|
Konu Kimliği: Konu Sahibi neslihan,Açılış Tarihi: 16Haziran 2007 (17:50), Konuya Son Cevap : 28 Mayıs 2012 (13:44). Konuya 40 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
24 Eylül 2009, 10:00 | Mesaj No:32 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Iztırap karşısında sabır imandandır! “Bir yakınımızın, anne, baba veya evlâdımızın âhirete intikalinde üzüntümüz ne derece olmalı? Veya nasıl olmalı ki, imanımıza zarar gelmesin?” Kur’ân’da peş peşe gelen üç âyet var ki, sıkıntıya düşenlerin, musîbete uğrayanların, ayrılık, acı ve ölüm yaşayanların hiçbir zaman unutmayacağı mesaj, müjde ve tesellileri taşıyor. Kur’ân diyor ki: “And olsun ki, Biz sizi bir takım korkularla ve açlıklarla ve mal, can ve mahsul eksikliğiyle imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele. O sabredenler ki, başlarına bir musîbet geldiğinde, ‘Biz Allah’ın kullarıyız, Allah için yaşıyoruz ve muhakkak Allah’a döneceğiz’ derler. İşte Rablerinin mağfiret ve rahmeti onların üzerinedir. Hidayet (doğru yol) üzere hareket edenler de onlardır.” 1 Allah’a inanıyoruz, Elhamdülillah. Kur’ân’a inanıyoruz. Resûlullah Efendimize (asm) inanıyoruz. O halde bize Allah tarafından gelen dertleri de, devaları da, acıları da, müjdeleri de baş tâcı yapacağız. Allah acı vermesin. Ama acıyı sadece biz çekmiyoruz. Peygamber Efendimiz (asm), bir beşerin çekebileceği acıların tamamını çekti. Meselâ; babasız doğdu. Altı yaşında annesi vefât etti. On iki yaşında dedesi vefat etti. Peygamberlik süreci başladığında o vahşî kavmin içinde yapayalnızdı. Bir amcasına dayanıyordu. O da kendisine iman etmemişti. Her türlü cefâya katlandı. Yollarına diken serptiler, mübarek vücuduna saygısızca ve sevgisizce taşlar attılar, kanattılar, yaraladılar, üzerine işkembeler koydular, hakâret ettiler, sövüp saydılar. Defalarca öldürmeye teşebbüs ettiler. Nihayet, tek dayanağı olan amcasını kaybetti. Çok sevdiği eşi Hazret-i Hatice validemizi (ra) âhirete gönderdi. Hazret-i Hatice’den (ra) dünyaya gelen üç oğlu Kasım, Abdullah ve Tahir’in henüz bebek iken vefâtlarını yaşadı. Uhud’da çok sevdiği ve kendisini çok seven amcasının parçalanmış cesedini gördü. Oğlu İbrâhîm’in (ra) vefâtını gördü. İbrâhim henüz on altı aylıktı. Hastalanmıştı. Peygamber Efendimiz (asm) onun hastalandığı haberini aldı. İbrâhîm’in yanına gitti. İbrâhîm sessiz ve sâkindi. Ebedî âleme yolcu olduğunu âdetâ haykırmak istiyordu. Peygamber Efendimiz (asm) sevgili oğlunu kucağına aldı, bağrına bastı. O’nun kucağında iken yavaş yavaş kayan gözlerini görünce, “Allah’ın takdirine karşı elden ne gelir ey İbrâhîm!” demekten kendini alamadı. Az sonra İbrâhîm vefat ettiğinde ise, Peygamber Efendimiz’in (asm) mübârek gözlerinden sessizce ve sicim gibi yaşlar akmaya başladı. Yanında Abdurrahman bin Avf (ra) bulunuyordu. Abdurrahman bin Avf (ra): “Yâ Resûlallah! Siz de mi ağlıyorsunuz? Böyle ağlamaktan halkı men etmiş değil miydiniz?