|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Medine-web,Açılış Tarihi: 09 Temmuz 2007 (23:55), Konuya Son Cevap : 11 Ekim 2023 (17:58). Konuya 304 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
08 Nisan 2013, 23:26 | Mesaj No:201 |
Durumu: Medine No : 13855 Üyelik T.:
22 Mayıs 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Delinin biri camiye girer, belli ki namaz kılacak. Ama oturmaz, meraklı ve şaşkın gözlerle etrafı süzer-dolanır.. ... Bir oraya, bir buraya her köşeye dikkatlice bakar ve hızla çıkar gider.. ... Az sonra sırtında bağlanmış odunlarla tekrar gelir camiye ve tam namaza başlamak üzere olan cemaatle birlikte saf tutar.. Ama sırtındaki odunlarla güç bela bitirir namazını. Eğilip kalktıkça yere düşen odunlar, çıkardığı ses vs. derken, tabii cemaat de rahatsız olmuştur bu durumdan.. Nihayet biter namaz, bitmesine ama her kafadan bir ses çıkar.. Herkes kıpırdanmaya, adama söylenmeye başlamıştır bile.. İmama kadar ulaşır sesler, hafiften tartışmalar.. İmam aynı mahalleden, bilir az çok garibin halini, şefkatle yaklaşır meczubun yanına ve der ki: “Oğlum böyle namaz mı olur, sırtında odunlarla, sen ne yaptın? Hem kendini hem de çevreni rahatsız ettin bak, bir daha namaz kılmaya yüksüz gel olur mu?” Bunu duyan meczub melül-mahzun, ama manalı bir bakışla sorar “Âdetiniz böyle değil mi?” “Ne âdeti?!” der Hoca.. Cemaat da toplanmış, merak ve şaşkınlıkla olayı izlemektedir o sıra.. Der ki meczub bu kez: “Hocam ben namaz kılmak için girdim camiye, şöyle kendime uygun bir yer ararken içeridekilere baktım, gördüm ki herkesin sırtında bir şeyler var. Zannettim ki adet böyledir, ben de şu odunları yüklendim geldim işte, neden kızıyorsun? Kızacaksan herkese kız, tek bana değil! Hoca şaşırır: “Benim sırtımda da mı var?” der.. “Evet” der meczub, “Hepinizin sırtı yüklü!”.. Cemaatte ise hafiften “deli işte!” manasına,bıyık altından gülüşmeler başlamıştır.. Meczub bu kez öne atılır ve tek tek cemaati işaret ederek, saf bir çocukça, heyecanla bağırır: “Bak bunun sırtında mavi gözlü bir çocuk, bunda kocaman bir elma ağacı vardı.. Bunda kırık bir kapı, bunda bir tencere yemek, bunda kızarmış tavuk, şunun sırtında yeşil gözlü esmer bir hatun, bununkinde de yaşlı annesi vardı!..” Sonra iki elini yanlarına salar başını sallar ve umutsuzca; “ Boş yok, boş yok hiç!..diye tekrarlar. O böyle söyleyince, herkes dehşet içinde şaşkınlıkla birbirinin yüzüne bakar! Aynen doğrudur dedikleri çünkü; Kimi doğacak çocuğunu düşünüyordur namazda, kimi bahçesindeki meyve ağaçlarını, biri onaracağı kapıyı, diğeri lokantasında pişireceği yemeği.. Biri açtır aklında yiyeceği tavuk, birinin sırtında sevdiği kadın, diğerinde de bakıma muhtaç annesi vardır. “Peki söyle bakalım bende ne vardı?” der, bu kez endişeyle Hoca.. O da der ki: “Zaten en çok da sana şaştım hoca! Sırtında kocaman bir inek vardı! Meğerse efendim, hocanın ineği hastaymış, “öldü mü ölecek mi?” diye düşünürmüş namazda... “Harâbât ehlini hor görme sakın, defineye mâlik viraneler var.” Bildirince bildiren, yüreği olan görüyor elbeT.....!!!!!!!!! |
12 Nisan 2013, 12:16 | Mesaj No:202 |
Durumu: Medine No : 13855 Üyelik T.:
