması gerektiği gibi dua ettim mi?" Sağlık sorunu olan bir çok insan mesela, ilaçları kurtarıcı biliyor ve çözüm bulamazsa arıyor da arıyor, peki dua nerede? Rızık peşinde koşarken de Rızkı Veren'den istemek unutuluyor da, sadece iş verenlerin peşine düşülüyor. "Yukarıda seni gören bir Allah var ve diyor ki: 'İste, vereyim.' Paniği bırakıp da umutla O'ndan istedin mi ey insan?" (Bu sıklıkla unutuluyor.) Bunlar temel olarak işte, esasen caiz şeyler; tedavi aramak veya iş aramak vs... Ancak bunlar sadece vesile; vesilelere yapışıp da bunları vereni hiç hatırlamamak, duayı ihmal etmek: hem istenileni bulmayı zorlaştıran bir şey, hem de elde edilince verenin Allah olduğu hatırlanmazsa, nimet vesileden bilinirse... Kısaca dünyalık zorluklar haricinde, bazı durumlarda işin şirke bakan bir yönü de var, Allah muhafaza. S. 2-günümüz tasavuf tarikat ve cemaatlerde halis olan Allahın islamı olduğunu düşünüyormusunuz? saf cahil kitleleri şirkin bataklığına sürüklediğini düşünüyormusunuz? (zümer süresinin 3.ayetini güncellersek) C. Aralarında benim bilmediğim, 1. sorudaki anlattıklarımı yapmayan tarikat ve cemaatler varsa hariç olmak üzere: Evet, genel olarak baktığımda ünlü tarikat ve cemaatlerde şirk yaygın olarak bulunmakta. İlk şirk türünü 1. soruda açıklamıştım (Allah'tan başkasına dua etme şirki.) İkinci şirk türü ise: "alimleri rabler edinme" şirki. Bu konuda uzun uzun açıklamak yerine Adiyy b. Hatem (radıyallahu anh) hadisini aktarsam yeterli gelir sanırım: Adiy b. Hâtim -radıyallahu anh şöyle demiştir: Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, «(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem Oğlu Mesîh’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hak ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları herşeyden uzaktır. (Tevbe Suresi: 31)» mealindeki ayeti okuduğunu duyunca "Biz onlara ibadet etmezdik." dedim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-: «Onlar, Allah'ın helal kıldıklarını haram sayınca siz de haram saymıyor musunuz? Yine onlar, Allah'ın haram kıldıklarını helal sayınca siz de helal saymıyor musunuz?» diye sorunca: "Evet!" dedim. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-: «İşte bu da onların ibadetidir.» buyurdu. [Tirmizî rivayet etmiştir.] Bu ayeti ve ilgili hadisi daha net anlamanın bir yolunu da yine de kısaca izah edeyim: "Rab" kelimesinin anlamı, sanılanın aksine "Yaratıcı" değildir. Rab; hani eskiden kölelik sistemi vardı ya, işte o kölelerin sahibine verilen addır. Sahip/Efendi yani. Peki köle sahiplerinin hakkı nedir ve köleler neye mecburdur? A) Efendi/Sahip/Rab emreder; köle ise sorgulamadan itaat eder. "Beğenmedim, şöyle olsa daha iyi olmaz mı?" vs yok, ne deniyorsa derhal. Rabbin istediği kenara koyulup da, bir başkasının emrine veya nefsin keyfine gidilmez. Gidilirse ne olur? Allah'tan başkası Rab/İlah edinilmiş olur. Ki buna kısaca şirk diyoruz. B). Efendi/Sahip/Rab, kölesinden sorumludur, hem de her şeyinden. "İste vereyim" boşuna değildir. Hatta istemeyi unutsa dahi, sevdiği kölesini korur kollar (Sınav halleri özel durumlardır ve bir hikmete binaendir.). Bizlerin sahibi olan Allah var iken, O'na dua etmekten yüz çevirenlerin (gaflet hali olsa hoş değil; ama işin içinde kibir/inkâr varsa eyvah) veya duada O'na ortak koşanların "neden Allah tarafından öfkeyle karşılandığı" şimdi daha net anlaşılıyor olmalı. Nasıl ki bir köle, kendi sahibini bırakıp komşu kölenin sahibinden bir şey isterse, bu kendi