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (asm): “Ey Avf oğlu! Ben günah ve isyanın ifâdesi olan şu iki halden sizi men ettim: Nimete kavuşulduğu sıradaki şükürsüz şımarıklıktan. Musîbet ve felâket sırasında yüz göz tırmalayarak, üst baş yırtarak isyan bağırışından. Benim sessizce gözyaşı dökmem ise şefkatin eseridir. Merhametten kaynaklanır. Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” Mübârek gözleri tekrar yaşla dolunca da, Peygamber Efendimiz (asm): “Göz yaşarır, kalp mahzun olur. Fakat biz Yüce Rabb’imizin râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz. Ey İbrâhîm! Senin ayrılığın bizi hüzne boğdu” buyurdu. Ardından iki cihan güneşi Efendimiz (asm) karşıdaki dağa baktı. Buyurdu ki: “Ey dağ! Eğer bendeki üzüntü sende olsaydı, muhakkak yıkılıp gitmiştin! Fakat biz, Allah’a teslim oluruz, Allah’a dayanırız ve Allah’ın bize emrettiğini söyleriz: ‘İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn’ (Biz, Allah için yaşıyoruz ve muhakkak Allah’a döneceğiz)” 2 Anlaşılıyor ki, Cenâb-ı Hak’tan acı ve musîbet, ayrılık ve ölüm istenmez. Ancak verildiğinde sabredilir. Sabır sırasında isyan veya sitem içermeden gözyaşı dökmenin, gizlice ve sessizce ağlamanın, mahzun olmanın, üzülmenin bir sakıncası yoktur. Hattâ merhametin gereğidir. Sevap olan da budur. Ölçümüz şu olacaktır: Üzülmek, ama isyan etmemek! Mahzun olmak, ama Allah’ın işine sitem etmemek! Ağlamak, ama feryat etmemek, Allah’a küsmemek ve insanların kalplerini rikkate getirecek ve Allah’a küsmelerini netice verecek şekilde bağırıp çağırmamak, saçı başı yolmamak! Eğer bu ölçüyü korumaya güç yetirirsek, Cenâb-ı Hakk’ın müjdelediği şekilde—İnşaallah–“sabreden kimselerden” oluruz ve “Rabb’imizin mağfiret ve merhametini” yanımızda buluruz. Nitekim Üstad Bedîüzzaman Hazretleri'nin, Kur'ân'dan ilhamen kaleme aldığı şu satırlar da, ölüm karşısında insana teselli bahşetmeye kâfîdir: "Sizlere müjde! Mevt (ölüm) idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî (sonsuz ayrılık) değil, adem (yokluk) değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in'idam (yok edilme) değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal (kavuşma) kapısıdır."3 Dipnotlar: 1- Bakara Sûresi: 155, 156, 157. 2- Müslim, 4/1808; Tabakat: 1/138; Belâzurî, Ensab, 1/452. 3- Mektubat, s. 221 Süleyman Kösmene |
24 Eylül 2009, 14:16 | Mesaj No:33 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Iztırap karşısında sabır imandandır!
Ölçümüz şu olacaktır: Üzülmek, ama isyan etmemek! Mahzun olmak, ama Allah’ın işine sitem etmemek! Ağlamak, ama feryat etmemek, Allah’a küsmemek ve insanların kalplerini rikkate getirecek ve Allah’a küsmelerini netice verecek şekilde bağırıp çağırmamak, saçı başı yolmamak! Belgin kardeşim İnşaallah ölçüyü koruyanlardan oluruz güzel bir paylaşım teşekkürler. |
14 Mart 2011, 19:06 | Mesaj No:34 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Sabır Aktif Bir Direniştir
Sabrın Sonu SeLâmet, Sabır Hayra Alâmet... Belâ Sana Kahretsin; Sen Belâya Selâm Et..."