22 Mayıs 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Kabirde konuşan genç ve hz. Ömer Takva sahibi olmak, hayatın her döneminde güzel. Ama fırsatlar çağı gençlikte bir başka güzel. Güce, kuvvete, güzelliğe rağmen günahlardan sakınanların mükafatı ebedi mutluluk. Hayatın baharı şeytana satılmazsa, sonsuz bahar bir adım ötede. Hz. Ömer'in (R.A.) halifeliği döneminde ibadet ehli, son derece takva sahibi bir genç vardı. Hz. Ömer'in hayret ve takdirle izled...iği bu gencin kalbi, Allah ve Rasulü'nün (A.S) sevgisiyle doluydu. Vakit namazlarında cemaati kaçırmaz, namazdan çıkar çıkmaz evine döner ve ihtiyar babasının hizmetini görürdü. Bu gencin evine giden yolu bir kadının kapısının önünden geçiyordu. Kadın her defasında gencin yoluna çıkarak çirkin tekliflerde bulunuyor, fakat genç, Allah korkusundan ona iltifat etmiyordu. Yine bir gün yatsı namazını kıldıktan sonra evine giderken, kadın tekrar karşısına çıktı. Bu sefer bütün maharetini kullanarak genci kandırmayı başardı. Fakat genç, kadının ardı sıra eve girerken birden bire Allahu Tealâ Hazretleri'ni hatırladı ve korkuyla dilinden şu ayet döküldü: 'Takvaya erenler (var ya); onlara şeytandan herhangi bir vesvese iliştiği zaman (Allah'ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp, hemen gerçeği görürler.' (A'raf/201) Hemen ardından da bayılarak düştü. Kadın hizmetçisini çağırdı. Genci tutarak evinin önüne getirip koydular. Sonra da kapıyı çalarak babasına haber verdiler. Babası dışarı çıkınca, oğlunu baygın bir vaziyette kapının önünde buldu. Komşulardan bir kaçı genci tutup eve taşıdılar. Uzun bir müddet baygın kalan genç kendine gelince, babası: - Evladım neyin var ne oldu? diye sordu. Oğlu: - Bir şeyim yok. dedi. Babası: - Allah aşkına söyle! deyince, oğlu başından geçenleri anlattı. Babası: - Hangi ayeti okumuştun? diye sordu. Genç, ayeti okudu ve tekrar kendinden geçti. Bir de baktılar ki genç ruhunu teslim etmiş. Bunun üzerine genci yıkadılar ve gece vakti götürüp göz yaşlarıyla defnettiler. Sabah olunca olay Hz. Ömer'e bildirildi. Hz. Ömer, gencin babasına gelerek başsağlığı diledi ve: - Bana niye haber vermedin? diye sordu. Gencin babası: - Ey Mü'minlerin Emiri, vakit geceydi. dedi. Hz. Ömer: - Bizi onun kabrine götürün. dedi. Hz. Ömer ve beraberindekiler gencin kabrine geldiler. Hz. Ömer (R.A): - Ey filan kişi! Rabbin makamında durmaktan korkanlara iki cennet var. (Rahman/46) dedi. Kabirdeki genç konuşup: - Ya Ömer! Rabbim Cennette bana onları iki defa verdi. diye cevap verdi. |
15 Nisan 2013, 16:00 | Mesaj No:203 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Halife Hazret-i Ömer, hazinenin gelirleri arttıkça bazı sahabilere ve bilhassa Peygamber Efendimiz'in Ehl-i Beytʼine zaruri ihtiyaçlarını karşılamaları için yıllık tahsisat bağlamıştı. Bunlar arasında Alemler Sultanı Efendimiz'in muhtereme zevcelerinden biri olan Zeynep bint-i Cahş'a, Beytü'l-Mal'den tahsis edilen miktar ise on iki bin dirhemdi. İlk tahsisatı kendisine gönderildiğinde Zeynep Validemiz, bu kadar çok parayı bir arada görünce şaşırdı ve getiren şahıslara: "-Allah Teala, Ömer'i affetsin. Diğer kardeşlerimin hisseleri de bunun içinde mi?" diye sordu. Onlar, büyük bir edep içerisinde: "-Hayır, bu gelenin hepsi sizindir, tasarrufu tamamen size aittir." karşılığını verdiler. Bunun üzerine Zeynep Validemiz: "-Sübhanallah!.." diyerek bir örtü ile bu paranın üstünü örttü ve hizmetkarına: "-Elini örtünün altına sok, o paradan bir miktar al, falan oğullarına götür. Tekrar bir miktar al, filana ver..." diyerek kendisine gelen tahsisatını akrabasına