sahibini aşağılamadır; durum aynı durum. BÜYÜKLÜK ALLAH'IN HAKKIDIR; O'NDAN BAŞKA, O'NUN VEREBİLECEĞİ BİR ŞEYİ VEREBİLECEK OLAN VAR MIDIR? ALLAH'ın yanı sıra, ister veli, ister peygamber olsun: -Haşa- "ALLAH'IN GÜCÜNÜN YETMEDİĞİ" neye sahiptir de, Allah yetmez de, bir de onlardan istenir? Veli ve peygamberleri yücelteyim derken, ALLAH'IN HAKKI OLAN "SADECE ONDAN İSTEME İBADETİNİ" bir başkasına yöneltmekten Allah'a sığınırım. S. 3-20 yılı aşkın müslümanların kesintisiz iktidarında kitlelerin(özellikle gençlerin) islamdan uzaklaştırdığını(deist ateist vs) düşünüyormusunuz? C. Öncelikle kastedilen anlamı anlamakla birlikte, "20 yılı aşkın zamandır Müslümanların kesintisiz iktidarı" olduğunu düşünmediğimi peşinen söyleyeyim. Biz hiç iktidarda olmadık, sadece bizden olduğunu söyleyen birisi ülkeyi dinimize göre değil, anayasa ve laiklik ilkesine göre yönetti. Karşı partilerden biri de olsaydı, eğer hakiki anlamda "özgürlükçü bir laik" olsaydı benzer bir şekilde yönetebilirdi. Ve yönetimde Müslümanlar için yapılan şeyleri lehimize görüp, aleyhimize olanları görmediğimiz sürece maalesef bu konuda asla tarafsız olamayacağız. Zina bu dönemde serbest kılınmadı mı? Eşcinsellere özgürlük bu dönemde en üst düzeylere çıkarılmadı mı? Kadının beyanı yeterli görülüp bir erkeğin iftiralarla zulme uğraması bu dönemde olmadı mı? Domuz eti eskiden raflarda özgürce satılabiliyor muydu? Ve gerek okullarda, gerek medya ve nette gençleri asıl etkileyen şey: "dine aykırı şeylerde dahi" hoşgörü politikası olabildiğince bu dönemde yayılmadı mı? Bugün hoşgörür, yarın sempati duyar, öbür gün arkadaş olur, en son onlardan olur. Bu işin işleyişi budur. S. 4-kelimei tevhidde "la ilahe " bölümü tüm müslümanlarda uygulanırken,"illa Allah" kısmı neden marazlı? batılı red etmeden hak yerini bulabilir mi? türkçesi Allah ne derse o ne red ederse o ne haramsa o ne helalse o kabulumdur...bu bağlamda tevhid noktasında ne kadar ıstikrarlıyız? C. Önceki soruların toparlayıcısı olan bu soru için diyebilirim ki: Maalesef halkın çoğunda "Allah'ı tek ilah kabul etme", yani tevhid inancı yok. "Allah Rabbim/Sahibimdir." deyip, yöneticilere ve hocalara itaat ediliyor. "Allah Rabbim/Sahibimdir." deyip, nefsin keyfi hayatımıza önder kabul ediliyor. "Allah Rabbim/Sahibimdir." deyip, O'ndan başkalarından korkup hakka uyulmaz, hatta hakkı söyleyemez olunuyor. Sanki bu dünya ile sınırlı bir hayatımız var gibi, hep bu dünyamız korunmaya çalışılıyor. Bunun ötesi yok mu? Razı etmeye çalıştığımız dünyanın büyükleri ve halk ("elalem ne der" putu) öte dünyada Allah bize hesap sorarken, yanımızda bize eşlik edecekler mi, bizi kurtarabilecekler mi? "Allah Azze ve Celle kıyamet günü; Melik benim! Zorbalar nerede? Büyüklenenler nerede? buyurur." [Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem (Müslim 2788/24)] Aklı olan herkes için: itaat edilecek, yardımı umulacak, korkulacak, rızası peşinde koşulacak Tek Zat: ALLAH'tır. Son olarak her gün okunmasını tavsiye ettiğim, kalbe yön veren şu duayı herkese tavsiye ediyorum: "Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, nebi ve resul olarak Muhammed'den (sas) razı oldum." (EBU DAVUD, 5072, TİRMİZİ 3400) ["Kim Rab olarak ALLAH'TAN, din olarak İSLAM'DAN, peygamber olarak MUHAMMED'DEN razı olursa, Cennet ona vacip olur." (Müslim)] Dip Not: Çok önemli bir konuyu, bu vesile ile hem olabildiğince özet, hem de buna rağmen olabildiğince net aktarmaya çalıştım. (İlk duyan birileri olursa, bu konuyu benim yazdığım gibi kısacık bir yazı ile tümden öğreneceğini düşünmesin; bunlar üzerinde uzun uzun araştırılacak türde konulardandır ve benim yazım sadece "şu tarafa bak" tarzı bir işaretten ibarettir, ötesi sanılmasın.) İnsanlık hali eksik veya hatam olabilir; bu bakımdan: eksik bıraktığım yer olduysa devamen cevaplamam için sorabilir veya hatam var ise düzeltebilirsiniz, şimdiden Allah razı olsun diyorum : )