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
06Haziran 2011, 22:59 | Mesaj No:35 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Sabır Aktif Bir Direniştir
GünümüZde sabıra çok ihtiyacımız var. ****netli olunmalı, güçlü olunmalı. Kalleşlerin kışkırtmalarına gelinmemeli. Şu dünyada hoş kalan hoş bir sada ise güzel şeyler söylemeli. Sabırlı olunmalı . Her şeye rağmen ama her şeye rağmen sabır diyoruz.Kanımız çekilse de, dilimiz tutulsa da... Sabır,sabır,sabır... Hep gereklilik kipinde yaşıyoruz. Evet, biz hastaya değil hastalığa karşıyız. Şiddet sarmalında kendini kaybedenler devekuşu misali kafanızı kuma gömmeyin. Zira her tarafınız açıkta. Allah (c.c.) yâr ve yadımcımız olsun. Hayırlı geceler arkadaşlar. SELAMETLE
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
06Haziran 2011, 23:08 | Mesaj No:36 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | Sabır, teslimiyet değil mücadeledir.” Sabır, teslimiyet değil mücadeledir.” Sabır, öfkenin ertelenmesidir. Sabır, öfke yangınının söndürülmesidir. Sabır, isyan ve tuğyana karşı verilen sözlü ve sessiz direniş mücadelesidir. Sabır, umudu, ümit etmeyi isteme duasıdır. Sabır, acılara karşı tahammül enerjisi, kuvvet ve güç potansiyelidir. “Sabır, tükenişi değil direnişi ifade eden bir şifredir.” Sabır, esenliktir. Sabır, tükenmek değil kuvvet almaktır. Sabır, ****nettir. Sabır, istikrardır. Sabır, azimkar bir iradedir. Sabır, hayata tutunma ve hayatta var olabilme mücadelesidir. Sabır, musibet ve belanın şifahanesidir. Sabır, bütün olumsuzluklara karşı verilen bir savaştır. Sabır, güçlüklere karşı bir direniş azmidir. Sabır, bilenmiş bir iradedir. Sabır, boyun eğmeden dik durabilmeyi bilmektir. Sabır, merhametin yüreğidir. Sabır, akl-ı selimin kararlılığıdır. Sabır, beklemek değil, hareket edebilme dinamizmidir. Sabır, belaya ve ifrata karşı bir eylem seferidir. Sabır, suskunluk değildir. Sabır, zora karşı bir duruş kararlılığıdır. Sabır, aktif bir tahammüldür. Sabır, himmetin ve inayetin anahtarıdır. Sabır, kendine mukayyet olmadır. Sabır, kendi olma... kendini sahiplenmedir. Sabır, yaşanan zorlukları kritik ederek çare bulma tefekkürüdür. Sabır, insan fıtratını sağ duyuya yönlendiren bir güç kaynağıdır. Sabır, mutluluk adımlarının ilkidir. Sabır, insan sağlığının şifası ve hazinesidir. Sabır, hayatın olmazsa olmaz yaşama reçetesidir. Sabır, kavganın freni barışın ödülüdür. Sabır, kasvetle savaşır, umutla kucaklaşır. Sabır, tehlike karşısında erken bir uyarıcıdır. Sabır, insanın yaşama azminin nirengi noktasıdır. Sabır, niteliğin egemenlik umudu ve utkusudur. Sabır, niteliğin balansı, niceliğin ümididir. Sabır, zoru aşabilmenin ilk sermayesidir. Sabır, tehlike ve tehdit dolu karanlık yolların aydınlatan ışığıdır. Sabır, engelleri aşabilme azmi ve gayretidir. Sabır, bir mücadele enerjisi ve bir sonuç alma girişimidir. Sabır, hayatı okumak ve tanımaktır. Sabır, hayatı öğrenmek ve anlamak ilmidir. Sabır, umut ve ümidi şiar edinmiş bir çare bulma arayışıdır. Sabır, çaresizliğin çaresidir. Sabır, örselenmiş yüreklerin acıdan umuda ulaşabilme teennisidir. Sabır, bir durulma ve duraklama sükünündan sonra mobilize olma aktifliğidir. Sabır, zor karşısında yeise kapılma değil, bilakis umutla ümitvar olabilmektir. Sabır, meşakkatler karşısında vakurlu duruş Sabır, acılar karşısında ****netle dayanabilme takatidir. Sabır, hayatı yaşatan