ve kimsesizlere dağıttı. Ta ki, örtünün altında az bir şey kaldı. Bunu gören hizmetkar: "-Ey mü'minlerin annesi!.. Allah sizi affetsin. Bunda bizim de payımız yok mu?" deyince Zeynep Validemiz, hizmetkarın gönlünü hoş etmek için kendisine: "-Örtünün altında kalanlar da senin olsun." buyurdu. Böylece gelen paranın hepsini dağıttı. Hizmetkar, örtüyü kaldırıp kalan parayı saydığında, on iki bin dirhemden geriye sadece seksen beş dirhem kaldığını gördü. Onu da kendisi aldı. Zeynep Validemiz'e bu paradan bir dirhem dahi kalmadı. Bu hadiseyi öğrenen Hazret-i Ömer -radıyallahü anh-, Zeynep Validemiz'in evine geldi, kapısının önünde durdu ve içeriye selam verdikten sonra: "-Daha önce gönderdiğim dirhemleri dağıttığınızı duydum. Bin dirhem daha gönderiyorum ki, onu ihtiyaçlarınız için elinizde tutasınız." diye seslendi. Daha sonra Hazret-i Ömer -radıyallahü anh-, Zeynep Validemiz'e bin dirhem daha gönderdi. Fakat Zeynep bint-i Cahş -radıyallahü anha-, daha önce yaptığını aynen tekrar etti ve elindekinin hepsini, muhtaç, kimsesiz, garip, yetim ve hastalara dağıttı. İnsanın, malının fazlasından kendine lazım olmayanı vermesi cömertliktir. Kendisi muhtaç olduğu halde başkasını kendine tercih ederek infak etmek ise, cömertliğin zirvesi olan isar halidir. İsarın mükafatı, kulun fedakarlığı nisbetindedir. |
15 Nisan 2013, 16:02 | Mesaj No:204 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Rivayet edilir ki, Hz. Musa (a.s) Tur Dağına giderken bir adamın şöyle bir dileğine muhatap oldu: - "Ya Musa, Rabbimden üç dileğim var, O'na söyle bu duamı kabul etsin. Birincisi, benim gözlerim görmüyor, açılmasını istiyorum. İkincisi, çocuğum olmuyor, bir oğlan evladı istiyorum. üçüncüsü, fakirim, fakirlikten çok çektim; hiç olmazsa doğacak oğlum fakir olmasın, onun zengin olmasını istiyorum." Hz.Musa (a.s.) Tur'da bu kulun üç dileğini nakledince: Allah: - "üç dileğini birden kabul etmem; tek şey istesin,kabul edeceğim" diye buyrulmuş. Hz.Musa (a.s.) bu cevabı aktarınca düşünceye dalan adam üç yerine tek bir dilekte bulunmuş: - "Ya Rab,oğlumun altın tasla su içtiğini gözlerimle görmeyi diliyorum." Ve bu akıllı adamın duası kabul edildi! |
16 Nisan 2013, 14:27 | Mesaj No:205 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] Mevlana, bir gün oğlu Bahaeddin’i sıkıntılı görür. Eğitimci bir baba ve ruh terbiyecisi olarak hemen harekete geçer. Gerisini oğlu Bahaeddin şöyle anlatıyor: Bir gün bana büyük bir ruh bezginliği ve iç sıkıntısı geldi.Beni bezgin ve sıkıntılı gören babam sordu: “Birinden mi incindin? Niçin böyle sıkıldın?” Ben de “Bilmiyorum, bu ne haldir…” dedim. Babam ayağa kalktı ve yan odaya girdi. Biraz sonra bir kurt postunu başına geçirerek yanıma geldi ve çocukları eğlendirmek için yaptığı gibi “Buu.. Bu.. Buuuu!” diye sesler çıkarmaya başladı. Babamın bu hareketine çok güldüm. Onu bana karşı böyle görmek, beni anlatılamayacak kadar neşelendirmiş ve güldürmüştü. Babam: ” Bahaeddin, eğer latif bir sevgili sana sıkı sıkıya bağlansa, daima senle şaka şenlik etse ve sonra birdenbire yüzünün şeklini değiştirip yanına gelse de sana “bu bu buu” dese ondan hiç korkar mısın? ” dedi.Ben de “Hayır, korkmam.” dedim.Bunun üzerine buyurdu ki:“Seni sevindiren, seni sevinç ve neşe içinde tutan sevgili, seni üzen ve kendisinden sıkıntı duyduğun aynı sevgilidir. Hep O’dur. Hep O’ndandır. O halde niçin boş yere üzgün duruyor, sıkıntının elinde aciz kalıyorsun? İçinde sıkıntı görünce onun çaresine bak; çünkü dalların hepsi aynı kökten biter. İçinde genişlik, ferahlık görünce de ona su ver. Kalp ferahlığının verdiği meyveyi de dostlara ve ahbaplara sun!”Aşk Çağlayanı Mevlana / V. Vakkasoğlu |