__________________ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?" [Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] | |
18 Ağustos 2024, 16:36 | Mesaj No:92 |
Durumu: Medine No : 62825 Üyelik T.:
12 Ekim 2023 |
Bu arada Kelime-i tevhid'in "Muhammeden Rasulullah" kısmı, Rasulullah'ı (sallallahu aleyhi ve sellem) elçi olarak kabul etmekle birlikte, onun yolundan gitmeyi zorunlu kılar. Biz bu yola sünnet diyoruz. Sünnet, Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) söz ve amelleriyle ortaya koyduğu şeylerdir. Ehl-i Sünnet Müslümanlar bu konuda genellikle iyi bir durumda olsa da, şeytan bir detayda onları da kandırmıştır. Peki, nedir bu detay? Din tamamlanmış ve Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) sünneti de "dinin içinde olarak" son bulmuştur. Onun din adına yaptığı şeyler sünnet olduğu gibi, terk ettiklerini terk etmek de sünnettir. (Nitekim bir şeyi terk etmek de bir eylemdir.) Burada dikkat çekilmesi gereken bir diğer konu şudur: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yaşarken "dinen yapmadığı şeyleri" neden yapmamıştır? Doğrudan bilip terk ettiği bir şeyse zaten bizlerin yapması mümkün bile değildir, dolayısı ile asıl kastım bu türler değil; asıl kastım: onun vefatından sonra ortaya çıkartılan ameller. Haşa, o bilmiyor muydu, aklına mı gelmedi? Yoksa Allah ona bildirmedi de, sonradan gelenleri daha hayırlı gördü de onlara mı bildirdi? Ancak, vahiy kesilmemiş miydi? Evet, anlaşılmıştır sanırım: iş bid'at konusuna çıkıyor ve bildiğimiz kadarıyla halk burada ikiye ayrılıyor: Bir kısım "iyi bid'atler hariç" derken, diğer kısım "iyisi kötüsü yoktur, bid'at bid'attir" diyor. Araştırdığımda iyi bid'ati savunanların elinde yegâne delil olarak teravih namazını öne sürdüğünü gördüm. Ancak, teravih namazını ilk kıldıran Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) olduğu için: bu namaz aslı itibariyle bid'at değil, sünnettir. Bu durumda, "iyi bid'at delili" olarak sunulan tek örneğin aslında sünnet olduğu ortaya çıkınca, iyi bid'ati savunanların elinde bir delil kalıyor mu? Hayır. Çeşitli fikri izahetler var sadece ve hepsi sadece kişileri bağlayacak cinsten, ama delil yok. Sonuç olarak, benim için Hutbetu'l Hace'nin son paragrafı bu meseleyi net bir şekilde özetliyor: "... Bundan sonra : Muhakkak ki sözlerin en doğrusu Allah’ın kelamı, yolların en hayırlısı da Muhammedin yoludur. Amellerin en kötüsü ise sonradan uydurulanlardır. Sonradan uydurulup dine sokulan her amel bid’at, her bid’at sapıklık ve her sapıklık da ateştedir." (MÜSLİM : 3.C.867.N** –* NESEİ* : 3.C.1404.N) Burada açıkça görüldüğü üzere, "her bid'at" deniyor. İyi ya da kötü diye bir ayrım yapılmamış, "her bid'at..." Kısaca bid'at bid'attir ve iyisi kötüsü yoktur. Tarikatler söz konusu olduğunda şirkin yanı sıra bidatler de anılmalıydı; o an es geçmişim, buna binaen eklemeyi zorunlu gördüm. Son olarak arşivimden Sünnet ve Bid'atle ilgili ayet, hadis ve alim sözlerini de paylaşarak bu kısmı sonlandırıyorum, umarım okuyan herkes için faydalı olur: ... Sünnet