gücün yaradılış mayasıdır. Sabır, hayatı hayat yapan değerlerin çekici gücüdür. Sabır, hayatın asli dinamiği. Sabır, hayata tutunabilmenin müjdesi ve kurtuluşudur. Sabır, sade, sessiz bir direniş ve var oluştur. Sabır, bir çözümsüzlük değil bir çözümdür. Sabır, çaresizlik değil, bir çare arayışıdır. Sabır, insanın yaradılışının özündeki en önemli kemal noktasıdır. Sabır, insan-ı kamil olabilme erdemliliği, insani asaleti yakalayabilme soyluluğudur. Sabır, uyumak değil uyanmaktır. Sabır, yan gelip yatmak, beklemek değil; bilakis hareket edip koşmak, ümitle aramak ve bulmaktır. Sabır, iyiliğin güzellikle buluşma noktasıdır. Sabır,” her zorluktan sonra bir kolaylıktır.” Sabır, aşkın güce dosdoğru inançla verilen bir dayanabilme emeğidir. Sabır, aşkın güçten ilham alarak yürümektir Sabır, özü hakikati bulmak olan kutlu bir arayıştır. Sabır, sonu selamet olan sebatlı bir eylemliliktir. Sabır, Allah ile birlikte olmaktır. Allah’a tevekkül etmektir. O’na teslim olmaktır. Sabır, oruçtur; “sabırla/ oruçla ve namazla Allah’tan yardım dilemektir.” Sabır,” namazdır;” ehline namazı emretmek Ve onda sebat etmektir. Sabır, infaktır; nefsin cimriliğine direnmek, onu alt etmektir. Sabır, haccdır; tavaftır, sa’ydır Arafat deryasında katre olmaktır. Sabır, Allah yolunda başa gelenlere katlanmak ama gevşememektir. “Allah’ın hükmü gelinceye kadar sabret” emrine amade olmaktır. “Allah sabredenlerle beraberdir.”vahyi gerçeğiyle yaşamaktır. Sabır, insanın kendi çabalarının karşılığını kendinden beklemek değil; bilakis dilediği kadar verenden dilediği kadar vermesinden beklenmelidir. Sabır, bir mücadele ile umudu arama ve bu umutta buluşabilmedir. Sabır, sürekli susmak ve atalet içinde beklemek değil… Sabır, konuşmaktır, araştırmaktır ve efor vermektir. Sabır, emek vermektir. Sabır, bir özür dileme suskunluğu değil; bir çare ve çözüm çabasıdır. Sabır, özü hakikat olanı bir arama keyfiyetidir . Sabır, kendini davaya vakf etmektir. Sabır, musibet anında kendini tutmak işkence, baskı ve hakaretlere tahammül etmektir. Sabır, her güçlükten sonra kurtuluşu bulmaktır. Sabır, hastalıkta EYYÜB . hasrette YAKUB zindanda YUSUF ateşte İBRAHİM olmaktır. Sabır, müjdedir.. Sabır, kötüyü def etme, iyiyi arama istidadıdır Sabır, musibetlere karşı akl-ı selimin aldığı bir tedbir kararıdır. Sabır, hakikatte sadakat ile salah bulmadır. Sabır, kendine vefadır. Sabır, imtihandır… bir arınma çabasıdır. Sabır, bir otokritik yapma eylemidir. Sabır, tedbirdir. Sabır, vefadır… sadakattir… Sabır, vicdanla bütünleşen bir haslettir. Sabır, yaratan, yaşatan, yöneten, yok edip diriltene şartsız bağlılıktır. Sabır, zafere giden yolun başıdır. Sabır, ahlakın, ilmin ve salih amelin başıdır. Sabır, acının, hüznün tedavülde olmayan tek ilacıdır. Sabır, hakikate sadakatin karşılığı olarak verilen ganimetidir. Sabır, vicdan adaletinin şefkat elidir. Sabır, yaşanan bütün duygular trafiğinin kontrol merkezidir. Sabır, bütün kötü duyguları elemine kabiliyeti olan bir ayrıştırma yeteneğidir. Sabır, öfke çığlığının yatıştırıcı yaradılış düzeneğidir.. Sabır, çığlığın vicdanıdır. Sabır, uyanış, feraset ve basiretin karar keyfiyetidir. Sabır, sahih bir inancın moral enerjisidir. Sabır, ciddi bir durum muhasebesidir. Sabır, zulme karşı tek başına baş kaldırma gücüdür. Sabır, dağları delmiş, müşkülü yenmiş bir zafer coşkusudur. Sabır, edeb-i TAKVA dır. Sabır, HAKKA ve verdiklerine RAZI olmaktır. Sabır, açlığa karşı bereketi susuzluğa karşı suyu yoksulluğa karşı varsıllığı kötülüğe karşı iyiliği hastalığa karşı ifakatı acıya karşı şifayı çirkinliklere karşı güzellikleri sunan ve depolayan hesap edilemeyecek nimetleri varlığında taşıyan bir duygu ambarıdır. Velhasıl. İSTİFADE EDENE… EDENLERE… MECCANEN ARZ OLUNMUŞ BİR HAKİKAT MENBAIDIR. NE MUTLU” SABRI BİRBİRLERİNE TAVSİYE EDENLERE” NE MUTLU SABIRLA ZENGİN OLANLARA… |