17 Nisan 2013, 19:20 | Mesaj No:206 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Adamın biri gidip, son zamanlarda gözlerinin dışarı fırladığını ve kulaklarının da devamlı uğuldadığını söyleyerek doktordan yardım istemiş. Doktor adamı muayene ettikten sonra ciddi bir eda ile başını sallayıp, bademciklerinin alınması gerektiğini söylemiş. Adam gidip bademciklerini aldırmış fakat bunu bir faydası olmayınca başka bir doktora gitmiş. Bu doktor ise adama bütün dişlerini çektirmesini söylemiş. Adam bütün dişlerini çektirmiş ama, ne gözlerinin patlaklığı geçmiş, ne de kulaklarının uğultusu dinmiş. Bunun üzerine adam üçüncü bir doktora gitmeye karar vermiş. Bu doktor altı aylık ömrünün kaldığını söyleyince adam çok üzülmüş. “Madem ki yakında öleceğim, bari o vakte kadar krallar gibi yaşayayım.” demiş. Gıcır gıcır son model bir otomobil almış, üniformalı bir şoför tutmuş, şehrin en güzel en iyi otelindeki bir daireye yerleşmiş, en lüks terziye 20 takım elbise diktirmiş. Hatta gömleklerini bile bir gömlekçiye sipariş etmiş. Gömlekçi; “Kol 16, yaka 34” diye ölçülerini alırken adam; “yaka 33” diye düzeltmiş. Gömlekçi tekrar ölçüp “34” diye ısrar edince adam: “Ama ben hep 33 yaka giyerim.” demiş. Bunun üzerine gömlekçi omuz silkip: “Siz bilirsiniz ama ben sizi uyarıyorum 33 yaka giymekte ısrar ederseniz gözleriniz patlar, kulaklarınız da uğuldar.” demiş. (Ali URAL / Posta Kutusundaki Mızıka) |
23 Mayıs 2013, 23:07 | Mesaj No:207 |
Durumu: Medine No : 27122 Üyelik T.:
07 Nisan 2013 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) KISSA: Vaktiyle adamın birinin gözü ağrımış.Bir nalbanta söylemiş,o da ''Ben sana bir merhem vereyim,onu hasta gözüne sür,iyi olursun'' demiş,merhemi gözüne sürmüş kör olmuş! Kadıya gitmiş,nalbanttan şikayetçi olmuş.Kadı ''sen onun nalbant olduğunu biliyor muydun?'' diye sormuş;''evet...'' deyince ''O halde bir tazminat almaya hakkın yoktur'' hükmünü vermiş. Yarım hekim candan,yarım alim dinden imandan edermiş...Dinimizi ehliyetli ve icazetli hakiki din alimlerinden öğrenelim.Nalbantlardan,bid'atçilerden,reformcular dan deği!.. -alıntı-
__________________ "Ya hayır söyle ya da sus!"kimseye-söyleme000 "İnsanın süsü yüz Yüzün süsü göz Aklın süsü dil Dilin süsü sözdür." |
15Haziran 2013, 22:13 | Mesaj No:208 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1) Yırtık pırtık paltolar giymiş iki çocuk kapımı çaldılar: "Eski gazeteniz var mı bayan?" Çok işim vardı. Önce hayır demek istedim ama ayaklarına gözüm ilişince sustum. İkisinin de ayaklarında eski sandaletler vardı ve ayakları su içindeydi. "İçeri girin de, size kakao yapayım" dedim. Hiç konuşmuyorlardı. Islak ayakkabıları halıda iz bırakmıştı. Kakaonun yanında reçel, ekmek de hazırladım onlara, belki dışarıdaki soğuğu unutturabilir, azıcık da olsa ısıtabilirdim minikleri. Onlar şöminenin önünde karınlarını doyururken ben de mutfağa döndüm ve yarıda bıraktığım işlerimi yapmaya koyuldum. fakat oturma odasındaki sessizlik dikkatimi çekti bir an ve başımı uzattım içeriye. Küçük kız elindeki boş fincana bakıyordu... Erkek