ve Bid’at konusundaki Rabbimizin ayetleri: * “(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Al-i İmran: 31 * “Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.” Al-i İmran: 132 * “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” Haşr: 7 * “Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.” Ahzab: 36 * “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın.” Muhammed: 33 * “Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.” Nisa: 115 * Bu konuda Rasulullah’ın -sallallahu aleyhi ve sellem- hadisleri: * “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” Muvatta, Kader 3 * “Benden sonra hayatta kalanlarınız birçok ihtilâflar görecek. O zaman benim Sünnetime ve hidâyet üzere olan Râşid halifelerin (Hulefâ-i Râşidîn’in) Sünnetine sarılın.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 6; Tirmizî, İlm 16; İbn Mâce, Mukaddime 6; Dârimî, Mukaddime 16; Ahmed b. Hanbel, IV 126, 127). * “Sünnete uyun ve ona azı dişinizle sımsıkı sarılın, dinde sonradan çıkarılan işlerden sakının, sonradan çıkarılan şey bid’attır, ve her bid’at sapıklıktır.” Ebu Davud 4607, Tirmizi 2815, İbni Mace 42, Müslim 867, Nesei 1578, 1404 * “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.” (Muhdes: Dinden olmayan şeyin din adına çıkarılmasıdır.) Müslim 867, Nesei 3/188 * "Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez." Müslim'in bir rivayeti şöyledir: "Kim bizim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o merduttur, makbul değildir." (Buhari, Sulh 5; Müslim, Akdiye 17,18. Ayrıca bk. İbni Mace, Mukaddime 2) * Ve Sahabelerden, Selef Alimlerinden konuyla ilgili uzun uzadıya sözler; Allah hepsinden razı olsun: * Muâz b. Cebel: " Ey insanlar! İlim kaldırılmadan önce, ilim öğrenmeye bakınız. Şunu biliniz ki ilmin kaldırılması, ilim ehlinin gitmesidir. Bid’atlerden, bid’at çıkarmaktan ve aşırıya gitmekten sakınınız, siz eski halinize uymaya bakınız." [İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"] * Huzeyfe b. Yemân: "Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbının ibâdet diye yapmadığı hiçbir ibâdeti siz de yapmayın. Çünkü önce gelen, sonra gelene söyleyecek söz bırakmamıştır. Ey âlimler topluluğu! Allah’tan korkun. Sizden öncekilerin izlediği yolu tutun." [İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir] * Abdullah b. Mes’ud: "Sizden kim başkasının izinden gidecekse, ölenlerin sünnetine uysun. Onlar bu ummetin en hayırlısı, kalbleri en iyi, ilimleri en derin ve kendilerini en az külfete sokan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashâbıdır. Onlar, Allah Teâlâ'nın Peygamberine arkadaşlık yapmaları ve dînini taşımaları için seçtiği bir topluluktur. Siz de ahlâkınızı onların ahlâkına ve yolunuzu da onların yoluna benzetin. Çünkü onlar dosdoğru yol üzereydiler." [Beğavî, "Şerhu's Sunne" adlı eserinde rivâyet etmiştir] * Yine şöyle der: "(Sünnete) uyun, bid’at çıkarmayın. Sizin başka bir şeye ihtiyacınız yoktur (dîniniz tamamlanmıştır). Siz eski yola uymaya bakınız." [Dârimî, süneninde rivâyet etmiştir.] * Abdullah b. Ömer: "İnsanlar öncekilerin izlerine uydukları sürece doğru yol üzere kalmaya devam edeceklerdir." [El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.] * "İnsanlar onu güzel görseler dahi, her bid’at dalâlettir." [El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.] * Ebu'd- Derdâ: "Sen öncekilerin izini izlediğin sürece asla sapıtmazsın." [İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir] * Abdullah