18 Ağustos 2011, 23:54 | Mesaj No:37 |
Durumu: Medine No : 13867 Üyelik T.:
24 Mayıs 2011 | sabır acı meyvesi tatlı sabır acı meyvesi tatlı Sabır acı, meyvesi tatlı İslâm büyükleri sabrı çeşitli şekilde tarif etmişlerdir: "Sabır, acı şeyi yüzünü ekşitmeden içmektir. Yâni, şikâyet ve feryatta bulunmadan, hoşnutsuzluk göstermeden, gelen belâya katlanmaktır." "Sabır, muhalefetten sakınmak, belâların acılığını yudum yudum tadarken, sâkin olmak, geçimde fakirlik başgösterince zengin görünmektir." "Sabır, belâ gelince güzel edeple durmak, şikâyetsiz olmak, belâda, fâni, yok olmaktır." "Sabır, âfiyet gibi belâ ile de arkadaş ve ahbab olmak, onunla bulunmaktır." Belâlara sabretmek, kurtuluşa sebep olan güzel huylardandır. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Allahü teâlâ, habîbine sabrı buyuruyor ve Ahkâf sûresi onbeşinci âyetinde (O halde "Ey Resûlüm, kâfirlerin eziyetlerine karşı," ulûl'azm peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret ve onlar hakkında azâb için acele etme!) buyuruyor. Bir farzı yapmak veya bir günâhtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Çünkü, Peygamber aleyhisselâma (îmân nedir?) diye sorulduğunda (Sabırdır) buyurdu. Sabrın büyüklüğü ve fazîleti sebebiyle Kur'ân-ı kerîmde yetmişten fazla yerde sabır ve sabredenlerin sevaplarının hesapsız verileceği bildiriliyor. Allahü teâlâ buyuruyor ki: (Elbette sabredenlerle beraberim.) (Muhakkak biz, sabredenlerin mükâfatını, yapmakta olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.) (Fakr ve meşakkat külfetlerine ve kâfirlerin eziyetlerine sabredenlerin elbette ecir ve mükâfatını, amellerinden güzel ve çok ederiz.) Sabrın fazileti büyüktür (Ey habîbim, dâima sabredici ol! Senin sabrın ancak Allahü teâlânın tevfik ve yardımı iledir.) Sabrın fazîleti o kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ, sabrı çok aziz eyledi. Herkes sabır ni'metine kavuşamaz. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Size verilen en az şey, yakîn ve sabırdır. Bu ikisinin kendisine verildiği kimse, çok nâfile namaz kılmasa da, oruç tutmasa da korkmasın! Bugünkü hâlinize sabredin, değişmeyin! Bu sabırlı hâlinizi, bir kimsenin, bütün insanların iyi amellerini yapmasından daha çok severim. Sabreden tam sevâb alır.) (Sabır, Cennet hazinelerinden bir hazinedir.) (Eğer sabır insan olsaydı, çok kerîm ve cömert olurdu.) Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ buyurdu ki: Belâ gönderdiğim kimseler sabredip insanlara şikâyet etmezse, onlara îmânla ölmeyi nasîb ederim.) (Malı gitmeyen, parası bitmeyen ve hasta olmayan kimsede hayır yoktur. Zîrâ Allahü teâlâ bir kulunu severse, onu belâya müptelâ kılar. Ona belâ verdiğinde, ona sabır ihsân eder.) Kul, her anda nefsinin hoşuna giden veya gitmiyen bir işten ayrı değildir. Her iki halde de sabra muhtaçtır. Mal, ni'met, makam, sıhhat ve buna benzer şeylerde kendini tutmayıp, bu ni'metlere dalar