çocuğu bana döndü "Bayan, siz zengin misiniz?" diye sordu. Zengin mi? "Yo hayır!" diye yanıtlarken çocuğu,gözlerim bir an ayağımdaki eski terliklere kaydı. Kız elindeki fincanı tabağına dikkatle yerleştirdi ve "Sizin fincanlarınız, fincan tabaklarınız takım" dedi. Sesindeki açlık, karın açlığına benzemiyordu. Sonra gazetelerini alıp çıktılar dışarıdaki soğuğa. Teşekkür bile etmemişlerdi ama buna gerek yoktu. Teşekkür etmekten daha öte bir şey yapmışlardı. Düz mavi fincanlarım ve fincan tabaklarım takımdı.Pişirdiğim patateslerin tadına baktım. Sıcacıktı patatesler, başımızı sokacak bir evimiz vardı, bir eşim vardı ve eşimin de bir işi... Bunlar da fincanlarım ve fincan tabaklarım gibi bir uyum içindeydi. Sandalyeleri şöminenin önünden kaldırıp, yerlerine yerleştirdim. Çocukların sandaletlerinin çamur izleri,halının üzerindeydi halâ. Silmedim ayak izlerini. Silmeyeceğim de. Olur unutuveririm ne denli zengin olduğumu... |
18Haziran 2013, 22:31 | Mesaj No:209 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi (1)
Padişah bir gün, "Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!" demiş. Yalancılar hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; - "Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü". -"Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!..'' - "Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.." - "Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!.." - "Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!" "Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir". Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün Keloğlan gelmiş; - "Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. " Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!.." |
24Haziran 2013, 17:26 | Mesaj No:210 |
Durumu: Medine No : 4458 Üyelik T.:
19 Ekim 2008 | Cevap: medineweb kıssadan hisseler arşivi
Deniz Yıldızının Öyküsü Bir adam okyanus sahilinde yürüyüş yaparken,denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca bu Kişinin, sahile vurmuş deniz yıldızlarını denize attığını fark eder ve "Niçin bu deniz yıldızlarını denize atıyorsun ?" diye sorar.Topladıklarını hızla denize atmaya devam eden kişi, "Yaşamaları İçin" yanıtını verince, adama şaşkınlıkla: "İyi ama burada binlerce deniz yıldızı var.Hepsini atmanıza imkan Yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki ?" der. Yerden bir deniz yıldızı daha alıp denize atan kişi, "Bak Onun İçin Çok Şey Değişti," karşılığını verir. alıntı
__________________ Birbirimize Fikirlerimiz uyuşmasa bile İNSAN olduğumuz için SAYGI duymamız lazım... Ne MUTLU MÜSLÜMANIM DİYENE.... |
Konuyu Toplam 16 Kişi okuyor. (0 Üye ve 16 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Medineweb Görsel ve Slayt arşivi( kaybolmaması adına toparlandı) | Medine-web | Medineweb.net Videolar | 5 | 04 Aralık 2024 04:42 |
Medineweb ''Adem Güneş'ten çocuk terbiyesi ile ilgili sözler'' arşivi | EyMeN&TaLhA | Çocuk Ve Gençlik Eğitimi | 112 | 21 Ocak 2022 20:18 |
Medineweb DİĞER paygamberler geniş arşivi | Medine-web | Peygamberler(a.s) | 1 | 12 Kasım 2018 15:29 |
medineweb islami imzalar arşivi | Medineweb | Resim/Karikatür | 5 | 29 Nisan 2016 17:42 |
MedineWeb Namaz Arşivi | paylaşımcı | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 10 | 04 Eylül 2008 21:58 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|