b. Amr b. el-Âs: "Hiçbir bid’at çıkarılmasın ki o devam etmiş olmasın. Hiçbir sünnet ortadan kaldırılmasın ki onun ortadan kayboluşu devam etmiş olmasın." [İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir.] * Ömer b. Abdulaziz: "O kavmin durduğu yerde sen de dur. Çünkü onlar bilerek durmuşlardır. Derin bir görüş ile uzak kalmışlardır. O durdukları noktayı açığa çıkarmakta onlar daha güçlü idiler. Eğer bu işte bir fazîlet olsaydı, onu yapmaya da daha layık idiler. Şâyet sizler 'onlardan sonra meydana geldi' diyecek olursanız, şubhesiz onların yoluna aykırı hareket eden ve sünnetinden yüz çevirenden başkası bu yeni şeyi ortaya çıkarmış değildir. Onlar şifâ için yeterli olacak kadarını söylediler, yetecek kadar söz söylediler. Onlardan öteye giden aşırıya gitmiş, onlardan geri kalan hata yapmış olur. Birtakım kimseler onlardan geriye kaldığından dolayı onlar uzak düştüler, kimisi de onları geride bıraktığından dolayı aşırıya gittiler. Onlar ise bu ikisi arasında hiç şubhesiz dosdoğru bir yol üzerinde idiler." [İbn-i Kudâme; "Lum'atul-İ'tikâd el-Hâdî İlâ Sebîlir-Raşâd"] * Sufyan-ı Sevrî: "Bid’at çıkarmak, İblis'e günah işlemekten daha sevimlidir. Çünkü kişi günahtan tevbe eder, bid’atten ise tevbe edilmez." (Açıklama: Çünkü yaptıklarını iyi bir şey sanmaktadırlar, bu yüzde tevbe etmek akıllarına bile gelmez.) [Beğavî, "Şerhu's Sunne" adlı eserinde rivâyet etmiştir.] * Eyyûb Sıhtiyanî: "Bid’at sahibinin gayreti ne kadar artarsa, Allah’tan da o kadar uzaklaşır." [İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"] * Hassân b. Atiyye: "Bir topluluk dînleri hakkında bir bid’at çıkardılar mı, mutlaka onun benzeri olan bir sünnet onların arasından çekilib alınır." [El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir] * Abdullah b. Mubârak: "Dayandığın şey, eser (öncekilerin izlediği yol) olsun. Sen, görüşlerden hadisi açıklayacak kadarını al." [Beyhakî; "Sunenul-Kubrâ"da rivâyet etmiştir.] * İmam Şafîi: "Sünnete aykırı olarak hakkında konuştuğum ne kadar mesele varsa, ben ondan hayatımda da, ölümümden sonra da dönüyorum, vazgeçiyorum." [El-Hatîb; "el-Fakîh vel-Mütefakkih" adlı eserinde rivâyet etmiştir] * Rabî’ b. Suleyman: "Şafiî bir gün bir hadis rivâyet etti. Bir adam ona: Ey Abdullah’ın babası sen de bu hadisi delil olarak alıyor musun? deyince, Şâfiî ona şöyle dedi: "Ben Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den sahih bir hadis rivâyet edib de onu delil olarak kabul etmezsem şâhid olunuz ki aklımı başımdan yitirmişim demektir." [İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir] * İbn-i Mâcişûn: "Ben Mâlik’i şöyle derken işittim: 'Her kim İslam’da güzel görüb bir bid’at çıkarırsa, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in risâleti edâ etmede ihânet ettiğini iddiâ etmiş olur. Çünkü Allah Teâlâ: 'Bugün sizin için dîninizi tamamladım' diye buyurmaktadır. Bu sebeble o gün dîn olmayan hiçbir şey bugün de dîn olamaz." [İmam Şâtıbî; "el-İ'tisâm"] * Yine İmam Mâlik : "Bu ümmetin başı ne ile düzelmişse, sonu da ancak onunla düzelir. O gün dîn olmayan hiçbir şey bugün de dîn olamaz." [Kadı İyâd;" eş-Şifâ". Cilt: 2, sayfa: 88] * Ahmed b. Hanbel : "Bize göre sünnetin esasları, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbının izlediği yola sımsıkı sarılmak, onları örnek almak ve bid’atleri terketmektir. Çünkü her bid’at bir sapıklıktır." [El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.] * Abdullah b. Ömer : Kendisine bir mesele hakkında soru sorup da baban bu işi yasaklamıştı, diyen kimseye şöyle söylemişti: "Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in emrine uyulması mı daha uygundur? Yoksa babamın emrine mi?" [İbn-i Kayyim; "Zâdul-Meâd"] * İbn-i Abbas : Ebu Bekir ve Ömer'in sözleri ile sünnete karşı çıkana şöyle demiştir: "Bu gidişle fazla geçmeden gökten üzerinize taş yağacaktır. Ben sizlere Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu diyorum, siz bana Ebu Bekir ve Ömer şöyle şöyle dedi, diyorsunuz." [Abdurrezzâk; "el-Musannef" adlı eserinde sahih bir senedle rivâyet etmiştir] * Nuh el-Câmî: "Ebu Hanife'ye -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedim: İnsanların ârâz ve cisimler hakkında söylediklerine ne dersin? O şöyle dedi: "Bunlar felsefecilerin görüşleridir. Sen esere ve selefin izlediği yola uymaya bak. Sonradan çıkarılmış, her şeyden sakın. Çünkü o bir bid’attir." [El-Hatîb; "el-Fakîh vel-Mutefakkih" adlı eserinde rivâyet etmiştir.] * Sufyan-ı Sevrî: "Doğuda bir adamın sünnete bağlı olduğuna dâir sana bir haber ulaşırsa, sen de ona selâm gönder. Çünkü sünnet ehli (sünnete bağlı) kimseler azalmıştır." [El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.] * Eyyûb Sıhtiyanî: "Bana sünnet ehlinden birisinin öldüğü haber verildiğinde sanki organlarımdan birisini kaybetmiş gibi oluyorum." [El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.] * Abdullah b. Mubârak: "Ey kardeşim, şunu bil ki bugün ölmek; sünnet üzere Allah’ın huzuruna çıkacak her müslüman için bir lutuf ve ikramdır. Elbette biz Allah’a âitiz ve O’na döneceğiz. Yalnızlığımızdan, kardeşlerin gidip bizi bırakmasından, yardımcıların azlığından, bid’atlerin ortaya çıkmasından ötürü Allah’a şikayet ederiz. İlim adamlarının, sünnet ehlinin gitmesi, bid’atlerin ortaya çıkması gibi, bu ummetin başına gelen büyük musibetlerden dolayı da şikâyetimiz Allah’adır." [İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"] * Hasan-ı Basrî: "Bir kimse eğer ilk selef’e yetişmiş olup da, sonra bugün diriltilmiş olsaydı, İslam’dan bildiği hiçbir şey göremezdi. Bu arada elini yanağına koyduktan sonra sözlerine şöyle devam etti: Ancak şu namaz mustesnâ -Sonra şunları söyledi- : Allah’a yemîn ederim, ancak şu tanınmadık hal içerisinde yaşayıb da o selef-i sâlih’e de yetişmemiş olan kimse bir bid’atçinin bid’atine, dünyalık isteyen bir kimsenin dünyasına dâvet ettiğini görmekle birlikte, Allah bu işten o kişiyi koruyup da kalbinin o selef-i sâlih’e arzu duymasını sağlar, böylece o kimse onların yolunu sorub, izini takib etmeye, yolunu izlemeye koyulursa, hiç şüphe yok ki bunların (bid’at ve dünyalığın) yerine ona pek büyük bir ecir verilecektir. Allah’ın izniyle siz de böyle olun." [İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"] * Son olarak: İmam Mâlik b.Enes: "Sünnet Nuh'un gemisidir. Ona binen kurtulur, ondan geri kalan suda boğulur." [Suyûtî; "Miftâhu'l-Cenne Fi'l İ'tisâm Bi's-Sunne"] *** Dinimiz İslam, rehberimiz Kur'an, yolumuz Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve yoldaşlarımız onun yolundan en güzel şekilde gitmeye çalışanlardır. Rabbim bizleri bu ayette bahsettiği kullardan eylesin, amiiinnn: Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile 'onlara güzellikle tabi olanlar' var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur." Tevbe 100. Ayet Tüm bu yazdıklarımda eksik/hata varsa nefsimden, doğrular ise Rabbimdendir; Elhamdülillahi Rabbil Alemin.