ve kalbini bunlara bağlarsa ve bu halde durursa, onda ni'metlere aşırı derecede dalmak ve haddi aşmak meydana gelir. (Herkes mihnete katlanır, ama sıddîklar hariç, âfiyette sabreden pek azdır.) demişlerdir. Eshâb-ı kiram, "Mihnet ve sıkıntı içerisinde bulunduğumuz zamanlar sabretmek, bugün içerisinde bulunduğumuz nimet ve zenginliklere sabretmekten kolay idi." dediler. Bunun için Allahü teâlâ (Mal ve çocuklarınız ancak imtihan içindir.) buyurdu. Ni'mete sabır, kalbi ona bağlamamak, ona sevinmemektir. İyi ameller işlemek gibi kendi isteği ile olan şeylerde de sabra ihtiyâç vardır. Çünkü ibâdetlerin namaz gibi, bir kısmı tembellikten, zekât gibi, bazısı cimrilikten, hac gibi bazısı da her ikisinden dolayı zor gelir ve sabırsız yapılamaz. Her iyi amelin başında, ortasında ve sonunda sabra ihtiyâç vardır. Başında olan, niyyeti ihlâsla yapmak, riyâyı kalbinden çıkarmaktır. Bunlar ise zordur. Tâ'at esnâsında sabretmek ise, şart ve edeplerini hiçbir şeyle karıştırmamaktır. Meselâ namazda ise, hiçbir tarafına bakmamalı, hiçbir şey düşünmemelidir. İbâdetten sonraki sabır da, yaptığını izhâr etmekten, söylemekten kaçınmak ve bununla ucuptan sabreylemektir. Sabır günahları engeller Günâhlara gelince, sabretmeksizin el çekmek imkânsızdır. Şehvet ne kadar kuvvetli ve günâh işlemek ne kadar kolay olursa, o günâhı işlememeye sabretmek o kadar zor olur. Bunun için dil ile işlenen günâhlara sabretmek daha zordur. Çünkü dilin hareketi kolaydır. Hele çok konuşursa, âdet hâline gelir. Dil ucuna gelip, kendisini başkalarına beğendirecek bir kelimeye sabretmek büyük eziyet olur. Hadîs-i Kudsîde buyuruyor ki: (Kazâ ve kaderime râzı olmıyan, beğenmiyen ve gönderdiğim belâlara sabretmiyen, benden başka Rab arasın. Yeryüzünde kulum olarak bulunmasın!) Dünya ve âhıret hayatını kazanmak istiyenin geçim sıkıntısına, insanların kötülemesine ve çeşitli musîbetlere sabretmesi lâzımdır. Kim Allah'tan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden murâdına erer. Eyyüb aleyhisselâmın sabrı, dillere destan olmuş ve Allahü teâlâ onu sabrından dolayı övmüştür. Allahü teâlâ sabredenleri sevdiğini ve ecirlerinin hesapsız ödeneceğini bildirmiştir. Sabır, erişmek istenen şeylerin anahtarıdır. Her hayra sabırla ulaşılır. Ne mutlu sabredenlere... |
13 Ekim 2011, 23:01 | Mesaj No:38 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: Sabır Aktif Bir Direniştir Çektiğimiz Yanımıza Kâr Kalıyor Allah Tealâ insanoğluna yaratılıştan bazı erdemler vermiştir. Yaşadığımız imtihan dünyasında bu erdemler sürekli olarak sığınacağımız güvenli kıyılardır. Sabır işte bu dingin kıyılardan biridir.Türkçemizde “Çektiğim yanıma kâr kalıyor” diye bir söz vardır. Verilen emeğin boşa gittiğini, yok yere sıkıntıya girildiğini ima etmek için kullanılır. Sabır da sıkıntılı bir iştir. Ama sabrettiğimiz zaman çektiklerimiz yanımıza gerçekten kâr kalır. Bize sayısız faydası dokunur. Tabii ki en büyük faydası ahirettedir ama ahlâkımızı güzelleştirdiği için dünyadaki kıymeti de azımsanamaz. Çünkü kanaat, tevekkül, hilm, tevazu gibi güzel ahlâka dair pek çok haslet sabırla kazanılır. Sabır hakkında söylenmiş sözler, onun kapsamı ve kısımları hakkında da bilgi vermektedir. Mesela sahabenin büyüklerinden İbn Abbas r.anhüma hazretleri şöyle buyurmuştur: “Kur’an-ı Kerim’de zikredilen sabır üç kısımdır: • Emirleri yerine getirmekteki sabır, • Yasakları terk etmekteki sabır, • Musibetlere karşı sabır.” Meşhur alim ve mutasavvıflarımızdan Ebu Talib Mekkî rh.a. de şunları söylemiştir: “Sabır kısım kısımdır: Bunların en önemlileri nefsin isteklerine karşı direnmek ve Mevlâ’nın isteklerine hizmete devam etmektir. İnsanın var gücüyle çabalaması, kalbini nefsanî duygulardan, şeytanî arzu ve isteklerden, dünyevî süs ve gösterişten arındırması da sabır çeşitlerindendir. Afetlere feryat etmemek de sabırdandır.” Günahlara kefaret Başımıza gelen sıkıntıların da aslında birer ilâhi rahmet olduğuna dair pek çok hadis-i şerif vardır. Bunlardan birkaçını zikredelim: “Malına zarar gelmeyen ve hiç hasta olmayan bir kulda hayır yoktur. Allah bir kulunu sevdiği zaman ona bazı sıkıntı ve musibetler verir. Sıkıntı ve musibet verdiğinde de sabır ihsan eder.” (Münâvî) “Allah bir kulunun iyiliğini isterse (yaptığı kötülüklerin) cezasını dünyada verir.” (Ahmed b. Hanbel) “Bir müminin başına bir sıkıntı gelse hatta diken batsa bu vesileyle günahları silinir.” (Buharî) Halka Hak için sabır Sabrın bazı şartları vardır. Sadece doğrudan Allah’tan gelene değil, halktan gelen eziyetlere de katlanmak bu şartlardan biridir. İnsanların yaptıklarına da Allah rızası için katlanılır. Hadis-i şerifte, “İnsanlar arasına karışıp onların sıkıntılarına katlanmak, insanlardan uzak durup uzlete çekilmekten daha hayırlıdır.” buyrulmuştur. (Tirmizî) Tabiîn’in büyüklerinden Hasan Basrî k.s. şöyle demiştir: “İyi komşuluk sadece komşuya eziyet etmemek değildir. Komşunun yaptığı eziyetlere sabretmek de gerekir.” Musibet geldiğinde Başa gelen sıkıntıya tahammül etmek ve söylenmemek de önemli bir şarttır. Bir gün Allah Rasulü s.a.v., oğlu öldüğü için feryat eden yaşlı bir kadına rastlar ve ona: – Allah’tan kork ve sabret, der. Bunun üzerine kadın: – Sen benim derdimi anlayamazsın, diye cevap verir. Peygamber Efendimiz s.a.v. oradan uzaklaşır. Kadına o kişinin kim olduğu söylenince pişmanlık duyar ve özür dilemek üzere Rasulullah s.a.v.’in yanına gelir. Özrünü iletir. Rahmet Peygamberi s.a.v. şöyle cevap verir: – “Sabır ancak bela ilk başa geldiği andaki tavırdır.” (Müslim) Nimete de sabır Allah dostları yalnız sıkıntılara değil nimetlere de sabredilmesi gerektiğini, hatta bu sabrın daha zor olduğunu belirtmişlerdir. Bu konuda yine Ebu Talip Mekkî rh.a. şunları söylemiştir: “Sabrın bir çeşidi de afiyet ve sıhhat haline sabretmektir. Nefsin arzu ve isteklerine rağmen zenginlik halinde gereksiz harcama yapmamaya ve nimeti kötü yollarda kullanmamaya tahammül de sabırdır. Bir müminin bu hususlara katlanması ve Allah’tan kendisine güç vermesini istemesi gerekir. Bunlar da bela ve musibetler gibidir. Denilmiştir ki, bela ve musibetlere mümin sabreder, afiyet ve nimeteyse ancak sıddıklar sabreder.” “Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah’a dayanıp güvenmeyelim? Elbette bize yaptığınız eziyetlere katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah’a tevekkül etsinler.”(İbrahim suresi 12.ayet) Mükerrem Mete
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
10 Ocak 2012, 18:31 | Mesaj No:39 |
Durumu: Medine No : 13055 Üyelik T.:
18 Aralık 2010 | Cevap: Sabır Yokuşu.. Gözlerin hayata kapandığı son demde sabır yokuşunu aşmış olan insan, mutlu sona ulaşmış insandır… RABBİM (c.c.) cümlemizi sabır yokuşunu aşıp, mutlu sona ulaşan müminlerden eylesin..Amin.. RAHMAN Razı olsun...