__________________ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?" [Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] |
19 Ağustos 2024, 12:58 | Mesaj No:93 |
Durumu: Medine No : 62825 Üyelik T.:
12 Ekim 2023 |
20 temmuzda ayın üyesi olmuşum, son 1 günüm kalmış : ) Mezuniyet hediyesi olarak en sevdiğim meyveden istiyorum, tam mevsimi: dalından taze koparılmış siyah incir Kara Kartal siz toplar mısınız? : ) Bu arada hazır ağaca çıkmışken hepimiz için toplayabilirsiniz : )
__________________ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?" [Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] |
19 Ağustos 2024, 20:19 | Mesaj No:94 | |
Durumu: Medine No : 59105 Üyelik T.:
03 Şubat 2018 | Alıntı:
Herkese ikram edelim ama önce sana ikram edelim. İncir kadar güzel bir misafirlikti
__________________ Ben yalnızca sevdiklerimden korkarım. Çünkü beni sadece onlar incitebilirler | |
19 Ağustos 2024, 21:29 | Mesaj No:95 | ||
Durumu: Medine No : 62825 Üyelik T.:
12 Ekim 2023 | Alıntı:
1 ay oldu evet : ) Bazen tam bilmediğim yerlerden sorular çıktı, ama yine de az da olsa tanışık oluşumun rahatlığı işi kolaylaştırdı : ) Bunun dışında benim için zorlayıcı ama aynı zamanda verimli olanlar ise: hani şu "daha önce hiç düşünmedim" dediğim türde sorular oldu. En başta dediğiniz gibi: kendimi daha derin keşfetmeme vesile olan sorular : ) Alıntı:
Bu konudan yana Allah'a emanetsiniz diyerek konuya son vedamı da yapmış olayım, eski usül diğer konularda Allah izin verdikçe görüşmek üzere diyeyim Tekraren teşekkür ederim
__________________ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?" [Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] | ||
19 Ağustos 2024, 22:54 | Mesaj No:96 |
Medineweb Baş Editörü Durumu: Medine No : 14593 Üyelik T.:
15 Kasım 2011 |
İnciri alıp kaçmak yok muhterem.) Ben daha yeni gelmiştim.) Sizi tanımak, yıllar sonra bir vesileyle yolunuzu tekrar buraya düşürmeniz, vizyonlu bakış açınız uzun zaman sonra ilaç gibi geldi. Soruları basit -zor ayrımına tabi tutmadığınız; her biri tavsiye, ilim, gelişim, eğitim mesabesinde olan, özenli cevaplarınızdsn oluşan misafir köşenizi sabitledik. Sizi de sabitlesek ne güzel olur.) Bir söz alalım sizden. Bu sefer uzun ara vermeden, forum içinden gelişiminize bakın.) Forum kişisel gelişim yolculuğunuzu geçmiş bugün açısından değerlendireceğiniz; nerden nereye gelmişim, gitmişim diyebileceğiniz, kendini yoklatan bir yapıya sahip. Kendi bloğunuz olan kişisel alanda geniş paylaşımlarınızı bekleriz. Biz sizden razı olduk inşallah sizde bizden razısınızdır. Rabbim çıktığınız yolda ferahlıklar versin, gittiği yere değer katanlardan eylesin. Eşiniz ve evladınızla dünya ahiret bahtiyar eylesin.. Fi emanillah..