__________________ "Bir yαrım αklın kuyusundα öbür yαrım αşkın kuytusundα... Cennet ve cehennem αrαsındα.Ucu sırαttαn geçen bir uçurum kenαrındα... Â'râftα..... Ârâfın dα αrαsındα...Ar ve αf yαrαsındα..." |
17 Ocak 2012, 22:53 | Mesaj No:40 |
Durumu: Medine No : 13855 Üyelik T.:
22 Mayıs 2011 | Sabır Çağrısı Sabır, müminin eskimeyecek, pörsümeyecek elbisesidir. Çünkü o şükür ve rıza desenleriyle süslüdür. Bu elbiseyi giyen mümini hiçbir bela ve mihnet rüzgârı savuramaz. Çünkü o müteessir değildir. Gönlü daima şad olmuştur. Sürekli bir huzur içindedir. Sabır tezgâhında dokunan kumaş eskimezmiş, derdi büyük annem. Bu sözü çokça söylerdi. Dokuz yaşında ölen hafız-ı kelam oğluyla beraber on bir çocuğunu kaybetmiş, evlat ve torun acısıyla imtihan edilmiş bir Anadolu kadını… Sabır tezgâhında dokunan elbiseyi giymiş ve ömrünün sonuna kadar da çıkarmamış. Sabır elbisesi sayesinde Rabbine hep şükür makamında olmuş. Çok sonraları anladım ki sabır tezgâhında dokunan elbise gerçekten eskimezmiş. Meyveler sabırla olgunlaşır, tohum çatlar, bahar olur gül kokarmış. Maksada sabırla erişilir, her gamı sabır giderir, sabırla Allah’ın rahmetine ulaşılırmış. Sabır ferahlığın anahtarıymış. Şikayetten öfkeden nefsini, kötü sözden dilini uzak tutmaktır sabır. Musibetler karşısında: “Senden gelen her şey sevgilidir. Çünkü sen sevgilisin.” diyebilmektir sabır. Her türlü cefa ve mihnet anında Kitap ve Sünnet çizgisinden taşmamaktır sabır. Sabır ilaca benzer, başı acıdır fakat nihayetinde selamete ulaştırır. Yeter ki insan bela şimşeğinin çaktığı ilk anda “Ya Sabûr” sıfat-ı celilesini diline vird eylesin. |
Konuyu Toplam 2 Kişi okuyor. (0 Üye ve 2 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Musibetlere Sabır | nurşen35 | Serbest Kürsü | 1 | 05 Ekim 2020 20:53 |
Sabır,,,,, | Sükutu-Ezber | Sükutu-Ezber | 9 | 26 Temmuz 2019 20:17 |
Hak'sız sabır olur mu? | EyMeN&TaLhA | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 02 Ekim 2014 10:19 |
Sabır, Hoş Bir Buluttur.. | İslaminesil | Serbest Kürsü | 1 | 28 Nisan 2014 18:44 |
sabır üç çeşittir | aslıı | Muhtelif Konular | 3 | 07 Ocak 2014 13:20 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|