__________________ ~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~ |
20 Ağustos 2024, 01:27 | Mesaj No:97 | |
Durumu: Medine No : 62825 Üyelik T.:
12 Ekim 2023 | Alıntı:
Ve bu arada buralardayım zaten, gitmiyorum Sadece çaktırmadan soru odasından kaçıyorum : ) Çakmadınız bu arada değil mi, belli etmemiş olmam gerek : ) Ama sanki az önce belli etmişim gibi oldu; ama yok yok, siz hiçbir şey görmediniz, duymadınız, bilmiyorsunuz : )
__________________ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?" [Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] | |
20 Ağustos 2024, 01:42 | Mesaj No:98 |
Durumu: Medine No : 59105 Üyelik T.:
03 Şubat 2018 |
Biraz çaktık gibi demesen anlamazdik bile. Seni tanıdıgımıza çok memnun oldum. İlk misafir ağırladım kusurum ihmalim olduysa affet. Konunun sabitlenmesi güzel olmuş gider gelir okuruz vasat neler yazmış diyerek Başka konularda görüşmek üzere o zaman 🤗👋
__________________ Ben yalnızca sevdiklerimden korkarım. Çünkü beni sadece onlar incitebilirler |
20 Ağustos 2024, 01:47 | Mesaj No:99 |
Durumu: Medine No : 62825 Üyelik T.:
12 Ekim 2023 |
Buradan kaçıp, diğer bölümlerde yine buralardayım yani inşaAllah, Allah izin verdiği müddetçe : ) En nihayetinde kaçacak çok yerim yok zaten, bazı site ve uygulamalara üyeyim ama doğrusu hiçbirisi beni evimde gibi rahat hissettiremiyor an itibari ile. Bu bakımdan burası hariç bir yerde ciddi aktif olursam eğer: bu kendi açacağım bir blog olacaktır sanıyorum; zihnimde bu dönüp duruyor çünkü. Sadece hangi şekilde olacak, içerikler ne olacak zihnimde netleşmiş hiçbir şey yok : ) Taşınma işi de araya girdi, yaz bitmeden yapmam gereken işler henüz bitmedi, bir de geçen gün paylaştığım SMA'lı bebek için İnstagram destek gönüllüsü oldum ama nasıl yapacağım onu da bilmiyorum : ) Bu dönemde sanırım yaptığım tek doğru şey: boş kalmamak oluyor. Nitekim bu yıl çok uzun süredir hayalini kurduğum bazı şeylerin olamayacağına kanaat getirdim ve hayal/hedef listemden çıkardım. Ancak o kadar uzun süre benleydi ki bu hayaller, bir duvarın altındaki tuğlaları çekmişiz de komple duvar yıkılmış gibi oldu zihnimde. Gençken bunları yaşasaydım, şu an net depresyondaydım, bunu net söyleyebilirim. Ancak her ne kadar düzensiz, mantıksız bir iş programım olsa da, şu an hiç boş kalmayışım ciddi bir koruyucu işlevi görüyor elhamdülillah : ) Yeni hayallere tutunana kadar, şimdilik böyle bakalım: biraz temizlik, biraz sosyal medya, biraz ondan biraz bundan derken hiç değilse hala gülümseyebiliyorum elhamdülillah : )
__________________ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?" [Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] |
20 Ağustos 2024, 01:52 | Mesaj No:100 | |
Durumu: Medine No : 62825 Üyelik T.:
12 Ekim 2023 | Alıntı:
Ben de sizleri tanıdığıma çok memnun oldum kardeşim, bilmukabele : ) Rabbim sizin, hepinizin, hepimizin dünyada ve ahirette her daim yardımcısı olsun dilerim, Allah'a emanetsiniz, görüşmek üzere diyeyim inşaAllah; ama başka konularda, başka başka : )
__________________ Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla "Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?" [Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Ayın Üyesi''YaŞuHa'' | Esma_Nur | Ayın Üyesi | 19 | 14 Aralık 2013 22:01 |
Ayın Editörü | Esma_Nur | Ayın Üyesi | 21 | 22 Mart 2013 23:07 |
Ayın Üyesi | Esma_Nur | Ayın Üyesi | 33 | 01 Mart 2013 14:20 |
Ayın Üyesi | Esma_Nur | Ayın Üyesi | 31 | 20 Şubat 2013 15:16 |
Ayın Editörü | Esma_Nur | Ayın Üyesi | 28 | 05 Şubat 2013 17:37 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|